BAROLARDAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLME KARARINA DANIŞTAY’A İPTAL DAVASI
SİYASET 23.03.2021 00:30:00 858 0

BAROLARDAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLME KARARINA DANIŞTAY’A İPTAL DAVASI

Başkan Durakoğlu: “İstanbul Barosu olarak, sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunun tespiti, Anayasaya aykırılığı ve Yürütmesinin Durdurulması istemlerini içeren dava dilekçemizi bugün Danıştay Başkanlığına verdik,"

“Onaylamayı uygun bulan 6251 sayılı yasadan ve Anayasanın 90. Maddesinden güç alan bu sözleşmeden bir Cumhurbaşkanı kararı ile çekilebilmek, hem TBMM iradesine yapılan saygısızlık ve hem de Anayasaya açık aykırılıktır,” diyen İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu şöyle konuştu:

“Sevgili Meslektaşlarımız;

19 Mart gece yarısı  yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesinden çekilmeye karar verdi. Bir süredir belli bazı kesimlerce hedef haline getirilen İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak verilen bu karar, Baromuz için beklenen bir karardı.

Ancak çekilme için izlenen yolların İdare, Anayasa ve Milletlerarası Hukuka aykırı olduğu son derece de açıktır.

Onaylamayı uygun bulan 6251 sayılı yasadan ve Anayasanın 90. Maddesinden güç alan bu sözleşmeden bir Cumhurbaşkanı kararı ile çekilebilmek, hem TBMM iradesine yapılan saygısızlık ve hem de Anayasaya açık aykırılıktır.

Bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinden yetki alıyor gibi gözükse de, Anayasanın 104. Maddesi gereğince temel hak ve özgürlükler konusunda bir kararname düzenlenemeyeceği için, bu çekilme kararı yok hükmündedir.

Kaldı ki, bizzat sözleşmede kararlaştırılan çekilme prosedürüne de uyulmadığı ve Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine başvurulmadığı için sözleşme, halen de yürürlüktedir.

İstanbul Barosu olarak, sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunun tespiti, Anayasaya aykırılığı ve Yürütmesinin Durdurulması istemlerini içeren dava dilekçemizi bugün Danıştay Başkanlığına gönderdik.

Biz, bu sözleşmeden çekilme kararının hukuksal temelli olmadığını saptamayı ve giderek bununla mücadele etmeyi varlık nedenimiz olarak görüyoruz. Ayrıca Avukatlık Kanununun 76 ve 95. Maddeleri bakımından da kendimizi görevli sayıyoruz.

Ancak bilinmelidir ki, İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı bütün usuli hükümlere uyularak verilen bir karar veya yasa olsaydı dahi, bu çekilmeyi doğal kabul ederek içimize sindirebilmemiz yine de olası olmayacaktı.

Çünkü İstanbul Sözleşmesi, İstanbul Barosu için bir demokrasi ve o arada da bir insan hakları belgesidir.

Sadece 2020 rakamlarıyla 12.000’den fazla kadına hukuki yardım sağlayıp yaşam kurtaran bir Baro olarak, sözleşmeden çekilmeyi haklı kılabilecek bir gerekçe bulunmadığını düşünüyoruz. Her kadın cinayetinde ateşin düştüğü Baro olarak, İstanbul Sözleşmesinin yaşatacağına olan inancımızın tükenmeyeceğini ve sözleşmeyi yaşatmanın da, verilecek mücadele ile mümkün olacağını düşünüyoruz.

Bu mücadeleyi vermezsek, 6284 Sayılı Yasa hükümleri de giderek tavsayacaktır. Sözleşmenin bazı kesimlerce tartışılmaya başlanmasından itibaren yargı zemininde zaten güç kaybeden yasanın uygulama yeteneğinden yoksun kalması da kaçınılmaz olacaktır.

Bu mücadeleyi vermezsek, son rötuşları yapılan aile hukukunda arabuluculuk düzenlemesi ile sorunun taşınacağı boyut daha bir tehlikeli olacaktır.  Şimdiden teşekkür sırasına giren tarikat ve cemaatlerin sözleşmeden çekilmenin sonuçlarını, başka bir yaşam biçimi tahayyülü ile değerlendirmelerine özel bir anlam yüklenmelidir.

İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmek, kadına karşı şiddetle mücadele etmekten vazgeçmektir. Şiddete uğrayan kadını güvenceden yoksun bırakmaktır. Bir somut “devlet bakışı” olarak, koruma iradesini geri çekmektir. Şiddeti fıtrattan saymaktır. Kadın erkek eşitliğini inkar etmektir. Güçten ve güçlüden yana tavır koymaktır.

Örf adına gelenek namına, aile bütünlüğü adına kutsallık namına kadını küçümsemek, onun gelişim süreçlerine müdahale etmektir. Kadının özgür ve onurlu bir birey olmasını engellemek,  yeteneklerini sergilemesinin önüne engel koymaktır.

Kısaca, Hedef Demokrasidir. Demokrasimizi vermeyeceğiz.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmadığı, kadını boyun eğen, ram eden bir yurttaş olarak toplumsal yaşamın içinden çıkarıp eve hapseden bu zihniyetle ortak olamayız.

Öyle anlıyoruz ki, siyasal iktidar bu tablo karşısında nettir: Çağdaş bir yaşam biçiminin kadını götüreceği yerden duyduğu endişeyle demokratik haklar askıya alınmakta, bu alanda da otoriter bir anlayış tercih edilmektedir.

Ama İstanbul Barosu olarak bizim tavrımız da nettir: İstanbul Barosu, Atatürk İlke ve devrimlerinden neşet eden yaklaşımlardan asla vazgeçmeyecek ve Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin dünyaya örnek olup kadını özgürleştiren geçmişini, geleceğe taşıma mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.

Hukuk Devleti ve Adalet arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Demokratik değerleri pusulamız bileceğiz ve bu eksende yürüyeceğiz.

Mücadele kararlılığımız zaman ve mekânla kısıtlı olmayacaktır. Hak arama yolunda gerektiğinde en önde, gerektiğinde yan yana, bütün kadınlarla ve onların örgütlü güçleriyle dayanışma içinde olacağız.  

Söz konusu olan İstanbul Sözleşmesi ise; biz tarafız ve öyle kalacağız.

Bütün yurttaşlarımızı çağdaş bir geleceği biçimlendirme hakkını elde etmek üzere dayanışmaya davet ediyoruz.

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu olarak saygılarımızı sunuyoruz.”

BARO’LARDAN DA DANIŞTA’A İPTAL DAVASI

  İstanbul Barosu'nun ardından Ankara, Antalya ve Mersin baroları da, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine karşı Anayasaya aykırılık iddiası ve yürütmenin durdurulması istemiyle başvuruda bulundu.

Danıştay Başkanlığına gönderilmek üzere İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesine yapılan başvuruda kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali, İstanbul Sözleşmesinin de şiddeti önleme ve şiddetten koruma amacıyla düzenlenen temel bir insan hakları sözleşmesi olduğu kaydedildi.

"Sözleşme kanun hükmünde"

Dilekçede "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz" şeklindeki Anayasa'nın 90/5. Maddesine, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" şeklindeki ek maddeye işaret edildi.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenemeyecek alanlar

Başvuruda ayrıca "Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir" şeklindeki Anayasa’nın yürütme yetkisine ilişkin 104/17. Maddesine atıfta bulunuldu.

"Temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir"

Usulüne uygun bir şekilde yürürlüğe girmiş bir uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesinin Cumhurbaşkanlığı Karanamesi ile "feshedilmesinin", Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin 13. maddesine ve Cumhurbaşkanının uluslararası andlaşmaları onaylayabilmesini TBMM'nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlayan Anayasa'nın 90/1. maddesine aykırı olduğu belirtildi. Dilekçede fesih kararının bu nedenle fonksiyon gasbı niteliğinde ve yetki yönünden hukuka aykırı olduğu kaydedildi. 

"Yok hükmünde"

Anayasa’nın 90/1. maddesi uyarınca kabul edilen uluslararası sözleşmelerin Cumhurbaşkanlığınca feshine ilişkin verilmiş bir yetki bulunmadığına dikkat çekilen dilekçede yasama yetkisinin de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile verilemeyeceği belirtilerek "Bu nedenle davaya konu işlem yetki yönünden yok hükmünde olup hukuka aykırıdır" denildi.

Dilekçede, 20.03.2021 tarih ve 31429 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti Bakımından Feshedilmesi Hakkında Kararın (Karar Sayısı: 3718) yok hükmünde olduğunun tespiti suretiyle iptali ile yürütmesinin durdurulması istendi.

