CHP’NIN KÖKLERİNDEKİ  MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETLERİ’NE ULAŞMAK
GÜNDEM 9.09.2020 11:51:00 3038 0

CHP’NIN KÖKLERİNDEKİ  MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETLERİ’NE ULAŞMAK

Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulduğu günlerdeki koşulları anımsarsak bugün Cumhuriyet Halk Partisi ‘nin Cumhuriyet’i ve Ulusal Varlığı koruma sorumluluğunu daha iyi kavrarız

XBugün Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşunun 97. Yılını kutluyor.

Kurtuluş’un ve Kuruluş’un en öndeki saflarında yer alan bu Parti’nin,  Büyük Atatürk’ün,  “"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi, " diyerek Ulusu’na miras bıraktığı özelliği ile tarihsel köklerini her an bilincinde barındırmak yükümlülüğünü taşımaktadır. İçinden geçtiğimiz çalkantılı dönemde verilmesi gereken önemli bir savaşım bulunduğunun idraki içinde,   Cumhuriyet’i de Türk Ulusu’nu da varoluş savaşımında her alanda korumak, kollamak ve Atatürk Devrimlerini yüceltmek, ileriye götürmek görevini yerine getirmelidir.

Şu noktayı mutlaka vurgulamalıyız:  Cumhuriyet Halk Partisi yönetim makamlarına verilen bir dilekçe ile kurulmuş bir parti değildir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin temelleri, yurdumuzun düşman çizmeleri altında kirletilmeye başlandığı günlerde, ülkenin hemen her yerinde kurulmaya başlanan Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri’nin çevresinde kurtuluş mücadelesini başlatan yurtsever halkımız tarafından atılmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk CHP’nin kurulmasına ilişkin ilk açıklamasını 6 Aralık 1922 tarihinde yapmıştır ve “Halk Fırkası” adını kullanmıştır. Bilindiği üzere Büyük Atatürk, Kurtuluş Savaşı henüz bitmeden, Ülkenin geri kalmışlığını ve çöküş tehlikesini ortadan kaldırmak, çağdaş ve ileri bir toplum yaratmak amacıyla devrimler yapmayı planlıyordu. Bu amaçlara ulaşmak ise ancak gücünü halktan alan ve belirli bir program dahilinde bu amaçları gerçekleştirmeye odaklanmış bir siyasal parti ile mümkün olabilirdi. Mustafa Kemal Atatürk parti kurma niyetini şu sözlerle ifade etmiştir:

“…Milletin her sınıf halkından, hatta İslam dünyasının en uzak köşelerinden bana ebedi olarak iftihar duyacağım şekilde gösterilen teveccüh ve itimada layık olabilmek için en mütevazı bir millet ferdi sıfatiyle hayatımım sonuna kadar vatanın hayrına vakfeylemek emeliyle barıştan sonra Halkçılık esası üzerine dayanan ve Halk Fırkası adıyla siyasi bir fırka kurmak niyetindeyim”.

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu konuşmayı yaptığı tarihlerde Kurtuluş Savaşı yeni sona ermiş, Mudanya Ateşkes Antlaşması yeni imzalamış, Saltanat yeni kaldırılmış ve Lozan Barış görüşmeleri yeni başlamıştır. Aynı zamanda TBMM’de gruplaşmalar çoğalmış ve siyasal yaşamda siyasal partilere gereksinim duyulmaya başlanmıştır. 6 Aralık 1922 tarihinde basına yaptığı açıklamada yeni bir döneme girildiğini belirten Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, izleyen dönemdeki çağdaşlaşma sürecinde de milletin yardımını ve aydınların da katkısını istiyordu.

Atatürk bu konuşmanın hemen sonrasında bir yurt gezisine çıkmıştır. Gezi sırasında yaptığı bir konuşmada kuruluş yıllarında Halk Fırkasının temel felsefelerinden birini oluşturacak şu ifadeye yer vermiştir:

“Bence, bizim milletimiz birbirinden çok farklı menfaatleri takip edecek ve bundan dolayı da mücadele halinde buluna gelen çeşitli sınıflara malik değildir. Memleketteki sınıflar birbirlerine lazım olan ve birbirlerini tamamlayıcı ve bütünleyici mahiyettedir. Onun için de Halk Fırkası bütün sınıfların haklarını, yükselme sebeplerini ve saadetini sağlamak yolunda çalışmalarda bulunacaktır”.

8 Nisan 1923 tarihinde ise, Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı sıfatıyla, bir bildiri yayınlamıştır. Dokuz maddeden oluştuğu için 9 umde (ilke) olarak anılan bu metin, bir “seçim bildirgesi”dir. Bu seçim bildirgesi, aynı zamanda, kurulacak parti için de bir program hazırlığı niteliğini taşımaktadır.

Daha sonra Mustafa Kemal Atatürk ve partinin kuruluşunu destekleyen milletvekilleri, tüzük hazırlıklarına başlamışlardır. Hazırlanan tüzükte, “Halkçılık”, “Cumhuriyetçilik” ve “Milliyetçilik” temel ilkeler olarak benimsenmiş; “Ulusal Egemenlik”, “Devrim” ve “Hukukun Üstünlüğü” kavramlarına da yer verilmiştir.

Bu gelişmelerden sonra “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”, “Halk Fırkası”na dönüştürülmüş ve Mustafa Kemal Atatürk, 9 Eylül 1923’te İçişleri Bakanlığı’na başvurarak, “Halk Fırkası”nın kuruluşunu bildirmiştir.

CHP’nin partileşme sürecindeki gelişim çizgisinin de ortaya koyduğu gibi, Cumhuriyet Halk Partisi, Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyen ve yürüten “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin devamıdır. Başlangıçta “Halk Fırkası” olan partinin adı, 1924 yılında “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 1935 yılında da “Cumhuriyet Halk Partisi” olarak değiştirilmiştir.

CHP’nin  bu tarihsel kuruluş adımlarının başlangıcında Adana da  bir yer tutmaktadır. Adana Müdafaa-I Hukuk Cemiyet’inin kuruluş aşamasında,   kurucusu ve  sahibi Ahmet Remzi Yüregir’in yönetiminde YENİ ADANA gazetesi de rol oynamıştır. Gazete,  Adana’nın Kurtuluş Savaşı mücadelesinde Toros’larda yayını sürdürürken Cemiyet’in yayın organı olma görevini de üsttlenmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Milli Mücadeleye kadar giden kuruluş aşamaları içerisinde nelerin yaşandığını bu gözle görmeye yönelirsek, Yeni Adana Gazetesinin sahibi Ahmet Remzi Yüregir’in Anıları iyi bir rehber olacaktır. Okuyacağınız bölümler, Yüregir’in henüz baskıya verilmemiş ama gazetemiz sahiplerinden Yalçın Remzi Yüregir’in kızı Tiraje Zeynep Yüregir tarafından hazırlanan ANILAR yapıtından alınmış bulunmaktadır. 2012’de bu halini alan yapıttaki bu bölüm de gazetenin arşivlerinin taranması ile bugünkü dile uyarlandığı gibi, ilgili dipnotlari ile zenginleştirilmiştir.

Ahmet Remzi Yüregi’in kaleminden okuyacağımız satırlarda Cumhuriyet Halk Partisinin köklerinde yurt sevgisinin, bağımsızlık ve kurtuluş heyecanının  ve Büyük Atatürk’ün önderliğindeki kutsal savaşımın anlamını görmek, bunu yaşamak olası. İşte onun için vurguluyoruz ki CHP herhangi bir siyasal parti değildir. Cumhuriyet’i de Türk Ulusu’nu da varoluş savaşımında her alanda koruma, kollama ve Atatürk Devrimlerini yüceltme, ileriye götürme görevini yerine getirmekten bir an bile geri durmamalıdır.  

