Seninle bir gün geçirmek
Yeniden gelmek
demek
bu allı pullu dünyaya.
Bu allı pullu dünyanın
allısını sana verip
pullusunu da ben alıp
hakça paylaşmak demek ya da.
Seninle bir gün geçirmek;
Haz demek,
Beğeni demek.
Senden geliyorsa esintiler:
Menteşelerinden sökülmüş geniş bir pencere,
Bu pencerenin rüzgarda savrulan tülü,
Bu tülün ardında soyunan
büyülü
ince bir kadın bedeni
demek…
Senle bir gün geçirmek;
Hayata sürgün vermek.
Sensiz bir gün geçirmek
Ömrü sürgün geçirmek
demek
değil de ne demek?
Aşk cümbüşlerinin derinliklerini
Işık hızıyla aşıp
Petrol sondaj matkabı merakiyle deşmek,
Ya da bir köstebek şehvetiyle
eşmek
demek
Mutluluğun bağrını,
Senle bir gün geçirmek...
Tüm lezzetlerle öpüşmek
demek
parça parça
dilim dilim;
Uyku ve düş aleminin
sepserin
atlasına
ipek bir eşarp gibi usulca düşmek demek
bir gün geçirmek
seninle sevgilim!...
Günü seninle paylaşmak;
Islak
Ve yumuşak
Toprakta,
Bir tohumun gerinmesi,
Kendi evreninde
Günden güne
Filize dönme
bilinciyle
Güle sevine
Devinmesi demek…
Dediğin saatte,
Dediğin yerde olmak için
Uzaklardan koşmak
ve kavuşmak
sana.
İlk defa kucaklıyormuşum gibi utanmak senden,
Son defa kucaklıyormuşum gibi öpmek seni.
Ve bu buluşmayı
Gönül objektifiyle poz poz resimlemek her açıdan;
Sonra dört renk üstüne
(kağıt bobinlerini
büyük bir hazla emip
büyük bir hızla kusan
azgın rotatiflerle)
milyon kere milyon basarak dağıtmak herkese,
asmak ve yapıştırmak her yere,
“heyecan”ın bugüne dek
tek
çekilmiş
ilk ve son fotografıdır diye…
Senle bir gün geçirmek;
Örneğin o gün Perşembeyse eğer
Yıldızların fazla mesai yapması,
Güneşin sabahleyin işe gitmemesi demek.
Salı da Perşembe demek,
Pazar da Perşembe demek.
Yani,
Umutlar hep mavi,
Hayaller hep pembe
demek…
İşte Dino’nun yapamadığı,
Nazım’ın göremediği resim bu.
Rimbaud,
Bu tadı tadacaktı, tadamadı,
Baudlaire,
Bu şiiri yazacaktı, yazamadı.
Çünkü hiçbiri seni tanımadı
hiçbiri.
Şimdi gene
seninle
bir gün geçirmek için yollardayım!
Sokakların kıvrımı,
Caddelerin ufuksuz genişliği
Karşı koyamıyor bu tutkuma.
Ayakkabılarımın içinde yıldızlar,
Sırtımda rüzgar
Sana koşuyorum.
Bütün engeller tek tek devriliyor.
Üzerine bastığım toprak
Dümdüz bir tepsi oluyor güya.
Galileo,
Sözünü geri alıyor, yutkunuyor :
“Evet, yuvarlak değilmiş” diyor “dünya!..”
Sevgilim!
Düşünmek ve sevmek seni;
Sıcacık bir yatakta
Sfenks uykusu rahatlığıdır.
Sensizlikse,
Anlamsızlığın karanlığına gömülmektir diri diri.
Günü, seninle paylaşmaya
“Evet!”
Seni biriyle paylaşmaya
“HAYIR!..”
Seni doğuran bile olsa o biri…
SABRİ GALİP NAKİPLER