SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


ZOR YAŞAMLARI BOYUNCA BİREYCİLİĞİ KENARA KOYUP TOPLUMSAL VE SİYASAL SORUMLULUK DUYGUSUYLA HAREKET EDEN KADINLAR...


Kafka 31 Temmuz 1914'te günlüğüne şunu yazmıştır:
"Bugün öğleden sonra fabrikada kalmalıyım. Evde durmayacağım. Çünkü E. ile iki çocuğu  bizde. Ama her şeye karşın, yani ne pahasına olursa olsun yazı yazacağım. Yaşamımı sürdürmek için kendi kendimle böyle savaşırım ben."

Ben de yazmadan duramayanlar sınıfındayım; okunur-okunmaz, beğenilir-beğenilmez düşünmeden, umursamadan yazıyorum. Sevgili eşim, "Yaz, yaz" diyor, "ister paylaş, ister paylaşma; önemli değil! Bu senin yaşam biçimin."
Ben de desteği görünce yazıyorum.
 "Orhan Pamuk, yazmak için ofisine gidermiş, işe gider gibi" diyorum,"ben de, odama" deyip, sözümü tamamlamadan eşim, hemen lafı gediğine koyuyor. "Bana da öyle geliyor okuduğum kadarıyla, ben matematik bilirim kıyısından köşesinden, ama, okuduğum kitapları bende hep o izlenimi bıraktı." diyor.
"Masa başında, görev icabı yazılmış."
Tam, Orhan Pamuk'u savunmaya geçecek ve şu şu kitapları çok rahat okunuyor ve bence çok da güzel, diyecekken o, "Vildan Hanım, sen yavaş yavaş çatıdaki çalışma odana doğru hareket et ve incilerini dök bakalım." diyor ve susturmanın yolunu buluyor.
Ben de masamın başındayım.
Bakalım bugün yazdıklarıma, "son ütücü" adını taktığım, editörüm, redaktörüm eşim ne diyecek!

Benim usuma,Kafka deyince, Milena geliyor. Başkalarının gelmeyebilir; ama, Milena denince ilk uslarına gelen Kafka'dır, bundan hiç kuşkum yok!
MİLENA; aydın, zekâsını, düşünme yetisini fikir ve bilgi üretmek için kullanan araştıran, sistemi sorgulayan, kavrayan, güçlü KADIN...

"MİLENA KAFKA'NIN KADINI"nın yazarı M. Buber-NEUMANN, onu şöyle tanıtıyor:
"Milena olağanüstü bir insandı; gençliğinde burjuva ahlak anlayışına karşı çıkan. Zor yaşamı boyunca aşırı bireyciliğini bir kenara koyup toplumsal ve siyasal sorumluluk duygusuyla hareket etmesini bilmiş, olağanüstü bir insan. Ülkesi Bohemya'nın boyunduruk altına girdiği günlerde düşünce özgürlüğü için savaşacak gücü ve yılmaz cesareti vardı.
Hitler, Çekoslavakya'yı işgal ettiğinde tehlikede olan insanları kendi hayatı pahasına kurtarmaktan çekinmedi. Yahudileri ve Çek vatandaşları yurtdışına kaçırdı. İllegal bir dergi çıkardı ve halkını zorbalara karşı direnmeye çağırdı.
Sonunda gestapo tarafından tutuklandı ve 1944 yılında Ravensbrück toplama kampında öldü."
Milena, Kafka'nın yapıtlarını Almanca'dan Çekçe'ye çevirmiştir ve Kafka'ya hayrandır. 1920 yılında mektuplarla başlar arkadaşlıkları, dostluğa, giderek bir mektup aşkına dönüşür.
1923 yılında, Kafka, "Kötü bir şey var, hiç ummuyordum böyle olacağını, bu mektupları, bu önemli mektupları yazmayacağım artık. Mektup yazmanın o korkunç büyüsü başladı gene ondan... Kötü geçen gecelerim büsbütün bölünüyor. Kesmeliyim, yazamam artık. Ah, Milena! Sizin uykusuzluğunuz benimkine benzemez. Yakarıyorum size, n'olur yazmayın artık." diye yazana kadar Kafka, yazışmayı sürdürürler.
 Kafka, Milena'yı çok sevmiştir; ama, içinden çıkamadığı sorunları yüzünden bu aşkı sonlandırmak istemiştir.
Oysa daha önce, "Ya bu dünya minicik ya da biz dev gibiyiz, her neyse, bizim onu tümüyle doldurduğumuz kesin. Milena, Milena, Milena... Adından başka bir şey yazamıyorum. Yazmalıyım ama! Milena, seni sevdiğime göre, yeryüzünü de seviyorum demektir!" diye yazmıştır.

