Sonay Çelik Pekmezci’nin ilk kitabı olmalı “Özgür Bıraktım Duygularımı” İlk izlerde henüz yeterince şiirsellikle bütünleşmeyen dizeler ve bölümler var. Şiiri yer yer harekete geçiren imgesel dizeler gözüküyor ilkin. “…/Ve hep gebe kaldık umutlara!” (s.41) diyor örneğin, ya da “…/Boğazında kör düğümdür, çaresizliğin”(s.36); sonrasında “…/Fırlatıp atıyorum,/Tutsaklığımı, en yüksek uçurumlardan!/…”(s.26) gibi soyut imgeselliklerden yararlanabiliyor. Böyle bir gidişte, “yalnızlığın başkenti”(s.54); “Yokluğunla geçen/Acı zamanlar katarından/…”(s.55) gibi soyutluklar sürerken
Okyanuslar içindeyim
Sığınacak limanım yok
Almadım, öyle üç şey -filan
Ne gerek var ki,
O hikâyelerin hepsi yalan!
…(s.60)
“Her şey değişir hayatta,/…/...İlk aşk/İlk bakış/İlk buluşma…/…/…İlkler değişmez gönül manzaralarımızda diyen Sonay Çelik; “…/Mevsimler içerisinden,/Bir mevsim seç,/Mevsimin olayım…/İster güz de;/Yüzünde/Sararıp, solayım./İstersen yaz de,/Yazında:/Eriyip, yok olayım…”(Yürek Kabartısı -17-s.78) gibi bir tutku sarmalında duygularını şiire yönlendirirken; “Aşka dair ne varsa yüreğimde/eskiağıtlarımdır, onlar…/Yarlı, yaralayan türküler/Hüzünlü, hüzzam şarkılar/Yarına umutla baktıran sözler…//Ne varsa yırtık heybemden;/Dökülmüş, savrulmuş, kırılmış/Eski ağıtlarımdır onlar/…/Şiirlerim, şarkılarım,/Söylenememiş sözlerim,/Gönderilmemiş mektuplarım;/…”(Aşka Dair… Ne Varsa-s.82) vurgulamasını sürdürerek, maziye adeta dönüp bakar…
YÜREK KABARTISI (23)
Fısıldanır gece vakti
Yüreğe eski kayıtlar
Silmek istesen de
Her anı gizlenmiştir
Etrafında;
Büyülü imgelerle
Geçmişi sayıklar! (s.90)
“…/Ufkumdaki muhteşem/Mavi denize!”(s.81) görselliğini şiire taşımaya çalışırken; serbest şiirde iç müzik ve ritme ayak bağı olan uyakların biraz daha gerilerde üslenmesi gerektiğini bir anımsatan olmalıdır belki de…
ACİZ
Yağmadı ,
Hiçbir hüzün
Uykularıma bu kadar asi
Korkmadım,
Seni kaybetmekten,
Korktuğum kadar, yıldırımlardan…
Ve bu kadar aciz kalmadım
Ölümle pençeleşirken bile…
Senin yokluğun kadar!.. (s.44)
“Sen bir “koca” Dağ’dın/Bense “karın”/Erimemek içindi/Tüm çabalarım… (s.33) dizeleriyle “Koca’Karı” adlı şiirinin ilk dörtlüğünde kinayeyi şiirde kullandığı görülen Sonay Çelik Pekmezci; “Bilmediğim uzun uzun yollar/Arkamda yumak yumak acılar/Çocukluğumun en neşeli sesleri/Sek sek oynadığımız taş sokaklar/Koca çınar, doğduğum ev/Hoşça kal./Saklambaç oyunumda saklandığım yer/Her düştüğümde/Yaralarımı saran komşu teyze/Annemden gizli Eskimo yediğim,/Taş kaldırımında nefeslendiğim/Eskimocu amca/…(Hoşça kal çocukça sevdiğim/…”(s.8) dizeleriyle çocukluk günlerine döndüğü kentin yollarındadır artık.
