“Aile Odaklı Devlet Politikaları Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadeleyi Nasıl Güçsüzleştiriyor?” başlığıyla gerçekleştirilen Kurultay’ın ilk gününe aralarında kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, kamu kurumu ve belediyelerden katılımcıların da olduğu farklı ilerden 310 kadın katıldı.
Adana Kadın Dayanışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği adına Münire Dağ ve Ayşegül Kanat’ın da katıldığı Kurultayın ârdından Dayanışma Kurultayı sonuç bildirgesi açıklandı. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kamuoyuna açıklanan bildirgede şu görüşlere yer verildi:
“Bu yıl uzun bir süredir mevcut kazanımlarımıza ve haklarımıza yapılan saldırılar ile beraber, İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekmesi sonrası toplumsal cinsiyet eşitliğinden gittikçe uzaklaşan ve yerine aile odaklı/aileci politikaları getiren yaklaşımı ve bu politikaların kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadelemizi güçsüz kılan yanlarını değerlendirdik. Özellikle son dönemde yapılan anayasa değişikliğine yönelik tartışmaların ailenin tanımı üzerine yoğunlaşması devletin bu konuya yaklaşımının açık bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Devlet ailenin tanımını yapamaz, devletin sorumluluğu kadınları aile içerisinde maruz kaldıkları şiddete karşı korumaktır. Kadınları aileye indirgeyen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini normalleştiren, LGBTİ+ karşıtı politikalar üzerinden kurulan bu yaklaşımı neredeyse tüm politika ve uygulamalarda anaakımlaştırmaya çalışan ve nihayetinde kadınları şiddete mahkum eden aileci politikalara itirazımız var. Kadınların şiddet gördüğü aileyi ne olursa olsun kutsal kabul eden yaklaşımın yargı kararlarında kendini gösterdiğini, kadına yönelik şiddet suçlarının cezasızlıkla sonuçlandığını ya da Aile Mahkemelerince kadınlar aleyhine kararlar alındığını görüyoruz görüyoruz. Erkek şiddetiyle mücadele aileyi korumak, muhafaza etmek, kutsallaştırmak üzerine değil kadınları ve LBTİ+’ların güçlenmesi üzerine kurgulanmalı.
Aileci politikaların sosyal politikalar üzerindeki etkisinin kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde ve çocukların korunmasında önemli bir engel oluşturduğunu görüyoruz. Yoksullukla mücadeleyi kadınların üstüne yükleyen devlet politikaları, kadınlara sosyal yardımları ise sadaka dağıtır gibi veriyor. Kadınlar yoksullukla cebelleşirken bir diğer yandan ev işleri ve bakım yüküyle baş etmek zorunda kalıyor. Şiddetten uzakta kendi hayatlarını kurmak için ihtiyaç duydukları kaynaklara erişemiyorlar. Yerel yönetimlerin sunduğu destekler kadınların hayatlarında önemli değişimler yaratabiliyor fakat pek çok belediyede kadından yana yaklaşımı görmekte güçlük çekiyoruz. Kürt illerinde ise kayyum politikalarının kadına yönelik şiddetle mücadeleyi olumsuz etkilemeye devam ettiğini kadınların ve kadın örgütlerinin deneyimlerinden görüyoruz. Bize dayatılan aile odaklı/aileci politikalara inat, toplumsal cinsiyet karşıtı, kadın düşmanı politikalara karşı Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde feminist direniş ve dayanışmamızla mücadele etmeye devam edeceğiz"
(vş9