Cumali KARATAŞ


ORHAN KEMAL EDEBİYAT FESTİVALİ


Adana ve Çukurova’daki nitelikli ve farklı sanat etkinliklerini seçici bir tavırla edebiyat ve sanat tarihine bırakabilme çabamız sürüyor. Bu bağlamda, tıpkı söyleşi ve röportajlarımızda olduğu gibi, gelenekselleşen etkinlik ve sanat olaylarını da bir kez sütunlarımıza taşımak istiyoruz. İşte bunlardan biri ve henüz gerçekleştirilmiş olan Çukurova Belediyesi 4. Orhan Kemal Edebiyat Festivali’ni sayfamıza sığdırmaya çalışıyoruz.

18-20 Mart 2022 tarihleri arasında Çukurova Belediyesi tarafından, Orhan Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 4. Orhan Kemal Edebiyat Festivali’nin onur konuğu Osman Şahin olurken; Tamer Levent, İnci Aral, Burak Tamdoğan, Ahmet Telli, Işık Öğütçü, Gülşen Ünivar, İsmail Tekin, Mazlum Vesek, Mustafa Yıldız, İnci Gedikoğlu, Bedri Aydoğan, Okan Toygar, Çetin Yiğenoğlu, Mehmet Nuri Gültekin, Nevzat Hız, Tahir Şilkan, Mehmet Taşar, Vedat Akdamar ve Mesut Şenol gibi şair, yazar ve sanatçılar katıldı. “Ezginin Günlüğü”nün müzikal olarak yer aldığı festivalde sergiler, söyleşiler, imza günleri, konserler ve atölye çalışmaları gerçekleştirilirken; “Pandemide Sanat” adlı panelin konuşmacısı olan şair Ahmet Telli’nin yoğun bakımda olması nedeniyle gelemediği söylenirken, onun yerine panelist olarak Çetin Yiğenoğlu yer aldı. Bazı kitapçıların da yer aldığı Orhan Kemal 4. Edebiyat Festivali’nde ayrıca Adana, Mersin, Osmaniye, Antakya ve Tarsus’tan katılan edebiyatçılarla birlikte Eşi yazar Saadet Bilir Hanım ile birlikte festivale Mersin’den katılan, Orhan Kemal dendiğinde adı anımsanabilecek bir yazar arkadaşımız da vardı… Yoluna ışık tutan Orhan Kemal’ı yazarlık yolculuğunda örnek alan, birkaç kitabı hakkında da dergilere yazmaya çalıştığım iyi bir öykücü yazar… Kim bu arkadaşımız derseniz… Seyhan Belediyesi’nin 1993 yılında düzenlediği, Adnan Yücel, Turan Altuntaş gibi isimlerin seçiciler kurulunda olduğu “Orhan Kemal Öykü Yarışması”nda, “68 kuşağının öyküsü” dediği “Karanlığa Çizilen Sesler” adlı yapıtıyla 3.’lük ödülü alan Ali F. Bilir. Ayrıca, Ali F. Bilir, “Mersin Edebiyat” adlı dergilerinin dayanak noktası olan Mersin Sanat Edebiyat Derneği’nin, İçel Sanat Kulübü ile birlikte, Adnan Yücel’in 69. yaşına denk gelen bir zamanlama denebilecek 29 Mart 2022 tarihinde Adnan Yücel’i anma etkinliği düzenleyeceklerini de belirtiyor.
