Ahmet DUMAN


Yem Borusu

O umut yok mu Umut?


Bu gün çok uzun yıllar önce dinlediğim bir öyküyü  paylaşacağım. O yıllarda hangi nedenle kim anlatmışsa anımsayamadım ama öykü aklımda kalmış. Çok da hoşlanmış olmalıyım ki, zaman zaman anlatırım…

Öyküdeki olay epeyce eski tarihlerde geçiyor. O zamanlar buharlı, modern,yük taşımak için özel yapılmış gemiler yok, sadece yelkenli gemiler var. hem yolcu hem mal taşımak için kullanılıyor. Çok eski dediğim o nedenle, şöyle böyle 300 yıllık bir öykü.

İşte o zamanlardan birzaman.

Bir gemi yükünü yolcusunu almış yola çıkmış. Yol uzun hatta deniz aşırı… 

Geminin yükü büyükbaş hayvan atlar sığırlar ve benzeri hayvanlar. Belki deve bile var! geminin rotası belli: su ve yiyecek alabilecekleri limanlara uğrayarak yükün teslim edileceği limana varılacak. Koşullar iyi olunca deniz yolculuğunun da tadına doyulmaz. Mevsim iyi, havalar güzel rüzgar da tam istenildiği gibi yelkenler şişirilmiş tam yol! Fakat işler sonuna kadar böyle gitmiyor; hava bozuyor. Fırtınaya dönüyor gemi o kadar mal ile ceviz kabuğu gibi okyanusun ortasında sallanmaya başlıyor. Bu arada yem ve su eklemesi yapacakları bir iki limanı da kaçırmasınlar mı?

Rüzgar duruyor deniz sakinleşiyor şöyle bir etraflarına bakıp nerede olabileceklerini saptmaya çalışıyorlar ve saptıyorlar da: yapılan hesaplamalara göre yolculuk epeyce uzayacak. Yola devam ediyorlar.

Birkaç gün sonra acı gerçek ortaya çıkıyor: Az bir yolları kalmış ama yem ve su stokları eklemleme yapılamadığından erimiş ne su ne de yem kalmış! Felaket!

Hayvanlar birkaç gün yem ve su gereksinmeleri giderilemeyince huysuzlanmaya tepinip kendince bağırmaya başlamışlar.

Kaptan haritalar üzerinde varacakları yere biran önce varabilecek rotalar arıyor fakat gemide ortam çok gürültülü bağırmalar tepinmeler gırla gidiyor… Kaptanın yaptığı hesaplar birkaç güne gereksinimleri olduğunu gösteriyor olsa da hayvanlar telef olmak üzereler. Kaptan tayfalarla ne yapacaklarını düşünürken birden bire “Yem borusu çalın!” diye emir veriyor. Diyorlar ki “kaptan yem yok ki” kaptan “olmasın siz çalın!” diye emrini tekrarlıyor. Bu işe bakan arkadaş borazanını eline alıyro ve “yem borusunu” üflemeye başlıyor… Bitirdiğinde gemide inanılmaz bir sakinlik sağlanıyor. Mallar boru sesinden sonra yem geleceğini biliyorlar. Alışmışlar! Bir süre sonra kaptan “su borusu çalın hayvanlar yemin üstüne su içsinler” diye bir emir  veriyor ve derhal gemiye ve denizin üstüne su borusunun tatlı nağmeleri yayılıyor… Ambarlar gayet sakin. Yolculuk böylece selametle sona eriyor…

O, “umut” dediğimiz şey yok mu? Beklentilerimizi karşılayabilme umudu! Tam da bu günlerde yaşadığımız şey bu!

Birkaç gün önce Almancı aşı mucidimiz Profesör Uğur Şahin Bey’in bir demecini okudum bir yerlerde Uğur Bey diyesiymiş ki: Türkiye’nin aşısı hazır stoklarımızda duruyor! İçimde sıcacık bir aşı umudu. Anımsıyor musunuz Sağlık Bakanımızın “11 aralıkta aşılamaya başlayacağız” sözünü? Aynı sıcak duyguları  o zaman da duyumsamıştık. Nasıl da bir ferahlamıştık! Meğerse aşı henüz Türkiye’ye gelmemiş bile…

Aşıyla ilgili her gün yeni bir haber. Geldi, geliyor, gelecek!

Okuyup dinliyorsanız aklınıza “Yem borusu” öyküsü gelmez mi?

