Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


‘MİLLİ DEVLET’TEN ‘RANTİYE DEVLET’E (9)

12 EYLÜL VE ÖZAL DÖNEMİ (Eylül 1980 – Kasım 2002) (*)


12 EYLÜL VE ÖZAL DÖNEMİ (Eylül 1980 – Kasım 2002) (*)

EMPERYALİZME TAM TESLİMİYET

Tarihi süreçte Türkiye:

  • Temmuz 1974’e gelindiğinde CHP-MSP Koalisyon Hükümeti ara hükümetlerin “Haşhaş Ekimi Yasağı” kararını kaldırdı.
  • Aynı dönemde ABD’ye rağmen, Kıbrıs’a asker çıkartarak Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını ve adadaki Türklerin soykırımını önledi.
  • Şubat 1975 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye silah ambargosu uygulaması üzerine, Demirel’in başbakanlığında Temmuz 1975’te Türkiye’deki Amerikan üslerine el konuldu ve Amerikan imtiyazları kaldırıldı.

 

1970’li yılların ikinci yarısında sağ-sol çatışmaları ve siyasî suikastler nedeniyle ülkede tam bir kaos ortamı hâkim idi. Bütün ülkeyi terörize eden şiddet eylemlerinin, “Sıkıyönetim Komutanı olan bazı Amerikancı paşalar tarafından bilinçli olarak engellenmediği, hatta birçok kanlı eylemin yabancı gizli servisler tarafından provoke edildiği,” iddia edilmiştir. 

 

12 Eylül öncesinde temel ihtiyaç mallarında görülen darlık Amerikan ambargosunun olası sonucu idi. Devlet maliyesi, Demirel’in deyimi ile “70 cent’e muhtaç” durumdaydı. Ekonomi çökmüştü. 

 

Amerikan yönetiminin 12 Eylül öncesinde darbenin gelişinden haberdar olduğu, CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze’ye askerî müdahaleyi haber veren diplomatın, "Our boys have done it!" (Bizim çocuklar yaptı!) şeklindeki konuşması, darbenin aktörlerini yakından tanıdığını gösterir. Darbe bildirilerinde, “NATO dâhil bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız,” diye kendilerine destek veren dış güçlere bağlılık sözünü en baştan verdikleri için, darbelerin ardındaki Batı desteğini anlamak için başkaca kanıta da gerek yoktur.

 

1979 yılında İran’da gerçekleşen İslam Devrimi ile Amerika bölgedeki önemli bir müttefikini kaybetmişti. Aynı yıl Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesi, ABD’nin Nisan 1980’de İran’a yönelik ambargo uygulama talebine Türkiye’nin olumsuz karşılık vermesi, bir arada değerlendirildiğinde, ABD’nin kendi çıkarları bakımından Türkiye ile ilişkilerini, askeri yolla da olsa, iyileştirmesi ihtiyacını doğurmuştur.

 

1974 Kıbrıs müdahalesi sonrasında NATO’nun askerî kanadından çıkan ve daha sonra geri dönmek isteyen Yunanistan üzerindeki Türkiye vetosunun ABD’nin talebiyle kaldırılması sonucu Türkiye, Yunanistan’la ve Batı ile ilişkilerinde çok önemli bir kozunu kaybetmiştir. 1980 darbesi olmasaydı bu mümkün olmazdı.

 

12 Eylül sonrasında Amerika’nın, Türkiye’deki askeri yönetimi siyasi ve ekonomik olarak desteklediği, karşılığında ise ikili ilişkilerde son yıllarda ortaya çıkan ayrılıklara son vererek, problemlerin kendi ulusal çıkarları doğrultusunda çözülmesini sağladığı, görülür. Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi ve İran’da Şah rejiminin devrilmesinden sonra, “Türkiye’ye istikrarı getiren bu hareketin kendilerini oldukça rahatlattığını,” ifade etmiştir.

 

IMF ve OECD gibi kurumlardan Türkiye’ye yapılan dış yardım miktarı askerî müdahaleden sonra artmıştır.

 

Hem Demirel’in hem Ecevit’in başbakanlıkları döneminde ABD’den ve çokuluslu şirketlerden, “Türkiye’nin tütün tekelini kaldırmasına yönelik,” çok sayıda teklif ve hatta baskı gelmiş; her iki başbakan da tıpkı haşhaş meselesinde olduğu gibi bu tarz baskıları göğüslemişti.  Ancak 12 Eylül sonrasında Bülent Ulusu tarafından kurulan hükümet, tütün tekelini kaldırma kararı almıştır. Bu karar, tam bağımsızlıkçı ve devletçi politikalara son verilip Türkiye’nin yabancı sermayeye açılması yönünde önemli bir adımdır.

 

1980’li yıllarda ABD’nin Türk iç ve dış politikasına etkisi bağlamında değerlendirilebilecek gelişmelerden birisi de askerî rejimin eğitim ve kültür alanlarında başlattığı, “dini öne çekme” programıdır. Okullarda din derslerinin öğretilmesi gibi uygulamaları içeren bu program,  esasında ABD’nin o dönemdeki dış politika hedeflerinin bir parçasıdır. Zira ABD, radikal sosyalist ve komünist akımlara ve onların hamiliğini yapan Sovyetler Birliği’ne karşı dengeleyici bir unsur olarak İslamî hassasiyetleri teşvik etmeyi amaçlamıştır. Yeşil Kuşak Projesi(**) ile Türkiye’den Çin’e kadar bir İslam kuşağı oluşturulması planlanmış; bu kuşağa dâhil edilen ülkelerdeki dini cemaat ve gruplara destek verilmiştir. 

 

1980’li yıllarda Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini geliştirerek devam ettirmesinde ve ekonomik açılımlarda Turgut Özal’ın etkili olduğu bilinmektedir. Milli Selamet Partisi’nin faaliyetlerini askerî darbenin gerekçelerinden biri olarak gösteren ve darbe sonrasında bu partinin lideri Necmettin Erbakan’ı da diğer siyasal liderlerle birlikte tutuklattıran 12 Eylül cuntası, 1977 seçimlerinde MSP‟den aday olan ve daha sonra Demirel’in müsteşarı  olarak görev yapan Turgut Özal’ı ekonomiden sorumlu devlet bakanı ve başbakan yardımcılığı makamına getirmiştir. 1983 yılındaki seçimlerden galip ayrılan Özal’ın başbakanlığı (1983-1989) ve cumhurbaşkanlığı (1989-1993) dönemlerinde Türk-Amerikan ilişkileri Amerika açısından olumlu yönde ivme kazanarak devam etmiştir.

 

12 Eylül Darbesinden önce Turgut Özal eliyle hazırlanıp, Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya konulan 24 Ocak Ekonomik İstikrar Kararları, Türkiye’yi tek taraflı ve tam olarak yabancı sermayeye açan; tarım, sanayi ve ticarette milli hedeflerden uzaklaşmaya götüren politik karardır. Bu kararlarla Türkiye’deki ekonomi politikası neoliberal/vahşi kapitalizme dönüştürülmüş, sosyal devlet öldürülmüştür.

 

1970’lerde başlayan, 1980’lerde hızlanan, emperyalizmin “Dünyayı tek merkezden yönetilen tek pazara dönüştürmek,” amaçlı küreselleşme politikalarının Türkiye uygulamaları 24 Ocak Kararları ile başlamıştır. 

 

(*) Özal’ın iktidarı Kasım 1983 seçimleri ile başlayıp Nisan 1993’teki ölümünde sona ermiş ise de onu, darbe sonrası Ulusu Hükümeti’ndeki başbakan yardımcılığından başlatıp, Kasım 2002’deki Ak Parti iktidarına kadar sürdürmek mantıklıdır. Çünkü Nisan 1993 sonrasında, Özal’ın kendisi olmasa da politika ve düşünceleri iktidarda devam etmiştir.

(**) Yeşil Kuşak ProjesiJimmy Carter döneminden itibaren ABD'nin komünizme karşı bir savunma olarak İslam'ı kullanmaya başlamasını ifade etmek için kullanılan varsayımsal projedir.  Bu Proje ilk kez Afganistan'da uygulanmış, SSCB'nin Afganistan işgali sırasında CIA ve Pakistan himayesinde mücahit güçler örgütlenmiş, Afganistan'da ekilen haşhaşın, eroin olarak dünya piyasasına sürülmesine göz yumulmuş ve elde edilen gelirin işgale karşı kullanılması amaçlanmıştır. Afgan gruplara, karşı saldırı yapabilmeleri için yoğun silah desteği yapılmış ve Pakistan'daki askeri kamplarda eğitim verilmiştir. Bu projenin El-Kaide ve Taliban gibi radikal dinci örgütlenmelerin temellerini attığı iddia edilir. 

Fetullah Gülen ve  cemaat örgütlenmesi  de bir yeşil kuşak projesidir.

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51