Daha önceleri kitap fuarlarının dışından içine bakmaya denemiştik. Şimdi ise ise bir yazar gözüyle içinden dışına bakmayı denedik. Tabii ki bunda en büyük pay yüzyılı geride bırakan Yeni Adana gazetesinin okurlarıyla kopmayan iletişiminin yanı sıra konuk olarak gelen şair/yazar arkadaşlarımızın birlikteliğinden oluşan insan manzarısyla da ilgiliydi.
Cumali Karataş
*TÜYAP
Daha dün gibi Adana´da açılan kitap fuarının bu yıl 12. gerçekleştirildi. Adana bu yönde hayli bir mesafe aldı. Daha önceki yıllarda İstanbul´daki kitap fuarlarını ilgiyle izlerken bu yıl 12.´si yaşandı Adana´da. Tabii İstanbul derken de, Beylikdüzü´ndeki 125.000 m2 kapalı, 25.000 m2 açık alan olmak üzere toplam olarak 145.000 m2´lik bir alanı düşündüğümüzde doğal olarak onda bir oranında bir gerileme söz konusu olabilir.
TÜYAP´ın tarihçesini incelediğimizde, TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş.tarafından 28 Haziran 1979 tarihinde İstanbul´da kurulmuş. İlk fuarlarını İstanbul Spor ve Sergi Sarayı´nda hazırlayan TÜYAP daha sonra Taksim´deki Etap Marmara Oteli,´nde kitap fuarını sürdürmüş. Değişik alanlardaki fuarlara yönelen TÜYAP Tepebaşı´ndaki İstanbul Sergi Sarayı´nda etkinliklerini sürdürmeye (30Mart 1987) başlamış. Son olarak ise Beylikdüzü´ndeki TÜYAP İstanbul Fuar ve Kongre Merkezine taşınmış (1996). Bu aşamadan sonra yurt içi ve yurtdışında varlığını hissettiren TÜYAP´ın 50 değişik konuda, ilgili 71 mesleki örgütle yaptığı işbirliği sonucunda 27 ülkede 595 fuar ve sergi düzenleyerek 112.000 kadar yerli ve yabancı firmaya hizmet verdiğine yer verilmektedir.
Kuruluşunun 35. yılında Adana, Ankara, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kocaeli, Antalya, Kayseri, Konya, Samsun, Erzurum, Eskişehir ve Trabzon gibi yurtiçindeki kentlerin yanı sıra Halep, Moskova, Sofya, Tahran, Tiflis ve Üsküp gibi yurt dışındaki 26 ülkede ofis açmanın yanı sıra adı geçen kentlerde çeşitli meslek gruplarına yönelik fuarlar düzenlenmiş.
*ÇUKUROVA KİTAP FUARI
Plakaya uygun olarak sanki, yılın ilk fuarı olarak5/13 Ocak tarihleri arasındaki 9 günlük sürede düzenlenen 12. Çukurova Kitap Fuarı´na 281 yayınevi ve kurum yer almış. Programı incelediğimizde Akdeniz ve Çukurova salonlarında 51 söyleşi, 10 panel, bir şiir dinletisi ve bir de çocuk etkinliğinin yer aldığı görülüyor. Bunların içerisinde ?Romandaki Adanalı Kahramanlar?- (A7 Kitap), ?İçi Boşaltılan Cumhuriyet: Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet?(TekinYayınevi), ?Sinema? Hayata açılan Pencere? (İletişim Yayınları), ?Yeniden Peyami Safa? (Ötüken Yayınevi), ?Okumak Ailede Başlar? (Altın Kitaplar), ?Tarihte Kadın? (A7 Kitap), ?Bir Masal Olsam? (TUDEM Yayınları), ?Şahmaran? (Ava Yayınları), ?Yaratıcı Yazarlığa Dair? (İthaki Yayınları), ?Tarihten Edebiyata? (Alfa Yayınları), ?Bir Fikirden Bir Romana? (Can Yayınları), ?Şu Bizim eski Yalnızlığımız? (Kırmızı Kedi Kitap), ?İnsan İnşasında Edebiyat (Timaş Yayınları), ?Kimsesizler Cumhuriyeti? (İletişim Yayınları), ?Sanatın Gücü Ve Çukurova´dan Geçen Sanat Adamları? (Karagarga Yayınları), ?Hangi Sabahattin Ali? (KorKitap/Manos Kitap), ?Latife Tekin Okurlarıyla Buluşuyor? (Can Yayınları), ?SaitFaik´in İzinde: Yazarlık Serüveni?(İthaki Yayınları), Dizilerin ve Filmlerin Toplum Üzerindeki Etkileri? (Karagarga Yayınları), ?Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var? (Tekin Yayınevi) gibi dikkatimi çeken söyleşi ve panellerden daha çok yararlanıbileceğini düşünüyorum.