 

 

 

 

·

Bu gün çok uzun yıllar önce dinlediğim bir öyküyü  paylaşacağım. O yıllarda hangi nedenle kim anlatmışsa anımsayamadım ama öykü aklımda kalmış. Çok da hoşlanmış olmalıyım ki, zaman zaman anlatırım…

Öyküdeki olay epeyce eski tarihlerde geçiyor. O zamanlar buharlı, modern,yük taşımak için özel yapılmış gemiler yok, sadece yelkenli gemiler var. hem yolcu hem mal taşımak için kullanılıyor. Çok eski dediğim o nedenle, şöyle böyle 300 yıllık bir öykü.

İşte o zamanlardan birzaman.

Bir gemi yükünü yolcusunu almış yola çıkmış. Yol uzun hatta deniz aşırı… 

Geminin yükü büyükbaş hayvan atlar sığırlar ve benzeri hayvanlar. Belki deve bile var! geminin rotası belli: su ve yiyecek alabilecekleri limanlara uğrayarak yükün teslim edileceği limana varılacak. Koşullar iyi olunca deniz yolculuğunun da tadına doyulmaz. Mevsim iyi, havalar güzel rüzgar da tam istenildiği gibi yelkenler şişirilmiş tam yol! Fakat işler sonuna kadar böyle gitmiyor; hava bozuyor. Fırtınaya dönüyor gemi o kadar mal ile ceviz kabuğu gibi okyanusun ortasında sallanmaya başlıyor. Bu arada yem ve su eklemesi yapacakları bir iki limanı da kaçırmasınlar mı?

Rüzgar duruyor deniz sakinleşiyor şöyle bir etraflarına bakıp nerede olabileceklerini saptmaya çalışıyorlar ve saptıyorlar da: yapılan hesaplamalara göre yolculuk epeyce uzayacak. Yola devam ediyorlar.

Birkaç gün sonra acı gerçek ortaya çıkıyor: Az bir yolları kalmış ama yem ve su stokları eklemleme yapılamadığından erimiş ne su ne de yem kalmış! Felaket!

Hayvanlar birkaç gün yem ve su gereksinmeleri giderilemeyince huysuzlanmaya tepinip kendince bağırmaya başlamışlar.

Kaptan haritalar üzerinde varacakları yere biran önce varabilecek rotalar arıyor fakat gemide ortam çok gürültülü bağırmalar tepinmeler gırla gidiyor… Kaptanın yaptığı hesaplar birkaç güne gereksinimleri olduğunu gösteriyor olsa da hayvanlar telef olmak üzereler. Kaptan tayfalarla ne yapacaklarını düşünürken birden bire “Yem borusu çalın!” diye emir veriyor. Diyorlar ki “kaptan yem yok ki” kaptan “olmasın siz çalın!” diye emrini tekrarlıyor. Bu işe bakan arkadaş borazanını eline alıyro ve “yem borusunu” üflemeye başlıyor… Bitirdiğinde gemide inanılmaz bir sakinlik sağlanıyor. Mallar boru sesinden sonra yem geleceğini biliyorlar. Alışmışlar! Bir süre sonra kaptan “su borusu çalın hayvanlar yemin üstüne su içsinler” diye bir emir  veriyor ve derhal gemiye ve denizin üstüne su borusunun tatlı nağmeleri yayılıyor… Ambarlar gayet sakin. Yolculuk böylece selametle sona eriyor…

O, “umut” dediğimiz şey yok mu? Beklentilerimizi karşılayabilme umudu! Tam da bu günlerde yaşadığımız şey bu!

Birkaç gün önce Almancı aşı mucidimiz Profesör Uğur Şahin Bey’in bir demecini okudum bir yerlerde Uğur Bey diyesiymiş ki: Türkiye’nin aşısı hazır stoklarımızda duruyor! İçimde sıcacık bir aşı umudu. Anımsıyor musunuz Sağlık Bakanımızın “11 aralıkta aşılamaya başlayacağız” sözünü? Aynı sıcak duyguları  o zaman da duyumsamıştık. Nasıl da bir ferahlamıştık! Meğerse aşı henüz Türkiye’ye gelmemiş bile…

Aşıyla ilgili her gün yeni bir haber. Geldi, geliyor, gelecek!

Okuyup dinliyorsanız aklınıza “Yem borusu” öyküsü gelmez mi?

 

 

 

 

·

 

 

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00