Hasan Hüseyin Korkmazgil'in "Haziranda ölmek zor" dizesi üzerinde düşünüyorum uzun süredir; Ahmed Arif ve diğer uğurladıklarımızı...
Arkadaşım-dostum, şair-yazar AKIN GÜRE'nin iletisini okuyunca, "Söylesem söz olur, söylemesem dert" dedim ve yazmaya başladım.
AKIN GÜRE, "Usta bir şairin ustasına teşekkürü...Ne yazıktır ki, Ahmed Arif'in ustam dediği büyük şairin kapana kısılmış gibi yaşadığı kentte bu yönü pek bilinmedi. Ya da anlayan pek az kişi oldu. Ne hazindir ki bu ustaların ustası şair için hâlâ düzenli bir anma, bir edebiyat günü yapılmıyor. Bizler ve yakınları elimizden geldiği kadar ona olan borcumuzu ödemeye uğraşıyoruz." diyordu iletisinde...
Sevgili Akın Bey, ardından da, "Ahmed Arif, Niyazi Akıncıoğlu'na Hasretinden Prangalar Eskittim adlı kitabının ikinci baskısını verirken şöyle yazıyor" diyerek, kitaptaki imzalı sayfayı da paylaşmıştı.
“Niyazi, çırağının kitabı...
Geldim seni gördüm, 30-40 yıl önceki aynı adam aynı ustasın, elini öperim.”
Ahmed Arif 8 Ekim 1976
Yazımın sonunda size de sunacağım AHMED ARİF'in imzalı sayfasını...
KUŞ KANADINDAN
"Halim selim değilim,
baştan kara ettiğim günler olur benim de.
Sevdiğim olur dert olur hâlim;
ezbere mecnunum bazı çöllerde.
Kırılır kolum kanadım,
naçar kalırım türkülerde
anasız babasız, öksüz kalırım.
Yeşil kurbağalar öter yeşil göllerde,
ben garip, perişan gurbet ellerde.
..................
Elin olsun gül memeler arası,
meskenimdir benim hanlar, kahveler;
olmazsa, bahçeler, bağlar benimdir.
Benimdir ovalar, kartallar semti,
İznim olmayınca yasak macera.
Selamım, baş üstüne,
Kavgam, dert-yaş üstüne,
mazlumun âhıdır başımda esen
gocunsun paşalar, beyler
alimallah komam taş-taş üstüne."
NİYAZİ AKINCIOĞLU
17 Şubat 1979 tarihinde ’’Cumhuriyet’’ gazetesindeki köşesinde, MEHMED KEMAL, ’’Niyazi’den sonra üne kavuşmuş bir çok şair, bilerek, bilmeyerek, onun geliştirdiği şiir dilinden yararlanmıştır’’ der.
MEHMED KEMAL, Cumhuriyet, 24.2.1985 tarihli yazısında da, Asım Bezirci'nin sözlerini alır yazısına, "Akıncıoğlu Nazım Hikmet'ten sonra, ama Enver Gökçe ve Ahmet Arif'ten önce halk şiirinden yararlanan ilk toplumcu şairdir." diyerek başlar. Ardından, "Enver Gökçe, dost toplantılarında okuduğu birkaç şiir yazmıştı, ama Ahmet Arif o yıllarda çok gençti, değil şiirleri adı bile duyulmamıştı. Bu sözlerimle bugünkü durumlarına dokunmuyorum, işin başını anlatıyorum."
"Divan edebiyatının tumturaklı, halk edebiyatının yumuşak sözcüklerinden yararlanarak şiirier yazardı, ama bu etkilenme demek miydi? "Altın yaprak, elin olsun gül memeler; ömrün tesellisidir geçer, Sultan Süleyman'a kalmayan dünya" derken bu yararlanma ve kullanımlara rastlarız. Bu kadarı belli dönemlerde kimde yoktur ki!.."
"Kitabında saydım, uzunlu kısalı yüze yakın şiiri var. Bir şairi değerlendirme bakımından az değildir. Zaten her şairden, şiirleri arasında yapılan seçimle geleceğe kaçı uzanır... Niyazi'nin Edirne, Bursa şiirleri unutulmaz örnekler arasındadır. Ötekiler incelendikçe bir şairin güzel dizeler vermek için nasıl yorulduğu, didindiği kanıtlanır. Bu kitabın yıllar sonrası yayımlanması bile değer bilmenin bir örneğidir." diyor.
MEHMED KEMAL -ruhun şad olsun- iyi, güzel yazmışsın da, yıllar sonra değerbilmek yeterli mi? Ya sonra...
MÜTERRİK
Helva demesini de biliriz, halva demesini de:
Mingayri haddin biz de şairiz.
