SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


SARI YAZMA


Fotoğraf: Cide

 

SARI YAZMA

Sarı Yazma , 1940 Kuşağı şiirimizin en büyük ustalarından RIFAT ILGAZ'ın kendi yaşam öyküsünü anlattığı romanıdır.

Rıfat Ilgaz’ın bu romanı, adını, Karadeniz’in emekçi, çalışkan kadınlarının simgesi olan sarı yazmadan almıştır.

SARIYAZMALI

Ya dertlisin, ya sevdalı…

Eşsiz kalmış keklik misin?

Uçamazsın, sekemezsin.

Alan almış, satan satmış

Beşik kertmesi başın bağlı

Başını alıp gidemezsin!

Yavru kuşum, bu sendeki güzellik

Başlık mıdır, harçlık mıdır babana!

Değerini biçen biçmiş

Kız evlatsın, eğeceksin boynunu

Şerbetini içen içmiş

Davul zurna gideceksin yabana!

Gelin değil yoz tarlada ırgatsın,

Kadın değil, ana değil, kul, köle.

Kargacaklı'm, Aybasanlı'm, Malyaslı'm,

Babandan mı miras sana bu çile?

Bir çile ki soydan soya,

Bir acı ki anadan kıza.

Yârin gider gurbet ele bekle, dur.

Kiminin künyesi Kore'den gelir,

Kiminin mektubu Alamanya'dan,

Kuşun kanadında gelir, okunur.

Bir gece yarısı çalınır kapın

Alıp götürürler erkeğini,

Kaçak mıdır, kaçakçı mı bilmezsin,

Yüreğine kızgın hançer sokulur.

Uyku girmez kalan yaşlı gözüne

Gökte misin, yerde misin

Bekleyişin ezgi olur, açılır,

Türkü olur yaprak yaprak dökülür:

kışta limon fidesi gibi

Isıtırsın yetimini koynunda.

Boynu bükük büyütürsün yavrunu.

Avucu kınalı, gözü sürmeli,

Tabanı nasırlı, eli kazmalı,

Kara toprak ellerinde un ufak…

Ellerinde bir tek tohum

Dolu dolu, sarı sarı bir başak!

Al paçalıklı sırtı küfeli,

Başı çifte çifte sarıyazmalı

Siler gibi alın terini çevrene

Bu kara yazıyı alnından silip

Kendi özyazını, kendin yazmalı.

RIFAT ILGAZ

Cide'de doğup yaşamının ilk on iki yılını orada geçiren şairin, yıllar sonra o şirin kıyı kentine geri dönüşü ile başlar roman.

Cide'ye bir sabah, eski bir arkadaşın arabasıyla, iki bavul, biraz kitap, yorulmuş bir yürek ve yeniden başlamak isteğiyle varış, SARI YAZMA romanının başlangıcıdır.

Bir kıyı otelinde, yazarın bugüne gelişinin kendi kendine anlatılışı da romanı oluşturur.

"Buraya niçin mi geldim? İnsandan, toplumdan yıldığım, korktuğum, kaçtığım için değil. Tükendiğime inandığım için hiç değil. Belki de yeniden başlamak, yeniden doğup yaşamak, büyüyüp yaşlanmak için... Gerilere doğru daha bilinçli bakıp tadını çıkarabilmek için...”

Çok küçükken ayrılmak zorunda kaldığı, ama hiçbir zaman unutamadığı memleketi, yazarı geçmişine götürür. Sarı Yazma’da çocukluğunu, öğrenciliğini, zorluklarla geçen öğretmenlik günlerini, aile yaşamını, her türlü baskıyla engellenmeye çalışılan cezaevi ve sanatoryum arasında sürdürdüğü yazarlığını anlatır.

