Ahmet ERDOĞDU


TÜRK’ÜN CUMHURİYET MUCİZESİ 99.YILDAN 100.YILA GİDERKEN RÖPORTAJLAR-YAZILAR (24)

Ahmet ERDOĞDU


Değerli okurlar, 

Cumhuriyetin ilanından bugüne 99 yıl geçti. Biz de Yeni Adana gazetesi olarak, bu süre içerisinde Cumhuriyetin ülkemize ve ülkemiz insanına ne gibi yararlar sağladığının anlaşılması açısından, Osmanlı İmparatorluğundan Cumhuriyete, Cumhuriyetten bugüne gelen süreci inceliyoruz. Bu uzun yazı dizisinde bugün yazar, Dr. Sayın Serdar Şahinkaya’nın kaleme aldığı, İzmir’de yapılan 1. Türkiye İktisat Kongresi ile ilgili yazısının 2. Bölümü ile devam ediyoruz.

 IMG-20230205-WA0001

                            17 Şubat – 4 Mart 1923’de İzmir’de Toplanan 

                                   İktisat Kongresinin Hatırlattıkları (2)

İkinci Anlayışın Temsilcileri Gazi Mustafa Kemal ve Mahmut Esat Bozkurt ve de “Kılıç – Saban İkilemi”

Mustafa Kemal’in konuşması, aslında, bir büyük devrimcinin geç­mişle, yani eski rejimle hesaplaşmasıdır, fakat geçmişle hesaplaşmanın bir kolay yöntemi vardır. Bu, Osmanlı İmparatorluğunun çöküş yıllarına odaklanarak yapılabilirdi. Mustafa Kemal, kendi aktif hayatının, canlı izlenim ve yargılarını da kullanarak Abdülhamit’ten başlayıp, Vahdettin’ e kadar giden çöküş ve yozlaşma döneminin en açık seçik örneklerini Kongreye katılan delegeye hatırlatabilirdi.

Gerçekten de Gazi Paşa böyle bir yolu seçmemiş ve doğrudan doğruya düzenin zirve noktasını temsil eden üç büyük sultanla hesaplaşmayı tercih etmiştir. Çünkü Gazi, sonraki dönemlerde siyasi ve top­lumsal çöküntüyü hazırlayan etkenleri Osmanlı İmparatorluğunun oluşumundaki deformasyonda arayacak ve onu vurgulamaya çalışacaktır. 

“Osmanlı tarihinde bütün çabalar, milletin gerçek ihtiyaçlarını karşılamaya değil, kudretli ve azametli padişahların ihtiraslarını tatmine yönelmişlerdir. Mesela Fatih, Selçuklu ve Bizans’ın da mirasıyla yetinmedi; Garbi Roma İmparatorluğuna da konmak istedi. Mesela Yavuz Sultan Selim, Asya İmparatorluğunu birleştirerek bütün bir İslam ittihadı peşinde koştu. Kanuni Sultan Süleyman Akdeniz’i bir Osmanlı gölü yapma, hatta Hindistan üzerinde nüfuz kurmak gibi bir siyaset takip etmek istedi. Bu ihtirasları hayata geçirmede bütün milleti, toplumun unsur-u aslisini kullandılar. Onları uzun seferlerde, fütuhat meydanlarında kullandı­lar. Millet kendi yurdunda hayatını sürdürmek için, üretim için çalışmaktan mahrum kılınarak diyar diyar dolaştırılıyor. Bu tacidarlar, milleti böyle diyar diyar dolaştırmakla yetinmiyorlar. Fatihler kılıçla fütuhat yaparken, fetholunan ülke halklarına unsur-u aslinin hukukundan birçok şeyleri onlara bahşediyorlar; imtiyazlar veriliyorlardı. Onlar da kendilerine verilen imtiyaz ve muhtariyetler sayesinde sabanlarına yapışıyorlar ve çalışıyorlardı. Kılıçla fütuhat yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara binnetice terk-i mevki etmeye mahkûmdur. Kılıç kullanan kol yorulur; fakat saban kullanan kol kuvvetlenir ve her gün daha çok şeye sahip olur”. 