Kafka, "Milena, Milena, Milena..." dedikçe, ATTİLÂ İLHAN'ı çağrıştırdı:
"kimi sevsem sensin/senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur/ sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli"

Kafka, kendini hep eksik, korkak, başarısız duyumsar; unutur bazen bunları ama, yine ele geçirir ruhunu bu duygular. İkisi de yorulmaya başlamışlardır bu ilişkiden. Kafka, cesaretle bitirir ilişkiyi; cesaret mi desek, yoksa korkaklık ve kaçış mı?

"Kaçış" dedim yine geldi ATTİLÂ İLHAN:
"bilmem n'apsam nereye kaçsam
yeşil karanlığında ağır tutsağım
gözlerinden çıkmak başlıca tasam
saçlarının zincirinde elim ayağım
kirpikleri süngü takmış bir ordu
bütün saatler bir anda durdu"

Milena, ayrılık acısı çeker, "Öteki kadınların üzdüğü gibi mi üzdüm onu?
Bu üzüntü yüzünden mi ağırlaştı, onun için mi kaçıyor benden şimdi?
Onun için mi sığınıyor korkusuna, onun için mi yok olmalıyım, çıkmalıyım yaşamından? Suç yalnız bende mi? Yaradılışının getirdiği şeyler mi yoksa bunlar?" diye içini döker, Kafka ile ortak arkadaşları olan Max Brod'a.

Kafka katı, hoyrat, değerlerine aykırı davrananların cezalandırılması gerektiğini düşünen, sert bir baba ile yaşam boyu iletişim kuramamış biridir.
Yoğun bir korku, suçluluk duygusu içinde büyümüştür.

Babasına, "Bana son günlerde bir ara, senden korktuğum gibi bir savı hangi nedenle ileri sürdüğümü sormuştun. Her zamanki gibi bir yanıt bulup verememiştim. Şimdi sana yazıyla yanıt vermeye kalkıyorsam, bu yanıtta da yine pek çok boşluk kalacak, çünkü söz konusu nedeni kaleme alırken, senden duyduğum korku ve bunun yol açacağı sonuçlar sana karşı özgür davranmaktan beni alıkoyacak, konunun büyüklüğü belleğimle zekâ gücümü enikonu aşacaktır." diye yazar.

İşte, Kafka'nın bu duyguları giderek tüm dünyaya, tüm insan ilişkilerine yansıyacaktır. Korku, suçluluk duygusu, kaçma isteği...

"AYNI YÜREK LEKESİ " diyor ŞÜKRÜ ERBAŞ da...

Babam gelirdi ve akşam olurdu.

Bahçedeki akasya ağacı, günboyu biriktirdiği kuşları,
birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.
Siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.

Kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi.
Ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım.
Yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş
gıcırtısıydı babam.
Kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı.
Tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç.
Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.
Ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım.
Ne kadar susarsa o kadar terlerdi.
Boncuk boncuk döktüğü ter, hep uzağından geçen kadınların
içinde göveren gözleri miydi?
Babam en çok kışa yakışırdı.
Bütün oyunlarımız başkalarının evlerine bir güzellemeydi.
Annem, babamın günahları için bir namaz yumağı hâlâ...

Ey penceresi dışarıya açık, içeriye kapalı evler…
Babam neden yalnızca içince güzeldi.
Şimdi beş ayrı evde aynı yürek lekesi,
süt kokularına yayılıp duruyor.
Babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor.
Aynı yürek lekesi, Kafka ile Milena'nın ayrılma sebebi...
                  HOŞÇA KALIN.

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00