Şiir, yayla akşamlarının serinliği,
kış odalarının sıcaklığı,
güzün düşen yaprağı,
baharın gülüşen çiçeği.
Şiir, kelimelerle oynanan cenk sanatı.
Şiir, içinde, bütün tonların bulunduğu renk,
içinde bütün nüansların bulunduğu ses,
renkler ve seslerle örülmüş
buğulu hevenkler saltanatı.
Bir nişan yüzüğü,
bir yüzgörümlüğüdür şiir.
Şiir, çirkinliği de yansıtan
ama asla çirkinleşmeyen güzellik.
Şiir, güldeki koku,
dikendeki dokudur.
Şiir, herkesin tanıdığı,
fakat kimsenin tanımlayamadığı tarifsiz tarif.
Şiir kolay yazıldığı sanılan,
sanıldığı gibi yazılan
ama öyle sanıldığı
ve yazıldığı gibi de olmayan tasnif.
Şiir, döneminde anlaşılmayıp sonra anlaşılan,
döneminde anlaşılıp sonra anlaşılmayan,
anlaşılan ve anlaşılmayan arasında
salınan bir salıncak.
*
Şiir, bir hücum, bir savunma, bir kavga
Şiir, bir hesaplaşma, bir uzlaşma.
Şiir, Titanik’in burjuva güvertesindeki kahkaha,
ve aynı geminin ambarlarında koyu,
sıcak maviliklere koşmak isterken
maviliklerin soğuk derinliklerinde
boğulan proleterya umudu.
Daima güzellikle birlikte düşünülen,
bir şey güzelse eğer ona benzetilen,
buna karşılık
kendisi hiçbir şeye benzetilmeyen…
Madem ki sen de
teksin güzellikte
Şiir o halde sen…