Evvelin de evvelisi bir zaman içinde, çook böyük babamız Adem Aga ile çook böyük Nenemiz Havva gelin Cennet’te dört ayak üstünde yaşayıp gidiyorlarmış. Ama daldaki elmanın neden yasak olduğunu anlayamadıkları gibi; ağacın yaprağı değiştiği halde, kendi kıçlarındaki yaprağın neden değişmediğini de anlayamıyorlarmış. Oysa onlar, yaprağın arkasını o kadar çok merak ediyorlarmış ki. Merak bu ya, kemirir mi kemirirmiş insanın beynini. O yüzden, insanın başına gelmedik kalmazmış.
Allah’ın işine akıl ermiyor işte. Hem yaratıyor, hem yasak koyuyor. Yasak elmanın orada cilveleşirlerken, Adem Baba “ Yerim seni yavruuum” deyince Havva Nine “ Hıı hı hı nasıl yermişsin bakiiim” diye gülmüş. Altında kalır mı Adem Baba“ Aha böyle” deyip, elindeki elmayı “ Hart” diye ısırınca olanlar olmuş. Daha ilk dişlemede gözleri faltaşı gibi açılıvermiş. Bir anda yaprak gazel olmuş. “ Abov!” nidası birbirine karışmış. kıskanç melekler de hemen ihbar etmişler. Adem’de onların da gözü varmış zaten. “ Bir kereden bişey olmaz” ya da “ Gurur duyarım” diyen çıkmadığından, Cennetten kovulmuşlar. O yaprağın arka yüzü yüzünden, başlarına gelenler de tarihe sığmaz olmuş.
***
Bu arada insanoğlu kuyruğu kaybetmiş. Kıçlarına tekme vurulunca mı, yoksa dünyaya kıç üstü düştükleri sırada mı kuyruğun koptuğu, bilinmiyormuş? Kuyruk dört ayaklılarda dümen görevi görürmüş. Dümeni kaybeden insan, ayağa kalkmak zorunda kalmış. Bu farklılık onu çığırdan çıkarmış; doğada üstünlük taslamaya yöneltmiş. Gücü yetmediği yerde de hileciliğe batmış. Meleklere kötü örnek olacağından korkan Tanrı da, disiplin altına almaya karar vermiş ve dört kişilik bir “ Melekler Hükümeti” kurmuş. ( Şeytan da girmek istemiş. Ama alınmamış. O yüzden isyan etmiş. Şeytanla kavga o zaman başlamış işte): Tanrı, en yetkin meleklerden kurduğu hükümette, görevlendirmeyi şöyle yapmış:
Cebrail’e ( Sen benim postacım olacaksın.)
Mikail’e ( Sen doğanın düzenlenmesinden sorumlusun)
İsrafil’e ( Sen kıyametin başlangıç borusunu çalıp haber vereceksin)
Azrail’e ( Sen canlıların canını alacaksın) demiş.
Azrail öyle gaddar gibi bir imaj uyandırsa da, aşağılık kompleksli, korkak biriymiş.
Tanrı’ya yalvarmış: “ Ulu Tanrım, kurbanın olayım. Ben can alamam. Yüzüm tutmaz. Beni bağışla” Deyince, Tanrı kükremiş: “ Kes lan! Benim geri adım atmadığımı bilmiyor musun? Bir bahane yaratarak al canlarını.” ( Kalleşliğin, üçkâğıdın kökeni buraya dayanıyormuş.) Bu minval üzre binlerce yıl koşturmuş Azrail. Ne var ki insan bir virüs gibi çoğalıyor, el attığı her yeri harap ediyormuş. Azrail dayanamamış, gene çıkmış Tanrıya: “ Bağışla beni Ulu Tanrım! Bana haksızlık oluyor. Adaletine sığınıyorum. Cebrail’in işi, bilmem kaç yüz senede bir peygamberlik ruhsatı götürmek. Mikail kırlarda türkü çığırıyor. İnsanın muzırlığı da olmasa yan gelip yatacak. İsrafil’i dersen kıyamete kadar işsiz. Ben maraba mıyım Tanrım? Bana görev verdiğinizde insan bir avuçtu. Şimdi çekirge sürüsü gibi. Onca Dinazorları bitirdim de, bunlarla baş edemiyorum. Yardımcı istiyorum. Yoksa istifa edeceğim.”Tanrı aşağıdan almış: “ Bak sevgili meleğim, uzayı düzene sokmak için çalışıyorum. Elim dar. Kadrolu eleman veremem. Ancak, zorunlu olduğunda kısa erimli çalışma ekibi kur” demiş.
İşte, tarihte duyduğumuz Veba salgını, Çiçek salgını, Tifo- tifüs salgını, Kolera, Grip, Covid-19 ve türevleri, Azrail’in yardımcı ekipleriymiş. Azrail ayrıca, insanlar arasından da güdümlü katiller ayarlamaktaymış. Onlar yoklukla- yoksullukla, terörle ya da insan haklarına saygısı olmayan zihniyetler yoluyla Azrail’e yardımcı oluyorlarmış. “ Ne Bileyim Ben?” kurulundan sızan haberlere göre: • Covid- 19 yarasa kaynaklı olduğu için, bulaşma etkinliği gece çok artıyormuş. O nedenle, gece sokağa çıkmamak; hatta gece lambası bile yakmamak, önemliymiş.• Ayrıca , Çin’den beklenen aşının gelmesi, yolda Covid- 19’a rastlama tehlikesi yüzünden, ileri bir tarihe ertelenmiş.
Aşıt elden aşı gelir
Ne hikmetse şaşı gelir
Bayat yalan olmaz bizde
Biri gider beşi gelir.