Orhan Kemal Festivali’ne döndüğümüzde…
Çukurova Belediyesi 4. Orhan Kemal Edebiyat Festivali’nin açılışı planlandığı üzere 18 Mart Cuma, 13:00 gibiydi. Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, Orhan Kemal’ın oğlu Işık Öğütçü, CHP eski Milletvekili, hukukçu, yazar Ziya Yergök ve edebiyatçılar tarafından hep birlikte açılış kurdelesi kesilerek yapıldı. Açılışta yaptığı konuşmada; “Bu yıl 4.’sünü gerçekleştirdiğimiz Orhan Kemal Edebiyat Festivaline hoş geldiniz. Pandemi yüzünden iki yıl ertelemek zorunda kaldığımız festivalin çıtasını önümüzdeki yıllarda nasıl yükseltebiliriz diye düşünüyoruz.” Diyen Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin; “Orhan Kemal Festivali bundan sonra da daha iyi bir biçimde adından söz ettirecektir. Hepinize teşekkür ediyorum.” Diyerek konuşmasını tamamladı. Ardından, fuayede yer alan ve festivale renk katan Mustafa Yıldız’ın düzenlediği “Uluslararası Orhan Kemal Karikatür Sergisi” ile Tahir Şilkan ve Mazlum Vesek’in hazırladığı “Emek Romanları Sergisi” gezildikten sonra Orhan Kemal Kültür Merkezi’ne geçildi. Burada, Atatürk ve Çanakkale şehitlerimiz için bir dakikalık saygı duruşunun ve koro tarafından İstiklâl Marşı’nın okunmasının ardından; Adana Çukurova Güzel Sanatlar Lisesi Çok Sesli Koro’sunun verdiği konser izlendikten sonra, Orhan Kemal’ın oğlu Işık Öğütçü açılışta söz aldı… “Orhan Kemal burda yaşıyor ve onların gönlünde sizin gönlünüzde üstat 37 yıl burda yaşadı bu topraklarda yaşadı. O açıdan Adana’nın gerçekten bende de çok çok büyük bir değeri var. Hiç olmazsa bir vefa örneği göstererek başkanımın önderliğinde 4. Orhan Kemal Edebiyat Festivali’ni gerçekleştiriyoruz. Umarım bizden sonra 40. yılında da bu etkinlikler yapılır. Bizler olmasak bile bunun ilk başlangıcını yapan kişiler olarak huzurla dururuz…” diyen, Işık Öğütçü; “Şimdi bu tür konuşmalarda Yiğit Okur’un çok güzel bir sözü vardır. Diyor ki: ’En iyi konuşma birinci cümle ile sonuncu cümlenin birbirine yakın olduğu konuşmadır. Onun için çok uzun konuşmak istemiyorum. Hepiniz buraya geldiği için çok çok teşekkür ederim. Büyük sanatçı Yılmaz Güney’in Orhan Kemal Roman Armağanı’nı aldığı zaman yaptığı bir ödül konuşması vardır. Çok kısa, Orhan Kemal’ı da anan çok güzel bir konuşma… “Halkın sanatçısı halkın savaşçısı demektir. Savaşçılar ölür, fakat onların yarattığı birikimler, onların bıraktığı sağlıklı miras, çok sonralara ulaşacaktır… Evet, Orhan Kemal yaşayacaktır. Onun yaşamasını hiçbir kuvvet, hiçbir güç önleyemeyecektir… Yılmaz Güney, 1974” dedi.
Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin: ”Gerçekten en heyecanlandığım etkinliklerimiz bu tür kültür ve sanat anlamında yaptığımız etkinlikler. Biz Çukurova halkının, Adana halkının bizlerden beklentilerinin farkındayız. Çukurova’da yaşayanları olağan belediyecilik hizmetleriyle mutlu etmek mümkün değil. Onları da eksiksiz isteriz ama diğer yandan da kültür ve sanat anlamında bizi o etkinliklere boğmasını isteriz belediyenin.” Diyerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “2014 yılında göreve geldiğimizde yol haritamız içinde en önem verdiğimiz etkinliklerden bir tanesi Orhan Kemal Edebiyat Festivali’ydi. Bildiğiniz gibi gelir gelmez ilk önce içinde bulunduğumuz kültür merkezinin ismini Orhan Kemal Kültür Merkezi olarak değiştirdik ve festivalimizi de sağ olsunlar Işık Bey, Nazım Bey öncülüğünde çok değerli edebiyatçılarımızın bizi yönlendirmesiyle, önümüze ışık tutmasıyla başlattık. O günden bu yana gerçekten çok çok değerli konuklarımız oldu. Festivalimizi, bayrağı biraz daha ileriye taşıyabilmek için bize her konuda destek olan çok değerli değerlerimiz, üstatlarımız, hocalarımız onurlandırdılar. Ve Her geçen gün üstüne koyarak devam ettik fakat bildiğiniz gibi dünyayı etkisi altına alan pandemi koşullarından bizler de etkilendik. İki sene boyunca çok üzülerek ötelemek zorunda kaldık. İşte bu sene Tamer Hoca’mın da ifade ettiği gibi yeni bir başlangıç yapıyoruz, dördüncüsünü yapıyoruz belki ama iki yıl aradan sonra olduğu için yeni bir başlangıç yapacağız ve önümüzdeki yılın planlamasını emin olun şimdiden başlatıyoruz çünkü Işık Bey’in de ifade ettiği gibi Orhan Kemal yaşıyor ve Orhan Kemal sonsuza dek yaşayacak. Bu bereketli topraklar, sevdalısı olduğumuz Adana’mız, Çukurova’mız hakikaten büyük değerler yetiştirmiş. Gurur duyarak söylüyoruz. Orhan Kemal’ı başında sayıyoruz. Edebiyatçılarımız, sinemacılarımız ve sayamayacağımız kadar büyük değerlerimiz var. Bunların hepsine sahip çıkmaya çalışıyoruz. Elimizden geldiğince, gücümüzün yettiğince sahip çıkmaya da devam edeceğiz. Ben de o kurala uymak istiyorum. Sözü fazla uzatmak istemiyorum. Konuklarımıza festivalimizi şereflendirdikleri için hepsine ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum. Üç gün boyunca en son konserle sonuçlandıracağımız pazar akşamına kadar. Hepinize edebiyatla, kültürle, sanatla dolu güzel günler diliyorum, sevgiyle, saygıyla kucaklıyorum. Sağ olun, hayırlı uğurlu olsun festivalimiz.”
Burda, sırası gelmişken, Adanalı çok yönlü sinema sanatçısı olan; şiirden, öyküden romana geçen ve de aldığı önemli, ödülün hakkını veren bir senaristliği de bulunan Yılmaz Güney’in ödüllü romanına değinmek istiyorum… Yılmaz Güney’in kazandığı Orhan Kemal Roman Armağanı töreninde yaptığı konuşmayı ilk kez Orhan Kemal’ın oğlu Işık Bey’den duyuyorum. Yılmaz Güney, “Boynu Bükük Öldüler” adlı romanıyla 1974 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanmıştı Sonradan filme de alınan romanı ise benim Sirkeci’den Berlin’e uzanan 1974 yılındaki tren yolculuğunda yanıma aldığım ve de ilk okuduğum romanlardan biriydi. Liseli yıllara eklenen zaman sürecinde böyle de bir anımız da var oralarda.


*”PANDEMİDE EDEBİYAT”
4. Orhan Kemal Edebiyat Festivali’nde katıldığımız önemli etkinliklerinden biri de yazar İnci Aral ile şair Ahmet Telli’nin, Bedri Aydoğan’ın yapacağı “Pandemide Sanat” adlı söyleşiydi. Ahmet Telli’nin kalp rahatsızlığı geçirmesi nedeniyle, Pazar günü Öykü Atölyesi’nde yer alacak olan yazar Çetin Yiğenoğlu katılımcı olarak davet edilmişti. Yarı söyleşi türündeki panelde yönetken Bedri Aydoğdu hazırladığı sorularla etkinliğe yön veriyordu. Özellikle İnci Aral, onun sorduğu sorulara yanıtlıyordu. Etkinlik sonucunda izleyicilerden de birkaç soru alındı. Yaşanan pandemi sürecinde insanların büyük bir yalnızlık yaşadıklarının, en