75 bin kadarının öğrenci olduğu yaklaşık 364 bin kişi Adana Kitap Fuarı´na giriş yapmış. Firuzan, Latife Takin, Gülten Dayıoğlu, Altan Öymen, Yekta Kopan, Ayşe Kulin, Buket Uzuner, Adnan Özyalçıner, Aret Vartanyan, Canan Tan, Mavisel Yener, Nebil Özgentürk, Hasan Ali Toptaş, Ataol Behramoğlu, İsmail Saymaz, Behiç Ak, Selim Temo, Aytül Akal ve Menderes Samancılar gibi isimler de konuk olarak Adana Kitap Fuarı´ndaki yerlerini almışlar.
Daha önceki yılların Çukurova Kitap Fuarları´nda sanırım biri üçleme olarak iki kez fuar seçkisi yazılar hazırlamıştım. Tabii o yazılar şimdi yok? Gazete sitemizin çökmesi nedeniyle 90-100 kadar yazı da ortadan kalktı. Neyse ki geriye dönük sıkı bir arşivimiz var. Günü geldiğinde sanatsal uzantıdaki yerlerini alacaklardır.
Döndük bugüne?
*FUAR GÜNLERİ
Yeni Adana gazetemiz 5-6 yıl önce de Çukurova Kitap Fuarı´nda ilk standını açmıştı. Rahmetli Muzaffer İzgü, Turgut Özakman ve dalyasını sollayıp giden Muazzez İlmiye Çığ da gelmişti o zamanlar Yeni Adana gazetesi standına. O nedenle bu ikinci kez yer almamızdır Çukurova Kitap Fuarı´nda.
O da kolay olmuyor, ancak küçük bir masa atılabilen çok dar bir alan, bu da fuara olan talebin yoğunluğundan olsa gerek diye düşünüyoruz. Çünkü fuara katılmak isteyip de katılamayan meslek gruplarına kadar birçok insanla karşılaşıyoruz.
Fuar ve yazı konusuna gelince?
Çukurova Kitap Fuarı hakkında 3. bir yazı yazıp bırakmayı düşünüyordum ancak. Başka bir yazı hesabım yoktu. İlerde bunun gerçekleşmesiyle üçleme tamamlanır ve bu özgün bakış açım yerini bulur diye düşünüyordum. Hatta gerçek şu ki son iki yıldır kitap fuarına ziyaretçi olarak bile gitmek istemiyordum ki, imzalı verilen her kitap günde üç saatlik bilgisayar çalışmasından ibaret olan birkaç günümü alıp gidecekti ki, bunu hiç istemiyordum artık. Hele şiirini takdir ettiğim ve şiir kitabı hakkında Adana dışındaki iyi bir dergide inceleme yazısını yazdığım değerli bir arkadaşımın vermek istediği kitaba da geçen yıl sıcak bakamadım, incitmeden. Çok da mahcup olduğumu söyleyebilirim, kendini bir şey sanıyor sanısı doğabilir diye. Fakat uygun bir şekilde de anlattım? Önümde okuyup da ayırdığım 50 kadar kitap vardı. Bunların hakkında yazmayı düşünüyordum ki çok azı 80-100 sayfalık şiir kitaplarıydı. 400/500 sayfadan 850 sayfaya kadar olan öyküden romana, felsefeye uzanan ağır kitaplar da vardı. Önümüzde sanat tarihine kalacak ve olanaklar dahilinde de kitaplaşacak, yoğun çalışmaların yol verdiği zamanla boğuşmalar imzalı kitap olayına girmemeye neden olduysa da, bu da çok uzun sürmedi. İmzalanıp kitaplar yine bulacağı yeri buldu. Bunların fotoğrafları da bir nedenle sanat sayfasında yayımlanmıştı. Bu olaydan sonra da kitap fuarına gitmemiştim Şimdi de gazetemiz ve kitaplarım konusundaydı düşüncelerim? Fakat, sevgili Fehmi İnceoğlu´nun da dahil olduğu kitap fuarının 3. günü geliş gidişler hızlanınca, bu konuda da yapılmamış bir şey yapılabilir algısı oluştu ben de. Kitap Fuarının dışından baktığımız gibi içinden de bakabilirdik? O saatten itibaren de standımızı ziyaret eden arkadaşların bazılarıyla konuşmalarımız ve fotoğraf almalarımız oldu. Yazacağım izlenimle birlikte kitap notlarım da bunun bir anması olur belki. Bu ara, konu nedeniyle 3. gün kurgusuyla girdik ama fuarın ilk gününden söz etmedim? Kitap fuarının ilk gününde, gazetemizde de yazan Ahmet Dokuzoğlu´yla sıkışmıştık o daracık alana? ?Çukurağalı? isimli bir roman yazmış. Yanında 20-30 kadar getirmişti. Gelişinden haberi olduğu algılanan hısım, akraba ve iş arkadaşları kitaplarını aldı bu arkadaşımızın. Anımsar gibi olunca şimdi bendeki imzalı kitapların alfabetik dizisine de baktım. Dokuzoğlu´nun adıma imzaladığı ?Yıldız Elması? adlı öykü kitabını (1997) gördüm. Tüm imzalı kitapları okuduğum gibi onu da okumuşum ama bir yazı çıkaramamışım.
