Ahmet DUMAN


Sirayet

yahu ne zararını gördünüz şu aşının?


Necip milletimin bilgiyle ve bilimle savaşımı sürüyor! Her zaman olduğu gibi eline verilen silah cehaleti! Cehaletleriyle o kadar mutlular ki... Bu günlerde de bilim ve bilgiyle savaşı inatla sürdürüyorlar. Gündemlerinde, bu kez, aşı ile savaş var! Gerçek bir savaş bu! İlan edilmemiş olmasına karşın etkilerini ve sonuçlarını alıyoruz inşallah daha ağır sonuçlara neden olmadan bu savaş biter…

Büyük bir bulaşıcı hastalığın hızla yayılmaya başladığını duyduğumdan bu yana konuya dair birkaç yazı yazmışım. Olayın korkunçluğunun ortaya çıktığı İlk günlerde Yeni Adana’ya yazdığım yazılarımdan birinin başlığı “Kaybediyoruz” ( 27.04.2020) idi. Neredeyse kaybediyorduk da. Kazanabilecek miyiz? Bu günlerde bakıyorum: Çok belli değil!

Salgın başladığında ilk aklımıza gelen Grip Aşısı oldu; meğerse herkesin aklına o gelmiş. Güçlükle, bir süre de bekledikten sonra grip aşısı olduk.

Salgınla birlikte Dünyanın her yerinden aşı çalışmaları ile ilgili haberler gelmeye başladı bu bilgilerle umutlandık. Gelen haberler olumluydu: belli ki insanoğlu bunun da üstesinden gelecekti.

Sonra, aşı olduk, 1. Doz, 2. Doz ve 3. Doz! Aşılardan aşı seçmeye; hatta bazı aşıları beğenmemeye başladık. Önce Çin çıktı ortaya ve dört elle sarıldık ama aklımızda Alman vardı. Bir kulağımız ABD nin diğeri ise Rusya’nın geliştirdikleri aşıdaydı. Cumhurbaşkanımızın ve Sağlık Bakanımızın müjdeleriyle oralardan da aşı alabileceklerini ifade ettiklerine göre Oralardan da aşı gelme olasılığı yüksekti. Aşı mucidi Türk çift’in esaslı bir reklam fotoğrafçısının elinden çıktığı belli olan o ünlü mütebessim fotoğrafları medyamızın sayfalarını süslemeye başlayınca “Alman’ı” daha çok sevdik ve bekledik. Bu sırada Cumhurbaşkanımızın ve Sağlık Bakanımızın tutarsız açıklamaları keyfimizi bozdu bozmasına ama sonunda külliyetli bir miktar insanımızı aşılamayı başardık ve Artık aşı konusunda hiçbir çekince kalmamış gibi görünüyorken bir de baktım ki: 200 yıldır bir arpa boyu yol almamışız…

Yaş sınırlarına göre aşı olunuyor ya; işte o sıralarda, henüz sırası gelmemiş ancak yakında aşı olacak bir genç insanla konuştum aramızda hiç sebepsiz bir aşı sohbeti başlamıştı. Bana aşı olup olmadığımı sordu ben de aşı olduğumu ve 3. Dozu da olacağımı söyledim. Adam bana şöyle bir baktı hayıflandı; aşıyı neden bu kadar önemsediğimi ve neden Allahın takdirine güvenmediğimi sordu. Dehşet içinde bakakalmışım. “sen hangi yüzyılda nerede yaşıyorsun oğlum?” diye sordum. İyi ki de sormuşum; anlaşıldığına göre bir iki kişi değil bunlar epeyce kalabalıklar. Bunlara, nerelerde kim olduğunu söylemediği bazı “alim zatlar” dan gelen mesajların bazıları şöyle: İçinde ne olduğunu kimse bilmiyor aşı diye size zerk edilen şey hafazanallah imanınızı alıp götürür. Cinsel iktidarsızlık yapma olasılığı çok yüksek. Kesinlikle kısırlaştıracaklar bizi çünkü peygamber efendimiz “ben yarın ruz-i mahşerde ümmetimin kalabalıklığı ile övüneceğim” buyurmuş. Yapmayın bu cahilliği oğlum bak gençsiniz bu lafların kullanma süresi bitti yeterince zarara verdiler ve artık kullanılma şansları yok dedim. Ama demez olaydım adam “senin tahsilin ne?” dedi “üniversite okudum” dedim “yazık” dedi “işe yarar hiçbir kitap okumamışın. Sana birkaç kitap tavsiye edeyim onları oku.”  Şaşkınlıkla bakakalmışım. Kurmaca gibi değil mi? Ne yazık! Bilenler bilir eskiden olsa tartışmayı sürdürürdüm. Ama artık tartışmıyorum kavga da etmiyorum. Kişisel olarak en az 50 yıldır kavga etmişiz uğraşmışız bir arpa boyu yol gitmemişiz.

Daha da beteri ne biliyor musunuz?  Türkiye tam 100 yıl önce de bu konuyu aşağı yukarı aynı boyutlarda tartışmış. Hem de TBMM de!

1920 yılının yaz ayları Anadolu baştan sona Kurtuluş Mücadelesi ile geçiyordu. Ulusal Kurtuluş Savaşı tüm hızıyla sürerken TBMM de ülkeyi ve savaşı yönetmek iradesini göstermeye çabalıyordu. İşte tam o sırada Büyük Meclis’in sağlık komisyonu tarafından Frengi hastalığı ile mücadele kapsamında hastalığın bulaşıcılığını önlemek için önlemler önerilmiş bu önlemler içinde evlenecek olan kadın ve erkeğin doktor muayenesinden sonra alacakları raporla evlenmelerine izin verilmesi vardı. Böyle bir önlem isteniyordu istenmesine de Mecliste kızılca kıyamet kopmuştu. O sırada Mecliste grubu olan bir takım hocalar bu rapor ve muayene işine son derece kızmışlar ve önerge sahibi olan Operatör Emin Bey’i öldüresiye dövmüşlerdi. Gerekçeleri neydi biliyor musunuz? “Sirayet ancak biiznillah’tır” yani bulaşma, Allahın izniyle olur diyor ve devam ediyor “İnsanların yekdiğerine olan münasebet ve temaslarında izni ilahi olmadıkça sirayet olmaz.” Bir başka gerekçe de “bir bakireyi doktor nasıl muayene eder?” Konu ayrıntılarıyla hem Operatör Emin Bey’in hem de Damar Arıkoğlu’nun anılarında var. (*)

Benim tanıklığım son 50 yıl verdiğim örnek daha eski 100 yıllık! Adamlar bir adım oldukları yerden kıpırdamamışlar yahu…

 

(*) 1-Operatör Emin Erkul, Birinci Mecliste Bursa mebusu olarak görev yapmış kırmızı yeşil şeritli İstiklal Madalyalı kahramanlarımızdandır.                                                                                                          2-Damar Arıkoğlu, Birinci Mecliste Adana Milletvekili olarak Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başından sonuna kadar Mustafa Kemal Atatürk’ün çok yakın siyaset ve savaş arkadaşı olmuş bir hemşerimiz…

Erdoğan Aksoy
17.07.2021 18:06:00
Karanlıktan beslenenler, aydınlığa düşmandırlar. Güneşi onun için sevmezler, bilimi onun için sevmezler, aklı onun için sevmezler, işığın ulaşamayacağı dehlizlerde yaşarlar, ürettiklerini piyasaya sürerler. Cehaletinin konforunu yaşayanlara cehaletin kötülüğünü anlatmak beyhude bir çabadır. İyi etmişsin. Emeğine sağlık. Selamlar.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92