genç insanın bile yaşlandığının altını çizerek, pandemi öncesinde yoğun bir sanatsal hayatı olduğunu belirten İnci Aral; Anadolu’daki kitap fuarlarına katıldığını, okurlarla görüştüğünü fakat pandemiyle birlikte etkinliklerin yanı sıra konuşma ve görüşmelerin, buluşmaların tamamen bittiğini, herkesin kendi köşesine çekildiği bir yalnızlık döneminin başladığının altını çizdi. “Pandemi sürecini sıkıntılarla atlattık fakat başka şey oldu beyin emblosi geçirdiğim için 5 gün hastanede yattım, aspirin kullanmam yararlı oldu. Eve döndüğümde yazmayı unuttuğumu gördüm. Çok geçmeden 15-20 gün içinde konuşma sorununu büyük ölçüde hallettim. Yarım bir roman vardı onu bitirdim. Günde 10 saat romanımla ilgilendiğimden geriye bir şey kalmıyordu. Klavyede yazı yazma sorununu yeni yeni aşmaya başladım. Bu ara kolum kırıldı” dedi. Tamamladığı romanıyla ilgili olarak, “yazar olarak o genç kızın ölmesine razı olamadığım için ona ikinci bir hayat bağışladım” diyen İnci Aral; “Roman biraz fantastiğe kaçtı; hayat, ölüm nasıl bir şey oralarda dolaştı. Sonuçta, iyi bir roman yazdım. İyi olduğu söyleniyor. Fakat okurumu kaybettim. Ama bu da geçer. İyi kitapların uzun ömürlü olduğunu düşünürüm. Kısa ömürlü olan kitaplar da var tabii.” Dedi. “Adana’yı çok seviyorum. Okurlarım olduğunu biliyorum.” Diyen Aral; Çukurova Belediyesi’nin kararlılıkla bu etkinliğinin yapmasının yararlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettikten sonra “Yukarılarda En Uzaklarda” adlı son romanı hakkında şunları söyledi: “Doksanlı yılların sonunda Avrupa’da katıldığım etkinliklerde, Hollanda’da bir ailenin yanında kaldım. Bana verilen odada sabaha kadar huzursuz oldum, yatamadım. Sabah olduğunda bu konuyu aile ile görüştüğümde, o odanın, bir tren kazasında hayatını kaybeden 20 yaşındaki kızlarına ait olduğunu öğrendim. “Pembe Kayışlı Saat” adlı öykümün kaynağı işte bununla ilgilidir. Sonra o genç kızın Türkiye’ye dönüş yapan babasıyla karşılaştım. Dostluk ilişkimiz gelişti. Bana anlattıklarından yararlanarak 20 yıl sonra ben, öyküsünü de yazdığım o odadan yola çıkarak “Yukarlarda En Uzaklarda” adlı romanımı yazdım. Ben biraz da evlâdını kaybeden anneler için teselli vermek istedim.” “Hayat çok zor ve sıkıntılı, ister istemez yazdıklarımıza yansıyor. Gerçekçi bir insan olarak bilmediğimiz şeyler de var hayatta. Ben bunlara inanmaya başladım. Burdaydı, yaşamımızdaydı gibi hissedip inanmaya başladım. “ diyen İnci Aral bir de örnek verdi: “Bir kuğunun evi gözetlediği konuşuluyordu: ‘Bu kuğu her zaman gelip evi gözlüyor’ derlerdi. Bunun gibi bir şey.” Dedi. “Kuantomu da çok inceledim ve inanıyorum, fiziğin önemine inandım. Ben mistik bir roman olsun, o tarafa kaysın istemedim. Bilimsel gerçeklere oturtulsun istedim romanım. Bilimkurgu romanını yazarken önümüzdeki yıllarda uzaylılarla ilişkimiz olabilir diyen Aral;” Genç kızı farklı bir yere gönderdim.” Dedi. Devamında kedilerini anlatan bir roman yazacağını belirten İnci Aral, kedilerin her zaman yanımızda bulunduğunu ve her birinin ayrı bir hikâyesi olduğunu sözlerine eklerken; “kedilerin insana bir teselli armağanı olarak gönderildiklerini unutmayalım” diyerek sözlerini tamamladı.