Dönelim kitap fuarına?
Adana Valisi Sayın Mahmut Demirtaş´ın da aralarında bulunduğu 12. Çukurova Kitap Fuarı´nın açılışında güzel bir siyasi birliktelik mesajı verildiği de söylenebilir. Sonrasında kitap kurtları yayınevi stantlarını dolaşmaya başladılar.
Siyasi kadro olarak? CHP Adana Milletvekilleri Sayın Müzeyyen Şevkin, Ayhan Barut ve belediye başkanlığı ve milletvekilli aday adaylıklarında bulunan Av. Yunus Güzel standımızı ilk ziyaret edenler arasındaydı. Ardından. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı ve MHP Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Sayın Hüseyin Sözlü, Seyhan Belediye Başkanı ve CHP Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Sayın Zeydan Karalar ile Çukurova Belediye Başkanı ve CHP Çukurova Belediye Başkanı Adayı Sayın Soner Çetin de standımızı ziyaret ettiler. Ayaküstü kısa konuşmalarımız oldu. Soner beye, daha önce tesadüfen rastladığımız bir yerde Türkiye genelinde elli bin adet kitap basımıyla dağıtıma giren, Çukurova Kitap Fuarı ertesinde de 2. basımı yapılan 1. ve 2. sınıf çocuklarının yararlanabileceği ?Öykü Çınarı? adlı 10´lu kitap setimden söz ettiğimde yönlendirdiği belediye biriminden bir sonuç alamamıştım. Bu kez, Soner beyle gelen basın danışmanı Ufuk beye konuyu hatırmakla yetindim. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin bey geldiğinde de kitabı görüp, ?Bunları sen mi yazdın?? deyince de yanıtımı verdiğimde de, bir takım alarak bedelini ödedi. Adana B. Şehir Belediyesi´inin çocuklar için alabileceğinin altını çizdim. Oysa, Çukurova sanat ve kültürü ve tarihi için duyarlı olan, benden istediği ?Abdurrahman Yağdıran?ın hayatı ve sanatı kitabı dahil, Adana´ya çeşitli yazarlardan kitaplar kazandıran ve kendisi de yazar olan Adana Belediyesi Kültür Müdürü Sayın Yusuf Delikoca´nın da ?Öykü Çınarı? çocuk setim konusunda sabırla orantılı bir talep olasılığı da vardı. Neyse artık ordan, buradan olur ya da olmaz. Bir şey diyemeyiz de bu konumda bize düşen görev sunuyu yapmak. Gerisi belediyelerin bileceği bir şey. Çatkapı hatırlatmak da etik olmayan bir şeydi.
Şimdi tabii bu güne kadar bizim kitaplarımız konusunda kimseden bir talebimiz olmadı? Adana Sokak Çocukları Derneği yararına matbaadan kendimizin çıkardığı ?Öyle Kal?, ?Şiir ve Çocuk?, ?Atatürk´ü Sevmek? ve ?Sevda? isimli kitaplarımızı, Büyükşehir Belediyesi Salonu´nda gerçekleştirdiğimiz bir etkinlikteki (2002) imza günüyle birlikte, Adana Sokak Çocukları Derneği yararına dernek mensubu arkadaşlar satmışlardı. Mersin ile Adana´da birkaç imza günü daha yaptık şimdiye kadar, son zamanlarda daha çok da öğrenim kurslarında. Birçok çocuğa ve dostlara armağan da ettiğimiz bu şiir kitaplarımızı en son üç-dört yıl önce, Soma depreminin ardından, Adana Kent Konseyi´nin Soma´da kurmayı tasarladığı dört kütüphane için başlattığı kitap toplamam kampanyasına, ?Çağ Dağları Devirdi? adlı şiir kitabını hazırladığım mühendis/müteahhit Ali Kaya ile birlikte 500/600 kadar kitap bağışlamıştık. Dost Ali Kaya ile birlikte yaptığımız bu kitap bağışı birkaç basın organında yer alınca kampanyaya kitap gelişinin hızlanması da bizi mutlu ettiği gibi, amaca ulaşılmasına katkı sağlamıştı.
*ŞİİR-YAZI MESELELERİ?
