AHMET TELLİ diyor ki, "JÓZSEF'in dramatik yaşam öyküsü, genç yaşta ölümü, hüzünlü duyguların, sisli anıların ardında ışıldayan yıldız şavkıması gibidir zihinlerde."
"Bir köye nasıl okul, elektrik
Su, taştan evler gerekliyse
Çocuk nasıl gereksinirse oyuncaklara
Isıtan bir sevgiye;
İşçi için bilincin
Ve gözü pekliğin anlamı neyse
Yoksul için onurun;
Ve bulanık çocuklarına toplumun
Bir hayat çizgisi nasıl gerekliyse
Ve nasıl gerekliyse hepimize
Akıl, uyanıklık, yol gösteren bir ışık
Flora! Yüreğimde yerin işte öyle."
ATTİLA JÓZSEF
Flora şairin âşık olduğu kadındır; şiirinin bir bölümünde ona olan duygularını dile getirirken bile Macar halkının direniş coşkusunu hüzünle anlatıyor. Şairin bu şiirini, salt, üretim sürecindeki Macar halkı için söylediğini düşünmek olası mı?
ATTİLA JÓZSEF , 1905 -1937 yılları arasında yaşamıştır; 2023 yılındayız...
Onlarca yıl geçmiş aradan... Yorum sizin!
Attila JÓZSEF'in yaşamı çok zorlu geçmiş.
Bırakılmışlık, öksüzlük, yoksunluklar, anlaşılmama, hastalık, hem de en aşırı boyutlarda...
Ölümünden üç gün önce "İşte buldum yurdumu" diye başlayan ağıt şiiri yazar.
"Boş yere yaşayıp gittiğimi
kestirebilirim artık kendi kendime.
Deli rolü oynattılar bana
ve şimdi yararsız ölümüm."
3 ARALIK 1937'de eskiden olduğu gibi öğleden sonra mektuplarını yazar, daha sonra anlaşılacağı üzere veda mektuplarıdır bunlar. Akşam yürüyüşe çıkar. İstasyona ulaşır.
1284 numaralı yük treni yavaş yavaş hareket etmeye hazırlanırken şair, 1963 ve 1964 numaralı vagonların arasına gizlenir, hareket eden tren ölüme yolculuğu başlatır. Olayı görüp haber veren köyün delisidir.
Şairin babası Aron JÓZSEF, ailesini ve ülkesini terk ettiğinde, üç yaşındaki Attila'nın kendisinden birkaç yaş büyük iki ablası da vardır. Çalışan annesinin sağlığı çoktan bozulmuştur. Attila'nın bakımını üstlenen Macar Çocuk Esirgeme Derneği, onu Ocsöd köyüne evlatlık verir. Yedi yaşına dek burada kalan Attila, yoksul köy çocuklarının çoğu gibi domuz çobanlığı yapar.
"Oysa ben de çocukluğumda
nedensiz dayak yedim çoğu kez,
bir tek iyi söz etseler
yapardım oysa istenen her şeyi.
Biliyordum-annem de uzakta akrabalar da
beni dövenlerse yabancı"
Çocukluk yıllarında yaşadığı açlığı, acıyı ve özellikle annesinin yüzünü şiirlerinde sık sık dile getirir şair. Annesi kitap okur ve sık sık türkü söylermiş.
1930'a doğru yazdığı ve annesinin kişiliğinde bütün işçi annelerin simgesi kıldığı şiirler, Macar edebiyatının seçkin ürünlerindendir. Bizim şairlerimizi de etkilemiştir.
ANNE
"Bütün bir hafta, aralıksız
Annemin görüntüsü geçti gözlerimden
Kolunda ağır çamaşır sepeti
Çatı katına tırmanırken.
Ve ben yaramaz, delişmen çocuk
Bağırır, tepinirdim yerimde
Bıraksın da koca sepeti
Çatıya beni taşısın diye.
O, söylenmeden, bana bakmadan
Çıkar, sererdi çamaşırları
Göz kamaştıran aklıkta çamaşırlar
Sallanır, döner, hışırdarlardı.
Ağlamak için çok geç şimdi;
Annemi uçuşan kır saçlarıyla
Görüyorum gökyüzü sonsuzluğunda
Göğün suyuna katarken çivitini..."
Bir başka yerde şöyle yazar:
"Annemdi, ufak tefek, öldü erkenden,
Erken ölür çamaşırcı kadınlar çünkü
Titrer ayakları, taşıdıkları yükten
Ve ağrır ütü yapmaktan başları..."
