Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


ÖRGÜTLÜ TEPKİ


     1954 yılıydı.

     Demokrat Parti iktidarınca Köy Enstitüleri kapatılmış, 

adı “ İlköğretmen Okulu” olarak değiştirilmişti.

     1950’ den beri gün gün daraltılmakta olan sanata ve 

tarıma yönelik uygulama alanları hızla yok ediliyordu.

     Aynı çabuklukta “ Öğrenci Cemiyeti” kurulmuştu. 

     Cemiyet ( Dernek) Yönetmeliği, yeni bir ilke ve tavır 

anlayış üretmekten daha çok, Köy Enstitüsü geleneğini 

ve kültürünü yok etmeyi amaçlıyor gibiydi. Bizi rahatsız 

eden bu acelecilikti. Yoksa yeni yönetim hakkında fazla 

bilgimiz ve politik donanımımız yoktu.

     Biz Atatürk ilke ve devrimleri kültürüyle oldukça yüklü, 

Cumhuriyetin kazanımlarına minnet duyan, kırsal kökenli 

bireylerdik.

     Bizim köyümüze ilk radyo 1955 yılında girmişti. Kim 

bilir kaç köy bizimki gibiydi. Bu oranda da feodal tavrımız 

yoğundu elbette.

     Cemiyet Yönetmeliğine göre yapılacak olan çalışmalar

“ Yıllık Çalışmalar” ve  “ Kısa Dönem çalışmaları” olarak iki 

kısımdı.     

     Kısa erimli çalışmalar haftalık ve 15 günlük nöbetlerdi. 

 “ Öğrenci Başkanlığı” 15 günlüktü ve açık oyla seçiliyordu.

Cemiyet iki Başkan adayı gösterir, seçimi bayrak töreninde 

yapılırdı. Adaylar törende birer konuşma ile propaganda

yapar ve görev yetkisi isterlerdi.   

     Seçilen kişi koluna “ Başkan”  şeridini takar ve 15 gün 

süreyle tüm uygulamaları denetler, uyarır, yardımcı olur 

ve dönemin raporunu hazırlayıp, Cemiyete sunardı.

                                                               ***

     Dönemin birinde sınıf arkadaşım M. İlyas İbici ile beni 

aday göstermişlerdi. İbici ile şiir arkadaşıydık. İkimiz de şiir 

yazmaya çalışıyorduk. O nedenle sınıf arkadaşlığının daha

ilerisinde edebiyat dostluğumuz vardı. 

     Arkadaşım seçilmeyi çok istiyordu. Toplumsal bir görev 

onu onurlandıracaktı. Benim böyle doygunluğa ihtiyacım

yoktu. Ben münazaralarda, anma ve kutlamalarda çok yer 

alıyordum. 

     O nedenle İbici’yi “ Ben seçilmek istemiyorum. İşim var.

Sen iy hazırlan” diyerek, teşvik ettim.

     Bayrak töreninden sonra kürsüye ilk ben çıktım:

     “ Arkadaşlar! Daha önce böyle bir görev yapmadım. O 

yüzden ne yapılabilir bilmiyorum. Elimden gelen bişeyler 

olursa yaparım.” Deyip, indim. Açıkça “ Ben istemiyorum” 

demekti bu.

     Arkadaşım güzel hazırlanmıştı. Yarım saat saydı döktü. 

Yemek tabldotunu arttırmayı bile vaat etti. Ben de ona oy

verdim. Ama topluluk beni seçti.

     Henüz üçüncü günün akşamıydı. Yatakhaneleri dolaşıp 

sorun olup olmadığına bakıyordum. Saat 21.00’ de herkes 

yatmış olmalıydı. Işıklar söndürülmüştü.

     Ranzanın üstündeki bir arkadaş ateşim olup olmadığını 

sordu. Yatarken içecekti. Onun sigarasını yaktım, bir sigara 

da bana verirken Nöbetçi Öğretmen Ömer Er, cep fenerini 

yüzüme tutuverdi ve “ Yarın görüşürüz seninle” dedi, gitti. 

Müdür Yardımcısıydı. 

     Sabah erkence çağrıldım. Yanında birkaç öğretmen daha 

vardı. Beni görür görmez “ Bu görev döneminde ağzınla kuş

tutsan, siciline görev yapmamıştır diye yazacağım” dedi. 

     Ben de kolumdaki “ Başkanlık” bandını çıkararak masanın 

üstüne koydum: 

     “ Sayın Öğretmenim, sonunda öyle yazacaksanız hemen 

yazabilirsiniz”  dedim, çıktım. 

     Bir Ömer Bey daha vardı odada. Meslek Dersi Öğretmeni

Ömer Uyar. Lakabı adından önde gelirdi onun. ( Baba Ömer,

Kürt Ömer gibi) Onun sesini duymuştum çıkarken “ Olmadı   

Ömer Bey, yanlış yaptınız” demişti

     İlk ders öncesiydi. Bir anda tüm okula “ Ömer Er Başkanı 

görevden çıkarmış” lafı yayılmıştı. 

     “ Bizim seçtiğimizi nasıl çıkarır?” diye ateş püskürüyordu 

öğrenci. Kimse derse girmiyor, öğretmenler gitmiş derslikte 

bekliyorlardı.

     Müdür Bey beni çağırmış, gittim. Olayı sordu, anlattım. 

sona kadar dinledi ve şöyle dedi:

     “ Sen daha kitle tepkiciliğini bilmezsin. Şu an bu öğrenciyi 

dersaneye ben de sokamam. Ancak sen sokabilirsin. Bir Baba 

öğüdü say. Doğru ve yerinde bir tepkinin yanlışlara düşmesine 

fırsat vermeyelim. Hemen git, söyle derslere girsinler. Sen de 

görevine devam et. Gerisi kolay” dedi. 

     Kampana çalıp topladım arkadaşları. 

     Öğretmenimiz sinirli davrandığı için, tepki olarak görevi 

kendiliğimden bıraktığımı, Sayın Müdürümüzle konuşunca 

aşırı tepki göstermiş olduğumu anladığımı ve göreve devam

etmenin en doğru davranış olacağı kararına vardığımı ifade

ederek, düzeni sağladım.

     Ömer Bey sicile bir not yazdı mıydı bilmiyorum? 

     Ama o öğrenci tepkiciliği bende “ Öğretmen Örgütçülüğü” 

alışkanlığını yarattı. Yıllarca dernek, sendika gibi öğretmen 

örgütlerinde genel merkezine kadar yöneticilik yaptım. Yani

sürgünlerle epeyce yer tanıdım. 

     Şükür sicilimde boş yer bırakmadılar.

     Sahi “ Gizli Sicil” denen, çalışanın yaşamı üstünde acayip

uygulama yapmasına zemin olan acayip yönetici yetkisinin,

insan hak ve özgürlükleriyle, demokrasiyle nasıl geçindiğini

oldum olası anlayabilmiş değilim.

     O nedenle bitmez bu mücadele. 

     “ Alışmış kudurmuştan beter olurmuş” derler ya.

     Dünyaya yeniden gelsem kaldığım yerden başlarım. 

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00