SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


"YALNIZ HEM BİLGESİ, HEM DELİSİDİR KENDİ DÜNYASININ."


"YALNIZ HEM BİLGESİ, HEM DELİSİDİR KENDİ DÜNYASININ."

ÖZDEMİR ASAF

"Öyle eksildik ki yaşarken,

Bize dokunan her şeyi eksiltiyoruz.

Yalnızlığımızla çoğalıp

Kalabalıklığımızla eksiliyoruz

Ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız.

Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz...

CAHİT SITKI TARANCI

"Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Gün saltanatıyla gitti mi bir defa

Yalnızlığımızla doldurup her yeri

Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,

Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan

Lavanta çiçeği kokan kederleri..."

AHMET MUHİP DRANAS

MEHMED KEMAL, "İnsanın epeyce yaşlandıktan sonra yaşamını ya da özgeçmişini anlatması, bir dağı tırmandıktan sonra tepeden bir ovaya bakması gibidir."

Yazar, tepeye tırmandıktan sonra bir "oh" demiş, sonra, "Bunca çölü açlığa susuzluğa, bunca acıya karşın geçtim!" diye rahata ermiştir.

Sevgili yazar-şair arkadaşım AKIN GÜRE:

"OKUN YOLCULUĞU" adlı yazısında: "İnsan doğduğu günden beri böğrüne saplanmış bir okla yaşar. Yaralanmıştır; ama farkında değildir bunun. Görülmesin diye ok kırılmış, ucu böğründe saplı kalmıştır. İnsan acısını duymadığı bu okla yaşar yıllarca; ama okla bir süre sonra yüzleşir ve bir gün bu okun kendisini zehirleyip öldüreceğini öğrenir.

Önceleri korkmaz. Hayalinde, içindeki saklı oku böğründen çıkartıp hedefini vurmaya çalışır.

Bir ömrü okuyla birlikte hayalindeki hedeflerin peşinde koşarak geçiririr. Sonra yaşlanıp, yorulur. Yeter der, biraz dinlenmeliyim. İşte o an aklına böğründeki ok gelir. Okun saplandığı yerdeki acıyı hisseder birden. Nefesi kesilir. Bunu düşündükçe her gün acı artar. Ok çok derinlere işlemiştir. Bulunduğu yerden çıkartılması da imkansızdır. Onunla yaşadığını bilmeden yıllar geçinceye kadar unuttuğu acı şimdi onu huzursuz etmekte, yaşarken duyduğu tatların önüne geçmektedir...

Bu acıdan kurtulmanın bir yolunu aramaya başlar. Çocukluk günleri aklına gelir, oyuncak okuyla nasıl oyunlar kurduğunu hatırlar. Ama gerçek bir oku taşıyarak yeniden yürümeye cesareti, gücü yoktur artık. Bir kaç deneme yapsa da hemen yorulur, vazgeçer...

Şimdi okun acısına da alışmanın bir yolunu bulmak üzere sadece kendisinin bildiği gizli bir yolculuğa çıkacaktır. Bu yolculukta yeni hedefleri için oka da ihtiyacı kalmamıştır. Bütün yüklerinden kurtulmuş, hiçbir okun ulaşamayacağı bir menzilde keşfettiği derin bir huzura kavuşmuştur..."

Huzuru insan, yüklerinden kurtulunca bulacaktır; dağı tırmandıktan tepeye vardıktan sonra ve yalnız...

SAİT FAİK, "HİŞT HİŞT" adlı öyküde yalnızlık duygusunu öyle işlemiştir ki, kahraman arkasından duyduğu her hişt sesini kendi üstüne alır hâle gelmiştir. “Hişt hişt sesleri gelmedi mi fenadır, bir insandan, kuştan, çiçekten fark etmez. Bir hişt hişt sesi gelsin de nereden gelirse gelsin” der. Hişt hişt sesleri onun için, insanın tabiat içindeki varoluşunu simgeler.

