Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR

Tarih: 12.01.2021 14:35

TURHAN SELÇUK’LA SİYASETİN GÖBEĞİ

Facebook Twitter Linked-in

11-Mart-2010’da hayata veda eden usta karikatürist ve yazar Turhan Selçuk, 20-Temmuz-1922’de, Milas’ta dünyaya gelir. Subay çocukları olmalarından dolayı, yine kendisi gibi usta bir yazar ve gazeteci olan kardeşi İlhan Selçuk’la birlikte Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde yaşarlar. Babaları Binbaşı Mehmet Kasım Selçuk, askerlik görevinden ötürü 1938’de Adana’ya atanır. Selçuk ailesi 1942’ye kadar Adana’da yaşarlar. Adana, Turhan Selçuk’un ve İlhan Selçuk’un kültürel, sanatsal yaşamında önemli rol oynar, burada bambaşka bir renkle, özgün bir insan topluluğuyla tanışırlar, coşkularını kucaklayan bir kentle karşılaşırlar.

İlhan Selçuk o yılları şöyle anlatır: “Adana’ya gittiğimde ortaokul son sınıftaydım. Birdenbire çok şaşırdım. Anadolu’ya alışkındım ama Adana’da bambaşka bir renk gördüm. Çarpıcı bir özelliği vardı Adana’nın; insanı etkileyen bir ortam, bacak kadar çocuklar birbirlerinin Allah’ına küfrediyorlar, o zamana kadar duymadığım bir şey! Biz de törelerin içinde yetişmişiz, derinden sarsıldık, nasıl oluyor da Allah’a küfrediliyor, diye? Ama zamanla hem alıştım hem de küfrün içeriğindeki espriyi kavramaya başladım, ilk anım budur. Adana’da bambaşka bir hava var, bu havaya kendimizi kaptırdık, futbola sardık, Adana takımlarında oynamaya başladık. Ve Adana barları, sinemaları, şalgam suyu, şekerkamışı, açık şişe şarabı, karsambacı… Bütün bunların dışında Adana’nın dostlukları, arkadaşlıkları, yani insanlar arasındaki dostluk ve dayanışma, kısacası, Adana, benim kişiliğimin biçimlenmesinde önemli rol oynadı. Ondan sonra da oradaki arkadaşlıkları unutamadım.”

Turhan ve İlhan Selçuk, Adana Erkek Lisesi’nde birlikte okurlar. Babaları, hem onların hem de Yaşar Kemal’in askerlik hocası olur. Turhan Selçuk ilk çizgilerine Adana’da başlar, o günlerde Adana’nın çok şikâyet edilen çamurlu bir yolunu çizer, arkadaşları, bunu belediyenin dikkatini çekmek üzere kullanmasını önerince, Türksözü gazetesine götürür ve 1941 yılının o soğuk kış gününden itibaren aynı gazeteye karikatür çizer. İlk sinema afişlerini buradaki bir yerel sinema, büyük bir olasılıkla Alsaray Sineması için yapar, dönemin filmlerini ona ayrılmış özel locasında izler.

Adanalı değiliz ama Adanalı biliniriz, diyen Turhan ve İlhan Selçuk’un gençlik yıllarının ilk deneyimleri bu kentte oluşur. 1930’ların sonunda, Adanalı olmayan Arif Dino ve Abidin Dino, Orhan Kemal, Yaşar Kemal gibi değerli yazarların arasına katılır ve Turhan ve İlhan Selçuk da dâhil olmak üzere düşünce, görüş alışverişinde bulunurlar, birbirlerinden beslenirler, etkilenirler, dayanışırlar. Adana’dan sonra İstanbul’a gelen Selçuk kardeşler 5-Ocak-1956’da Dolmuş Dergisi’ni çıkartırlar. Dolmuş’u, Adana’nın düşman işgalinden kurtulduğu günde çıkartmaları tesadüf değildir.

Böyle bahseder onların Adana yıllarından, Turhan Selçuk’un sevgili kızı, değerli insan Aslı Selçuk.

Turhan Selçuk, kendisiyle bütünleşmiş tiplemesi Abdülcanbaz’ı 1957’de Milliyet’te çizmeye başlar ve onu, Abdülcanbaz halktan bir kişidir. Değerlerini, cevherlerini yitirmemiş bir kişi. İyiden, doğrudan, halktan, haktan yana olduğu için güçlüdür. Bizim insanımızdır o. Halkını seven her dürüst ve namuslu kişide az çok Abdülcanbaz’lık vardır, diye tanımlar. Bir söyleşisinde, yıllar sonra tekrar dünyaya gelirse nasıl bir Türkiye görmek istediğini; toplum olarak daha uygar insanlar görmek isterdim, yasalara saygılı, gecekondusuz, doğru dürüst yürünecek kaldırımları olan, uygar bir Türkiye görmek istiyorum, ifadesiyle anlatır.

Aslı Selçuk’la yaptığımız en son görüşmeye, tarafıma gönderilen bu çok değerli kitaba ve basın bültenine göre; ne mutlu ki aradan geçen yıllar sonra uzun ve titiz bir çalışmanın ardından bir Turhan Selçuk Seçkisi hazırlanıyor. Sözsüz karikatürün öncüsü Turhan Selçuk’un yıllar içinde çeşitli kitaplarda ve mecralarda yayımlanan siyah beyaz karikatürlerini, gelecek nesillere de tanıtmak ve büyük ustanın, zamanının çok ötesindeki çizgilerine farklı bir bakış imkânı sunmak amacıyla üç ciltlik bir koleksiyon ortaya çıkartılıyor: Siyasetin Göbeği, Manzara-i Umumiye ve İnsan Denen Garip Hayvan.

Seçkinin ilk halkası olan Siyasetin Göbeği, sanatçının, 1950-1995 yılları arasında, Türkiye'nin ve dünyanın seçkin gazete ve dergilerinde kendine yer bulan, bazıları farklı dönem ve mecralarda tekrar tekrar yayımlanarak yankı uyandırmış 80 karikatürünü bir araya getiriyor. Yoksulluğun, adaletsizliğin, ikiyüzlülüğün, yozlaşmanın, açgözlülüğün, çürümenin ele geçirdiği ne varsa odağına alıyor, mizahın birleştirici gücüyle doğru bildiğimiz yanlışlara farklı bir bakış açısından bakılmasına imkân sağlıyor. Yaşar Kemal’in şu ifadesi bize bir kez daha onu tanımlıyor: Turhan, dünyamızın kötülüklerinin, karanlıklarının ortasında durmuş bir ışık gösterendir durmadan.

Ve kitabımın kapağını açmadan önce, yine Aslı Selçuk’un yıllar önce söylemiş olduklarıyla sizleri selamlamak istiyorum:

“1930’lar, 1940’lar değişik zamanlardı, sanata, kültüre, yazına, çizgiye çok önem veriliyordu. Günümüzde ne yazık ki değerler sarsılmakta, şimdilerde onların yarattığı dayanışmanın, paylaşmanın yeniden yakalanacağına inanmıyorum. Öylesine bir zamanmış ki Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Arif-Abidin Dino, Turhan-İlhan Selçuk bir aradalar. Stefan Zweig’in vurguladığı gibi, yıldızın parladığı anlar yaşanıyordu. Bu değerli adlar her insan gibi dünyamızdan bir kere gelip geçtiler, bıraktıkları izler ülkemizin dışına da ulaştı, yerleri doğallıkla kimse tarafından doldurulamaz.”

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —