SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


"ŞİİR İNSANLARI SEVMEYE YARAR." -METİN ALTIOK


Şiir, şairle aynı duyguları paylaşarak kavranabilen edebiyat türüdür. Şiiri duygu olarak yaşamak doğru bir yaklaşım olabilir.

 Ülkü Tamer'in dizeleriyle şiirin ne olduğunun yanıtını verelim:

"Şiir gecenin kardeşidir,
gündüzün annesi.

Yürekteki büyükbabadır şiir.

Şiir örümceğin sesidir,
duvarın şarkısı.

Duvarcının türküsüdür şiir.

 

Şiir yağmurun deresidir,
saç diplerinin teri.

Teknelerin taze sancağıdır şiir.

 

Uykusuzluğun şiltesidir,
uykunun haritası.

Balkonun uyanışıdır şiir.

 

Şiir ateşin habercisidir,
yangının kundakçısı.

Yanardağın üstündeki kuştur şiir.

 

Şiir üzümün güneşidir,
elmanın kurdu.

Böğürtlenlerin tozudur şiir."  - ÜLKÜ TAMER

"Ben hep yaşamdan yola çıktım. Bunun içindir ki hadi övünelim, Anadolu'nun türküsünü ilk kez başkalarından ayrı bir biçimde söyledim. Gerçekleri anlattım. Gücüm yettiğince de içine şiir katabildiğim için, bu tutumumu beğenmeyen art düşüncelilere, küçümseyicilere rastlamadım. Bugün 20 yaşında yazdığım şiirler bile güncelliğini tüketmiyorlarsa, elbette başka niteliklerinin yanı sıra, bu sürekli gerçeğin kalıcılığından güç alıyorlar."-CAHİT KÜLEBİ

Kendi şiiri için böyle düşünen Cahit Külebi, genel olarak şiiri şöyle tanımlar:

"Şiir, insanın kendi ana dilinin çalgısında söylenen bir türküdür."

"Şiir, dil çalgısında yorumlanan bir musikidir."

"Şiir, ulusal bir çalgıyla çalınan bir ezgidir."

Şairin şiir üzerine söyledikleriyle birebir örtüşen şiirlerinin içinden, çoğunuzun bildiği, "Hikâye" şiirine bu bakış açısıyla bakalım.

Cahit Külebi'nin bu şiiri sevilen, sık sık okunan, dinlenen, herkesin başarılı bir şiir olduğu üzerinde fikir birliği ettiği bir şiirdir, hiç zorlanmadan. Zaten kimse, kimseyi zorlayamaz ve kimse kimseye dayatamaz bu şiiri beğenmek zorundasın diye... Yani ilke olarak bana  göre "Bu da olabilir" demek "Bu budur" demekten daha doğru bir yaklaşımdır, ilgi alanımız içindeki konularda düşüncelerimizi ifade ederken.

Bence bu şiir ve şair hakkında en yanılmaz eleştirmen olan okuyucu  kararını vermiştir. "Bu şiir, yinelemelere dayanan ezgisiyle, seçtiği imgelerle, lirik bir şiirdir" 

Eleştirmen değilim; araştırmacıyım ve genel- geçer sonuçları yazıyorum; tabii ki kişisel beğeni sınırlarım içinde...

"Ey dil hazer kıl âteş-i âhınla yanmasın 

Cismim ki dert kuşlarına âşiyânedir"  -FUZÛLΠ

Günümüz Türkçesiyle: Ey gönül dikkat et, sakın, dert kuşlarına yuva olan bedenim, âhımın ateşiyle yanmasın.

ÜLKE

"Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında

Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını

Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya

Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi

Bir günler şölenlerle egemen ülkende

Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor

N'olur ağzından başlıyarak soyunmaya

Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme

Çık gel bir kez daha yıkıntılardan

Çık gel bir kez daha bozguna uğrat"  -CEMAL SÜREYA

Cemal Süreya'nın altı bölümlük şiirinden son bölümü seçtim sizin için. Bu şiirin tümüyle, özgün bir dille yazılmış; değişik imgelerle bezenmiş, okuyanda güçlü bir duygulanma yaratmış olduğunu sanıyorum.

