Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


MİLLETİM UYAN!  BU SON ZİLLETTİR

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğüne göre zillet, “Hor görülme, horlanma, aşağılanma, alçalma,” anlamına gelir.


Anadolu’ya son gelişinden (1071) itibaren Anadolu Türklüğü dört defa büyük zillete düşmüş, iç ve dış güçlerin sömürüsü ile gasbına ve soygununa uğramış, horlanmış, aşağılanmış, her defasında millet, Devleti yöneten teslimiyetçilere baş kaldırmış, isyan etmiş; geleceğine sahip çıkma yolunda emeğiyle, canıyla, kanıyla mücadele etmiştir.

Bunlardan ilki, Cengiz Han’ın Harzemşah Devletini ortadan kaldırması sırasında ve sonrasında oğlu Tuluy Han eliyle Horasan ve Güney Türkistan’da yaptığı, halkın %90’ının katledilmesine varan katliamdan kaçan Türkmen, Özbek, Peştun, Tacik asıllı sığınmacıların Anadolu’ya doluşmasıyla oluşan kaos ortamına denk gelir. Bu zillete karşı halk, Baba İlyas ve Baba İshak önderliğinde iki yıl süren bir isyan başlatmış ise de yönetimdeki Türk kimliğinden uzaklaşıp Farsileşmiş sultanları alt edememiş; isyanla zayıflayan Anadolu Selçukluları 1243 Kösedağ Savaşı sonunda Moğol-İlhanlı egemenliğine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Sonuçta Anadolu’daki İlhanlı egemenliği 1300’lere kadar yoğun olmak üzere giderek azalan şiddette İlhanlı Devleti yıkılıncaya kadar sürmüş, Anadolu’nun maddi ve insani kaynakları yıllarca sömürülerek İran ülkesine taşınmış ve onlara hizmet etmiştir.

İkincisi Yıldırım Bayazıt’ın 1402 Ankara Savaşında Emir Timur’a yenilmesi sonucu kurulu nizamın bozulması ve halka yönelik çeşitli gasp ve soyguna varan uygulamalarla ortaya çıkan kargaşa ortamıdır ki tarihimizde buna Fetret Dönemi denir. Bu dönemde önce Timur ordusu mensuplarının soygunu ve zulmüne uğrayarak zillete düşen halk, ardından kardeş kavgasına tutuşmuş şehzadelerin taraftarlarınca örselenmiş ve Şeyh Bedrettin önderliğinde isyan etmiştir. Yaklaşık on yıl süren bu dönem Bayazıt’ın oğullarından Çelebi II. Mehmet’in devlete egemen olmasıyla toplumsal düzenin yeniden sağlanması üzerine sonlanmış ve millet huzura ermiştir.

Üçüncüsü Osmanlı Devleti’nde devşirmelerin devleti ele geçirmesi sonrası, saltanat çevresinin de Araplaşması üzerine Türk kimliğinin Devlet yönetiminden uzaklaştırılması ile ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Tımar sistemi bozulmuş, paralı asker Yeniçerilere para yetiştiremeyen Osmanlı Sarayı, yer yer halkın elinden toprağını alarak dolaylı dolaysız ağır vergiler salmış; vergi toplama görevi verdiği devlet görevlisi mültezimler, bir kısmı kendilerinde kalacak şekilde halkı soymaya girişmişlerdir. Üretici reayanın soyulması üretimin gerilemesine ve yoksulluğun yaygınlaşmasına yol açmıştır. Bu zillet karşısında Türk unsur bizzat kendi devletince soyulması sonucu yerel önderler peşinde isyan etmiş ve 1519 – 1658 arasında yaklaşık 140 yıl süren bu isyanlara Celali İsyanlarıdır denilmiştir.

Büyük kıyıma uğrayan Türk unsurun bir kısmı İran ve Azerbaycan’a kaçmış, direnme potansiyeli taşıyan Ramazanoğlu, Karamanoğlu ve Dulkadiroğlu beyliğinden arta gelen halk Balkanlara, Adalara, Kuzey Afrika ve Kuzey Arabistan’a (Rakka’ya) sürülmüş; onların yerine de Teke yöresinden, Menemen’den, Germiyan yöresinden insanlar getirilmiştir. Türk unsurun bir kısmı, kısmen özerk statüdeki Kürt beylerine sığınarak Kürtleşmiştir. Bu dönem Anadolu Türk’ünün en uzun zillet yıllarıdır.

