Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


TERBİYE Mİ EĞİTİM Mİ?


Öğretmenler Gününe yaklaştığımız şu günlerde, yaralı kuşumuz Eğitim Sistemimiz düştü aklıma. Ne zaman ki insanın kültürlenmesi konu edilse, aklımıza ilk düşen kavram “ Eğitim” oluyor zaten. Eskiden “ Terbiye” denen kavram.

Din kültüründe “ Terbiye etme” anlayışı, “ Korkutmak” ya da “ Öğüt vermek ”Özlerine dayanmaktadır. Kişinin yapmamasını öngörülen eylemin adı “ Günah” tır. Günahı sorgulayacak ya da cezasını kesecek olan güçlerse şöyle sıralanır:

Tanrı: ( Cehennem’ e atar. Çarpar. Çeşitli organ arızaları verir. Kısmeti keser ya da azaltır. Akla gelmeyecek belaları verme gücüne sahip.)

Şeytan: ( Çarpar. Aldatır, yanıltır. Pohpohlar. Onun da yapamayacağı kötülük yoktur.)

Münkir- Nekir: ( Mezarda sorgulayıcı melekler, zor soru sorabilirlermiş. Çalışmadığın yerden)

Sırat Köprüsü: ( Kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür ki, günahsızlık testi orada yapılır; düşen Cehennem’ e gider.)

Cehennem: ( Herkesin günahı kadar yanacağı sonsuz bir ateş ocağı). Bu bakış açısında insan beyni, verilen ödevlerle sınırlıdır. Kişi yanlış yaptığında, bu etkin güçlerden birinin ya da birkaçının hışmına uğrayacağı söylenir. Bu yaklaşımda duygu, özlem ve özgürlük yoktur. Zulüm korkusu egemendir. Yani, dinsel kesimin ileri sürdüğü terbiye kavramı, öcüleri kullanma sürecidir. Bu süreçte kişi, korkutularak ya da hayali öğüt ve umutlarla duyguları pasivize edilerek, günah kolluk gücüne teslim edilmektedir.

Asla unutulmamalı ki, kötülüğünü ya da yanlışlığını bilincine çıkaramadığımız her davranış, farklı ortamlarda yeniden karşımıza çıkacaktır. Bu kaçınılmazdır. Daha kötüsü, eğitim sanılan bu kişiyi sindirme süreci, çağdaş bilimsel eğitim anlayışına da engel olmaktadır.

Köy Enstitülerine düşmanlığın da; Cumhuriyetin bir türlü Laik- Demokratik- Çağdaş Eğitim Sistemine kavuşamayışının da altında yatan bu zihniyettir.

İnsan yaratık olarak, yaparak- yaşayarak öğrenen, becerikli bir varlıktır. Ona tanınmış olan bu büyük avantaj; yaşamsal deneylerden “ Ders çıkarma” becerisi, peşin verilmiş ödüldür. Bu yetenek ki, tarih boyunca “Deneme- Yanılma- Ders alma” zincirinin yarattığı “ Kültürel Birikim” in ana kaynağıdır.

Öyleyse eğitim ne? Eğitim dediğimiz kavram, birçok biçimde tanımlansa da,

öz olarak “ Kişinin fizyolojik ve psikolojik gereksinmelerini göz önüne alarak, onu üretken bir yaşam boyutuna ulaştırma mücadelesidir” demek olasıdır.

Eğitilmişlik ise, kişinin beyninde kurduğu tasarımları, deneysel birikimlerle temellendirip; çağcıl bilgilerle de donatarak, yaşama sokma becerisini kazanmışlıktır.

Özetle demem o ki, şeriatçı terbiye anlayışı, ilahi buyruk adı altında, kişiyi sorgulamaktan uzaklaştırırken, özgüvenin gelişmesine de engel olduğu gibi; insan hak ve özgürlükleri duyarlılığından da uzaklaştırmaktadır. Diğer yandan, kişinin ruhsal dünyasını; din sömürgenlerinin at oynattıkları bir alan haline getirmektedir.

Görülüyor ki, insan hak ve özgürlüklerini; yani insan beyninin üretkenliğini, yaşamsal kılabilmenin biricik yolu, Laik - Demokratik eğitim sistemidir 1940’lı yıllarda uyguladığımız “ Köy Enstitülerini" çağcıl yaklaşımlar içinde yeniden uygulanmak , seçkin çıkış yoludur.. 21. 11. 2020

 

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00