Vakıa asılmadı resmimiz
Bir berber dükkanına bile,
Ve anılmadı ismimiz
Minnacık puntolarla olsun
Fakat biz;
gene şairiz.
Dostu dost biliriz, düşmanı düşman;
Açıktır her zaman
Kapılarımız ardına kadar.
Dostlar,
Çarıklarını çıkarmadan
Baş köşeye bağdaş kurup oturabilirler.
Bize mağripten gelirler,
Maşrıktan gelirler.
Olmuşu dost ağzına ayvanın,
Hamı düşman başına!.."
Sevgili usta Mehmed Kemal, bu dizelerde AKINCIOĞLU, "Helva demesini de biliriz, halva demesini de/ Mingayri haddin biz de şairiz" derken, hem Halk şiirini hem de Divan şiirini bildiğini ve bu şiirlerin deyiş özelliklerinden yararlandığını ifade etmemiş midir? Serzenişte bulunmamış mıdır?
Trakya halk ağzının söyleyiş özelliklerini buluruz onun şiirlerinde... Divan şiirinin özelliklerini de...
Bir yandan EDİRNE şiirinde göreceğiniz gibi, Divan şiirinin kimi ögelerini beceriyle kullanmıştır:
"Mevsim, fasl-ı bahardır,
gecedir ve mehtap vardır.
Ve sen,
bir kavs-ı kuzahta yürür gibi
Köprüler'desin.
Şataraban makamında bir şarkı dudaklarında,
düşünür çözemezsin:
Bu nâz-ı istiğna, bu âvâz neden;
neden yarı eğilmiş suya dallar?
Öyle ferman etmiş eden;
kimseler bilmez.
'Gönül bir top ibrişim
sarılsa çözülmez'
Burda her şey,
bakınır hüsnüne hayran.
Seyreyler cemalini eğilmiş suya
mermer ihtişamında serhadd-i vatan."
Bir yandan da Halk geleneğinin ögelerini ustalıkla kullanır hemşehrim usta:
"Önce şehirler düştü,
ülkeler düştü arkadan;
çoban kulübeleri, köyler,
kuş yuvaları düştü.
Elleri hamurdaydı hamurkârın,
fırını yanar kaldı.
Bir ümit kaldı ayakta
alı al, moru mor.
Çakır, mavi, elâ bakıyor
açık kaldı kara üzüm gözleri.
Sonra bu kızan,
ayva tüyü dökülmemiş bu çocuk;
aldı da mavzerini onbeşinde,
yani sevda yaşında,
yani başında kavak yelleri esen,
nar tanesi,
nur tanesi
bu civan;
vatan ve gayrısı yalan bilip,
unuttu sevdiğini, sevdiklerini,
dünya bir yana,
sen bir yana dediklerini;
benim de bir payım var,
benim de dedi bu kurşunda, bu ölümde;
ve yürüdü
alayların önünde."
Trakya deyişiyle, "bu güvem gözlü kızan", "sevda yaşında, başında sevda yelleri esen kızan" çocuk, savaşa gitmiş ve şehit olmuştur.
Enver Gökçe ve Ahmed Arif'e yol göstermemiş midir, örnek olmamış mıdır?
SALÂH BİRSEL, Niyazi AKINCIOĞLU'nu yani, şairin, yazarın hasını henüz üniversite yıllarındayken değerlendirerek AH BEYOĞLU VAH BEYOĞLU kitabında onca şair, yazar arasında ona ayrıca yer vermiştir.
"NİYAZİ AKINCIOĞLU'nun şiiri de gerçekçi bir şiirdir. Usta bir aşçının elinden çıkmış helva gibi ağızda erir. Ne yazık, Akıncıoğlu'nun Hukuk'ta öğrenci iken yazdığı şiirlerin -ozanın fakülteyi bitirip İstanbul'dan ayrılmasıyla- arkası kesilecek ve Akıncıoğlu, yitirilen değerler kervanına katılacaktır." demiştir.
Salâh Birsel, layık olmayanları da yere vurmaktan geri durmaz. Örneği Nezleli Karga'dan seçtim:
"Çokları edebiyat dışında. Tüm yaşamları boyunca şiir yazmış, öykü karalamış, deneme ya da eleştiri döktürmüş bunca yazarın yazdıklarını inceleyin, çoğunun, hiç mi hiç edebiyatın içine demir bırakamadıklarını görürsünüz.Ama kasılmaya gelince herkesten çok zibidiler, sünepe ve sölpükler, lapçın ayaklar, lomlom atanlar, yalan yulan fetva verenler kasılır."
Bugün neden değerli şairimizi anmıyoruz özel günler düzenleyip?
Niçin genç kuşaklar tanımıyor "mutlu insanlar kenti"nin usta şairini?
