ALİ TAŞ ADN.


“ÖLÜM BUGÜN HASTA” (*)


            Genel Yayın Yönetmenliğini Şair-Yazar-Yayıncı ve Editör Alaattin Topçu yönetiminde, Kurgu Kültür Merkezi Yayınları olarak,  “20 Öykü - 20 Ödül” kapak vurgusuyla yayınlanmış Hande Baba’nın “Ölüm Bugün Hasta” adlı kitabında Mehmet Eroğlu, Ahmet Özer, Çiğdem Ülker, Yıldırım B. Doğan ile birlikte; Perşembe Grubu Üyeleri, Deniz Budak, Erol ve Yelda Duyar gibi isimlerle birlikte yazarın, babasına olan teşekkürü yer almakta. “Her Şeye Karşın”, “Lacivert”, “Yeşilce”, “Koridor”, “Sincan İstasyonu”, “Özgür Edebiyat”, “Kum”, “Koridor”, “Patika” gibi dergilerle “Kül” Öykü Gazetesi’nde öykü ağırlıklı (söyleşi, tanıtı) gibi ürünleriyle Konyaaltı ve Yeniçeşme gibi gazetelerde yazıları yayınlanmış. Edebiyatın yanına felsefe, mitoloji ve sinemayı koyan Hande Baba’nın “Ölüm Bugün Hasta” adlı öykü kitabında bulunan 20 öyküden 18’i ödül kazanmış. “12 Eylül’de Bıraktığım Elin Sahibine” ile “12 Eylül’de Kaybolan Mavi Bisiklete” adlı, kitabında yer alan ödülsüz öykülerle; kitapta yer almayan “Koca Yürekten Hızlı Pençeye Mektup Var” adlı mektubu ile ”Gelincik Tarlası”, “Allı Turna” ve “Düşe Yolculuk” adlı öykülerinin de çeşitli ödüller kazandığı görülmektedir. Hande Baba’nın toplam olarak kazandığı 22 ödül ise yazarlık yolunun bir ışığı olsa gerek… 

“Ciğer Kokusu”                            Petrol-İş Sendikası  “Kadın Konulu Öykü Yrş.”                            Teşvik                           2007

“Çeyiz Sandığı”                            Eskişehir Sanat Derneği Öykü Yrş.                                                    Mansiyon                     2007

“…Ve Perde Kapandı                 İzmir Menemen Seyrek Belediyesi                                                     İkinci                             2007

“Çantamdaki Kuvars”                Mad. Müh.Odası-“Madene Emek Vernlr.Öykü Yrş.”                  Üçüncü                          2007

“Kirli Beyaz”                                 Özg. Pncr.Edb.ve Snt. Drnğ. “Kadın Knl. Öykü Yrş.                   “Mansiyon              2007

“Uzun Bir Gece”                           Y.Güney Kültür ve Sanat Festivali Öykü Yrş.                                Yynlnmy. Değer                    2007

“Ölüm Bugün Hasta”                  İzmir Foça Belediyesi “2. Deniz Öyküleri Yrş.”                              Üçüncü                          2008

“Sadece Yüzmk. İstyrm”            Ant.Güllük Şiir Derneği-Güllük Dergisi Öykü Yrş.                       İkinci                             2008

“Bir Avuç Çikolata                      Ank.Altındağ Belediyesi “8 Mart DKG Kuma Öyk.Yrş.”           Birinci                          2009

“Kc.Yrk.Hzl.Pnç.Mk.Vr.             T. Gazeteciler Cemiyeti Küresel Isınma Yazı Yrş.                         Birinci                          2009

“Görünmez Gece”                        Şalom Gazetesi “5. Gila Kohen Öykü Yrş.”                                     Yynlnmy. Değer                    2009

“Beyaz Ekmek”                             İzm. Doğa ve Kültür Derneği “Mutluluk”  Öykü Yrş.                  Mansiyon              2009