Şimdi ordan şuraya gelmek isterim ki? Bu çıkan çocuk şiir kitaplarıyla oraya, buraya sunmayı, bireysel olarak satmayı yapmadığım gibi matbaalardan çıkan bu kitaplarla kitap fuarlarına katılmayı da hiçbir zaman düşünmedim. Ama açıkcası şimdi durum farklıydı? Adanalı ünlü halk müziği kaynak kişisi Abdurrahman Yağdıran´ın hayatı ve sanatını anlatan ?Postacı?/?Adana Yollarında? ismini taşıyan kitap Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından; yaklaşık 30 yılda basında yayınlanması tamamlanan beş sanat dalındaki önemli sanatçılardan 50´sinin yer aldığı ?Çukurova Söyleşileri? adlı kitap da Seyhan Belediyesi tarafından yayımlanmıştı. Ayrıca, ilk basımı 50 bin, ikinci basımı 5 bin olarak Ema Yayınevi´nden çıkan 10´lu ?Öykü Çınarı? ulusal anlamda satıştaydı ve ardında yaş gruplarına göre üç 10´lu setim yayın sırasını beklemekteydi. Şiir, öykü, kitap incelemesi, gezi notu ve söyleşilerden oluşan diğer bazı dosyalar da yayına hazır hale gelmek üzereydi. İşte bizim kitabımızı göstermemiz 33 yıldan bu yana sürekli yazdığım, 26 yıldan beri de her pazartesi aksatmasız sanat sayfasının yayın yönetmenliğini yapmakla onur duyduğum Yeni Adana gazetesi standında imza gününe çıkma konusunun gerekli olduğu kadarıyla öyküsü. Ve bana göre yazarın mücadelesi bu kadarla sınırlıdır? Bu konuda yıllardır o kadar olumsuz şeylere tanık olduk ve anekdotlarını duyduk ki, sırası geldiğinde hepsi tek tek yazılacaktır? Yazarın savaşımı, sonraki satırlarda anlatacağım tipte muhayyer karpuz satar gibi elde değil; sakız gibi adama yapışmakla değil; milleti bıktıran tüccar yayıncılar, tüccar kitap yazanlar olmakla değil; selam verdiğine bin bir pişman etmekle değil? Ki ne kitap yazanlar gördük, sırası geldiğinden, ona da kısaca değineyim.. Ressam da olan, şiir de yazan Adnan Ateşok´un Sular´a yakın ara sokakta bir bodrum kat resim atölyesi vardı. 1990´lı yılların başıydı, Ozan dergisinin yaptığı etkinlik açış konuşmasını da bana yaptırmışlardı. Biz de yol gösteriyoruz ki belki dergi sahibi dergisini daha nitelikli yayınlara götürür. İşte burda o gün, dergi çıkaran, kitap yayımlayan ama bir işe yaramayan kitabını da tüccarlığıyla satan bir arkadaş önümüze larp larp kitap attı ne güzel. Ben de şöyle sanıyorum, Yeni Adana sanat sayfasında yayımlanmak üzere yurt dışına kadar imzayla ve bedelsiz gelen bir armağan kitap gibi olduğunu düşünüyorum. Sonra adam ne yaptı biliyor musunuz?... Parasını tek tek toplamaya başladı. İkinci bir örnek, geçtiğimiz yıl yaşamını yitiren Dertli Kazım etkinliğinde yaşanıyor? Dertli Kazım emekli maaşıyla köyü olan Gölovası´nda bir mezar yaptırmış. Ölüm gününü nasıl ayarladıysa, her yıl bir mevlit okutuyor. Ceyhan Kaymakamlığı gibi kuruluşlar da destekliyorlar. Dertli Kazım aynı zamanda köyünün yol, su, elektrik vb. ihtiyacı için ilçedeki ilgili daire müdürlüklerine şiirler döşeniyor. O yıl ki etkinliğe, halk müziğini ve ozanları pek de seven Adana Valisi Sayın Oğuz Kaan Köksal da davetliydi. Ben o sırlarda Adana Vali Yardımcısı olan Dağıstan Kılıçaslan beyle samimiyiz, sık görüşüp, şiir konuşuyoruz. Derken o gün ondan bir telefon geldi, yanında da Bahattin Karakoç vardı. Diğer bir Vali Yardımcısı olan Bülent Eğriboz beyle de birlikte Yumurtalık/Gölovası´na gitmiştik.. Etkinlik yapılıyor, adını unuttuğum şalvarlı falan ozanlar var sağlam şiirleri olan, onlar çıkıp okuyorlar. Oğuz Kaan Köksal bey pek keyifli. Tören, şiir derken sıkmalar dağıtılıyor. O ara DSP Adana Milletvekili olan sevgili İbrahim Yavuz Bildik, ünlü halk ozanı Hasan Turan, bendeniz ve bir-iki kişi daha var ayaktayız. Yakını bir matbaacı olan, şiir demeye de bin şahit lazım olan Adana´dan tanıdığım bir ozan getirip hemen ellerimize birer tane kitap tutuşturdu. Sonra da, aynı o kitap sahibi tüccar gibi para toplamaya başladı. Cebimizde neyse ki para vardı biraz, paramız az olsaydı ya da diyelim paramız olmasaydı rezil olacaktık. Ya bunlar ne biçim adamlar böyle. O kadar yaşı boşuna yaşamışlar gerçekten? Böyle düşüncesizce kitap mı satılır. Olacak bu mu Allah aşkına. Gel de işte yazma.
Kitap Fuarı´na gelince?