METİN DEMİRTAŞ, "ATTİLA JÓZSEF VE ANNELERİMİZ" başlıklı yazısında, "Anılarınızda, güleç yüzüyle size el eden, sevgi ve şefkatinin değerini deli dolu günlerinizde bilmediğiniz bir anne varsa, onu anmak için bulun, okuyun derim Attila JÓZSEF'IN Ataol Behramoğlu çevirisi ANNE şiirini. Ama şunu da bilin: "Ağlamak için çok geç şimdi"
ANNE şiiri 1934'te annenin ölümünden on beş yıl sonra yayınlanmıştır.
Şair süslü sıfatlar kullanmadan, sözcük oyunlarıyla dolu bir anlatımdan uzak basit sözcüklerle, yapmacıksız -abartısız bir biçimde annesiyle kurduğu ilişkiyi tüm gerçekliğiyle dile getirmiştir.
Şiirde şairin annesini, acıyla hüzünle ne denli sevdiğini de anladığımız için etkileniyoruz.
Şiirin son dörtlüğünde, anne büyür büyür, o kır saçlı çamaşırcı kadın masalsı bir büyüklüğe ulaşır. Annenin çamaşır yıkarken erittiği çivitle su, yerini gök mavisine bırakmıştır.
İşte bu dört küçük kıta ülkemizde de çok popüler olmuş, ünlü İtalyan estetikçi Benedetto Croce, bu şiiri dünya edebiyatı düzeyinde görmüştür.
ATTİLA JÓZSEF'İ OKURKEN
Acıyla okuyorum Attila József'i
Hazin ve sararan güzün şarkısıyla
Karşılıksız bir kuğu aşkı gibi ak
Lut Gölü kadar derin bir acıyla
Acıyla okuyorum Attila József'i
İkimiz de doldurup yalnız kederle
Aynı çeşmeden hayatın güğümünü
Tünelleri aynı bir kara trenle
Acıyla okuyorum Attila József'i
İkimiz de savrulan mor çığlıkların
Katmışız çivitini aşkların ateşine
Ve o benden tam kırk yıl önce
Acıyla okuyorum, bitimsiz bir acıyla
Ağabeyim benim, kalbim, Attila Jòzef'im
"Bir çocuğun annesini sevişi gibi"
Seviyorum seni kederle, hüzünle
BEHÇET AYSAN
Behçet Aysan'ın kızı EREN AYSAN, babasının bu şiiri ve Attila JÓZSEF için şunları yazar, "BİTMEYEN GECE" başlıklı yazısında.
Yazı, Shophenhauer'in "Hayatın kısa gecesine karşılık, sınırsız zamanların gecesi ne kadar uzun." sözüyle başlar.
Eren Aysan, şiire vurgun arkadaşlarıyla birlikte dünya şiirini keşfe çıkar; Macar şairlerin Petöfi, Endre Ady, Gyula Juhász üstünde dururlar. Onlar için en önemlisi Attila Jòzsef'tir.
Onun MACARLAR şiirini tekrar tekrar okuyup, bu şiir üzerinden bir ülkenin boyun eğmeyen, onurlu tarihiyle şiiri arasındaki yakınlığını anlamaya, kavramaya çalışırlar.
Uzun uzun Attila JÓZSEF'in devrimci, kırılgan ama başeğmez ruhunun onları nasıl etkilediğini anlatır Eren Aysan.
Sonunda, şairin fotoğrafı karşısındadır yazar ve düşüncelere dalar:
"Birazdan tren gelecek. Alıp götürecek beni de Budapeşte'nin geçen yüzyılın başındaki yoksul semtlerine... Annesinin kollarına sinen çivit kokusunu, sokaklardaki bayat yumurta kokusunu, yağmurun kokusunu, ekmeğin küf kokusunu duyacağım." der.
Babasını düşünür sonra, "Ve babam Behçet Aysan'ı Bestekar Sokak'taki iki odalı evimizde, masa başında kaygıyla dışarı bakarken, düşünürken göreceğim. Şu dizelerini yazacak birazdan..."
"Acıyla okuyorum Attila József'i
Hazin ve sararan güzün şarkısıyla
Karşılıksız bir kuğu aşkı gibi ak
Lut Gölü kadar derin bir acıyla"
"İki şairin yazgısı gözlerimi dolduracak, canımı yakacak, acıtacak... Biri intihar etmiş, biri öldürülmüş iki şair eşlik edecek bu bitmeyen geceye."
ATTİLA KARDEŞE
Sözlerin nerede, bak,sağır, yer gök
Pisliğe bulaşmış bu dünya, sus pus.
Tutuştur gönlünle, yak zulmü, kır, dök,
Dokusun şiirini hep, sevgi ve us.
AHMET İNAM
"Uğurluyor beni, zamanın
kalbine, istasyondaki
her mendil"
AHMET OKTAY
Gelecek yazımda Attila JÓZSEF için şiirler yazan şairlerimizi de anmak istiyorum.
HOŞÇA KALIN.