Sanat ve edebiyata yeterince özen gösterilmezse, sanatçı ve şairlere vefa borcu ödenmezse, duyarlı olanların mutlu olması olası mı?
Alıntı sunmak istiyorum; Niyazi Akıncıoğlu'na "ustam, ben senin çırağınım" diyen AHMED ARİF'ten...
"Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim kelepçe."
"haberin var mı taş duvar
demir kapı, kör pencere,
yastığım, ranzam, zincirim
uğruna ölümlere gidip geldiğim,
zulamdaki mahzun resim,
haberin var mı?"
"Üsküdar'dan bu yan lo kimin yurdu!
He canım...
Çiçekdağı kıtlık, kıran,
Gül açmaz, çağla dökmez.
Vurur alnım şakına
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
Şahmurat Suyu kan akar
Ve ben şairim. "
AHMED ARİF'in HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM kitabı onlarca kez basılırken "40 Kuşağı"nın en önemli iletisi olan; insan, toplum, dünya sorunlarını şiirle anlatan AKINCIOĞLU'nun kitapları neden çok baskı yapmıyor?
Ahmed Arif gibi, Niyazi AKINCIOĞLU da hak etmiyor mu çok okunmayı?..
Özdemir Asaf gibi düşünüyorum:
"BUNCA VEFASIZLIKTAN SONRA, BAZILARININ EDERİ KALMADI GÖNLÜMDE; KAÇA DESELER HİÇE SAYARIM."
HOŞÇA KALIN.
ACI DUMAN
ŞAŞIRMAK YAŞAMAKTIR
ATATÜRK GERÇEĞİ
28 MAYIS
DELARA
Sümerbank’ın Ahı…
TÜRK’ÜN CUMHURİYET MUCİZESİ/ 99.YILDAN 100.YILA GİDERKEN RÖPORTAJLAR-YAZILAR (25)
NASIL BİR DEĞİŞİM?
kitaplık “BERRİN TAŞ POETİKASI”(*)
GİDERAYAK
aktüalite ve edebiyat EVLER-1
ATATÜRK DÜŞMANLIĞI ÜZERİNE
MEMLEKETİM ADANA?!!
Sanat ve Etik
Avrupalı Şimşek…
Felaketin Ardından Gelen Siyasi Kriz
AÇIK MEKTUP
ULUSAL EGEMENLİĞİMİZE VE ULUS DEVLETİMİZE GERÇEKTEN SAHİP ÇIKMAK.
PARTİ İÇİ ZORLAMA
AYNAL’DAN “YAŞAYAN DUYGULAR”
GENEL SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN
Çok kıymetli genç kızlar !
YENİ ADANA GAZETESİ VE PERDE ARASI!
Siyaset, acıyı unutturdu
Bu da başka hile!
İnsanları daha da çaresiz bırakıyorlar
Nice 105 yıllara Yeni Adana…
Aksu Öğretmen Okulu – 51/Ne Değerli Öğretmenlermiş Onlar!
LOZAN’IN 100. YILINDA SEVR ÇAĞIRMA SEANSLARI
NEYDİ O GÜNLER
19 MAYIS SADECE BİR BAYRAM DEĞİL, BAYRAMLARI HAK ETMEYİ ANIMSATMA RUHUNU YAŞATMA GÜNÜDÜR…
CHP PROGRAMININ YENİLENMESİ/Suay Karaman
İSTANBUL BAROSU’NA KADIN BAŞKAN
Gök Tengri’ye Söz Veriyoruz
BİR BAŞARININ KISA ÖYKÜSÜ
OYUNCAK
BODRUM’DA BİR CUMARTESİ
Örnek bir eğitim sistemi
Adana/Tufanbeyli ve Saimbeyli/Develi/Balabanoglu,
OSMANLI, HAREM, HÜRREM
Yaşamdaki güçlü gerçekler ve önemli dersler nedir? What are the powerful truths and important lessons in life?
Küçük Şeylerle Mutlu Olmak Yeterli mi?
LOZAN, 100 YAŞINDA!
LOZAN’I BEĞENMEYENLER!
ATATÜRK’TEN SONRA…
GEÇMİŞ VE BUGÜN
Penceremin sesindeki uçurum
1915 ÇANAKKALE HAVA SAVAŞLARI VE ÇOK KUTUPLU DÜNYA’YA İLK GEÇİŞ
ÜZÜNTÜYE CEZA
DEPREMZEDE KAZAN, SİYASİLER KEPÇE
BEKİR HASAN KIVRAN’ IN ARDINDAN
İHTİYAÇ SAHİPLERİNE YARDIMDA KOŞUL ARANMAZ
SÖNEN BİR KÜLTÜR OCAĞI
-KISA VE ÖZ-
YENİ ADANA YAŞAMALI