Burda da buna benzer olumsuzluklar, hoş olmayan manzaralara da rastlanabiliyor? Eline kitap alıp stant önünde satandan, çocukların harçlığına göz diken yazarlar, öğretmen ya da akademisyenlerin diğer yazarlardan daha iyi yazdığına kadar saçma sapan şeyler. Sanki Karacaoğlan, Dadaloğlu, Yaşar Kemal öğretmenlerdi. Konunun özü yetenek; bilgi elbette gerekli, yazılan alanı derinleştiriyor, güçlendiriyor ama salt bilgiyle yazılmıyor şiirler biliyorsunuz. Böyle bir duygusu olan varsa kendisini bu kompleksten arındırması gerekir. Bu yazar/kitap fuarı ilişkisiyle ilgili şöyle bir anı da var bana bir ders olan, öyle yapmamaya çalıştığım? ?Arkadaş ne zaman kitap fuarına gitsem yerel yazarlar gözümün içine bakıyor, sanki kitap al dercesine?? diyen bir yurttaşın sözleri kulağıma küpe oldu hep. Ondan sonra tabii, doğal olarak baksanız da gelen gidenle göz göze gelmemeye çalışıyorsunuz. Aslında yerel olan kitap sahipleri arkadaşların tanınmış ya da popülist olan yazarların önündeki uzun kuyrukları da gördükçe aldığı üzüntü de hoş olmasa gerek. Oysa gerçekten yol alabilecek olan kitap sahibi arkadaşların bu durum karşısında morallerinin bozulmasının aksine daha güçlü ve kararlı olmaları gerektiği de bana göre gereksinim duyulan şeylerdir. Hatta yıllar önce Adana Kitap Fuarı hakkında yazdığım bu yöndeki yayımlanan bir yazıya bilgim dışında olarak, Can Dündar´ın sitesinde de rastlamıştım.
*FUAR KONUKLARIMIZ
Eyüp Angı isimli kalp uzmanı bir okurla tanıştık. Bir/iki akademisyen tarihçi ile konuşmalarımız oldu. Yeni Adana yıllıklarına ilgi duydular. Bir arkadaş gazeteye abone olmak istedi. Sonra vazgeçti. Mail yoluyla gönderelim dediğimde de memur olduğunu öğrendim, çekindi nedense. Babası başöğretmen olan Ahmet Ali Mutluer isminde birisi, Misis İlköğretim Okulu´nda okurken Yeni Adana gazetesindeki bulmacadan voleybol topu kazandığını söyledi. Kaymakamlıktan emekli olan Yumurtalık/Zeytinbeli köyünden olan ve Adana´da yaşayan emekli kaymakam Hayati Soylu bey, görev süresince Türkiye´nin birçok yerinde görev aldığını belirtirken; Yeni Adana´nın kendisinin de öğrenimdeki kurtuluşu olduğunu açık sözlülükle vurguladı? Okumasını Yeni Adana´ya borçlu olduğunun altını çizen Sayın Soylu; Ceyhan Lisesi´nde orta birde okurken aldığı 25 kuruş harçlığın 15 kuruşuna Yeni Adana gazetesi aldığını, geriye kalan 10 kuruşun da akşama kadar harçlığı olduğunu belirtti. Daha sonra, gönül dostum, sevgili kardeşim Remzi Karataş geldi ziyaretimize. Konuştuk, sohbet ettik biraz. Elemanlarına beni çaysız bırakmamalarını hatırlattı. Sayımızın son konuğu (not aldığım ismini bir türlü bulamadığım) Türk bayrağıyla dolaşan Yeni Adana dostu sevimli bir Kore Gazisi amcamız oldu. Ayrıca gelen Yeni Adana okurları. Kitap fuarının üçüncü günü yazı yazmaya karar verdiğim için, o andan sonra gelen dostlarla fotoğraflarımız oldu.
*OKURLAR/KİTAP SEVER KONUKLAR
TÜYAP´a, 12. Adana Fuarı´na, fuar seçkime, kitap fuarına içerden bakmamıza, gelen/giden dostlara, şair/yazarlara,
Eyüp Angı isimli kalp uzmanı bir olan bir doktor kitapseverden; Misis İlköğretim Okulu´nda okurken Yeni Adana gazetesindeki bulmacadan voleybol topu kazanan başöğretmen oğlu Ahmet Ali Mutluer´den; 25 kuruş harçlığının 15 kuruşuna Yeni Adana gazetesi alan ve Yeni Adana´nın kendisinin eğitimdeki kurtuluşu olduğunu söyleyen emekli kaymakam Hayati Soylu´dan ve gönül dostum, sevgili kardeşim Remzi Karataş´tan; Kore Gazisi okurumuzdan ve yine Yeni Adana okurlarından söz ettim sizlere?
Elde kitap satmalardan tutun, ele kitap tutuşturmalara kadar millete illallah dedirten yakınmalardan ve Ali Kaya ile birlikte Soma kütüphanelerine altı yüz kadar kitap bağışlamamızdan da söz ettim. Ve aslında bu söz ettiğim olumsuzluklar kulaklara küpe olacak özellikteydi. Tüm bunlardan söz ettim de, bu şiir/şair/yazar meselelerinden birini atlattım sanırım?
Onu da anlatayım?
Önünden iki kez geçmek zorunda kaldığım bir kurum standında kendini şair ya da yazar olarak hangi yönde tanımladığını anlayamadığım güzel bir sarışın bayan yoldan gelip geçenlere satış bağlamında sözlü davetiye çıkarıyordu. Önünden ikinci kez geçerken, dayanamayıp:
-Hanımefendi böyle kitap satılmaz?. dedim.