Dördüncüsü 1838 Balta Limanı Serbest Ticaret Anlaşması sonrası başlayan Anadolu Türkü’nün yerli azınlıklar, vergiden muaf ecnebi tüccarlar ve Avrupalı devletler eliyle soyulduğu dönemdir. Bu dönemde Devlet tamamen azınlıklar ve ecnebiler yönetimindedir. Artan saray ve devlet masrafları fakir halkın sırtından kazınan gelirlerle karşılanmış, yetmediği görülünce faizle dış borç alınmaya başlanmış, sonuçta da Devlet 1881’de iflasını açıklayarak, mali ve siyasi egemenliğini kaybetmiş; Devleri yönetenler Sevr’i kabul ederek emperyalistlere teslim olmuşlardır. Bu umutsuz ortamda Türk Milleti M. Kemal Paşa ve arkadaşları önderliğinde mevcut zillete baş kaldırmış; zaferle sonuçlanan Kurtuluş Savaşı isyanımızı başlatmış ve başarmışlardır. 

Bugün, 1995’te imzalanmış Gümrük Birliği Anlaşması kapsamında yeniden, emperyalist AB ülkeleri ve ABD tarafından devletimizi yönetenlerin el ve işbirliği ile büyük bir talan, soygun ve sömürü altına girmiş bulunmaktayız. Özellikle son yirmi yılda halk büyük bir soygun altındadır. 2002 yılında emeğin milli gelirden aldığı pay %35 iken 2022 yılında bu oran %24’e düşmüştür. Halen, ortalama emek geliri 6.500 TL/ay iken, ortalama ev kirası 6.000 TL/ay düzeyindedir.

Düşünün ki (2021) milli gelirimiz 803 milyar $, kişi başına düşen gelir ise 9.539 $/yıl seviyesindedir. Ülkemizdeki gelir dağılımı adaletsizliğini herkes kendi gelirini ortaya koyarak çıplak gözüyle hesaplayabilir.

Eğer 4 kişilik bir aile iseniz sizin yıllık gelirinizin 9.539 $ X 4 = 38.156 $/yıl olması gerekir. Bunun TL karşılığı, 38.156 $ X 18 ₺ = 686.808 ₺/yıl demektir. Yani 4 kişilik bir ailenin evine normal şartlarda 686.800 TL/yıl para girmesi gerekiyor. Oysa bu ailede eğer sadece baba çalışıyorsa şu anda ailenin eline geçen para sadece 6.500 ₺ X 12 ay = 78.000 ₺’dir. 78 bin nere, 687 bin nere? Aradaki soygunu ve sömürüyü görebiliyor musunuz? İşte bu, bir ZİLLETTİR! Halkın fiilen horlanması, aşağılanması ve alçaltılmasıdır.

2002 yılında emekli olan sıradan bir devlet memuru emekli aylığı ile 24 çeyrek altın alabilirken bugün aynı emekli 4 çeyrek altın alamamaktadır.

Tespit ettiğimiz bu durum Anadolu’ya gelişimizden bu yana, yani son bin yılda, içerisine düşürüldüğümüz son zillettir. Anadolu’yu yeni bir isyan beklemektedir. Dileğimiz şartlar, isyan durumuna ulaşmadan halkın uyanarak sandıkta kendi eliyle bu kötü gidişe “dur” diyebilmesidir.

Böyle bir kutsal isyana ancak Türk milliyetçilerinin önderlik edebileceği tartışmasız şekilde ortadadır. Örneği 1240’lı yıllarda yaşanmış bir sığınmacı istilasıyla o günkü Tük Devletinin yıkıldığını bilenler, bugün mevcut Anadolu Türk Devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni de aynı yöntemle yıkmaya girişmişlerdir. Bu girişimi gören ve ifşa eden, başta Ümit Özdağ olmak üzere, Türk milliyetçileridir. Bu amaçla Türk Devletinin kuruluş felsefesine bağlı şekilde yeniden teşkilatlanması; ekonomik, sosyal ve siyasal tedbirlerle halk üzerindeki soyguna son verilmesi, bir milli hedef ve nihai amaç olarak ortada durmaktadır.

Ben şahsen, halkın ve devletin içine sürüklendiği bu zilletten ancak Atatürk ilkelerini esas alan bir mücadele ile kurtulabileceğine inananlardanım.

Türk Milleti Uyuduğun Yeter, Uyan Artık!

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05