AYM'ye gönderilmesi talebi

İstanbul Barosu ayrıca fesih kararnamesine dayanak olan 2018 yılından kalma Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3/1. maddesinde yer alan "bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme," hükmünün Anayasaya aykırı olması nedeniyle somut norm denetimi yapılmak üzere Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etti.

Mersin, Ankara ve Antalya barolarından da dava

Mersin Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz da, İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede feshedilmesinin hukuken kabul edilecek bir şey olmadığını vurgulayarak "Hukuka aykırı olduğunu düşündüğümüz kararın iptali için bu davayı açmış bulunmaktayız" dedi.

Ankara Barosunun dava dilekçesinde ise Cumhurbaşkanı Kararı ile uluslararası bir sözleşmenin feshedilemeyeceği ifade edilerek "Uluslararası andlaşmalar genel, soyut, kişilik dışı kurallar tesis etmek suretiyle yasaları değiştirebildiği için de Anayasa bu kuralların istisnai durumlar dışında mutlaka onay kanunu ile uygun bulunması şartına bağlamıştır. Yasama organı bir sözleşmenin içeriğini değiştiremeyeceği için bir onay kanunu sadece andlaşmanın ulusal hukukta değişiklik yapmasına izin verilmesi ile sınırlıdır. Bununla birlikte, onay yasası yasama organının yasalarda değişiklik yapılmasına onay verdiği anlamına gelmekte ve böylece meclis iradesinin bu yönde tecelli ettiğini göstermektedir" ifadeleri yer aldı.

Antalya Barosundan yapılan açıklamada da, "Uluslararası sözleşmeler ve Anayasayla güvence altına alınan ve insan onurunu somutlaştıran hak ve özgürlüklere aykırı olan, kendi Anayasa hukukumuzu bile ihlal eden dava konusu Cumhurbaşkanı kararına karşı, demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları uğruna mücadelemiz sürecektir" denildi.

İstanbul Sözleşmesi olarak anılan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"ni Türkiye 11 Mayıs 2011'de imzalayan ilk ülkeler arasında yer almış, Sözleşme 24 Kasım 2011'de TBMM'de onaylanmış ve 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girmişti.

 


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ

"TORBACI YAKALAMAKLA UYUŞTURUCU BELASI ÇÖZÜLMEZ"

CHP’Lİ TANAL, "MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ATAMA SÖZÜNÜ TUTMADI!"

Tülay Hatimoğulları Hatay'daki hava kirliliğini sordu

BAE'den ithalata vergi muafiyeti

Kılıçdaroğlu, 'Filenin Sultanları'nı Kutladı

Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Konseri ve 100. Yıl Marşı Tanıtım Programına katıldı

CHP Adana İl Örgütü Zafer Bayramını kutladı

Kılıçdaroğlu: "Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı Yürekten Kutluyorum"

Ayhan Barut'tan narenciye üreticisi ve ihracatçısı için 3 bin lira destek talebi

Hasan Efe Uyar: "İktidar Vatandaşa 7 Ayda 22 Milyar Ceza Kesti"

Kılıçdaroğlu: “Türkiye Uyuşturucunun Pazarı Haline Geldi"

Emep'li Demir,"işçilere istifa baskısı uygulanıyor"

Mustafa Oğuz Yiğit: “AK Parti'nin Tarım Politikaları Çiftçiyi İflasa Sürüklüyor”

CHP’Lİ SÜMER,“ADANA’DA DEPREMİN YARALARI KAPANMIYOR”

CHP’li Bulut, “Ballı Maaşlara Devam “

“Malazgirt, Anadolu’daki siyasi hükümranlığımızın kapılarını açmıştır”

CHP'li Şevkin'den Hatay için, bakanlara soru yağmuru

Gürer: “Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü…”

Ayhan Barut, anız yangınlarına kesin çözüm istedi

ERDİL DEDEOĞLU CHP CEYHAN İLÇE BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞINI AÇIKLADI

  • BIST 100

    9915,62%2,05
  • DOLAR

    32,42% -0,15
  • EURO

    34,65% -0,66
  • GRAM ALTIN

    2439,28% 0,14
  • Ç. ALTIN

    3999,24% 0,19
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı