ALİ TAŞ ADN.


“YÜREĞİMİZDEKİ ÖĞRETMEN YILMAZ SUNUCU”(*)


            Yılmaz Sunucu, Uşak doğumlu İzmir’de yaşamını sürdürmüş; sanat, kültür, eğitim, sosyal ve ekonomik çalışmaları yaşama geçiren aktif bir öğretmen yazar. Özgeçmişinde 18 Nisan tarihinde Uşak’ta doğduğu yer almakta. Fakat, “…babam nüfus memuruna hediye vermediği için nüfus cüzdanımda hayatımda hiç görmediğim Banaz’ın Ahat köyünde 10 Eylül 942’de doğduğum yazıyor…” (s.7) ifadesi yer almakta. Köy Enstitülerinin devamı gibi olan Savaştepe Öğretmen Okulun’dan mezun olduğu için doğum tarihini 17 Nisan olarak kabul etmekte. Daha sonra, Çapa Eğitim Enstitüsü’nden mezun olmuş. İstanbul Tıp Fakültesi ile Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğrenim görmüş. Kırşehir, Uşak, Konya/Kadınhanı, Zonguldak/Bartın, Samsun, Nevşehir/Ürgüp ve İzmir’de öğretmenlik yapmış; 12 Mart ve 12 Eylül’de sürgün görmüş.

            TÖS, Samsun Oda Tiyatrosu ve Uşak Halkevi Tiyatrosu kurulmasında katkı sağlamış. Oyunların sahneye konmasında ve oyunlarda rol almış. Samsun’da, “Eğitim”; Uşak’ta, “Yarın” isimli dergiler çıkarmış. TRT sınavını kazandığında görüşleri nedeniyle atamasının yapılmadığını, kendisiyle birlikte kazananların mahkeme kararıyla görevlerine başladıklarının, kendisinin yedek subay olarak Bayburt’a askere gittiğinin altını çizen Yılmaz Sunucu, özgeçmişinde;  askerden dönüşte, Uşak Halkevi’nde öğretmenliğini sürdürürken haşhaş ekim yasağına karşı örgütlenerek 1.000 ortaklı Hür-Emek Kalkınma Kooperatifi ile alkoloid fabrikasını kurup, Ecevit’e Köy-Kent projesini sunmuş. Daha sonra, Erbakan’ın projeye sıcak bakmaması nedeniyle Hür Emek’i ekmek fabrikası olarak yaşama geçirmiş. Bu dönem, Uşak İmam-Hatip Okulu’nda görev yapmış. 1980’li yıllarda İzmir’e yerleştiklerinde de öğretmen sendikalarında çalışmalar yapmış. Didim’de belediyenin çeşitli etkinliklerinin yanı sıra Didim Sanat Galerisi’nde Doğan Ersoy ile kültür sanat projelerinin yanı sıra Seyrek Belediye Başkanı Nurgül Uçar ile birlikte sanatsal etkinlikler düzenlemişler. Foça’da da bazı etkinlik çalışmaları yapmış. Ağabeyi Bahattin Sunucu’nun İzmir’de ilk sahaf olmasını sağlamış. 1980 sonrası emekliliğinde ise fabrika ve şirket müdürlüklerinin yanı sıra çeşitli kurum ve yerel yönetimlerde kültür danışmanlığı yapmış. Hümanist Düşünce Derneği’ni Halk Üniversitesi’ne dönüştürmüş. Uşak’ı tanıtmak için çaba sarf ettiğini belirten Yılmaz Sunucu, ailesinden miras kalan evlerini “Yârenevi” adıyla kız çocuklarına açmanın mutluluğunu yaşamış.       

            1960-2015 yılları arasında şiir, öykü, oyun, anı, çocuk kitabı, boyama, inceleme/araştırma, kaynak kitap, antoloji, matematik ve fen gibi ders kitapları da olmak üzere 44 kitap yayınladığı görülen, sulu boya tablosu bulunan Yılmaz Sunucu için hazırlanan anma güldestesine eşi Ayşen Sunucu ile kızları Arzum Sunucu Kerimli, Fertan Sunucu, eniştesi Zaur Kerimli’nin yanı sıra Adil Uygur, Atiye Güner Tümüklü, Ayşen Türkman, Bekir Yurdakul, Canip Türkcan, Deniz Moralıgil, Deniz Üstüngel Süer, Emel Polat, Emine Şimşek Emiral, Erkan Şemin, Ersin Köseoğlu, Gül Yücel, Gülay Yalkı, Güner Arslan, Halil Şahan, Hamza Uçarlı, Hande Baba, Hasibe Hoşsohbet, Hüsamettin Köseoğlu, Hüseyin Akkoç, İbrahim Mülayim, İbrahim Şaşma, Kamuran Alp Bakkal, Kezban Şahin Taysun, Kültüral Yılmaz, Metin Erdem, Muhsin Kaya, Mustafa Kaytan, Mustafa Moroğlu, Mustafa Tunçgenç, Nesrin Ataoğlu, Nilgün Erdem, Nilgün Özelce, Nuran Türemen, Nurgül Uçar, Sabri Kurt, Salim Nizam, Samiye Mülayim, Serkan İnce, Sevda Boduroğlu, M. Suat Gülşen, Şaban Yaylalı, Şebnem İnemek, Prof.Dr. Ayhan Çıkın, Tamer Gökçel, N. Turhan Tunçer ve Zekeriya Yavuz gibi sanat dostu ve sevenlerinin  “52 yâren mektubu” yer almış. Kitabın son bölümünde Yılmaz Sunucu’nun “Fotoğraf Albümünden Seçki” var.  Bu denli oylumlu bir mektup antolojide geniş olarak yer vermek zaten ikinci bir kitap olacağından, bir özetten öte ve oldukça az, çok farklı, kişinin vurgulanması gereken özelliği ve sanatsal/kültürel nitelikli ya da Sunucu’nun yaşamından farkındalık yaratan bir yansıma gibi alıntı ve ifadelere yer verme düşüncesindeyiz. Bu bağlamda ilerliyoruz sayfalar arasında…

            “…Kambur düş kırıklıkları, halı altından zorla çıkarılan haylaz korkular…”; “…Sabah ezanı, korkularımın Everest dağı… Sanki gecelerin giderayak bana attığı son tokat…” (s.60) gibi soyuttan somuta imgesel görselliklerin yanı sıra Yılmaz Sunucu’nun saygınlığına serpilen çiçek demeti: “…bu dünyaya ait biri değilmiş gibi… Müthiş bir hitabet yeteneği vardı, inanılmaz iyi bir anlatıcıydı, … Anlatımındaki mizahi lezzet, insanı önemseyen bir zemine yasladığı değer yargıları…” gibi Erkan Şemin’in “Köşebaşında Beklenen Babalar ve Çikolatalar” (s.60-68) adlı yazısındaki güzel ifadesiyle Yılmaz Sunucu’nun hatları bazı yönlerden beliriyor.

            “Merhabalar Yılmaz Öğretmen’im” (s.69-74)  adlı yazıda Ersin Köseoğlu; Sunucu’nun, Nurgül Uçar’la “Ekimde Ekim Günlerini”, “Seyrek Anam Evi Çalışma Grubu’nu kurduğuyla, “Arasta”dan söz edilmekte.

            Hande Baba’nın, “Yılmaz Hocam” (s.85-90) adlı yazısından anlaşılan ise “…Öykülerle uğurlayalım Yılmaz Hoca’yı…” (s.88) önerisiyle böyle bir mektup/anı kitabının fikrini ortaya atması ve de Yılmaz Sunucu’yu ”O arsız gülümseme sizi tanıdığımdan beri ilk kez o balkonda, Sevgili Nilgün’ün mesajını okuyunca ihanet ettiği yerleştiği yere; …”; tümcesiyle betimlemesinin yanı sıra bir de “Atatürk’ten ders almış babaannesi…” var yazarın. .             2004 yılında tanıştığı Seyrek Belediye Başkanı Nurgül Uçar, isimsiz yazısında  (s.123-138) Seyrek’e yerleşen Yılmaz Sunucu’nun Villakent’in gerçekleştirilmesindeki emeğini anımsatır.

            Savaştepe Köy Enstitüsü’ne 1942 yılında giren Sabri Kurt, Savaştepe Öğretmen Okulu’na 1954 yılında başlayan Yılmaz Sunucu’dan söz ederken yazısında, İsmet İnönü’ye ait olan ve sonraki yıllarda badanayla kapatılan şu yazıya yer vermeden geçemez: ”Köy Enstitülerini Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi ve sevgilisi sayıyorum. Köy Enstitülerinden yetişen evlâtlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm oldukça yakından ve candan takip edeceğim. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü-1941” (s.141)  

            “…/Yaşadım hayatı güz bahçelerinde/ölüm nehrinin kenarlarına güller diktim şarkılardan/gökyüzünün mavilikleriyle mayaladım karanlıkları/bir türkü söyler gibi dans ettim ölüm sularında/’ne olursa olsun’ dedi Mustafalarım, ‘bu yaşam sürecek’/’saçlarında ozanın gün ışığı eksilmeyecek’/…” diyen şiirsel dizelerinin yer aldığı Prof. Dr. T. Ayhan Çıkın’ın Yılmaz Sunucu’ya yazdığı akrostiş bir şiir de var:

           

YILMAZ SUNUCU           

               “Yüreğimden yaralıyım pek yaslıyım, karalıyım”(1)

               Irmaklarımdan sulanır, Kurtuluştan yaralıyım

               Laleli otlaklarda oynaşmaktadır kuzularım.

               Menekşeli yaylalarında Murat Dağları’nın

               Arıtılmış tohumlar ekerim, ovalarından biçerim.

               Zamanı, Elma Dağı’nda Trikopis’le tarihlerim.

                                            ***

               Sarayaltı’nda tüterken Kurtuluş’un yangınları

               Uygar bir sabahtır çocukların okul şarkıları

Neler ekmeli ovalara, köylerimdeki yollara?

Uzaktır düşmanlıklara, dostluklara bir yolcu

Can vermektir ekine, düşler kuran çocuklara

Umut bahçesinde bir güldür “Yılmaz Sunucu”

                                                           T. Ayhan Çıkın 

1-(Bir halk türküsü)

            *(Yüreğimizdeki Öğretmen Yılmaz Sunucu/Öykü/Hande Baba/Kurgu Kültür Merkezi Yayınları/Nisan 2016/254 sayfa)

  

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05