Yönetken Bedri Aydoğan’dan gelen sorularla anlatımını sanatsal yönden derinleştiren İnci Aral; dergicilik hakkında; “Ben yazdığım dönemde pek çok iyi dergi vardı, ben o aralardan çıkıp geldim. Şimdilerde pek izlemiyorum ama çok fazla dergi yok. Fiziki bir de şimdiki baktıklarım, pek beğenmedim. İnternet dergiciliği var bir de. Dergileri, yeterince izleyemiyorum” dedi. Kitap yayını konusunda ise; “Şunu söylemek istiyorum, Türkiye’de bir kâğıt fabrikası yok. Var olanlar satıldı. Rusya’dan alıyoruz. Yayıncılar kitap için fazla acele etmiyorlar. Kâğıt fabrikası da çok lazım bize.” Dedi.
Öykü ve romanlarıyla Akademi, Nevzat Üstün, Yunus Nadi ve Orhan Kemal roman Armağanı gibi düzeyli ödülleri kazanan İnci Aral’ın: “Orhan Kemal’ın, 11-12 yaşlarında ‘Babaevi’ adlı kitabını okumuştum ve büyük bir hayranlık duymuştum. Daha sonra, ‘Avare Yıllar’, ‘Cemile’ adlı romanlarını da okudum. Çok beğendim. Orhan Kemal benim ustamdı. Bu karda kışta gelmem de Orhan Kemal adının yaşaması için bir çabadır…” derken de, İnci Aral’ın ustasının da Orhan Kemal olduğu anlaşılıyordu. Bir izleyicinin resimle olan ilgisinin yazarlığına yansıması hakkındaki sorusuna ise dikkat ve görsel algısını etkilemiş olabileceğinin altını çizmekle birlikte bunların hepsinin bir bütün olduğunu söyleyen Aral; bir diğer izleyicinin, takip ettiği yazarlar hakkındaki sorusunu ise İngiliz ve Güney Amerikalı yazarları okuduğunu belirterek sözlerini noktalıyor.
Konuşmasına “Kahve arası versek” gibi yanılsama ve çağrışım yaratan ilginç bir öneriyle giren yazar Çetin Yiğenoğlu; “Türk kahvesini seven var mı? Tadını çıkarmak istiyorum” diye de sözlerini sürdürdü… Kahvenin her kötülüğün anası olduğunun altını çizerek, Çin’de bundan 300 yıl önce kahve yasağı konulduğunu; Avrupa’da, Osmanlı’da kahve yasağının yanı sıra 4. Murat’ın içki yasağı dönemi yaşandığını belirterek; insan ve toplumdan sanata kadar değinisini sürdürdü. Pandemi yasağıyla tarihsel, ulusal ve evrensel benzerlikler kurduğu kahve, sigara ve içki yasağının sağlık yönünden zararlarına katılırken, siyasal odaklı eleştirilerde de bulunan Yiğenoğlu’nun konuşması, oluşan toplumsal korkuya da değinerek, korona salgınının başladığı Wuhan’dan Orson Welles’e uzanan bir vurgu seyri izledi. Konuşmasında pandemi süreciyle ilgili eleştirel bakış açısını ortaya koyarken; tahribatlarına da değinen Yiğenoğlu; yetmişli yıllardaki bir insan olarak kısıtlamalı geçen iki yılın önemine değinerek, salgın yerine pandemi denmesini, doktorların Latince dil yaklaşımıyla süreçte halkın algı karmaşası yaşadığına dikkat çekti. Kültür Müdürü Tolga Bey’e ve Orhan Kemal Edebiyat Festivali’ne emeği geçen ve katkı verenlere teşekkür ederek konuşmasını sürdüren Çetin Yiğenoğlu; elinde bulunan bir Adana romanı olduğunu da sözlerine ekledi. “Dünyada ilk” vurgusuyla Çukurova Sanat Girişimi’nce 30 yılda birçok etkinlik yaptıklarından söz edip, web sitelerinde tamamının yer aldığını da belirten Yiğenoğlu; Pazartesi günü Adana Büyükşehir Belediyesi’nde Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’a Çukurova Ödülü’nün verileceğini duyurdu. Herkesin pandemide uykuya yattığı bir dönemde siber örgütlenmeye gittiklerini vurgulayan Yiğenoğlu, bu süreçte gerçekleştirdikleri 120 oturumun izlenebileceğini de sözlerine ekleyerek konuşmasını tamamladı.

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04