SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


ŞİİR VE MÜZİK


Bugün de verandada oturuyorum. Önüme baktığımda denizi görüyorum, Edremit Körfezi'ni; arkama baktığımda Kaz Dağları'nı...

Denize bakınca önce Yahya Kemal'in şiirleri geliyor usuma ve eskilerin mısra-ı berceste dedikleri, seçme dizeleri şairin... 

Yahya Kemal'in şiirlerinde bir çok dize özellikle ilgimi çeker; o dizeleri farkında olmadan ezberlerim. Belleğimde yer alır o dizeler; beni bana öğretir çoğu zaman. O beğendiğim, seçtiğim dizeler aracılığıyla yaşamımı yorumlarım.

"İnsan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar."   -YAHYA KEMAL 

"Ölmek kaderde var; yaşayıp köhnemek hazin

Buna bir çâre yok mudur ya Rabbel âlemin." -YAHYA KEMAL 

Yahya Kemal  ihtiyarlık ve ölümü birlikte düşünür. İhtiyarlık; hem gençlik günlerindeki yaşama sevincinin, hem dünyanın güzelliklerinin, yaşama zevkinin son bulması demek olan ölüme yaklaşmadır. 

Ben bu seçtiğim beyti okuduğumda karamsar olmuyorum. Engel olmanın mümkün olmadığı olay, olgu ve durumları kabullenmenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Gençliğimde de böyle mi düşünürdüm; yoksa belli bir yaşa gelince mi böyle düşünmeye başladım anımsamıyorum. 

"Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç" de demiyorum!.. Elimden gelen, bana huzur veren, yaşadığımı duyumsatan, bana göre başkalarında da, özellikle yaşıtlarımda aynı ekiyi bırakacak bir şeyler yapmaya çabalıyorum.

Turgut Uyar'ın "Kitabe-i Seng-i Mezar" şiirindeki gibi demek istemiyorum ve demeyeceğim:

"Epey zaman bekledik durduk,

Nihayet vâki oldu Emri Hak

Ne kadar günahım vardı yoktu, şaşırıyorum,

Beni nasıl kabul etti toprak..."  -TURGUT UYAR

CAHİT KÜLEBİ çok hastadır. "Ölüm mü? Doğduğum günden beri/ Ardından gezer caddelerde." dediği ölüm, yakındır artık ona. Ancak o, hasta yatağında ölümden korkmadığını söyler Yavuz Ercan'a... "Ölümden korkmak için günahkâr olmak lazım. Kim der ki ben günahkârım. Ben hayatımda rüşvet yemedim, haramı tatmadım, herkese iyilik yapmaya çalıştım. Hiçbir zaman namussuzluk yapmadım ve Allah'a inanıyorum. Ölümden bu yüzden korkmuyorum." 

Cahit Külebi'nin sözlerini kendim için, büyük bir gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

"Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız bir at" olmadan daha yapacak çok işim var deyip karamsarlığı yanıma bile yaklaştırmayacağım.

"Son yolculuğun siyah atları" geldiğinde de, şöyle demek istiyorum:

"Öyle bir ölümüm olsun ki

hem mehtabın kokusunu taşısın

hem de rengini o kokunun...

Teşekkür ederim peşinen... -REFİK DURBAŞ

Yazıma başlarken gördüğüm güzellikleri betimlemek değil "deniz ve dağ" ile ilgili şiirleri yazmak istiyordum. Yahya Kemal'den seçtiğim bir beyitle; bu yaşadığım günleri, yaşamayı yorumlarken, kendimi anlamaya çalıştığımın farkına vardım.

DENİZ TÜRKÜSÜ 

"Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!

Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.

Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça

Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,

Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık

Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık.

Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;

Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...

..................

Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,

Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,

Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!...

İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar."  -YAHYA KEMAL

Bu şiiri anımsayınca, Pelitköy açıklarına doğru giden yelkenliyi izledim. Akşam saati değildi gerçi ama, beni peşinden sürükledi. Hayallere daldım, "hayal kurmak da bir sanattır" diyerek... 

"Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!.." deyince Yahya Kemal, AÇIK DENİZ şiirinden de söz etmek istiyorum. Şair, bu şiirinde hüzünle birlikte, andan kaçmak, uzaklaşmak istemekte; özgürlük tutkusunu açık denizle özdeşleştirmektedir. 

YAHYA KEMAL, duygu, düşünce, imge ve gözlemlerini özellikle ses ögeleriyle bağdaştırarak Türkçenin anlatım gücünü yansıtan şiirler üretmiştir.