Alışılmamış bağdaştırmalar var şiirde... Örneğin, günlük dilde, kaybedilen para tamlamasını kullanırız da, Cemal Süreya'nın şiir dilinde dediği gibi "bulup bulup kaybedilen kimya" demeyiz.

Benim değerli öğretmenim Prof. Dr. Doğan Aksan -ruhu şad olsun- "Şiir dilinde, etkili ve coşkulu anlatımlarda, anlambirimcikleri birbiriyle uyum içinde olmayan, kimi zaman biri soyut, biri somut kavramlar biraraya getirilmektedir ki, dilin sınırlarını zorlayan ve onun anlatım gücünü gösteren bu birleştirmelere alışılmamış bağdaştırmalar adını veriyoruz." diye tanımlar bu dilbilimi terimini.

CEMAL SÜREYA, "Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya" diyerek, sevdiğini niteliyor. Eski simyacılar, değersiz madenlerden altın yapmak için çabalamışlar; ama, bir türlü amaçlarına ulaşamamışlar. Şair de bu  sözlerdeki alışılmamış bağdaştırmasıyla umutsuzluğunu dile getiriyor kanısındayım. 

FUZÛLÎ, alıntı beytinde "dert kuşları" diyor; dert sözcüğünü temel anlamıyla alıyor, yanına "kuş" sözcüğünün yarattığı duyguları koyuyor, dertle yuva arasında bir bağlantı kuruyor ve dertlerin bedenine sürü sürü geldiğini, konduğunu yuva yaptığını anlatıyor. Kuş dediğimizde, usumuza, yuva yapmaları/ yerleşmeleri/ sürü hâlinde uçuşları/ çok oluşları vb. gelmez mi?  Niye bir başka canlıyı değil de kuşu anarız atasözümüzde? "Yuvayı yapan dişi kuştur." diye...

CEMAL SÜREYA da "hüznün kuşları" bağdaştırmasıyla benzer bir imge yaratmış ve onları canıyla beslediğini söylemiş. Bu anlatım etkiyici ve içten...

1941'de İzmir'de doğan,  Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitiren, memurluk ve öğretmenlik yapan METİN ALTIOK'u 5 Temmuz 1993'te yitirdik.

Sivas'ta yapılan Pir Sultan'ı Anma Şenlikleri'nde Madımak Oteli'ni yakıp 37 kişinin yanarak, boğularak ölmesine neden olan saldırıda (2Temmuz 1993), ağır yara alıp komaya giren ALTIOK, iki gün dayanabilmiştir. Ünlü piyanist Fazıl Say, Metin Altıok'un şiirleri üzerine Metin Altıok Oratoryosu yapmıştır. (2003). 

Yazıma Metin Altıok'un sözüyle başladım. Onun bir şiiriyle bitiriyorum. Ruhu şad olsun. Bu şiirde dile getirilen, bitmiş bir aşktan elde kalan, boşluk ve yalnızlık duygusudur. "Ey ömrümün uğuldayan durağı" dizesi de bir alışılmamış bağdaştırma örneğidir.

GERİYE KALAN

Bir anahtar verdindi bana,
Kabaran yüreğimi bilerek.
Kullanıp durdum onu gönlümce,
Aşkıma kenar süsü diyerek;
Aşındırdım dişlerini zamanla. 

Geriye ben kaldım işte. 

Yalan olur sevmedim dersem;
Ama yolcu yolunda gerek.
Ey ömrümün uğuldayan durağı;
Yanlış hesaptan dönerek,
Benli günlerini sil istersen. 

Geriye sen kaldın işte.  -METİN ALTIOK 

                  HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04