YAĞMURLA GELEN
Yağmur yağıyor şu an Adana’da
Ruhumu titretiyor sisli dakikalarda
Her damlasında yeni bir endişe
Her şimşekte yeni bir ürpertiyle
***
Bazen kulağa hoş bir nağme bırakır
Bazen de alır seni, hayal aleminde yaşatır,
Bazı güldürür, bazı ağlatır
Her damlasında,
Başka bir dünya yaratır…(s.30)
Ardından hafif bir esinti… Anılardan esen “Güney rüzgârı…/…” (s.86) duyumsanması… “…/Okul çıkışı beklediğimiz duraklar,/Üzerinde taş sektirdiğimiz,/Koca nehrim Seyhan!../Bataklığında kaybolduğum okaliptuslarım,/Tahta taburesine oturup çay içtiğimiz kafeler,/Ve buluşmalar adresi, altı-buçuk durak…” (s.62) adlı şiirinde “Dinle, bak/Şehrim ağlıyor/…” diyendir Sonay Çelik Pekmezci…
SANA
Sana bu mektubu
Aladağ’ın sis çökmüş,
Yamaçlarından yazıyorum.
Burası uçurum yuvası
… (s.13)
Kozan’dan, Adana’dan, Ankara’ya uzanan Pekmezci; “An’kara” adlı şiirini anlam derinlikleri ve çeşitliliği içerisinde çoğaltarak şöyle noktalar:
Yalnızım çünkü Ankara
Hüzünlüyüm an kara
Hastayım…
Hep anım kara
An’ım kara, anı’m kara, Ankara! (s.12)
“İnsanlar kirleniyor/Kirletiyor insanları/…/…/Yargısız, kodeslere atıyorlar”(Satıyorlar-s.72) şiirinde yer yer şiirden düşen içerik doğaldır ki yazıya alınmaz. Burda önemli olan, neyi söylediğimizden öte nasıl söyleyebileceğimizdir. Şiiri ilgilendiren de bu değil midir?..
“…/Hatırlar mısın?/Yırtıldı pantolonun,/Bir de yeşil parkan vardı./Ellerin çorak ve kuru/Balçık kokardın, krom kokardın./Bir nehir kenarıydı maden sahan/En samimi dostun köpeğin,/Bir de karpitli lambandı” dizeleriyle görselleştirerek seslendiği “Madenci” (s.54) adlı şiirinde geçmişten bugüne birçok felaketlerin yaşandığı maden ocaklarına ait duygularını bir diğer şiirinde de betimleyerek sürdürür:
YÜREK KABARTISI (8)
Ellerin karpit kokar,
Kömür kokar…
Yüzün-gözün kara, toz içinde
Alnın açık!
Gözlerin gururla bakar;
Çakmak çakmak!
Helaldir sana ekmeğin
Helal sana; yücedir emeğin! (s.53)
“Kasımdır ya!/Ondandır hüzünlerimin/Yaprak yaprak dökülmesi. Ata’mdan, Babam’dan/Ve sendendir/Boynumun iplik iplik bükülmesi/…”(Ondan’dır…-s.83) dediği dizelerle farklı bir içerik katmanına dalan Pekmezci; “Nerede insan hakları, barış, adalet?”; “Kıt kanaat olan özgürlük/Bir bir susturulmakta/…” (s.38) derken de, yine şiirde ancak şiirle taşınabilecek düşünce ve duyguların şiirle taşınabilecek bir şiirsellikten yoksunluğu da görülür.
MASAL
Kızıma masallar anlatırdım
Çok mutlu hayallere dalardı,
Acı gerçekleri bilsin isterdim;
Prenses, prens tam kavuşurlardı ki
Cumhuriyet ilan ederdim
O ağlardı, “hayır” diye
Bense prensese yer sildirir,
Tarlalara gönderirdim..
Ah! Bir bilseydi cumhuriyetin güzelliğini
Ağlar mıydı güzel kızım?
Ağlamam bebeğim gün gelecek
Sen de öğreneceksin
Hayatın gerçeğini
Cumhuriyetin öyle ulu, öyle güzel
Altın bir taç olduğunu!.. (s.46)
*(Özgür Bıraktım Duygularımı/Şiir/Sonay Çelik Pekmezci/Favori Yayınları/Aralık 2014/92 sayfa