EDİP CANSEVER'in dizeleri geliyor usuma:

"Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok

Kıyılar da bomboş, kır yolları da

Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum

Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca."

İnsanoğlu sonuna doğru bu yalnızlık duygusunu daha bir yoğun duyumsar ve "Ölümdür yaşanan tek başına" der.

"Değişir yönü rüzgârın

Solar ansızın yapraklar;

Şaşırır yolunu denizde gemi

Boşuna bir liman arar;

Gülüşü bir yabancının

Çalmıştır senden sevdiğini;

İçinde biriken zehir

Sadece kendini öldürecektir;

Ölümdür yaşanan tek başına,

Aşk iki kişiliktir."

ATAOL BEHRAMOĞLU

"Fırtınaları ayağınıza

Meltemleri saçınıza yollayacağım.

Yakamozlar tırmanacak göğsünüze

Martılara söyleyeceğim gelsinler.

Sivriada'nın boz tavşanları

Kulağınıza fısıldayacak.

Sandalsız balıkçılar da gelecek.

Ay ışığını

Martının sırtından alıp

Akşam üstlerini

Kordela balığından

Karabataklardan karanlığı

Ben alıp getirsem...

**************

Dülger balığı

O canavar görünüşlü

O uysal balık.

O sandallar, o tavşanlar, o motorlar

Hepsi hepsi gelecekler.

Deniz diplerinden yakamozlar

Dikenleri batan süngerler

Hepsi hepsi gelecek.

Benim için konuşmaya, dinlersen;

Onlara da açtım bu sevdadan."

SAİT FAİK ABASIYANIK

Epeyce uzun olan bu şiirden,size baş ve son bölümünden alıntı yaptım.

LEYLÂ ERBİL,"ZİHİN KUŞLARI" adlı kitabında bu şiiri için Sait Faik'in, "Ölümünden önceki son dizeleri" notunu yazmıştı.

SAİT FAİK'in balıklara, süngerlere, martılara, tavşanlara, sandallara açtığı sevda nedir sizce?

Yazarlar sadece seviyi değil, hiçbir şeyi olduğu gibi anlatmazlar ki!

SAİT FAİK'in yapıtlarını otobiyografik olarak değerlendirmek ve gerçek kimliği ile özdeşleştirmek biraz yazarı hafife almak oluyor. O, belgesel ya da tarih mi yazıyor?

Doktor ve yazar olan FİKRET ÜRGÜP, "Sait Faik'te Aşk" adlı yazısında: "Ondaki aşk korkunç yalnızlığının devası idi. Öyle bir deva ki, yalnızlık ve ölüm korkusunun yerini alan başka bir heyecan hastalığı." diyor.

Yine Fİkret Ürgüp, "Onun ihtiyacı karşılık beklemeden sevginin bütün heyecanlarını kendi ruhunun aynası yerine alan bir kimse üzerinde yaşamaktı... Kendi yazılarından bu heyecanı anlamak güçtü," diyor.

SAİT FAİK de, "“Yüreğinin üstünde bir şey varmış gibi değil mi? Yalan. Mutlak bir yerde okudun. Yahut biri anlattı. Yahut aklında böyle kalmış. Yüreğinin üstünde bir şey yok. Yalnızlık. Yalnızlık güzel. Güzel değil. Kavun acısı. Kavun acısı da ne. Sanki ben her akşam onunlaymışım gibi bir yalnızlık duyuyorum.” diyor bir öyküsünde...

Herkesin yaşamı boyunca o iki kişilik aşkı gönlünce yaşamasını, dağın doruğuna tırmandığında, ovaya bakarak "Oh tüm yüklerimden kurtuldum, bunca çölü açlığa susuzluğa, bunca acıya karşın geçtim; sadece kendimin bildiği gizli bir yolculuğa çıkarken huzur içindeyim." demesini diliyorum.

HOŞÇA KALIN.

Not: Biz dağın doruğuna yaklaştık...

YAZARLAR

  • Salı 29.2 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00