Kılıç - saban ikilemi, Mustafa, Kemal’in iyi bilinen bir ifadesidir; ama ifadenin dayandığı arka plandaki analiz daha da önemlidir. Osmanlı düzeniyle hesaplaşmasını doğrudan doğruya Osmanlı tarihinin en yüce, en övgüye layık görülen üç büyük sultanını hedef alarak yapmasını öğretici bulan Korkut Hoca, devamla;  bununla yetinmiyor, emperyalizmin tarihiyle ilgili Kanada örneğini veriyor. Mustafa Kemal’e göre Fransızlar Kanada’yı kılıçla fethetmeye çalışırken İngilizler üretimle fethetmeye çalıştılar ve muvaffak olan İngilizler olmuştur. Bu benzetme, daha sonraları, emperyalizmin tarihçilerince Amerika kıtasın­da İspanyol ve İngilizlerin sömürgeleşme politikalarındaki farklılık vurgula­narak yapılan analizle çakışmaktadır. 

Dikkat ediniz, kılıç - saban ikilemini yapıp sabandan yana tercihini yapan kişi, bir halk hareketi olduğu kadar, büyük bir savaşın da lideridir; Millî Mücadelenin muzaffer komutanıdır. Yani, kılıçla, beş ay önce Yunanlıları İzmir’de denize döken kişi, bu tespiti yapacak analiz gücünü, kavrayış gücünü ve devrimci perspektifi Kongreye gelen 1.135 kişilik heyete intikal ettiriyor. 

Ve yine Boratav aynı yorumunda, “1923 Şubatında İzmir’de sergilenen bu iki zihniyet, Türkiye toplumunun, Türkiye Cumhuriyetinin tarihinin büyük şansını gösteriyor. Millî Mücadelenin liderliği Karabekir Paşa’nın temsil ettiği zihniyete tabi ve tes­lim olsaydı, Türkiye’nin yirminci yüzyıl tarihinin nasıl seyredebileceğini (…) en azından bir senaryo olarak Millî Mücadele sonunda yeni Türkiye toplumunu oluşturacak zihniyetin, Mustafa Kemal’in değil, Kazım Karabekir’in temsil ettiği zihniyet olması” halini düşünmemiz lazım geldiğinin de haklı olarak altını çizmektedir. 

Kongreyi toplama fikrinin mimarı, İzmirli hemşerimiz ve dönemin genç İktisat Vekili Mahmut Esat Beyin, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmasının temel vurgusunu perçinleyen konuşmasına da satır başlarıyla göz atmak ve bir hakkı teslim ederek tarihe yeniden not düşmek önemlidir. Önelimdir zira Mahmut Esat Bozkurt hakkında ‘derin tarihçilerin’ mesnetsiz karalamalarına da bir yanıt oluşturacaktır.

“Aziz Türkiye’nin öz evlatları, hoş geldiniz, güzel Türkiye’nin ameleleri, san’atkârları, çiftçileri ve tacirleri hoş geldiniz, hür ve müstakil güzel yurdun yorulmaz cesur emekçileri, hayatını dişleriyle, tırnaklarıyla kazanan ve şimdi hürriyet ve istiklâl yolunda şehit düşen yavrularının nerelerde gömülüp kaldığını bilemeyen, bir kırık mezar taşında fatiha okuyabilmek imkânın bile bulmayan çilekeş Türk hanımları hoş geldiniz (sürekli alkış sesleri). Amele hanımlar, hoş geldiniz. Gelecek sene adedinizin daha çok olmasını dilerim”

Resim 8: Mahmut Esat Bozkurt

(K: Serdar Şahinkaya, “Yollar Dikensiz Gül Bahçesi Değildi: Türkiye (İzmir) İktisat Kongresi (17 Şubat – 4 Mart 1923). Nasıl Toplandı? Kimler Katıldı? Hangi Kararlar Alındı?”. Görsel Sunum. İnönü Vakfı. Pembe Köşk. 19 Nisan 2014.)

Mahmut Esat Bey, mevcut iktisadi duruma ait meselelere girişmeden önce, iktisadi tarihimizi dört ana döneme ayırır; 

 “ (..) 1.Osmanlı İmparatorluğunun tesisinden Hilafetin intikaline kadar. 2)Hilafetin intikalinden Tanzimat’a kadar, 3)Tanzimat’tan Teşkilât-ı Esasiye devrine kadar, 4)Yeni Türkiye ve Teşkilât-ı Esasiye devri”

 Her bir dönemin ana özelliklerini belirleyerek, İmparatorluğun gerileyiş ve çöküşüne dikkat çeken Mahmut Esat, dördüncü devrin yeni bir devir, millet hâkimiyeti, Teşkilat- Esasiye devri” olduğunu vurgulamaktadır. Esat Bey’e göre, hâkimiyeti milliye, milli hâkimiyet-i iktisadiye” dir. Çünkü “böyle olmazsa, hâkimiyeti milliye ‘serap’ olur”. 