ADANA MÜDAFAAİ HUKUK CEMİYETİNİN KURULUŞU'NU  AHMET REMZİ YÜREGİR'İN KALEMİNDEN İZLEYELİM

GİRİŞ1

Saygıdeğer okurlarımıza:

 

Güzel Adana’mızın ve yöresinin kurtulması için yapılan savaşta dökülen kan, verilen can tarihlerde eşi olmayan işlerdendir.

Bu savaş, yokluk içinde başlamış ve yine yokluk içinde bitirilmiştir.  Yalnız, var olan bir şey varsa, o da Çukurova ve Toros çocuklarının sarsılmaz imanı, kırılmaz iradesidir.  Bundan dolayı Adana savaşı bu yönden devrim tarihinde, hatta dünya tarihinde bile oldukça önemli bir yer tutma hakkına sahiptir çünkü bu savaş devrimimizin ana hatlarından birisini oluşturur.  Bu savaş, dünyada büyük sayılan bir devletle yapılarak onu barış istemeye ve sonuç olarak yurdu boşaltmaya zorunlu kılmıştır.

Çukurova ve Torosların genç, yaşlı, kadın, erkek, çoluk ve çocuklarıyla savaşta ve bin bir yoksulluk içinde didişip binlerce yavrusunu bu yolda kara toprağa gömen bu yurttaşların, gelecek kuşakların okuyacağı Tarih’te haklı bir yeri ve hem de çok büyük bir yeri olması gerekir.

O günün bu özverili çocuklarına bu tarihi hak verilirken gelecek kuşağa da çok büyük bir yarar sağlanmış olacaktır ki, o da bu yurt için yapılan özverilerden örnek göstermektir.

İşte biz, bu yolda yazılacak tarihlere ufak bir yardım ve hizmette bulunmak ve aynı zamanda bu yazılarımızla yurttaşlarımızın kutsal haklarını gözetmek kaygısı ile bu yazı dizisini yazmaya karar verdik.  Özetle, Çukurova ve Toros çocuklarının bütün yurt işlerinde olduğu gibi büyük devrim savaşında da çok önemli özveri ve kahramanlık göstermiş olduğunu biliyor ve kısmen olsun okutmak istiyoruz.  Sanırız ki bunda aşırılık yoktur, belki, yalnız gerçeği göstermek ve söylemek vardır.

Günlerce duyurduğumuz üzere bu yazı dizisinin amacı, ne büyük bir bilim kitabı ve ne de sanat eseri olmaktır, ancak özverili yurt çocuklarının göstermiş olduğu kahramanlıkları yalnızca anlatmak ve bu yol ile Tarih’e küçük bir hizmette bulunmaktır.

Şunu da saygıdeğer okurlarımıza belirtmek isteriz ki bu yazı dizisi hazırlanırken yalnız gerçekler göz önünde bulundurulmuş ve yalnız bunu gözetmek ilkesi benimsenmiştir.  Bundan dolayı bu yazı dizisinde duygu değil, mantık ve gerçek egemen olacak ve bunlar yazılacaktır.  Artık, bu durum karşısında beğeni ve eleştiriyi gerektiren herhangi bir olayın veya olayların yazılmasında yazarı değil, gerçeği göz önüne getirmek, eğer varsa kusuru onda bulmak gerekir.

Çok tarafsız ve yalnız olan biten gerçekleri yazarak, gerçeği gören ve sevenlerin bir kitabı olacak bu yazı dizisine saygıdeğer okurlarımızın her zaman için değerli yardımlarını bekleriz.  Kendilerince önemli olay veya olayları, belki anımsanmayarak not edilmemiş ya da genişçe bildirilmemiş işleri, bize sözle veyahut bir mektupla bildirecek olurlarsa bundan da çok mutlu ve gönülden borçlu kalacağımızı belirtmek isteriz.

Bütün yurt çocuklarının küçük bir kaynak kitabı olacak olan bu yazı dizisine bu nedenle büyük küçük herkesin yardımını bekleriz, bu büyük yardım ve yakınlıklara güvenerek de bu yazımıza başladığımızı okurlarımıza duyururuz.

Yeni Adana

 

KONU 5

 ADANA MÜDAFAAİ HUKUK CEMİYETİNİN KURULUŞU

Tepebağ’daki evimde silah ve bomba bulunduğundan idam edilmek üzere aranırken, Adana’dan kaçtığımı bundan önce de yazmıştım.  O zaman Kayseri’ye doğru uzaklaşmış ve Talas bucağındaki arkadaşım Çelebizade Burhanettin Beyin yanında uzun bir süre gizlenerek zaman geçirmiştim.

Bir süre sonra, Adana’da birlikte gazete çıkardığımız ve Adana’dan sürgün edilen Avni Bey Boğazlıyan kaymakamlığına atanmış ve oraya gelmişti.  Boğazlıyan, Kayseri’ye göre daha körfez ve emin bir yerdi.

Adana’dan kaçtığım günden beri kendimi Kilisli Yusuf adıyla tanıtıyordum.  Sonunda Avni Bey’le haberleşerek Talas’tan Boğazlıyan’a geçtim ve Avni Bey’e konuk oldum.  Kendisi yurdunu çok seven cesur bir gençti.  Beni çok candan karşılamış ve Duyunu Umumiye dairesinde özel bir odada konuk etmişti.

Bu günler, İzmir’in işgaline ve Mustafa Kemal’in Anadolu’ya çıktığı günlere rastlıyordu.  Bu nedenle, o zaman Dahiliye Nazırı olan Ali Kemal’den Mustafa Kemal’in harekatının söndürülmesi için her gün çarşaf kadar şifreli telgraflar Kaymakam Avni Beye geliyor ve bunları Kilisli Yusuf Beyle, yani benimle birlikte irdeliyordu.

Yukarıda değindiğimiz üzere Sivas Kongresi’nden sonra Ali Rıza Paşa Kabinesi işbaşına geçmişti.  Bu kabine, her davranışıyla Kuvayi Milliye yandaşı gibi görünmek istiyordu.  Öyle iken zamanla bu kişilerin de davranışlarında candan olmadığı anlaşılmıştı.

İşte bu kabinenin Dahiliye Nazırı Damat Şerif Paşa, işgal edilen ve zulüm gören yerlerden söz ederek bir genelge yayınlatmış ve dağıtmış, bunda Torosların güneyinden, Kilikya’dan hiç söz etmemişti.  Bunu görüp okuduktan sonra Sivas’ta Heyeti Temsiliye Başkanı olan Mustafa Kemal’e, Boğazlıyan’dan şu telgrafı yazdım ve aşağıdaki yanıtı aldım.

TELGRAF 

Sivas’ta Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliye Başkanlığına:

Yeni Dahiliye Nazırı yayınladığı genelgede, yalnız Doğu illerinden söz etmektedir.  Bu Kabine de mi Damat Ferit gibi Torosların güneyini başka ırkla yerleşik sanıyor?  Kongrece kabul edilen kararlardan birisi de, Silah Bırakışmasının imzasında işgal edilmemiş bölgelerin barış antlaşmasında elde kalmasıdır.  Aciz kabinelerin ilk kurbanı zavallı Adana olmuştur.  Adana on aydan beri her yandan Ermeni göçüyle karşı karşıya bulunuyor. Yüksek dikkatlerinizi çekerek saygılar sunarım efendim.  14 Ekim 1919.

Boğazlıyan’da Adana Türk Gücü Başkanı

ve Yeni Adana Gazetesi Sahibi

AHMET REMZİ

 

 TELGRAF 

Boğazlıyan’da Adana Türk Gücü Başkanı Ahmet Remzi Beye:

Sivas (Sayısız) 17/10/1919 alındığı tarih.  Zeki

Yanıt - 14/10/1919 tele.