Kızarak:
-Nasıl satılır?... dedi.
Onu da kendisi bulacaktı. Oraya çıkan ne yapmasını da bilmeliydi, görmeliydi? Yanıt bile vermeden yoluma devam ettim.
ÖZGÜRLÜĞÜN DESTANI (*)
Dağların aşılmaz doruklarından
Geçip de kurduk biz bu vatanı...
Ege, Akdeniz ve Toroslar´da;
Döş döşe vuruştuk her karış toprak için.
Ölümcül tadına sevgiyle vardık;
Issız siperlerde yiğitçe vurulup.
Kanlı gömlekleri onurla dalgalandırmanın.
***
Vatan namus demekti.
Namus, ölüm;
Ve ölüm aşk,
Aşk toprak...
Kalır mıydı İngiliz´e, Fransız´a? ..
Geldikleri gibi giderler diyordu Gazi Kemal
Geldikleri gibi...
Toroslardan Akdeniz´e, Çukurova´ya
Seyhan, Ceyhan gibi kan nehirleri dökeriz...
?Ben de bu vakaiyenin ilk hissi teşebbüsü...?
***
Sıradağlar gibi dikilip Kuvayı Milliye;
Döş döşe vuruşuyordu
Mustafa Kemal´in askerleri.
Sert geçen bir kışın verdiği tipi
Yaman tutmuştu Gülek boğazında.
***
Vatanı kurtarmak uğruna.
Ölümdü görevi ordunun?
En önde gidiyordu Mustafa Kemal.
Ve Pozantı´da...
Kutsal bir ateş yakmıştı Ahmet Remzi
O aydınlık kalesinin burcunda
Ölümüne siperdeydi Yeni Adana.
***
Önce vatan...
Kurtulsun bir önce vatan diyordu.
Dökelim hele bir bu haydutları
Akdeniz´in, Ege´nin sularına.
Sonra gelir yurduma barış ve demokrasi.
Uygarlığın ve sevgi denizinin sularında.
Yüreği yüreğe sıvar laiklik
Devrimlerle aydınlanır Türkiyem...
***
İşgalin, tutsaklığın, düşmanlığın
Kara günlerinden gelip de geçersin.
Barışın izinden yürürsün;
Söküp alansın sen karanlıklardan bağnazlığı,
Bilirsin özgürlüğün değerini halkım?
Deli sevdaların rüzgârlarında
Kurtuluşun destanını yazarsın.
***
Bir kanlı hikâyesidir Toroslar´dan Çanakkale´ye...
Böyle kurulur Cumhuriyet ve demokrasi.
*(Yenice Belediyesi Laiklik ve Barış Şiirleri Antolojisi/2006)
Fuarın ilerleyen günlerinde, Yeni Adana gazetemizin 100. yıl belgeselini hazırlayan Gazeteci/Televizyoncu-Yazar Nazım Alpman ağabeyin konuğu olduk; aslında o bizim konuğumuzdu. İronik tarzdaki iğneli yazılarıyla Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı da yapan ve sanatsal yönden de Nazım/Piraye ilişkisini biraz da kendisi aralayan Sayın Alpman ile ilgili haber, söyleşi vb. bir şeyler tasarlıyordum. Sonuçta kitaplarında devreye girdiği bir üçleme yaptık geçtiğimiz haftalarda. Kitaplar imzaladı bize, özellikle içerisinde Nazım/Piraye konusunu irdeleyen sanatsallıklar Nazım ağabey. Ayaküstü söyleşimiz oldu. Kendisinin deyişiyle, kendini yazarlığa başlatan Ozan Yayıncılık´ın kurucusu Mustafa Demirile de görüştük sevgili Fehmi İnceoğlu ile birlikte. Sonra döndük standımıza.
Sonrasında siyasi kimlik taşıyan konuklarımızın yanı sıra, Yeni Adana okurları ve şair yazar dostlarımız konuklarımız da oldular. Adanalı sinema oyuncusu Menderes Samancılar uğradı standımıza. Kısa bir görüşmemiz oldu? Muzaffer İzgü´nün ?Zıkkımın Kökü? adlı yapıtından 25 yıl kadar önce film yapılan, aynı adlı filmle Altın Koza ödülünü kazanan Menderes Samancılar ile bir fotoğrafımız vardı. Arşivimi kurmuş olsaydım o fotoğrafı paylaşmak isterdim. Şair Zeki Karaaslan´la görüşmemiz oldu. Zeki Karaaslan, İlhan Kemal Kaplan Toroslar´ın ardından sıçrama yapan, mesafealan şair arkadaşlarımızdandır. Batı´da şiirlerinin seçilip, çevrilmesi, yurt dışından davet almaları, edebiyatımız ve Adana adına onure eden, kutlanması gereken başarılarındandır.