 Teşkilât-ı Esasiye devrini de aşağıdaki biçimde tanımlar;

“gözyaşlarını silen, çalışanları efendi yapan, köylüyü mesut kılan, yeni Türkiye’yi iktisaden bir mamure haline getiren devir”.

Mahmut Esat Bey konuşmasını, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun geçmiş düzenden farklarını, batıdaki gelişmeler ve büyük Fransız İhtilalinden örneklerle sürdürür. Yeni Türkiye’de takip edilecek iktisadi sistemin / siyasetin, bugünkü sistemlerin hiç biri ile aynı olmayacağının altı çizilirken, memleketin tarihine ve ihtiyacına uygun ve özgün bir model oluşturulması fikri ön plandadır.

“Biz iktisat meslekleri tarihinde mevcut mekteplerin hiç birine mensup değiliz. Ne (bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar) mektebine, ne de sosyalist, komünist, etatist veya himaye mekteplerinden değiliz. Bizim de, yeni Türkiye’nin yeni iktisadî manasına göre yeni bir iktisat mektebimiz vardır. Buna ben Yeni Türkiye İktisat Mektebi diyorum. Yukarıda zikrettiğim mekteplerden hiçbirine mensup olmamakla beraber memleketimizin ihtiyacına göre bunlardan istifade etmeyi de ihmal etmeyeceğiz. Yeni Türkiye muhtelit (karma) bir iktisat sitemi takip etmelidir. İktisadî teşebbüs kısmen devlet ve kısmen teşebbüs-ü şahsi tarafından deruhte edilmelidir. Mesela, büyük kredi müessesatını sanayi teşebbüsasıtını ilâh. Devlet idare edecektir. Çünkü memleketimizin iktisadi vaziyeti buna istilzam ediyor.”

Görüldüğü gibi seçilecek iktisadi sistem, karma iktisadi sistemdir.

Mahmut Esat, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmasındaki tematik çerçeveye birebir tekabül eder biçimde sınıf ve yabancı sermaye meselesini de;

 “(…) dün olduğu gibi bugün de, bizde iktisadî manasıyla mütebellir bir sınıf meselesi mevcut değildir. Biz de tüccar da, çiftçi de, sanayî erbabı da amele de bütün iktisat âmillerimiz doğrudan yabancı sermayenin esir ve hizmetkârıdır. Bütün bu iktisat zümrelerinin birleşmesi, kendilerini teşkilâta bağlaması lâzımdır. Zannedilmesin ki bu cihete işaret ederken yeni Türkiye İktisat Mektebinin ecnebî sermayesine karşı bir taassubu, bir husumeti ve adâveti vardır. Hayır, biraz evvel Paşamızın dedikleri gibi biz Türkiye’yi, iktisadiyatını bir esirler ülkesi halinde ecnebî sermayesinin eline terk ve tevdi edemeyiz. Fakat memleketimizde meşru bir surette kazanmak ve yaşamak isteyen yabancı sermayesine kanun ve nizamlarımıza tâbi olmak üzere Türkiyelilerden fazla bir imtiyaz, bir hile ardında koşmamak şartıyla memleketimizde her türlü teşkilâtı, hatta diğer milletlerin gösterdiği kolaylıkları irae etmeye her zaman hazırız” şeklinde değerlendirmektedir.

Konuşmasının sonunda cehaletin tasfiyesinin çok önemli olduğundan bahseden Esat Bey, ‘Çalışkanlar Diyarı’ nı şu sözlerle tarifler;

 “Yeni Türkiye, sabanın, çekicin, sây’in, zekâ ve liyâkatin hakkını, hürriyet ve istiklalini istiyor ve cidâlini, öne çıkaracak harici ve dahili her kuvveti yıkmaya kâdir olabilecek bir surette yapıyor”.

Kongre Kararları: Bir Toplulaştırma

Kongreye katılan sanayici, çiftçi, tüccar ve işçi grupları tekliflerinin karara dönüşenleri, Kongreye katılan heyetlerce oybirliği ile alınan yabancı sermayeye dair esaslar ve de Misak-ı İktisadi Esaslarının toplamı 291 maddeden oluşmaktadır. Bu maddelerin çoğu ileride kurulacak olan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın (CHF) programını oluşturacaktır.