Romanda yazdıklarına ekleyeceğim güzel bir şiiri de var; ondan bir bölüm sunmak istiyorum:

"Bir liseli talebeyle vurulu bileklerin

Kırk mahkûmun sürüklediği zincire

Tek suçumuz hür insanlar gibi konuşmak

Kitaplar suç ortağımız"

Bir şairin, geçmişiyle açık ve içten bir hesaplaşma ve bu sırada ortaya çıkan, serüven dolu, uzun bir yaşamdan kesitler… Abartmayan, doğal ve duru bir anlatım içinde, inanılmaz dirençli bir savaşım ve mutlu, umutlu bir son.

Sevgi, bireysel açıdan olduğu gibi toplumsal açıdan da değerlidir. Ilgaz, doğayı, kadını, çocukları, tüm insanları sever.

"Neler geldi neler geçti bir sevgiyi ayırdım

Yaşamayı defneler gibi uzun ömürlü

Pıtrak pıtrak üremeyi kök verip

İçlerinden bir sevgiyi ayırdım."

Sarı Yazma, otobiyografik bir roman ama, anlatılan aslında bir kuşağın öyküsü. Toplumsal çelişkilerin yıprattığı, kırıp döktüğü bir kuşak bu...

Rıfat Ilgaz’ın kendi yaşamı çerçevesinde Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan 1950’li yıllara kadarki politik yapısını ve edebiyat dünyasını anlattığı bu roman, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı’nın karanlığından payına düşeni almış 1940 Kuşağı toplumcu gerçekçi aydınlarının mücadele dolu öyküsüdür.

Romandan bazı bölümler:

"Nasıl da insanları birbirlerine düşman etmeyi başarıyorlardı büyük kentlerde, poltika adamları. Nasıl bu memleketlerde oturan yabancılar, el ulaklarıyla bizi birbirimizden soğutup çıkarlarını sürdürmesini başarıyorlardı? Bir gün onların da kazınacaktı kökleri. Ama kavga gene de sürüp gidecekti. Kavganın sürüp gitmesi zenginlerin zenginliklerini sürdürebilmeleri için gerekliydi, yalnız bizde değil, bütün yeryüzünde.

Benim bildiğim tek bir gerçek var. İnsanların bu toplumda kendi hallerinde rahat bırakılmadıkları... Böyle bir ortamda bir şeye sahip olmak için tepinmenin, ölmenin, hiçbir anlamı kalmıyor! "

"Son saatine kadar insanca yaşamalı, ölürken bile küçük düşürücü davranışlara karşı direnmeliydim. Bu toplum var ya bu toplum, yani bu düzen... Ömür törpüsü diye bir söz vardır ya... Ömür değil, mutluluk törpüsü!.."

"Bu memleket halkının çektikleri­ni kimse çekmemiştir, diyorum içimden, çoktan hak etmiştir insanca yaşamayı."

Rıfat Ilgaz'ın sevgisi savaşa ve sömürüye karşı barış, bağımsızlık, özgürlük ve kardeşlik temlerini besler. Ayrıca şairin çok sevdiği memleketinin yoksul halkını da kucaklar.

"Sevdim haklıdan yana olabilmek için

Çalışıp ezilenden senden yana

Sevdim aldığım soluğu hak etmek için

Ama sevdim halkımca

"Portakal ne işe yarar diye sormuşlardı bir ankette, Altındağ çocuklarına. Hastaneye götürülür demişlerdi, çoğunlukla...Öyleydi, bizim gibiler için. Hastaneye götürülürdü portakal...Arada sırada, bayramlarda da yenirdi... Ama kim yiyecekti portakalı, hangi mutlu çocuk?”

ÇOCUKLARIM şiirindeki çocuklar da böyledir; bazı yiyecek ve giyecekler onlar için

lükstür, erişemezler onlar...

"İsterken adam olmanızı

çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun

palto, ayakkabı yüzünden.

Kiminiz limon satar Balıkpazarı'nda

kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder;

biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı,

tereyağındaki vitamini ve kalorisini taze yumurtanın!"

R.Ilgaz şair kimliği, aydın olma çabası ve felsefeci kimliğini Sarı Yazma’da sergiliyor.

HOŞÇA KALIN

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00