“Kırmızı Balıklar”                       İzm.Menmn.Top.ve Su Kyn.Arş. Ens. “Toprak ve Su Yrş.”       İkinci                             2009

“Gelincik Tarlası”                        SES 9. Kültür Sanat Ödülleri “Gelincik Tarlası” kitabı              Yynlnmy. Değer                    2009

“Karanfil Oymalı Yazma”         Ceren Kadın Derneği “Namusumuz  Özgrlğmzdr.Öy.Yrş.”       İkinci                             2010

“Boş Tabak”                                  Artvin Valiliği “Geçmişten Geleceğe Artvin Nesir Yrş.”             Mansiyon                     2010

“Allı Turna”                                  İzmir Kuş Cn.Kr.ve Glş.Brl.“Arkdşm. Flamingo” Çc.Öy.Yrş.  Mansiyon                     2010

“Düşe Yolculuk”                           İzmir Doğa ve Kültür Derneği “Göç”  Konulu Öykü Yrş.           Yynlnmy. Değer                    2010

“Sır”                                                 Güncel Sanat Dergisi Öykü Yarışması                                              Üçüncü                          2011

“Çakır Gözlü Misafir”               Mers.Aydıncık Beldys. “2. Kelenderis Öykü Yrş.”                        Üçüncü                                      2011

“Cılız Örgü”                                  İzm.Doğa ve Kltr.Drn. “Savaşın Getirdikleri” Öykü Yrş.           Yynlnmy. Değer                    2012

“Rüzgâr Almayan Liman”        Çor. Gazeteciler Derneği “6. M.Tunaboylu Öykü Yrş.”              Üçüncü                          2012

            Hande Baba’nın  öyküleri yaşam kaynağı olarak gerçekçilik taşıyan öyküler. Hangimiz olsa çevremizde bu tip ezik kadınlara rastlayabilmemiz olası. Önce insancıl olarak tabii ki de, bir hemcins olarak duyarsız kalamamış Hande Baba. Ve adeta çocuk gelinler seremonisi izleniyor öykülerinde. Başat konusu kadın olan öykülerde kuma, tecavüz, berdele dönüşen namus aklamaları, genç kızlığını yaşayamayan çocuk gelinler, ihanete uğrayan kadınlar, böbreğini ya da kendini satmak zorunda kalan kadınlar,  dayak yiyen kadınlar, mutsuz kadınlar, anlaşılmayan kadınlar, intihar eden kadınlar, sevdiğine nispet yaparak evlenen kadınlar, iyi kadınlar, iyi insanlar içerik olarak ivme yapar.  

            Bir Avuç Çikolata”da (s.5-15) örneğin, genç kızlığını yaşayamadan, kendisini hayal kırıklığına uğratan sevdiğine kaçan, kumaya giden bir çocuk henüz evlenen bir kadın görülürken; “Çakır Gözlü Misafir’de (s.115-121) bu kuma konusu yinelenir… Kahvede beş koyuna satılan sekiz çocuk anası Gülbahar kuma gider. Kızı Zilan’ı oğluna isteyen çakır gözlü adam, 15’inde tecavüze uğradıktan sonra kendisinden alınan bebeğinin verildiği adamdır. Gülbahar’ın bu kördüğümü intiharla çözülür!   

Bir de tecavüze uğrayan kadınlar vardır Hande Baba’nın öykülerinde… Gerçeğe aykırı olmayan kurgu düğümleri sağlam atılan ve hemen de çocuk gelin, kuma olgularının yanında yer alabilen bir öykü olan “Karanfil Oymalı Yazma” (s.52-60) buna tipik bir örnektir… Tecavüze uğrayan kadın, oğluyla tecavüzcüyü vurmaya gitseler de, ağaya sığınan tecavüzcü, ağanın bulduğu çözümle öldürülmekten kurtulur. Ağa, tecavüzcünün kızı Asuman’ın Dilan’ın kocasına verilmesi karşılığında barış sağlar. Dilnaz’ın kocasının gerdek gecesi Asuman’a söylediği sözler namusunun garantisidir!.. “Dilnaz’ın eri kolundan tuttuğu gibi altına aldı kızı. Geceliğini sıyırırken ‘Ağa söz verdi. Senin iki yaş daha küçüğün varmış, kız çıkmazsan seni gönderip onu alacağım namusuma karşılık’ diyordu.” (s.59)  