 

Kararlaştırılan

Madde Sayısı

 

(%)

Misak-ı İktisadi Esasları

12

3.97

Sanayiciler

26

8.61

Tüccarlar

125

41.39

Çiftçiler

95

31.45

İşçiler

34

11.26

Yabancı Sermaye Esasları

10

3.31

Toplam Kararlaştırılan Madde Sayısı

302

100

Kararlaştırılan madde sayı ve yüzdelerinden hareketle, dönemin hâkim iktisadi aktörlerinin öncelikle tüccarlar ve sonrada çiftçiler olduğunu saptayabiliriz. Gerice tarımsal yapıların olduğu kırsallıkta, yoksul çiftçiler ve kârlarından taviz vermeden fiyatları insafsızca belirleyen tüccar sınıfının olduğu bir Türkiye resmi yeterince nettir. Bu 302 kararın önemli bir bölümü kurulacak 1923 Cumhuriyetini kuracak olan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın programının önemli bir kısmını oluşturmuştur. Bundan yaklaşık olarak 34 gün sonra TBMM Reisi Gazi Paşa, 8 Nisan 1923 günü yine bu kararlara dayalı Dokuz Umde Bildirisi’ni yayınlamıştır.

Sonuç yerine;

Türkiye İktisat Kongresi’nin önümüze koyduğu önemli şey şudur: 1923 Türkiye’sinin ekonomisi nasıldır? Kongre, Türkiye’nin önündeki sorunların tümünü resmetmiştir; her alanda, ama her alanda. Günümüzde yapılan, yapılacak olan “kongrelerin” hiç birinde toplumsal katmanların / sınıfların birlikte olup taleplerini tartıştığı bir ortam ne yazık ki olmamıştır.

Özellikle batısı, yıkılmış ve yakılmış bir ülke vardır. Karayolu neredeyse yoktur, demiryolları yabancı kumpanyalardadır, deniz ticareti yabancıların elindedir, tütün (Reji) yabancı tekeldir, köylerde temel sorun “asayiş”tir, bunun için köylerin birleştirilmesi önerilmektedir. Tarımsal toprak yoktur, tarım aletleri yoktur, makine yoktur, telgraf, telefon, posta yoktur, ölçü ve tartılarda birlik yoktur, sigorta yoktur, yasa yoktur vs…

Bilgi yoktur. “eğitimsizlik”, en büyük sorundur. Her “sınıf” kendi alanında eğitim kurumları kurulmasını ister ve bu diğer sınıflarca oybirliği ile kabul edilir, yetmez köylere okul, bu okula ziraat bahçesi, orada öğrencilere şu kadarı sebze, şu kadarı meyve olmak üzere fiili tarım öğretilmesi ve yükseköğrenim gören herkesin bir yıl zorunlu olarak köylerde öğretmenlik yapması istenir. Bu aydınlanmacı eğitim ile ilgili taleplerin 2022 Türkiye’sinden ne kadar uzağa düştüğü yeterince aşikâr değil midir?

Gümrük istiklali”, tüm sınıfların oybirliği ile istediği şeydir. Kabotaj hakkı da, yabancı tekellerin kaldırılması da oybirliğiyle kabul olunur.  AB ile 1996’ de imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmasını tek taraflı bağlayıcılığı düşünüldüğünde aynı talep yeniden haykırılmalıdır.

Her sınıf, vergide, resimde indirim, belirli süre vergi ödememe ayrıcalığı ve devlet desteği ister, diğer sınıflar destekler vs…  Her sınıf “kredi” desteği ve bir ihtisas bankası ister. Evet, Türkiye birer birer işlevsiz kıldığı ve de sattığı kamusal sermayeli sektörel ihtisas bankalarını (Etibank, Emlak Bankası, Denizcilik Bankası, Devlet Yatırım Bankası) yeniden kurmalıdır. Zira sanayileşmesini başarı ile tamamlamış ülke örnekleri ortadır. Ve başarının arkasında mutlaka yol gösterici sektör ve yatırım planlaması ve de ihtisas bankacılığı yatmaktadır.

Hiçbir sınıf yabancı sermayeye karşı değildir ama bütün sınıflar yabancı sermayenin tekel olarak gelmemesini, ülke yasalarına uymasını ve ülkeyi sömürmemesini ister. Bu yakıcı talep günümüz Türkiye’sinde yabancı sermaye giriş ve çıkışlarına dair yeni düzenlemeler tasarımına esin kaynağı olabilir, hatta olmalıdır.