Ulusal emellere uyma sözüyle iktidar makamına gelen şimdiki hükümetin öz Türk toprağı olan Adana’yı ihmal etmeyeceği pek doğaldır.  Genelgede doğu illerinden açıkça söz edilmesine gelince, Erzurum Kongresinin toplanma gerekçesiyle bağlantılıdır. Bununla birlikte yüksek görüşleriniz hakkında ayrıca gereğine başvurulmuştur.  16/10/1919

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk

Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına

MUSTAFA KEMAL

 

Yurdun her yanında Müdafaai Hukuk Cemiyetleri kuruluyordu.  Bu iş, Adana için çok gerekliydi.  Yeni Adana Gazetesi sahibi ve Türkgücü başkanı olarak Boğazlıyan’dan Heyeti Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal ile haberleşmeye giriştim ve Adana Müdafaai Hukukunu kurmak için şu telgrafı çektim ve karşılıklı olarak aşağıdaki yazışmalar yapıldı:

TELGRAF 

Sivas’ta Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi Başkanlığına:

Merkezi Kayseri veya Niğde olmak ve ulusal örgütlenmeyi Adana’ya yaymaya çalışmak üzere, Adana Müdafaai Hukuk Cemiyetinin kuruluşuna izin verilmesi ve yardım edilmesi istenir.  1/11/1919.

Boğazlıyan’da Adana Türk Gücü Başkanı

AHMET REMZİ

Mustafa Kemal aşağıdaki telgrafla yanıt vererek, Adana Müdafaai Hukuk Cemiyetinin kurulmasını ve Kayseri’de etkinlikte bulunmasını yerinde ve uygun görmüştü.

TELGRAF 

Boğazlıyan’da Adana Türk Gücü Başkanı Ahmet Remzi Beye:

Sivas-No.115-Kelime 40

4/11/1919

Yanıt: 1/11/1919 tele.

Kayseri pek uygundur.  Aslında anılan yerde bu uğurda çalışmalar yapan kişiler vardır.  Adana Cemiyetini kurmak için Kayseri’ye varışınızda adı geçen kişilerle tanıştırılmak üzere yazı ile bildirilmesi rica olunur. 3/11/1919

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk

Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına

MUSTAFA KEMAL

TELGRAF

Sivas’ta Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesine:

Yanıt:4/11/1919 Tele.

Gösterilen yakınlığa memleketim adına teşekkür ederim.  Kayseri’ye varışımda bilgi sunarım efendim. 5/11/1919

Boğazlıyan’da Türk Gücü Başkanı

AHMET REMZİ

Bu telgrafı yazdıktan sonra Kayseri’ye gitmek üzere hazırlığa başladım.  Aynı zamanda Kayseri’de bina sağlama ve oradaki arkadaşıma yardım edilmek üzere, Kayseri Belediyesine ve Mutasarrıflığına şu telgrafı yazdım:

 

 

TELGRAFTIR 

Kayseri Mutasarrıflığına ve Belediye Başkanlığına:

Merkezi Kayseri’de bulunmak ve ulusal örgütlenmeyi Adana’ya yaymaya çalışmak üzere Adana Müdafaai Hukuk Cemiyetinin kuruluşu, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi ile kararlaştırılmıştır.  Adı geçen cemiyet için uygun bir bina araştırmasında bulunan Talaslı Çelebizade Burhanettin Beye yardımda bulunulması rica olunur.  12/11/1919

Boğazlıyan’da Adana Müdafaai Hukuk

Cemiyeti adına Türk Gücü Başkanı

AHMET REMZİ

O tarihlerde Kayseri Belediye başkanlığında Çalıkzade Rifat Bey bulunuyordu.  Kayseri Mutasarrıfı da Vefa Bey adında ihtiyar ve Damat Ferit’in adamlarından birisiydi.  Bu adam o sırada ulusal direnişe karşı gelmek istediğinden Heyeti Temsiliye tarafından Sivas’a çağırılmıştı.  Yerine vekaleten muhasebeci Abidin Bey bakıyordu.

MEBUS SEÇİMİ BAŞLADI 

Bu sıralarda İstanbul’da hükümet değişmiş ve Ali Rıza Paşa Kabinesi işbaşına gelerek hemen mebus seçimine geçilmişti.  Bu seçim yoğun bir biçimde sürüyordu.  Kaymakam Avni Bey, Konya Ereğlisi’ne atandığından oraya hareket etmiş ve bu işlerle ilgilenmek üzere benim Boğazlıyan’da kalmam uygun görülmüştü.  İşte bundan dolayı, Kilisli Yusuf olarak sevildiğim Boğazlıyan’da kaldım ve mebus seçim işleriyle ilgilendim.  Müdafaai Hukuk Heyeti Temsiliyesinin tam arzusuna uygun seçim yapılarak, Müdafaai Hukuk adayı olan Ali Fuat Paşanın babası İsmail Fazıl Paşa Yozgat sancağı adına İstanbul Meclisine mebus olarak seçilmişti.  Daha sonra kendisi Nafia Nazırı da olmuştu.  Bu seçim sonucunu şu telgrafla Heyeti Temsiliye’ye bildirdim:

TELGRAF

 Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesine:

Kaymakam Avni Beyin ani biçimde Ereğli’ye gidişi, seçim sonuçlanıncaya kadar bendenizin Boğazlıyan’da kalmasını gerektirdi.  Boğazlıyan seçimi sona ermiş ve Müdafaai Hukuk adayları istenilenden fazla oy almışlardır.  Bu konuyu muştular, iki gün sonra Kayseri’ye gideceğimi bilginize sunarım. 13/11/1919

Boğazlıyan’da Türk Gücü Başkanı

AHMET REMZİ

 

FERDA GAZETESİNİN KARŞIT YAYINLARI 

İlk çıktığı günden beri Türklük ve yurtseverler aleyhine olmadık zehirleri kusan Adana’daki Ferda gazetesi, bozgunculuğunu hala sürdürüyordu.  Özellikle Sivas Kongresi toplandıktan sonra Fransız ve Ermeni efendilerine yaranmak için bu ulusal direniş aleyhine olmadık küfürler savurmaya başlamıştı.  Özellikle büyük kurtarıcı Mustafa Kemal’in şahsı aleyhine olmadık herzeler yiyor; sarhoş, düzme Mustafa gibi ifadeler kullanıyor ve daha buna benzer safsatalarla sütunlarını dolduruyordu.  Sanki, bu yayınlarıyla bu direnişe yandaş olmak isteyenlerin yürek gücünü kırmak istiyordu: Nitekim Mustafa Kemal aleyhinde yazdığı “Saltanat-ı Askeriye” başlıklı uzun bir başyazı ile özellikle Mustafa Kemal’i alçaltıyor ve aşağılıyor, Adana’da iken Mustafa Kemal’in güya yaptığı içkili eğlence ve kadın alemlerinden söz ederek, böyle adamların arkasına düşmenin vatan için büyük tehlikeler doğuracağını ekliyordu.  Özellikle, askeri saltanatın öldüğünü, bundan sonra galip devletlerle iyi geçinerek yurdun iyiliğine çalışmak gerektiğini söyleyip duruyordu.

Adana’da her zaman haberleştiğim güvenilir adamlarım aracılığıyla bu gazetelerden Boğazlıyan’a getirtiyordum.  İşte bu ağır yazıları yazan Ali İlmi’nin Ferda Gazetesi, tarafımdan Sivas’ta Mustafa Kemal’e gönderilmiş ve kendisi de aşağıdaki mektupla şu yanıtı vermiştir.

2/12/1919

Beyefendi:

Gönderdiğiniz gazeteyi okudum.  Teşekkür ederim.  Namus ve vicdanlarını satmakta hiç duraksamayan bu gibi vatansız alçakların iftiraları yayılmayarak sınırlı bir çevrede kalır.  Bu düşünce ve duyguda olanların sonlarına ise halen tanık olunmaktadır.

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti örgütünün Ali Fuat Paşa ve Tümen kumandanı Mümtaz Beyefendi ile kararlaştırdığınız biçimde yapılması uygun görülmektedir. Adana’ya göç eden Ermenilerin davranışlarına ancak Adana ulusal örgütünün kuruluşunun biçimlenmesi sonunda eylemli olarak karışmak mümkün olabilecektir.