Öykü kahramanlarının farklı pencerelerden bakış açılarının orta yerinde Zeynep’in düğününün yapıldığı öykü, Yılmaz Güney üst göndermesinin bulunduğu “Uzun Bir Gece”dir (s.23-28)… Gerçek yaşamda da zaman zaman görüldüğü gibi sevdiğine inat, sevmediği biriyle evlenir kadın. Kerem’i seven Zeynep’in, adına onu unutmak denilen ama aslında nispet yaparak Ali’yle evlenmesi gibi.                    

            “Çeyiz Sandığı”nda (s.38-51), direnmenin kâr etmediği mutsuz bir evliliköyküsü görürüz… Kadın/genç kız duyarlılığının denek taşı noktası olan “çeyiz sandığı”, gelinlik kızların adeta heyecan ve umutlarını gizledikleri tekilden tümele somut ve başat bir nesnesel simge olarak yer alır öyküde. Gidenin arkasından su dökme gibi, çeyiz sandığının üzerine oturup bahşiş alma gibi ritüel de işlenir bu sandık olayında. Sonuçta dayak, aldatılma, boşanma… Genelinin mutsuz olduğu çocuk gelinlerden Gülay, belki birçok çocuk gelinin yapamadığını yaparak sondan başa dönüş yapıyor… Çok şey değişiyor ya da hiçbir şey!.. Kesin değişen bir şey varsa yaşamdaki denek sıralaması… Okul, iş, evlilik sıralaması evlilik, okul, (belki de) iş sıralamasına dönüşüyor ki, zararın neresinden dönülse kâr.  Kârının kârı da cabası belki, öyküde; “Yaşıtlarını yakaladığın gibi bir de iki çocuk farkıyla öne geçeceksin.” Desteğine aykırı ama eğitimin istencinin yedeğine olguları sürükleyen bir ses:” “Ben, ona dönmeye karar verdim...//…”İyi mi bilmiyorum ama çok düşündüm. Çocuklarım büyüyünce ‘Babam çok istemişti ama sen bir kere daha denemedin’ diyerek beni suçlamalarını istemiyorum”.

            -Sana el kaldırmasına izin vermeyeceğine söz ver.

            -Söz. Liseyi de bitireceğim, üniversiteye de gideceğim. Hepsini konuştuk, kabul etti.”    Altı ay sonra değişen bir şey olmuyor… Atılan dayaklar, çocuk çırpınışları, hüsran, hayal kırıklıkları… Çeyiz sandığı umudu keser darbeleriyle parçalanıyor.

            Yokluk, yoksulluk, emek, kadın sarmalındaki kenar semtlerdeki hayat savaşımı içerisinde oğluna ciğer yetiştiren, Almanya’ya gidip de dönmeyen babanın kızı Münevver Teyze ile dersine çalışan Ayşegül figürlerinden yola çıkılıyor “Ciğer Kokusu”nda (s.45-51) Yazarın yalın ve canlı anlatımına renk katan ve görselliği netleştiren çok az sayıda ki betimsel örneklerden kesitler yer almakta bu öyküde... “…formikaları kalkmış, iki raflı, tek bacaklı, üç döner ayaklı televizyon sehpası dikkatimi çekmişti. Üst raf, televizyonu zor taşıyormuşçasına hafifçe eğilmişti. Alt rafta birkaç bibloyla kapağına güller işlenmiş porselen bir şekerlik vardı. Televizyon sehpasının dayalı olduğu yüksek, yer yer sıvası dökülmüş mai duvara asılmış fotoğraflara kaymıştı bakışlarım. En üstte oymalı tahta bir çerçeveye yerleştirilmiş, kenarı sarı yıldızlı, siyah beyaz, büyük ir düğün fotoğrafı vardı. Alttaki beş çerçeve üsttekinden daha küçük, içindeki fotoğraf renkliydi….” (s.47)