Türkiye İktisat Kongresi’ni “şucu, bucu” diye yaftalamak yerine, “1923 iktisadının net fotoğrafı” ve daha ilân edilmemiş bir cumhuriyeti bekleyen iktisadi sorunların ve çarelerin neler olduğunu belirleyen bir “modus vivendi”dir. 

Unutulmamalıdır ki Türkiye İktisat Kongresi’nden az önce (6 Aralık) Mustafa Kemal “halkçılık ilkesine dayanan bir parti kuracağını” açıklamış ve partinin programının oluşturulması için “herkes”ten yardım istemiştir. İzmir’de ortaya konulan da, Kongre’nin yapılış amacı da budur.

Kongre Kapanışında İşçi Kadınlar Murahhası İzmir Delegesi Rukiye Hanım’ın yaptığı kıymetli konuşmadan bir bölümle yazımızı bitirelim: 

 “Kardeşler! Millî inkılâbımız memleketimizde mevcut bütün müstahsillerin murahhaslarından mürekkep bu muazzam Kongrenin toplanmasını mümkün kılmıştır. Bugünlere erişirken biz kadın işçilerini de fevk’alâde bir sahada görüyoruz. Bizleri bu Kongreye davet eden Büyük Millet Meclisi ve erkânına ve bilhassa Reisimiz Gazi Mustafa Kemâl Paşa hazretlerine biz kadınlar, samimî teşekkürlerimizi takdim ederiz.

Türkiye’de “memleket işlerine” kadınların da iştirâk etmesi ilk defa vuku buluyor. Bu şerefin bize müyesser olması kalplerimizi refah ve gurur hisleriyle doldurdu. Kongre, iktisadımızın temelini teşkil eden işçi sınıfının meşrû haklarını tanıdı. Bu netice kadın işçileri namına sâyan-ı şükrandır. Diğer grupların da aynı sadakatle iktisadî kurtuluşumuza çalışacaklarına emin bulunuyoruz.

Yaşasın Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümeti, yaşasın Türk işçi ve köylüleri, yaşasın çalışkan Türk işçi kadınlığı!” 

B İ T İ R İ R K E N…

TARİHİ, KİMİN KALEMİ İLE YAZIYORSUNUZ? YA DA KİMİN GÖZLÜĞÜ İLE OKUYORSUNUZ?

İŞTE KRİTİK SORU DÜN DE, BUGÜN DE BUDUR!…

Değerli okurlar,

Dr. Sayın,  Serdar Şahinkaya’ya yazı dizimize katkılarından dolayı, şahsım ve gazetem adına teşekkür ederim.

Dr. Serdar Şahinkaya Kimdir?

1958 İzmir /Eşrefpaşa doğumludur. İlk ve orta tahsilini doğdu şehirde yaptı. 1983-84’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümünü bitirdi. Yüksek Lisans çalışmalarını Gazi Üniversitesinde tamamladı. 1988’de “Kadrocularla Toplumsal Olaylara Bakış- Devletçilik ve Planlama İlişkisi” başlıklı tezi ile yüksek lisans, 1998’de “Sanayileşme Süreçleri ve Kalkınma Yatırım Bankaları: Teorik Bir Çerçeve ve Türkiye Örneği” başlıklı tezi ile doktora derecelerini aldı. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yarı zamanlı olarak dersler verdi, seminerler yönetti. Türkiye Kalkınma Bankası’ndaki 34 yıllık hizmet süresini çeşitli görevler sonunda Kıdemli İktisatçı Uzman olarak tamamladı. Ve 16 Nisan 2019 tarihinde emekli oldu. Başbakan Bülent Ecevit’in 57 Hükümet döneminde (1998-2003) Türkiye Cumhuriyet Hisselerini temsilen KKTC Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu üyeliği, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde de (2003 Mart-2007 Mayıs) TC. Cumhurbaşkanlığı Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler çalışma grubu üyeliği görevlerini sürdürdü. Serdar Şahinkaya Mülkiyeliler Birliği, Türk Sosyal Bilimler Derneği, Türkiye Ekonomi Kurumu, Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesi olup halen 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubunun koordinatörüdür. Dr. Şahinkaya’nın 5’i uluslararası, 25’i ulusal olmak üzere 30 kongre bildirisi, 9 kitabı, 20 kitapta bölüm, 103 makale ve 80 kitap değerlendirme yazısı bulunmaktadır.

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00