ZÜHAL.Z11
?alevli ateşe at beni,uzat elini Leheb
işte öldüm:yüreğimde üşüyen vaha.?(..?)
sürüklenmişken yapraklarım, aşklarım y´etimken
şadırvan bir gök altında y´attım, taşları yastık yaptım.
sessizce tünedi gece, kırılmış kalbimin üstüne
seferi bir yolcu adresini sordu vefanın,yoktu.
***
sevgili, bilemediğin gibi aşkın ruh sağaltan yanını
ş´akaklarım zonkladı düşünmekten,yanıtsız koydum yolcuyu
sakin olamadım ustalarıma küfrettim, nedeni vardı.
son k´ertede öğretmediklerini öğrendiğimdi vefa,aklımı çizdilerdi.
***
sonraya kaldı bu yüzden, çöldeki kaktüsün s´ırına ermek
sakalını yolan Mecnun´a Leyla´yı sormak, sonraya kaldı.
şarabını yüzüme dökenin hakkı var şimdi, bir şey diyemem.
susarım suyun içinde, bir çığlık alır başını gider?
***
Zühal kadar uzak mıydı insanı acılardan öpmek?
Zeki Karaaslan
Diğer bir konuğumuz Ali Ozanemre, aklımda kaldığı kadarıyla Karacaoğlan uzantısı bir kuşaktan, folklorik araştırmaları da bulunmakta. Bana ulaşan bir iki şeyi de var ki, söylemeyebilirdi de? Örneğin, 2008-2009 gibi yapılan bir etkinlikte Adana dışından gelen konuşmacı bir yazarın gerçekleştirilen bir panel vb. etkinlikte sanatsal yönden bizden söz etmesi, dikkat çekmesi; sonra, bestelenen şiirlerim nedeniyle Cumhuriyet´in 80.Yılı Anısına düzenlenen ?Adana Büyükşehir Belediyesi Altın Koza TSM Beste Yarışması?nda (2004) Mustafa Coşkun tarafından bestelenen ?Tutsam O İpek Elini? adlı besteyle 1.´lik, Suat Yıldırım tarafından bestelenen ?Canım Adana? adlı eserle ve ayrıca bir mansiyon olmak üzere üç ödül kazanma başarımız karşısında acaba?... kaygıları karşısında, ?Cumali Karataş kazanmışsa bir şey yoktur..? bu yarışmada diyerek şaibe gölgesine karşı söz söyleyen bir arkadaşımız. Kendisine teşekkür ederim yıllar sonra? Neden öyle söylediğini de tahmin edebiliyorum? Nihat Ziyalan´ın Adana´ya geldiğinde, Talat Bulut´un göle bakan villasından yapılan gözlemle de yazdığımız o yazıda, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aytaç Durak´ın, DSİ uzmanlarının uyarılarına rağmen göle sevgi adası dikme yapaylığının yanlış olduğunu yazmamızın ardından kazandığımız ödüller başarısıydı. Ayrıca, Ali Ozanemre´nin ÖzgünYaıncılık´tan çıkan ?Filistin Sancısı? adlı şiir kitabı hakkında ?Söylem?de yazdığımı anımsıyorum? ?yan yana oturalım sofra başına/dağdan gelen bağdakini kovmasın/bu da on birinci emir?(s.38) diyen Ali Ozanemre, evrensel, senfonik şiirinin sancılarını dizelere vurur:
Saad Haddad derler bir garip dönme
rütbesi katil
uşaklığın derecesi binbaşı
bu kiralık uzman sunup saygılar
ölü kellesine alır maaşı
ekmek
utanır emekliğinden (s.53)
Sevgili yazar dostumuz Ali F. Bilir eşiyle konuğumuz oldu. Dilci olan eşi Saadet Bilir hanımla son yıllarda çalışmalar yapmaktadırlar. Ürünleri ve kitapları ulusal düzeyde dergi ve yayınevlerinde yayımlanan Ali F. Bilir, ?Döngüde Bir Yusuf? adlı romanını imzaladı? Ali F. Bilir´in ?Üşüyen Sıcak Düşlerim?(öykü), ?Göç Türküsü? (şiir), ?Güz Anımsamaları? (şiir), adlı kitaplarını ?İnsancıl?da, eşi Saadet Bilir´le birlikte hazırladıkları ?Abdülkadir Bulut´a Sevgi Sözleri? adlı kitabı hakkında da ?Cumhuriyet Kitap?ta yazmıştım. Atatürk şiirlerimizi İleri Yayıncılık adına derlediği ?Atatürk Şiirleri Antolojisi? (2004) adlı seçkide yer veren Yektan Güngör Özden beyin de kulaklarını çınlattık.