“Kirli Beyaz” (s.77-82), ayrıldığı eşinin destek olmadığı kadının, çocuğunun okul kayıt parası için bedeni sattığını anlatan bir öykü. “Çantamdaki Kuvars” (s.68-76) iş yaşamında ayrımcılığa, önyargıya, haksızlığa uğramış kadınların yaşamına ve duygularına tutulan bir eleştiri aynası olsa gerek. Maden mühendisi Gül’ün iş yaşamından olumsuz yansımalara birçok kadının yaşamlarında da karşılaşabilmek olası. “Görünmez Gece”de (s.87-92) Hastaneden çıkan deniz özlemli umarsız bir adamın, organını satan bir kadının duyurusunu okuduktan sonra yolundan dönerek organlarını satmanın verdiği mutluluğu yaşaması anlatılırken,  insancıl ve toplumsal bir eleştirel göndermesi de arka planda yer alıyor.  “Cılız Örgü” (s.100-103), Beden üzerinden yol veren yaşam ağırlığının yol açtığı öyküde, Esma’yı daha sütten kesmeden kucağına alan isimsiz çocuk gelinlerden de biridir o… Dahası Esengül, Mehmet, Emine… Kadının çilekeş bedeninin yanı sırta yüreği neler çekmiştir neler göbeğin… Talihsizdir de; Mehmet’i askerden gelmeyeli yıllar olmuştur; Ali’si davullu zurnalı askere uğurlandıktan sonra gelen köye gelen ilk cenaze arabasıdır. Ölümcül  duygular içindedir.

“Rüzgâr Almayan Liman” (s.123-133) kolay algılanmayacak gizemli iyilik öyküleriyle doludur…Susam dokunduğu halde her sabah simit aldığı simitçiyi; üstgeçitte uyuyan ayakkabı boyacısı çocuğu yıkar, yedirip içirir, giyindirir. Kedisiyle çiçeklerini bırakabilecek biri olmadığından kızının yanına gidemeyen otobüste tanıştığı birinin kedisiyle çiçeklerini kendine getirmesini ister. Kocasıyla kaçan adamın çocuklarına bakar. Bu nedenle ki, bulaşıcı iyilikleri salgın haline getirebilen kadın hasta olduğunda hastane ziyaretçileriyle dolar. Daha önceleri annesinin tanımadığı insanlarla olan bu tür ilişkisine anlam veremeyen oğlu, hastanede ancak onu anlar; iyiliğin bulaşıcı olduğunu düşünür. Yemeklerinin artığıyla köpekleri doyuran annesinin yanında  babası gibi olamayan oğlu da bulaşıcı iyilikten payına düşeni almaya başlamıştır artık: “..Hastanenin yemek artıklarını ne yapıyorlar acaba? Buranın artıklarıyla bir barınak dolusu hayvan doyar. Ama ya ben… Şu an duyduğum açlık hiç doyurulamayacak gibi, başka bir şey bu.” (s.130) diye düşünürken; bir keresinde de, onu anlayamamanın getirdiği davranışlarının karşısında kendisine; “…Sen iyi çocuksun. Ne yaparsan yap eninde sonunda içindeki sevgiye teslim olacaksın” demesini anımsar ki, o an bu andır.         

Çok öyküsünde olduğu gibi isimsiz kahramanının yaşamına ayna tutan ve böylece kahramanını genelleştirdiği düşünülen öyküde yazar, düğüm örgüsünü sonra atarak da okuyucuyu öyküsüne merakla çekebilen bir anlatıma sahip. Bu yolda gittiği “… Ve Perde Kapandı” (s.93-99) adlı tiyatro oyunu havasını veren öyküsünde de kahramanı, üç aylık bebeğine kimlik çıkarmak için nüfus dairesinde eşinin iki kız çocuğu daha olduğunu öğrenince bebeğini alarak evini terk eden haklı bir kadın.    

“Boş Tabak”daki (s.107-114), anılar ve komşuluk ilişkisinde, güzel yemekler yapan Artvinli Emine Teyzeler var. Emine Teyze, yurttaki yangında ölen kızı olan tıp fakültesi 3. Sınıf öğrencisi Zeynep için her yemekte masada bırakılan bir boş tabakta öykünün durum olgusu çözülüyor. Diğer kızı Elif de üniversiteyi kazandığında, Emine Teyze:”…Göndermem, masadan birinin tabağını kaldırdım, şimdi yediğim her lokmada boş bir tabağa bakarak cezalandırıyorum kendimi. Ölürüm de göndermem.” diyerek diretir. Bu ara Elif işe başladıktan sonra eşinden; “Emekli olup çoluk çocuk derdi bitince gidip Artvin’e yerleşeceğiz” sözünü alınca evlenir. Anne, baba arkalarına su kovalarca su dökerek, evlatlık aldıkları iki küçük kız kardeşle Artvin’e uğurlanırlar. “…Onların geldiği günden beri de Emine Teyzenin masasında boş tabak gören olmamıştır.   

Kitaba ad olan “Ölüm Bugün Hasta” (s.29-37) adlı öykü, denizi özleyen hasta bir babanın son çırpınışlarına yetişen kızının gözlemlerinden yola çıkıp, çileli geri dönüşlerle katlanan hüznünün yer aldığı bir öykü.   “Sadece Yüzmek İstiyorum” (s.s.61-67) adlı öykü içerik olarak “Ölüm Bugün Hasta” adlı öykünün devamı gibi bir şey… Denizi çok seven babayla ilgili şu resimli tümceler dikkat çekiyor: “…Ben de gözlerinin maviliğinden küçük bir dalga, hiç olmaza bir yakamoz yakalayabilme umuduyla beklemiştim. Belki de beni, en çok o deniz mavisi gözlerin, buz mavisine döndüğünü fark etmek yıkmıştı….” (s.66) 

Kırmızı Balıklar”da (s.16-22) öykü kahramanının kasabaya dönüşte beton işgaline yenilen anılar; yok olan eski yaşam güzelliklerine yer verilirken; “Beyaz Ekmek”de  (s.83-86), belediye ekmeği kuyruğundaki muhabbet ve görsellikler yer alır. .

“Sır (s.134-139) adlı öykü muhtemelen bir askeri darbe öyküsüne benzer… Kadın, doğalgazları kesilen oğlunun arkadaşlarına evdeki gazetelerin götürülmesini istemiyor… Beş yaşlarında iken muhtemelen yasaklı kitap olayını yaşanan evde kendisinden gizli olarak kitapların yakılmasına üzüldüğü görülüyor. Daha sonra, evde hiç istenmeyen bir şey oluyor… Yakılan kitaplarla ısınan suda yıkıyor annesi kendisini. Kadının, doğal gazları kesilen oğlunun arkadaşına akşam giderlerken marangozdan aldığı talaşı götürüyorlar. “12 Eylül’de Bıraktığım Elin Sahibine” (s.140-147) ile “12 Eylül’de Kaybolan Mavi Bisiklete” (s.148-153) adlı mektuplarda ise geçmişin sevgi dolu günlerinden söz edilir.

 

           *(Ölüm Bugün Hasta/Öykü/Kurgu Kültür Merkezi Yayınları/160 sayfa/Kasım 2012)

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22