"TEMELE GÜL DİKENLER- GÜLE DİL VERENLER"
VE BU GÜLLERİ SOLDURMAMAK İÇİN ÇABALAYANLAR...
ASIM BEZİRCİ'nin iki kitabının adı; Temele Gül Dikenler, Güle Dil Verenler.
Toplumcu şiirimizin belli başlı yol açıcıları ile "1940Kuşağı"nın bir kesimini ve sürdürücülerini bir araya toplamış Asım Bezirci bu kitaplarında...
2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı'nda yitirdiğimiz, sayısı yetmişi aşan kitabıyla edebiyatımızın değerli aydınlatıcısı Asım Bezirci'nin iki kitabının adını, anısına saygıyla yazıma başlık olarak seçtim.
Ben de, temele dikilen bu gülleri sürekli sulayarak canlı tutmaya çalışan ve yaprak döküp solmalarına izin vermeyecek olan şair dostlarımı tanıtma ve sevdirme çabası içindeyim.
MEMLEKETİMİ SEVİYORUM
Memleketimi seviyorum:
Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi
................
Memleketim.
Memleketim ne kadar geniş:
dolaşmakla bitmez tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
ve güneye
pamuk işleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kere olsun geçemedim diye
utanıyorum.
.....................
Memleketim:
Ankara ovasında keçiler:
kumral, ipekli, uzun kürklerin parıldaması.
Yağlı, ağır fındığı Giresun'un
Al yanakları mis gibi kokan Amasya elması,
zeytin, incir, kavun ve renk renk salkım salkım üzümler
ve sonra kara saban
ve sonra kara sığır:
ve sonra: ileri, güzel, iyi
her şeyi
hayran bir çocuk sevinci ile kabule hazır
çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım
yarı aç, yarı tok
yarı esir..."
NAZIM HİKMET
TOMURCUK
tomurcuğa durur aşk
bir badem ağacında
bahar gelir yüreğime
reyhan kokar Ren kıyısı
umut yağar mavi gökten
ısınır ak kağıtta üşüyen şiir
bir martı havalanır
avuçlarımdan
çığlık çığlığa mutlu
kanat çırpar Ege'ye
düşlerim şiire akar
türküye durur
dudağımdaki hasret
MEVLÜT ÂSAR
AYVALIK'TA AKŞAM
Akşam inerken boşalır kumsal.
Son ışığı solarken günün
Keskin bir bıçaktır hüzün.
Çöker sis gibi otağına neşenin.
Sanki bir sağanak diner,
Susar coşkulu çocuk sesleri.
Kıyı dinginliğe yanaşırken
Yalnızlık sevincime doğru usulca yüzerim.
Denizin suskun katlarını
Böler kollarım,
Dalgalar uyanmasın derim.
Sessiz şarkılar söylerim.
Denizine çok yakışan
Beyaz bir yelkenli
Salınır kibirle
Lacivert mor arası
Kararsız sularda.
Tam o sıra ay yükselir
Geceyi beklemeden.
Israrlı bir âşık olsa da
Güvensiz ve çekingen
Usanır beklemekten.
Küsüp çok önce güneşten,
Aydır geceyi terk eden.
Güneş ile ayın
Kavuşmayan döngüsü
Mutsuz aşkları andırır.
Mehtapsız geceler belki de,
Sonun başlangıcıdır.
Ayla güneşin
Çelişkiler içinde
Buluşurken ayrıldığı anları,
Denizde yaşamak isterim.
Sayısız aşkı bitiren
Kavuşma gerçeğinden
Vazgeçmeyi yeğlerim.
SEVSEN ASLANTEPE
MUNZUR İSYANI
Munzur temiz akmalı diyerek direnen Ovacık halkına saygıyla...
İçinden deniz geçer mi çocuk
Munzur’un suları mısın yoksa
Hangi şahin kaçırmış yüreğini
Nasıl öksüz kaldın böyle
İçinden deniz geçer mi çocuk
Munzur'un rüyası mısın yoksa
Pülümür'den süzülüp
Fırat'ın sularında
Issız bir çığlık mısın
Nasıl dönüşürsün uçsuz bir maviye
Munzur’un kıyısında sor bunu
De ki gelenlere
Şu Munzur’da doğurmuş anam beni
Şu gökyüzünden inmişim
Akar da gelir sularım
Kâh bir yıldızım
Kâh koyu bir akşam
Dolanır dağlarda ağıtım
Munzur’un bir başı var
Öyle gür öyle dik ve telaşlı
Tanıklığımda açar çiçekleri
her uçurumda
Canımız feda
Bırakmayız Munzur’u onlara
AKIN GÜRE
YAŞAMAK VAR YA
uzayan dalları ucunda
güneşe vurgun yapraklarında bir ağacın
türküler çığıran bir kuş gibi
yaşamak
vazgeçemediğim
buluttan bir yorgana sarıp
ayın kollarında uyuturken gövdemi
aşağılarda bir ormanın kıpırtısız-dingin
mevsimini bekleyen toprağı gibi
yaşamak
vazgeçemediğim
ve tanığımdır Kordon’daki çay bahçeleri
esnaf kadınları bu şehrin
martıları kadar ak, güvercinleri gibi kıpır kıpır kadınları
ayak uçlarında oynaşırken denizin
senenin 365 günü esen rüzgârına alışarak
yaşamak
vazgeçemediğim
bir de sen, inatla sen
tenimin tenine hasreti
gülüşün, gözlerin
Aynalı Çarşı'daki seramikler gibi rengarenk, sımsıcak
görmüş geçirmiş o saatin yanında
ellerim avuçlarında oturup, zamanı kollamak
Halk Bahçesi’nde kitap okuyan ağacın altında
Kokunu soluyarak yaşamak
Vazgeçemediğim
o ağacı götürmüşler sabaha
hüküm giymiş yaşamı savunmaktan
Şimdi soruyorsun bana
O çok sevdiğin yaşamak var ya diyorsun
Vazgeçer miydin ondan benim için?
Üzgünüm ağaca benzeyecek gidişim.
SERPİL GÜRBÜZ
Siz de tanımaya değer bulmadınız mı? Ben yine de tanıtmaya devam edeceğim.
HOŞÇA KALIN.