SÜRGÜN MEKTUBU
-Orhan Selim´e
Gökyüzündeki beyaz bulutlar
anneme söyleyin ne olur
yurdumu çok özledim
ve dilimde acı tuzu
yaban elin
***
soğuk, karanlık bir ülkede
sürgün bir yürektir
beklediğim
demir çerçevede
Ali F. Bilir
A. Kadir Kaçar yazar, televizyon yapımcısı/sunucu-felsefeci bir arkadaşımız. Şiirle başladığı sanat yolunda ödül de alan yazar, ?Hazır Değilim Ölüm?(1992) ve ?Mini Şiirler? dizileri ardından, şiirde de başat izleği olan felsefe ve düşünsel yazılara yöneldi. ?Hürriyet? dahil, bazı gazetelerde çalıştı. Yayımladığı 30´u aşkın kitabı karşılıksız dağıttı. Ali Taçoğlu ile birlikte bir şiir kaseti çıkardıklarını anımsıyorum. Kanal-A´da ?Yaşamın İçinden? adlı hazırladığı programda Adanalı tanınmış müzik adamlarının evlerinde, şimdi bazılarının hayatta olmadığı 12 kadar televizyon programı gerçekleştirdik(2002). A.Kadir Kaçar Cahit Sıtkı´nın çizgisinde durduğu yıllarda, yaşam azaldıkça sanki kitabını küçültürcesin, Descartes çağrışımlı girilen 6x9 görselliğinde birkaç basım dağıttığı ?Mini Şiirler?e (1990) ironi göz kırpımıyla; ?parasızım/açım/hava/soğuk/üşüyorum/işte/35 yıllık/dünya maceram?(Dünya Maceram-s.17) diyerek yaşam öyküsünün altını çizerken; ?minik çiğdem?li, ?rüzgâr?lı seslenişlerle, ?nerede/yatağın/yorganın//gece/üşümedin mi/menekşe? (Menekşe-s.15) seslenişleriyle arayışlara çıktığı duygu vurgununun adının sevgi olduğunu da söylemeye hiç gerek yok!..
VURULDUM
sevgiyi
gördüm
vuruldum
Abdülkadir Kaçar
Sevgili kardeşim Remzi beyden söz etmiştim geçen sayıda? Eğitimci Servet Yıldırım´ın güzel yürekliliği bir zarafet taşıyor. ?Düşündükçe? adlı kitabında yazılarını toplamayı sürdürüyor. Romanları hakkında Cumhuriyet Kitap ve İnsancıl´da,Yeni Adana Edebiyat ve Sanat Sayfası´nda yazdığım Adanalı yazar Çetin Yiğenoğlu da standımızı ziyaret eden Adanalı yazarlardandı? Çukurova Sanat Günleri´ne ait bir dosyayı teslim etti. Şimdilik şiir, çocuk kitapları, gelen kitaplar ön planda olduğundan, ilerde yararlanılabilir. Gazetecimiz var, şairimiz var, yazarımız var, ressamımız var da âşıkımız yok mu?.. Bir de Âşık Aycan´ımız var:Zahide Eskici?Yerel giysileriyle fuarda dolaşması ilgi çekiyor. Kalkmış Andırın´dan fuara gelmiş. Besteleri de var yorumlayabildiği kadarıyla. ?Gadasını Aldığım Şiirler? adlı kitabında toplamış şiirlerini. Kitabın editörlüğünü Mansur Ekmekçi yapmış. Kitabın içine, dışına kadar da editörlüğünü yazmış? Redaktör alanını dışında tutsak da (ki büyük yayınevleri dışında, taşra da ve diğer indirgenen her türlüsünde ayrıca bir redaktör lüksünden kaçınıldığından genelde editörün görev alanına da girer redaktörlük) editörün geçit vermemesi gereken yoğun hataların olduğu kitap hakkındaki yazımıza önümüzdeki sayılarda değineceğiz. Şimdilik şunu vurgulamak gerekir ki? Editörlük biraz da şairin, yazarı uyarmak, anımsattırmak ve sanatsal hatalarını yok etmek içindir, onu daha iyiye yönlendirmek içindir. Yoksa eline geçirdiği kitaba ad yazdırmak yoluyla çok kitapta adını geçirterek, bu işi herhangi bir yolla kullanmak için değil. Bu konularda sayılardan çok niteliğin önemi de göz önüne alınır. Her neyse? Halk şairimiz Zahide Eskici, folklorun kıyılarında dolaşan, güzel, girişteki zengin uyak destekli redifli dizeleriyle güçlenen, farklı bir şiirsellik tadı taşıyan özgün şiirlere sahip. Hataları da anımsatmak düzeltilmesi içindir.
GADASINI ALDIĞIM
Dere tepe deme n´olur
Düz gel gadasını aldığım
Yollarıma kese ulaş
Tez gel gadasın aldığım
***
Hasretinle yanıyorum
Her an her dem anıyorum
Umuduma banıyorum
Sez gel gadasın aldığım
***
Eller kadir kıymet bilmez
Benim yüzüm sensiz gülmez
Okyonuslar engel olmaz
Yüz gel gadasın aldığım
***
Karaları bağlatma ha
Yüreğimi dağlatma ha
Derde salıp ağlatma ha
Sız gel gadasın aldığım
***
Göremiyom bağlarını
Seyir edem sağlarını
Ferhat gibi dağlarını
Kaz gel gadasın aldığım
***
Aykızım da seni bekler
Sinesini her gün yoklar
Yüreğinde seni saklar
Söz gel gadasın aldığım