Bununla birlikte şimdiden de bu konuda büyük bir girişimde bulunulduğunu bildiririm.

M. KEMAL

Gazi, söylevinde bu gazeteden şu biçimde bahsetmektedir:

“Efendiler, ihtimal birçoklarınızın hatırındadır.  İşgal zamanında, Adana’da, “Ferda” namında Kuvayı Milliye aleyhinde bir ecnebi gazetesi intişar ediyordu.  Bu gazete, mahaza, Anadolu efkarı milliyesini iğfal ve izlal maksadıyle ve bizim aleyhimizde, hezeyanlarla mâlî sütûnlara malik idi.  Bittabi, bu gazetenin dahile girmesine mümanaat ettik.

Fakat, bu gazetenin memlekette okunmasını elbette faydalı gören Ali Rıza Paşa Kabinesinin, Dahiliye Nazırı Cemal Paşanın mükerreren tezkiye eylediği damat Şerif Paşa, Ferda gazetesinin, bu zehirli paçavranın serbestii duhulüne mümanaat olunmaması için emirler vermiştir.  Bu sebeple, Şerif Paşanın arkadaşı Cemal Paşanın 3 Kanunuevvel 1919’da nazarı dikkatini celbe lüzum gördük.”

KAYSERİ’DE İLK ÖRGÜTLENME 

Boğazlıyan’da işimi bitirdikten sonra, Adana Müdafaai Hukukun örgütlenmesine Heyeti Temsiliyece görevlendirildiğimden, Kayseri’ye gelerek örgüt için hemen bir bina aramaya koyuldum.  Kayseri’de Somaoğlu hanında 9 numaralı odayı kiralayarak, örgütün etkinlik merkezi yaptım.  Örgüt kaç kişiden oluşuyordu?  Bir kişi…  O da bendim!  Yasaya göre ve dışa güçlü görünmek için bir kişi olduğumu söylemek doğal olarak doğru değildi.  Sanki, bütün Adanalılar toplanarak bu örgütü kurmuşlar gibi göstermek gerekti.  Ben de öyle yaptım.

Örgütün yasalar çerçevesinde Kayseri’de etkinliğe geçtiğini hemen resmi makamlara resmen bildirmek gerekiyordu.  Yukarıda da kaydedildiği gibi, Kayseri mutasarrıfı olan Vefa Bey adındaki kişi, ulusal direnişe karşı davrandığından Heyeti Temsiliye tarafından Sivas’a çağrılmış ve orada da görevinden uzaklaştırılmıştı.  Mutasarrıflık vekaletini muhasebeci Abidin Bey görüyordu.  Aşağıdaki dilekçeyi yazarak örgütün Kayseri’de etkinliğe geçtiğini bildirdim ve “Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti” böylece resmen kurulmuş oldu.  Ancak işin tuhafı şuydu ki, Mutasarrıf vekili durumu biraz derinlemesine araştırarak Cemiyetler Kanunu gereğince, örgütün merkez kurulunu oluşturan kişilerin sayısı ile açık kişisel bilgilerini istemiş olmasıydı.  Sorun nasıl çözümlenecekti?  Yukarıda da yazdığım gibi, örgüt topu topu bir kişiydi.

Mutasarrıfa yazılmış olan dilekçe metni şudur:

Kayseri Mutasarrıflığı yüksek katına:

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesiyle kararlaştırıldığı üzere, Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti Yönetim Kurulunun (şimdilik) Kayseri’de etkinliğe başladığı bilgilerinize sunulur efendim.  25/11/1919

Kayseri’de Somaoğlu Hanında,

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti

Merkez Kurulu adına

AHMET REMZİ

Sureti:  Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Merkeziyesine 26/11/1919

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyetinin resmen oluştuğunu, Kayseri Mutasarrıflığına bildirdikten sonra, durumu Sivas’a, Heyeti Temsiliyeye bildirmem gerekti.  Yeni kurulan örgüt adına Sivas’a şu yazıyı yazdım:

Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesine:

Yüce Tanrının yardımlarıyla, Adana Merkez Kurulu göreve başladı. Gönderilecek telgraf ve yazıların, aşağıdaki adrese yollanması istenir. 27/11/1919

Kayseri’de Somaoğlu hanında

9 numarada, Adana Müdafaai Hukuk

Cemiyeti Merkez Kurulu adına

AHMET REMZİ

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti Merkez Kurulunun Kayseri’de oluştuğu hakkındaki yazıma Heyeti Temsiliye adına Mustafa Kemal aşağıdaki telgrafla yanıt vermiştir.

 

TELGRAF

354

Kayseri’de Somaoğlu hanında 9 numarada Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti Merkez Kuruluna:

 

Sivas: N.182, kelimesi 40, imza Kemal, tarih 10 Aralık, saat 13:20.

 

Yanıt: 27/11/1919 yazıya.  Vatanın kurtarılmasına ulusun dirliği ve kurtuluşuna yönelmiş yararlı çalışmaların başarıya ulaşmaları için yüce Tanrının lütuf etmesi için yalvarılır.  10 Aralık 1919

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk

Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına

MUSTAFA KEMAL

 

KAYSERİ’DE İLK TOPLANTI

Adana Müdafaai Hukukunun Kayseri’de kurulmasından sonra gereken etkinliğe geçildi ve Adana’da gerekenlerle haberleşme sürdürülerek önlem alınmaya başlandı.  Bu tarihlerde Sivas’ta bulunan XX. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa Kayseri yoluyla Ankara’ya dönecekti.  Bunu Heyeti Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal bana bildirmişti.  Ali Fuat Paşanın gelmesi üzerine Niğde’deki 11. Tümen Kumandanı Mümtaz Bey de Kayseri’ye gelecekti.  Kayseri’deki Askere Alma Kalem Başkanı Emrullah Bey’in de katılımıyla Kilikya cephesi Kumandanı Binbaşı Kemal Bey, Yüzbaşı Osman Bey ve ben birleşerek hep birlikte Adana işlerini konuşacaktık.

3 Aralık 1919’da Ali Fuat Paşa Kayseri’ye geldi ve Askerlik Dairesine konuk oldu.  Bir inzibat eriyle Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti başkanı olarak beni aratarak Askerlik Dairesine çağırdı ve yukarıda adı geçen kişilerle akşam Askerlik Dairesinde toplantı yapılması kararlaştırıldı.  Bu toplantı Ali Fuat Paşa başkanlığında yapıldı ve beş saat kadar sürdü.  Doğal olarak, Kilikya’nın durumu görüşüldü.

İkinci gün, yani 4 Aralık 1919’da yine toplanıldı ve Kilikya’ya ait bütün sorunlar ele alındı.  Ali Fuat Paşa Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti merkezinin Niğde’de bulunmasını uygun gördü ve bunun Heyeti Temsiliye’ye yazılması kararlaştırıldı.  Aslında, Adana işleriyle 11. Tümen görevli olduğundan ve bu tümenin de Niğde’de bulunmasından dolayı Adana Müdafaai Hukukunun da orada olmasının uygun olacağı fikri mantıklıydı.  Adana işlerine görevlendirilmiş olan Binbaşı Kemal Bey ve Yüzbaşı Osman Beyle bu toplantılarda tanıştım ve birleşik olarak işe başladık.

CEPHELERİN DAĞITIMI

Mersin, Batı Kilikya ve Doğu Kilikya cephesinin durumları saptandı.  Önceden Heyeti Temsiliye tarafından Kilikya işleri ve Kilikya cephesiyle uğraşmak üzere atanmış olan Binbaşı Kemal Bey ile Yüzbaşı Osman Bey Develi’de oturuyorlar, bu işlerle ilgili hazırlık yapıyorlar ve çokça Kozan yöresiyle uğraşıyorlardı.  Öyle iken asıl önemli nokta olan Batı Kilikya yani Karaisalı, Tarsus ve Mersin kısımları boş kalamazdı.  Onun için bütün cephe Batı Kilikya ve Doğu Kilikya adıyla iki kısma ayrıldı.  Bu iki kısma birer kumandan atanarak bunların başına Kilikya Cephesi Genel Kumandanı adıyla bir kişinin kumanda etmesi ve merkezinin yine Develi’de bulunması kararlaştırıldı. Kilikya Cephesi Genel Kumandanlığına Binbaşı Kemal Bey atandı.  Doğu Kilikya cephesine Yüzbaşı Osman Bey görevlendirildi, Batı Kilikya cephesi ise boş kalmıştı.

Ulusal direnişin doğduğu günlerde Kayseri Jandarma Merkez Bölüğü kumandanlığını yapmakta olan Yüzbaşı Ali Ratip Bey, bu yurt davasında en önde giden birisiydi.  Hatta resmi görevini bile unutarak bu işin en ileri gideni olmuştu.  İstanbul hükümeti bu durumu doğal olarak hiç hoş görmemiş ve sonunda bir fırsatını bularak Ali Ratip Beyi açığa almıştı.  Ali Ratip Beyin bu hizmetlerini gören ve bilen Kuvayi Milliye yöneticileri, önemli işlerden birisini ona vererek bu çalışkan arkadaştan yararlanmayı düşünüyorlardı.  İşte Ali Fuat Paşanın Kayseri’ye gelerek Adana sorunları konuşulurken ve cephe durumları saptanırken, Yüzbaşı Ali Ratip Beyin de Adana cephesinde görev alması düşünüldü ve yeni kurulan Batı Kilikya cephesi kumandanlığına atanması kararlaştırıldı.

Bu toplantı sonunda Kilikya’da cepheler aşağıdaki biçimde saptandı ve görev dağılımı yapıldı:

1- Silifke’den Tarsus ırmağına kadar Mersin cephesi kumandanlığı, Konya’da bulunan XII. Kolorduya bağlı olarak çalışacaktı.

2- Tarsus ırmağından Seyhan ırmağına kadar Batı Kilikya cephesinde kumandan Edirneli Yüzbaşı Ali Ratip Bey olacaktı.

3- Seyhan ırmağından Karspazarı sınırına kadar Doğu Kilikya cephesinde kumandan Viranyalı Yüzbaşı Osman Bey olacaktı.

Bunları Kilikya Cephesi Genel Kumandanı sıfatıyla Binbaşı Kemal Bey gözetecekti.  Bu iki cephe silahlar bakımından 11. Tümen ve 15. Askere Alma Kalemine, Kemal Bey de Ali Fuat Paşanın XX. Kolordusuna bağlı olacaktı.

Karspazarı’ndan başlayarak Maraş sınırına kadar Osmaniye cephesi kumandanlığını bir zamanlar Yörük Selim Bey yürütmüştü.  Onun ölmesiyle bu göreve Kaymakam Recep Bey adında bir kişi atandı ve II. Kolordu emrine bağlı olarak çalıştı.

KUMANDANLARA TAKMA ADLAR 

Yüzbaşı Ali Ratip Beye bu görev verildikten sonra, kumandanlara birer takma ad bulunması kararlaştırıldı.  Ali Ratip Bey kendisine “Sinan” adını koydu.  Ayrıca, çalışacakları bölgelerin tarihi adlarından birisinin san olarak konulması da kararlaştırıldı ve bu iş bana havale edildi.  Ben, daha çok Kozan yöresinde çalışacak olan Kemal Beye “Kozanoğlu Doğan”, Sinan Beye de en çok bulunacağı tarihi yerin ve bir bucağın adından yola çıkarak “Tekelioğlu Sinan” sanını önerdim.  Böylece üç kumandan ve ben yurt savaşında birleştik ve birlikte çalışmaya başladık.

Ali Fuat Paşa bu işi bitirdikten sonra, 5 Aralık 1919 tarihinde, Ankara’ya Kolordu merkezine gitmek üzere Kayseri’den ayrıldı.  Bundan sonra Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti başkanı olarak ben, Kayseri’de görüşülen durumu Ali Fuat Paşa ile de konuşulduğu üzere Sivas’a, Heyeti Temsiliyeye şu yazıyla bildirdim:

Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesine.

Kayseri, 5/12/1919

Kayseri’yi onurlandıran Ali Fuat Paşa ile görüştüm.  Adana sorunlarıyla uğraşmakta olan Binbaşı Kemal Bey ve Yüzbaşı Osman Beyle de Paşa aracılığıyla tanıştım.  Paşanın gözetiminde 11.Tümen Kumandanı Mümtaz Bey, Kemal Bey, Osman Bey ve bendeniz bir kaç kez özel toplandık. Adana örgütüne ait ilkeler konusunda gerekenler kararlaştırıldı.  Yalnız, Ali Fuat Paşa, Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti merkezinin Niğde’de bulunmasının asıl Adana işleriyle uğraşan 11.Tümen olduğu için daha uygun olacağı düşüncesindeydiler.  Bu konunun saygıdeğer heyetinizce de uygun görülüp görülmediğinin telgrafla bildirilmesini beklemekteyim.  Çünkü, 1/11/1919’da Boğazlıyan’dan çektiğim telgrafa 3/11/1919 telgrafla saygıdeğer heyet tarafından verilen yanıtta Adana cemiyetinin merkezi için Kayseri’nin uygun olacağı yazı ile buyurulmuştu.

Kayseri’de Adana Müdafaai Hukuk

Cemiyeti Merkez Kurulu adına

AHMET REMZİ

ADANA CEPHESİNE İLİŞKİN İLK HABERLEŞME

Kayseri’den ayrılarak Develi’ye dönen Kilikya Cephesi Genel Kumandanı Binbaşı Kemal Bey Adana Müdafaai Hukukuna şu mektubu yazmıştı:

MEKTUP

GİZLİDİR:

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti Merkez Kurulu adına Ahmet Remzi Beyefendiye:

“Madde 5 - Belgesi olan ulusal memurların görevleri sürdüğü müddetçe asgari ne kadar para ile geçimlerini sağlayabileceklerine dair kumandanlık tarafından belgelerine şerh konulmuş olacak ve bu belgeler örgüt bölgeleri içindeki Merkez Kurullarına ve yönetimlere gösterilerek buna göre aylık istenecektir.  Sabit ve gezici gönüllü birliklerin kumandanları rütbeleri ne olursa olsun aylık hayvan yemliği tutarı hariç olmak üzere otuz lira alacaktır.  Anılan birliklerin bireylerine günde yarım lira ve bir çift ekmek (atlı ise hayvan yemliği hariç) verilecektir.

Heyeti Temsiliye’nin son kaleme aldığı yönergenin beşinci maddesinden alınan ve yönetim işleriyle ilgili özel hükümler aynen yukarıya çıkarılmakla ona göre gereğinin uygulanması konusunda çaba gösterilmesi rica olunur.

5 Aralık 1919

Kilikya Kuvayi Milliye Kumandanı

Kozanoğlu DOĞAN

HEYETİ TEMSİLİYEDEN İKİNCİ MEKTUP 

Adana ile iletişimlerimde, o sırada Adana’da şiddetlenen işgal baskısı ile Ermeni zulmünün dehşeti hakkında mektuplar alıyordum.  Bu mektupları zaman zaman Heyeti Temsiliye’ye de sunuyor ve bu mektupların o zaman Heyeti Temsiliye tarafından Sivas’ta çıkarılan İradei Milliye Gazetesiyle de yayınlanmasını diliyordum.  Heyeti Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal, aşağıya suretini aktardığım mektubuyla bu yazılara yanıt veriyor ve aynı zamanda Adana Müdafaai Hukukunun kurulması hakkındaki çalışmamdan dolayı beni kutluyordu.

MEKTUP

Sivas’tan

8-12-1919

Beyefendi,

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti Merkez Kurulunun oluşması konusunda gösterdiğiniz vatansever gayret şükrana değerdir.  Bütün saygıdeğer arkadaşlarınızla sizi kutlarım.

Adana’dan gelen mektubun içeriği İstanbul hükümetine bildirilmiş ve uygulama sonucunun Heyeti Temsiliye’ye yazı ile bildirilmesi gereği de rica edilmiştir.  Bu acı veren durumun önemi karşısında Hükümetin kayıtsız kalmayacağını umuyorum.  Bu mektup “İradei Milliye” ile de yayınlanacaktır.  Vatansever çalışmalarınızın sürmesi ile başarılarınızın birbiri ardına gelmesini dilerim.

MUSTAFA KEMAL

 

Bu haberleşmeler üzerine ve Heyeti Temsiliyenin de uygun görmesiyle Adana Müdafaai Hukuk Merkez Kurulunun Niğde’ye nakline karar verildi.  Niğde’ye gitmek üzere hazırlığa başladım.  Öyleyken bu sırada Heyeti Temsiliye’nin Sivas’tan Ankara’ya nakli kararlaştırılmış ve Heyetin Kayseri’den geçeceği bana bildirilmişti.  Heyeti Temsiliye’nin Kayseri’den geçmesine kadar Kayseri’de kalmam ve Heyetle görüşmem kararlaştırıldığından bu durumu bekledim ve bir süre daha çalışmamı Kayseri’de sürdürdüm.

KİLİKYA’DA YAPILAN VAHŞETE PROTESTO 

O günlerde Adana’da zulüm bütün şiddeti ile sürüyordu.  Özellikle Kara Yusuf çetesi bahanesiyle öldürülen Türk’ün hesabı yoktu.  Adana ile sürekli haberleşerek Adana Müdafaai Hukuku adına Kayseri’den bu zulümü protesto ettim ve her yana yazmaya başladım.  Özellikle bu konuyu Heyeti Temsiliye’ye bildirmekle birlikte o günlerde Anadolu’da çıkan gazetelere de gönderdim.

O zaman Kayseri’de Hallaçzade Ahmet Hilmi Bey tarafından “Erciyas” gazetesi çıkarılıyordu.  Bu protesto önce bu gazetenin 18 Aralık 1919 günlü 12. sayısında, sonra Erzurum’da çıkan “Albayrak” Gazetesi’nin 21 Aralık 1919 günlü 335. sayısında yayınlandı.  Ayrıca Konya’daki “Öğüt” ve Sivas’taki “İradei Milliye” gazetelerine de gönderilen protestonun metni şudur:

PROTESTO

Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti

Heyeti Temsiliyesine,

Sivas’ta “İradei Milliye” gazetesine,

Erzurum’da “Albayrak” gazetesine,

Konya’da “Öğüt” gazetesine,

Kayseri’de “Erciyas” gazetesine,

Adana’dan alınan bir mektubun gerçeklerden başka hiçbir şey içermeyen bir bölümünün suretini ekte sunuyorum:

“On aydan beri adaleti uygulama sözü, Kilikya adının yakıştırması ile Adana’yı işgal eden Fransızlar ve onların üniforması altında Ermeniler tarafından uygulanan veya uygulattırılan eşkiyalık ve cinayet gerçeğini, bütün dünyayı rahatlık içinde yaşatmak hülyasıyla uğraşan ve kendilerinden başka uygarlık hakkını hiç kimseye vermeyen uygar ulusların temsilcisi olarak çalışan diplomatların hırs dolu gözleri acaba ne zaman görecektir?

Özellikle, dört yıllık savaş süresinde hiç bir asayişsizlik yüzü görmeyen ve gerçekten rahat bir hayat geçirmiş olan güzel Adana, Fransız işgalinden beri orada yaşayan ve memleketin gerçek sahibi olan Türkler için bir “Ecel Köprüsü” oldu.  Bugün Adana’da bir Türk’ün yaşamının değeri bir tavuğun değerinden daha aşağıdadır. Kilikya’da Ermenilerin çoğunluk oluşturması amacıyla her yandan hücum eden ve ettirilen Ermeni akını, zavallı Adana’yı kirletmek ve cinayet ocağı yapmaktan başka hiç bir şey yapmıyor.  Aciz hükümetlerin kurbanı olmaktan başka hiçbir kabahati olmayan zavallı Adana ne zamana kadar katil ve kirli ellerde bulunacak?  İşte bu noktayı uygar dünyadan ve adaleti kurmak için uğraşanlardan soruyoruz!”

Kayseri’de Adana Vilayeti Müdafaai

HukukCemiyeti Merkez Kurulu adına

AHMET REMZİ

İKİNCİ BİR PROTESTO

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti adına gazetelere yazılan mektuplardan başka, bir de telgrafla İstanbul’daki Hükümete, Sivas’taki Heyeti Temsiliye’ye ve İstanbul’daki yabancı siyasi temsilciliklere bir protesto çekmeyi uygun görerek aşağıdaki telgrafı yazdım:

TELGRAF

Sivas’ta Müdafaai Hukuk Temsiliyesi’ne,

İstanbul’da Sadrazamlık makamına,

İstanbul’da birer sureti de İngiliz, Amerikan, İtalyan,

Fransız siyasi temsilcilerine,

Adalet dağıtma ve güvenlik sağlama sözüyle Kilikya’yı işgal eden Fransızların Adana vilayetine girdikleri günden beri adalet ve güvenliğin yüzü bile görülmemiştir.  Orada yalnız Fransız büyük memurlarından Mösyö Brémond ve Mösyö Normand’ın emir ve arzuları kanun ve adalet yerine geçerlidir.  Kendilerine alet ettikleri Ermenilerin tanıklık ve iftiralarıyla her gün birçok Türk’ün ya malı zorla elinden alınmakta veya bireysel özgürlüğünden yoksun edilerek hapse konulmaktadır.  Kabahati ise yalnız, TÜRK olmasıdır.

İşte son zamanlarda, “Hırsız çeteleriyle ilişkisi bulundu!” denerek ve yalnız Ermenilerin iftiralarıyla Brémond ve Normand’ın arzuları üzerine çoğu Ceyhan’dan olmak üzere en namuslu ve servet sahibi çiftçilerden ve ağalardan 25 kişi kurşuna dizilmiştir.  Acaba bu zavallılar hangi adil mahkemenin hükmüyle idam edildiler?  Kilikya’da Osmanlı yasalarının yürürlükte kalacağını ilan eden İşgal Kuvvetleri, bu zavallıların idamında onu uygulamış mıdır?  Yoksa bir kaç Ermeni’nin yalnız yalancı tanıklığı ve Brémond ile Normand’ın emriyle mi öldürülmüştür?

