Geçen yıl bu günlerde böyle trajik bir yıl geçireceğimizi kim düşünebilirdi ki? Aynı şekilde önümüzdeki yıl bu günlerde neler yaşayacağımızı da kimse tahmin edemiyor.
Bambaşka duygularla girdiğimiz yeni yüzyıl, daha başlarda maruz kaldığımız küresel doğal felaketler ile insanlık bekasını tehdit eden umutsuzluklar yarattı.
Art arda yaşanan deprem, kuraklık, kıtlık, sel ve yangın zincirine korona pandemisi de eklendiğinde, uluslararası toplumun kimyasını bozan tahribat büyümüştü.
İlk ne zaman, nerede, nasıl göründüğü, insan yapısı mı, yoksa doğa kaynaklı mı olduğuna henüz karar verilemeyen, mutasyonlu, varyantlı türevleri ile insanlığı acze düşüren ölümcül pandemi dalgaları halen tehdidini sürdürmekte.
Bu bağlamda, aşı, ilaç, tedavi bilinmeyenleri ile yönetsel hataların yarattığı güvensizlik gidişatı daha da zora sokmakta.
BİLİM VE SİYASET
Salgınla mücadele sürecinde ihmalkâr, hatalı siyasiler giderek iktidarlarını kaybederken, bilim dünyası ve sağlık görevlileri uluslararası planda yükselen değer olarak takdir toplamıştır.
Aşı, ilaç, tedavi çaresizliğinin yol açtığı hayati beklenti bilimsel çalışmaları ve bilim insanlarını yegâne umut kaynağı haline getirmiştir.
Uluslararası toplumun kurtarıcı olarak beklediği aşının, Anadolu’dan Avrupa’ya göçen iki bilim insanımız tarafından müjdelenmesi bizleri ayrıca gururlandırmıştır.
Ağır çaresizlik içinde, sanal elektronik kelepçelerle adeta evlerine hapsedilen kitleler, giderek derinleşen bir gelecek kaygısı ile boğuşmaktadır.
Varoluş ve ölüm endişesinin tüm değerlerin önüne geçtiği koşullar, pandemi sonrasında artık hiçbir şeyin eskisi gibi devam edemeyeceği şeklindeki yaklaşımı güçlendirmektedir.
Hiçbir şeyin eski tadında olamayacağı Pandemi sonrası dönemde, İnsanlığın, ortak bekayı koruma refleksiyle daha uyanık ve tetikte olacağı muhakkaktır.
Nitekim komplo teorilerinden de beslenen bir çaresizliği yaşayan, güven duymadığı için devletlerine sırtını dayayamayan toplumlar, psikolojik çıkmazlar içinde umutsuzluğu daha derinden hissederken ekonomik, sosyal ve siyasi dengeleri küresel düzeyde yeniden şekillendirebilecektir.
Beklenti, insani değerlerin önceleneceği yeni toplumsal düzenlerde kitlelerin, pandemi çaresizliğine bir daha düşmemek için tercihlerini emredici iktidarlardan ziyade sözünün dinlendiği, sorgulayabildiği sistemlerden yana kullanması olacaktır.
KIRILGAN KİTLELER
Birleşmiş Milletler Genel sekreterinin teslim ettiği üzere, aynı gemide olan insanlık ya birlikte kurtulacak ya da toptan batacaktır.
Sadece kendimizi kurtaracağımız münferit izole çözümler küresel bir salgında işe yaramayacak olup tam da bitiyor derken, yeni dalgalar, kırılgan kitleler ve coğrafyalar üzerinden bumerang gibi dönüp bizi yeniden vurabilir.
Bu anlamda nüfusu bir milyarı aşan en az gelişmiş Afrika coğrafyası ile sığınmacı statüsüyle hayata tutunmaya çalışan, sayıları 100 milyona ulaşan mülteci kitleler patlamaya hazır yeni saatli pandemi bombalarıdır.
Afrika kıtası, asırlardır biriken sorunlarına pandemi ilavesiyle yeni insanlık felaketlerinin eşiğindedir. Sahipsiz mülteci toplulukları da aynı olumsuz koşullarda bulunmaktadır.
PANDEMİ ZİNCİRİ
Yüzyılın küresel salgının ürküten başka bir yönü zincirleme yeni pandemilere yol açma potansiyelidir.
İnsanlığın halen ikinci, üçüncü dalgalarıyla baş etmeye çalıştığı pandeminin artçı dalgaları sürmekte olup kendisini sıfırlamasının zaman alacağı bilinmektedir. Gidişatın mutasyon ve varyant türevleriyle sıkıntılı dönemlere gebe olduğu da bilim çevrelerinde sıkça dile getirilmektedir.
Kritik gelişmelerin, zincirleme yeni salgınlarla insanlığa dramatik bir pandemi çağı yaşatması endişesi halen zihinleri kurcalamaktadır.