Yahya Kemal'in, şiirine son biçimini verinceye kadar, kimi  zaman  yıllarca çalıştığını biliyoruz. Örneğin,  Açık Deniz şiirini 1910 yılında Fransa'da yazmaya başlayan Yahya Kemal, ilk kez Tavus adlı bir dergide 1925 yılında yayımlamıştır. Bilgileri, DTCF'de öğrenim görürken öğretmenlerim olan Prof. Dr. Kenan Akyüz'ün ve Prof. Dr. Doğan Aksan'ın yazdıklarından aldığımı belirtmek istiyorum ve onları minnetle, şükranla anıyorum.

Bu bilgilere dayanarak şairin sözcük seçerken, özellikle şiirde ahengi, uyumu oluşturan  bir öge olarak, içerikle ses niteliklerinin uyumuna ne denli titiz davrandığını, özen gösterdiğini görüyoruz. 

AÇIK DENİZ

"Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum,

Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum. 

Kalbimde vardı "Byron"u bedbaht eden melâl; 

Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl. 

Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını, 

Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını, "

Yahya Kemal'in çocukluk ve gençlik yılları, Osmanlı İmparatorluğu'nun bozguna uğramaya başladığı yıllardır. Şair, bu sosyal ızdırabı duyar, hüzünlenir. 

Sonsuzluk isteği onda, bireysel seyahatle "ufukların tadını" çıkarma isteği yaratır.

"Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı;

Bir gün dedim ki "İstemem artık ne yer ne yâr!" 

Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar.

Gittim o son diyâra ki serhaddidir yerin,
Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin."

Şair batıya, yerin serhaddine kadar gider; dünyadan dışarı çıkmak ister gibidir. Ulaştığı yerde okyanusla karşılaşır.

"Garbin ucunda, son kıyıdan en gürültülü

Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü, 

Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi; 

Gördüm güzel vücûdunu zümrütliyen deri, 

Keskin bir ürperişle kımıldandı anbean."

..............

Med zamanıdır; gökyüzü kurşun rengi bulutlarla örtülüdür. Deniz bin başlı bir ejder gibi keskin ürperişlerle kıvranmakta, yelken vapur ne varsa hepsini limanlara kaçırmakta, kendisine kalan koskoca meydanda, âsî ve bağrı hun, bin mağra ağzı açmış, uzun uzun ulumaktadır. Şair denizi güçlü bir biçimde betimlemektedir.

"Sezdim bir âşinâ gibi, heybetli hüznünü,

Rûhunla karşı karşıya kaldım o med günü;

Şekvânı dinledim, ezelî mustarip deniz! 

Duydum ki rûhumuzla bu gurbette sendeniz.

Dindirmez anladım bunu hiçbir güzel kıyı; 

Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı."   -YAHYA KEMAL

Hırçınlaşan engin deniz de hüzünlüdür; heybetli hüznünü gelgit'lerle dile getirir. Şairin seyrettiği zamanki gibi bazen coşar, bazen çekilir, uysallaşır. Kıyılara çarpar, geri döner.

Kıyılarla sınırlıdır, dolayısıyla "ezelî mustarip"tir.

Bu son bölümde şair, kendi ruhsal durumuyla, özgürlük tutkusuyla; denizin med zamanı çırpınışları arasında özdeşlik kurar.

"Üstâd elinde ser-te-ser âhenk olur lisan 

Mızraba ses verir kelimâtiyle tel gibi"  -YAHYA KEMAL

Bugünkü Türkçeyle: Dil, üstadın elinde, baştan başa âhenk olur./ Kelimelerle, tel gibi, mızraba ses verir.

Şiir dilinin, üstâdının elinde baştan başa bir ahenge dönüşebileceğini ifade eder şair.

"Çok insan anlayamaz eski mûsikîmizden

Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden” diyerek Yahya Kemal, eski mûsikîye de hayranlığını dile getirir;  bu mûsikîyi anlayamadıklar için de kendisini ve kendisi gibi düşünenleri anlayamayacaklarını söyler.

Mehmet Kaplan, “Yahya Kemal’in şiirlerinde musiki fikri, hem tem, hem yapı unsuru olarak önemli yer tutar.” der. 

Yahya Kemal'in şiirlerini okurken sevdiğiniz klasik müzikleri-özellikle enstrümantal- dinlemenizi öneriyorum, hafiften hafiften... 

Pablo Neruda'nın diliyle, anılara dalarak "Yaşadığımı itiraf ediyorum." diyeceksiniz benim gibi...

GÜZEL MÜZİK VE ŞİİRLERLE KALIN, HOŞÇA KALIN...

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04