Bir de, kurşuna dizilen zavallıların, Brémond ve Normand’ın ta Fransa’ya kadar duyurdukları gibi eşkıya çeteleri olmayıp namus ve servet sahibi kişiler olduklarını da her zaman isbata hazırız.  İşte bu haksızlığı, bu adaletsizliği ve yalnız Adana Türklüğünü yok etme politikasını bütün varlığımızla uygar dünyaya karşı protesto eder, artık Türklerin de yaşamı ve adaleti hak etmiş olduklarının teslim edilmesini bekleriz.  29/11/1919

Kayseri’de Adana Müdafaai Hukuk

Cemiyeti Merkez Kurulu adına

AHMET REMZİ

Ali Fuat Paşanın Kayseri’den ayrılmasından sonra, Adana cephesi kumandanları görevleri başına gitmek üzere hazırlandılar.  Kozanoğlu Kemal Bey ile Yüzbaşı Osman Tufan Bey hemen Develi’ye yollandılar.  Tekelioğlu Sinan Bey de Niğde’ye gitmek üzere hazırlandı, yanına da yedek subaylardan iki genç alması kararlaştırıldı ve bunlar da yola çıktılar.  Bu iki gençten birisi Kemal Bey ve diğeri Süleyman Beydi.  Bu gençleri de alarak Tekelioğlu Sinan Bey de Batı Kilikya cephesiyle meşgul olmak üzere Niğde’ye gitti.  Niğde’de 11. Tümen ile ilişki kurarak işgal altındaki bölgeye gitmek üzere hazırlık yapacaktı.  Tekelioğlu Sinan Beyin Adana cephesine doğru gidişi Adana Müdafaai Hukuku tarafından Kilikya cephesi kumandanlığına şu şifre ile bildirilmişti:

ŞİFRE

Develi Askere Alma İşleri Müfettişliğine:

Ratip Efendi hareket etti.  Heyeti Temsiliye’den yanıt bekliyorum. Gelişinde hareket edeceğim.  Kozanlı ..... Efendiye önemli işlerin verilmemesi.  Hareketimden haberdar ederim, selamlar. 15/12/1919

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti Başkanı

AHMET REMZİ

15. Tümen Kalem Başkanı

EMRULLAH

 

HEYETİ TEMSİLİYE KAYSERİ’YE GELİYOR

Ankara’ya taşınması kararlaştırılan Heyeti Temsiliye, 19 Aralık 1919 tarihinde akşam üzeri Kayseri’ye geldi.  Bu heyet, Kayseri dışında ve Sivas yolu üzerinde büyük bir halk kitlesi tarafından karşılandı.  Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti adına bu karşılama töreninde hazır bulundum.  Gelen konukların önceden kararlaştırıldığı üzere memleketin aydın ve ileri gelenlerinin evlerine paylaştırılarak dinlenmeleri sağlandı.  Mustafa Kemal, eski Kayseri mebusu İmamzade Ömer Beyin evine konuk edildi.  Bu evde Mustafa Kemal’in onuruna o akşam büyük bir yemek ziyafeti verildi.  Yine bu evde Mustafa Kemal ile Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti başkanı olarak Adana işleri hakkında uzunca görüştüm ve bu görüşmede Kurmay Hüsrev Bey de bulundu.  Hüsrev Bey benden, Fabrikatör Salih Beyi sordu.  Daha sonra Rauf Bey de bu toplantıya katıldı ve benden Tarsuslu Müftüzade Feyzi Beyi sordu.  Bu toplantıda Adana işleri ayrıntılı biçimde görüşüldü ve saptandı.  Bu arada, o günlerde siyasi bir sözcük olarak kullanılan ve Adana yöresine verilmiş olan “Kilikya” adının, Adana Müdafaai Hukukuna verilmesini Mustafa Kemal uygun gördü.  Böylelikle Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti yerine “Kilikya Müdafaai Hukuk Cemiyeti” adının kullanılması kararlaştırıldı.

 Atatürk Söylevinde bu konuya şöyle değinmiştir:“Adana teşkilatı müteşebbislerinin, Niğdeye veya Kayseri’ye gelerek bizimle temasta bulunmak suretiyle idamei faaliyetleri temin edildi.”

Heyeti Temsiliye, Kayseri’de iki gün kaldıktan sonra 21 Aralık 1919 günü Ankara’ya gitmek üzere hareket etmeden önce Heyeti Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Kayserililere yönelik bir beyanname yayınladı.  Heyeti Temsiliye daha büyük bir kalabalık tarafından yolcu edildi.

 

BEYANNAME

 Saygıdeğer Kayseri halkına:

 

Anadolu’nun ekonomik yaşamında her zaman yüksek bir yeri olan Kayseri’nin, Heyeti Temsiliye’yi içten kucaklaması ve kardeşlik göstermesi o kadar ateşli ve o kadar okşayıcı oldu ki, saygıdeğer Kayserililere minnet ve şükran dolu bir söylem ile açıkça seslenmeye gerek gördük.

Kadın, erkek, çocuk, ulusun bütün bireylerinin genel bir coşkuyla gösterdiği yakınlık ve içtenlik, Heyeti Temsiliye’yi oluşturan bizlerin kişilikleri ile değil, asıl yönlendikleri tek bir kutsal amaçta her yüreğin ayrımsız birleşmiş olması, her güç ve kişiliğin uyuşması ve bağlanmış olması yönüyle pek değerli ve pek yüksek bir niteliktedir.

Heyet, çevresinde her çehre ve her yürekten taşan sevgi tufanı ve candanlık içinde, hayatını adamış olduğu çalışmaların ulusal emellere tümüyle dayandığını görmekle mutlu oldu ve ülkenin tek kültür bütünlüğü ve ulusun ilk ve son kurtuluş çaresi ve güvenliği olan bu birliktelik sürdükçe, kaybedilenlerin gelecekte geri kazanılacağına mutlaka olanak sağlayacağından umutlu oldu.

Bu duygulanmalar ile ulusal amaçlara daha güçlü ve metin adımlarla yürümek için ulusun azmi ve imanına dayandığını algılayarak minnet duydu.  Anadolu’nun yürekten heyecanına bu seyahatimizin ilk konağı olan Kayseri’de tanık olduk.  Bu tanıklığın bıraktığı saygı ve bağlılık anısını ve kişiler olarak duygulandığımız dostluk ve incelik izlenimlerinin yarattığı şükran duygusunu ömrümüz oldukça saklayacağız.

Amaçlarımıza kesin bağlılığın yüreklerimize verdiği övünç duygusu ile seyahatimizi sürdürürken, arkamızda Anadolu’nun, bütün yurtsever coşkusunu özünde en güzel biçimde toplamış ve göstermiş olan, güçlü, zeki, becerikli ve candan bir etkinlik merkezinin varolduğunu daima düşünerek övünç duyacağız.

Bu duygulanmaları ve bu övüncü bize hissettirdiğinden dolayı Kayseri’nin saygıdeğer halkına teşekkürlerimizi açıkça sunar ve amaca yönelik çalışmalarda daima yürekten birlik içinde kalarak veda ederiz.

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk

Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına

MUSTAFA KEMAL

 

KAYSERİ’DEKİ YAYINLAR

Daha önce söz edildiği üzere Kayseri’de Hallaçzade Ahmet Hilmi Bey tarafından “Erciyas” adında bir gazete çıkarılıyor, kamuoyunu Ulusal Direnişe doğru yönlendiriyordu.  Ahmet Hilmi Bey, merhum Muammer Bey’in valiliği zamanında Adana’da maiyet memurluğunda bulunmuş ve Adana’ya çok ilgi gösteren bir arkadaştı.  Yeni Han’da bulunan bu gazete idarehanesine sık sık giderek Hilmi Beyle görüşür ve Adana’daki yeni gelişmeleri bildirip haberler yayınlanmasını sağlardım.  Adana’daki zulüm ve facialara ait yazılar “Erciyas” gazetesinde parça parça yayınlandığı gibi Adana Müdafaai Hukuku adına Ahmet Remzi imzasıyla uzun protestolar ve her yana yazılan telgraf suretleri de bu gazete yer alıyordu.

O günlerde Balıkesir’deki İzmirliler tarafından çıkarılan “İzmir’e Doğru” gazetesine karşılık, o zaman Kayseri’de bulunan İstanbul Mebusu Ahmet Rasim Beyin oğlu Mazlum Rasim Beyle birlikte “Adana’ya Doğru” adında bir gazete çıkararak, dikkatleri Adana’ya çevirmeye ve Adana’daki fenalıkları günü gününe kaydetmeye çalışıyorduk.  Adana cephesinde eylem zamanı geldiğinden Mazlum Rasim Bey Hacın cephesine, ben de, Müdafaai Hukuk merkezinin Niğde’ye nakli ile oraya gittiğimden “Adana’ya Doğru” gazetesi doğal olarak yayınını durdurmuştu.  Ancak “Erciyas” gazetesi, Ahmet Hilmi Beyin Kayseri Milletvekilliğine seçilmesine kadar yayınını sürdürmüştü.  “Erciyas” gazetesi Adanamız için her zaman yararlı yazılar yazmış ve Adana’nın hukukunu savunmaktan çekinmemiştir.  Burada bu gazetenin sahibi Ahmet Hilmi Beye ve bu bağlamda bütün Kayserililerin Adana’ya ve Adanalılara karşı o kara günlerde göstermiş oldukları ilgi ve yardımlara teşekkürü bir borç biliriz.

İŞGAL ALTINDAKİ ADANA İLE BAĞLANTI 

Adana Müdafaai Hukuk Cemiyetinin Kayseri’de kuruluşunun Adana’daki yurtseverlere bildirilmesi gerekiyordu çünkü yalan yanlış birçok söylenti çıkarılarak kamuoyu zehirleniyor ve özgüven kırılıyordu.  İşte gerçeği anlatmak ve aynı zamanda da Adana’da gizli bir örgüt kurmak, dışarıda çalışmakta olan cemiyete bir biçimde yardım sağlamak da gerekiyordu.  Bu amaçla Müdafaai Hukuk adına ve Heyeti Temsiliyece saptanan ilkeler çerçevesinde uzun yazılar ile beyanname, mektup ve Müdafaai Hukuk tüzüklerini hazırlayarak Adana’ya göndermeye karar verdim.  Ancak ne ile?  Posta ile göndermek olanak dışıydı çünkü sansür vardı, hemen el konularak adına gönderilen kişi mahvedilirdi.  Sonra herkese güvenilemezdi ve herkes de bu işi üzerine almazdı, alamazdı.  Sonunda, bu belgeleri Kayseri’de yanımda bulunan annemle Adana’ya göndermeye karar vererek hazırlığa başladım.

Evraklar, küçük bir minder içerisine yerleştirilerek dört tekerlekli patates yüklü bir arabanın içine kondu, üzerine de annem oturtuldu ve 27 Aralık 1919 günü yola çıkarıldı.  Bu konuda gerektiğinde yardım edilmek üzere Niğde’deki Tümen Kumandanlığına, Kayseri’deki 15. Tümen Kalem Başkanlığından şu şifre yazıldı:

ŞİFRE

Niğde’de11.Tümen Kumandanlığına:

 

Ahmet Remzi Beyin annesi Raziye Hanım Talas’tan arabacı Şiho Ahmet ile önemli belgelerle birlikte 27/12/1919 tarihinde Adana’ya hareket etti.  Başvurularında gerekli yardımın yapılması rica olunur.

15. Tümen Kalem Başkanı

Emrullah 

 

BOZANTI’DAKİ TEHLİKE 

İşgal bölgesine girilince, özellikle Bozantı’da, annem ‘hasta’ durumunda bulunacak ve arabanın içinden hiç çıkmayarak belge dolu minderin üstünde oturacaktı.  Arabacı Talaslı Şiho Ahmet iyi bir adamdı.  Bununla birlikte arabacıya da konu anlatılmıştı çünkü tehlike çok büyüktü.

Bozantı’ya varılınca arabanın her yanını saran Ermeniler sıkı bir kontrol yapmışlar, zavallı annem oldukça korku geçirmiş ancak belge dolu minderin üstünden hiç ayrılmamıştı.  Bozantı, işgalin başından beri adeta Türklerin kırım yeri olmuştu.  Gerek trenle, gerekse karadan geçen her Türk, burada büyük korkular içinde bulunurdu çünkü canı sıkılan bir Ermeni korkusuzca hemen bir Türkü vurup öldürüverirdi.  Özellikle Bozantı Bucak Müdürü Minas adındaki adam bu canilerin başıydı.

Müdafaai Hukuk’un belgeleri sağlıcakla Adana’ya getirilerek yeğenim Polisçizade Hüseyin Efendinin evine teslim edildi ve bundan sonra görüşülecek kimselerin haberdar edilmesine başlandı.

Polisçizade Öğretmen Hüseyin Hilmi ve yeğenim Hüseyin Efendi Müdafaai Hukuk’un Adana mutemetleri ve muhabirleriydi.  Hüseyin Efendi güvenilir arkadaşlara belgelerin geldiğinden söz etmeyerek yalnız:

- “Dayım geldi; Hüseyin Hilmi Efendinin evinde sizinle görüşmek istiyor!” diyerek çağırıyor ve diğer geleceklerden de hiç söz etmiyordu.  Belirli saatte gelen arkadaşlar orada birbirlerini buldular.  Benim gelmem beklenirken Hüseyin Efendi Kayseri’den gelen Müdafaai Hukuk’un belgelerini ortaya çıkardı.  Kayseri’den verilen emir üzerine bunların ikinci ve üçüncü derecedeki kimselere dağıtımını istedi.

Bu arkadaşlar uzun tartışmalardan sonra bu belgelerin dağılmasının şimdilik çok tehlikeli olduğunu ileri sürerek hemen yok edilmesine karar aldılar ve belgeleri oracıkta yaktılar.  İşte böylece binbir çaba ve tehlike içinde gönderilen belgeler ve yönergeler yok edilmiş oldu.  Ancak buraya gelen arkadaşlar konuyu ağızdan ağıza gerekenlere ulaştırarak amaca hizmet etmişlerdi.  Bu arkadaşlar o günkü duruma göre belki haklıydılar, belki de biraz kuruntuya kapılmışlardı.  Bununla birlikte bu konuyla ilgili olanların tümü vatan görevlerini zamanında yapmışlar ve büyük işler görmüşlerdir.

 

 

 

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

Gaziantep'te Gezilmesi Gereken Tarihi Mekanlar

30 Ağustos coşkusu Çukurova’da yaşandı

TMMOB İKK,‘Ülkede, Bölgede, Dünyada Barış’ Her Zaman Şiarımız Olacaktır"

ÇGC,‘Bağımsızlık tutkumuz hiç bitmeyecek’

Prof. Dr. Süleyman İrvan:“Basılı gazeteciliğin bittiğini ilan etmek durumundayız”

“30 AĞUSTOS; DÜŞMAN DEVLETLERE ŞAPKA ÇIKARTTIRAN BÜYÜK ZAFER”

TGF "30 Ağustos, Türk Milleti için varlık nedenidir"

ÇGC,“Hür doğup hür yaşamak çok önemli”

30 AĞUSTOS ZAFERİNİ KAZANAN BAŞKOMUTAN DEMOKRATTIR; O'NUN CUMHURİYETİNİ YIKMAK İSTEYENLERİN DEMOKRATİK MEŞRUİYETİ YOKTUR

ÇYDD Türkiye Cumhuriyeti'nin 100., Büyük Taarruz'un 101. yılını Afyonkarahisar'da Kutladı

ULUSAL VE YEREL MEDYADA ZAFER BAYRAMI SERGİSİ DÜZENLENİYOR

26-30 AĞUSTOS 1922 BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ:KUTSAL SAVAŞ

Ankara'dan Uçakla Günübirlik Ziyaret Edebileceğiniz Şehirler

KAYMAKAM ATAMALARI GERÇEKLEŞTİ

ÇYDD'DEN AFYON BULUŞMASI

Jeoloji Mühendisleri Odası'ndan deprem açıklaması

JMO’dan “17 Ağustos 1999 Depremi” Açıklaması

ÇGC’de kaynaşma yemeği

TGC: "Gazetecilik tutukluluk nedeni olmaktan çıkarılmalıdır"

ADANA BAROSU’NDAN ‘HAK İHLALİ’ İDDİASI

Enerjisa Enerji ve TEMSA’nın Oyungezer Otobüsü Deprem Bölgesinde

  • BIST 100

    9915,62%2,05
  • DOLAR

    32,42% -0,15
  • EURO

    34,65% -0,66
  • GRAM ALTIN

    2439,28% 0,14
  • Ç. ALTIN

    3999,24% 0,19
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Salı 27.1 ° / 18.7 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 30.1 ° / 19.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı