SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


MEKTUP VE ŞİİR


Mektup, dönemin yaşam biçimini bize en iyi yansıtan özellikte bir tür olduğu için,
geçmişte edebiyatçıların mektupları, birer belge niteliğindedir. Sanatçıların yaşamları hakkında daha özel bilgiler vermesi açısından, bazı sanatçıların mektupları kitap haline getirilmiştir. 
Cumhuriyet döneminde Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yahya Kemal Beyatlı, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, Nurullah Ataç, Sabahattin Ali gibi pek çok yazar/şairin mektuplarının bazıları ya da tümü kendisi veya bir yakını tarafından kitaplaştırılmıştır.
Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e yazdığı mektuplar  "Leylim Leylim" adıyla kitap hâlinde 2013 yılında yayımlanmıştır. Orhan Veli'nin Nahit Fıratlı'ya yazdığı mektuplar da 2014 yılında kitap olmuştur; "Yalnız Seni Arıyorum- Nahit Hanım'a Mektuplar" adıyla...
LEYLÂ- LEYLİM  KİMDİR?         

“Ahmed Arif’e hem dünyayı dar eden, hem var eden sonsuz sevdasıdır.”
Leylâ Erbil 12 Ocak 1931 doğumludur; İstanbulludur, yazardır. 1951 yılında henüz üniversite öğrencisiyken evlenir. Bu evlilik kısa sürer ve 1955 yılında ikinci evliliğini yapar. Leyla Erbil, ilk öykü kitaplarından, son romanlarına uzanan yazma serüveninde büyüklüğünü kanıtlamış bir yazardır. 19 Temmuz 2013 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybeder.
Birol Öztürk "Maviye maviye çalar gözlerin yangın mavisine- Ahmed Arif" adlı biyografi kitabında "Ahmed Arif’in mektuplarının yazıldığı yıllarda Leyla Erbil evlidir. Bu medeni durum, aralarındaki ilişkinin cinsiyete dayalı bir aşk ilişkisi şeklinde algılanmaması gerektiği yönündeki algımı güçlendirmektedir. Dostluğun, arkadaşlığın, sırdaşlığın da aşkı vardır. Cinsiyet ve cinsellik olmadan da pekâlâ sevilebilir. O Ahmed Arif ki, harcı Anadolu’yla karılmış. Mertliğin, namusun ve hâlden bilmenin kitabını yazmıştır.” der. 
 LEYLÂ-LEYLİM
“Benim için mühim olan, sana âşık olmak veya olmadığımı bağırıp yırtınmak değil; .aslolan, seni kırmamak, üzmemek, kaybetmemektir. Anladın mı canım?...” dediğidir.
“Evleneceksin demek? Herhal çocuğu sevdin! İnşallah mesut olursun canım. Ama müstakbel kocan bana yazdığına kızmayacak cinstendir inşallah. Yoksa seni kaybetmek, sesini duymamaktansa gebereyim daha iyi olur…" (13 Nisan 1955) dediğidir.
“Ölümlü bir dünyada olduğumuza göre özel ya da toplumsal sorunlarımız, sevap ya da günahlarımız da olacak elbet. Beni zalim bulamazsın Leylim. Kinci ya da kaprisli hiç bulamazsın. Üst üste hapisler, can derdi ve tımarhaneler geçiren topu topu 28 yaşında bir garibigitten ne bekleyebilirdin o zaman? Leylim! Acı mı, mutluluk mu, kader mi, inanılmaz bir olgu mu, sevda, dostluk, ayrılık mı her neyse alnımda senin yazın var!    Canım benim” dediğidir. (5 Mart 1956)
“Alışamadım gitti şu evliliğine. Kırk kocaya da varsan – tövbe tövbe- benim için değişmez, usanılmaz ve yaşanası cihan değer dostsun sen. Kocan mı, sevdiğin adam mı her neyse, bunu bilmeli… (17 Haziran 1955) dediğidir.
 Coşku dolu, duygu dolu  şiirler yazar Ahmed Arif, Leylâ için... Bir mektubunda:

UY HAVAR!

"Ve ben şairim.

Namus işçisiyim yani

Yürek işçisi.

Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,

Ne salkım bir bakış

Resmin çekeyim,

Ne kınsız bir rüzgâr

Mısra dökeyim.

Oy sevmişem ben seni…" der.

 

Sonra da çevresindeki yoksulluğu, bir parça ekmek için çoluk çocuk çalışan aileleri anlatır. Güneşin altında kavrulan bu insanlarda bir büyüklük, bir saygılı yaşayış bulduğunu dile getirir. "Şarkıları da bir güzel!” der ve “‘Hele yâr, zalım yâr’ dünyanın en usta şairi bile güç döker böyle mısra.”  diye ekler.

Halkımızın her kesiminden insanın yâre, zalım diye seslendiğini söyler. “Ne biliyorsa ondan öğrenmiştir, yâr, bir üniversitedir onun için âdeta.” der. “Hele yâr, zalım yâr.” 

“Dost, dost diye hayaline geldiğim

Dost ise çevirmiş yüzünü benden

Hani dost uğruna can baş verenler?

Evvel kekitmezdi gözünü benden! 


Müthiş bir türkü bu..."


"Şairi de çok çekmiş anlaşılan. Bak, yaşamış, dövüşmüş, yenilmiş, kelle verip gitmişler. Türküleri kalmış. Bizler insan olalım, sevişelim, kötülüklerin kökünü kurutalım diye kalmış türküler.”
Görüyoruz, içini döktüğü, yalansız, riyasız, içten bir ifadeyle kendini anlattığı mektuplarda bile halk şiirinin etkisinde… Anadolu’nun şairi Ahmed Arif… Halkın şairi Ahmed Arif… Yaşama,yaşatmaya, umuda, sevdaya, hasrete, dağlara dairdir yazdıkları, kısaca hayata…

“Kimselere mecbur olmadım, olmam da. Yiğitliğim ve rivayet olunan erkekliğim, bundandır… Ama senin mecburun olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor. Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun, yaşatıyorsun.” der mektubunda Leylâ'sına...

“Zalım” sadece yâr mıdır? Sevgili Ahmed Arif, türkülerde halkımız felekten de yakınmaz mı “zalım” diye…

Bugün benim efkârım var zarım var

Değme felek değme değme telime benim

Gül yüzlü cananı dot dost elden aldırdım

Ecel oku değdi dost dost gülüme benim

       Değme felek değme değme telime benim

       Değme zalım değme değme telime benim 

 "DELİN, DİVANENİM İŞTE/ UUUY GELİN" 

Ahmed Arif, şiirlerini bölük pörçük hâlde de olsa, tamamlasa da tamamlamasa da Leyla Erbil’e gönderir mektuplarında… Fikrini sorar Leylim’e…
“Bir de şu şiir hakkında fikrini açıkla. Ben şüphedeyim çünkü, bu yüzden tam bitireceğim sıra, takıldı. Senin zevkine bırakıyorum, nasıl istersen öyle olacak.

“Leylim leylim dünyamızın yarısı

Al- yeşil bahar

Yarısı kar ikene

----

Mapusanede çeşme

Yandan akar ikene”

 

Kar ikene’yi “kar olanda” ve sonraki uyakları da ona göre ”akar olanda”, “sarar olanda” vs. diye değiştireyim mi yoksa olduğu gibi bırakayım mı? Uzun, destan gibi bir şiir bu, tamamını yazmadan olmaz ama, bu dediğim bahsin üstesinden gelirsin sen. Çabucak yanıtla da şiiri yetiştireyim sana. Gelip kendi ağzımdan sana okumayı ne kadar isterdim! Geleyim mi ha? Seviyorum bu şiiri. Hepsinden güzel oldu. Sana çalıyor. Tadıyla, havasıyla, sana. Öyle mısralar, bölümler var ki –megalomani olmasın!- evrime, insanoğlunun korkunç hızına rağmen, benden gayrısı yazamayacak. Meğer sen yazasın. Ona diyeceğim yok.”
İşte böyle güvenir Ahmed Arif, Leyla Erbil’e.
Ahmed Arif’in mektubuna yazdığı bu şiir parçası, “Leylim- Leylim” başlıklı şiirdendir. Bu şiirden bölümler sunuyorum.

 

LEYLİM LEYLİM

"Leylim – leylim dünyamızın yarısı

Al- yeşil bahar,

Yarısı kar olanda

Gene kavim-kardaş, can-cana düşman,

Gene yediboğum akrep,

Sarı engerek,

Alnımızın aklığında puşt işi zulüm

Ve cânım yarı geceler

Çift kanat kapılarına karşı darağaçları,


Mahpusânede çeşme

Yandan akar olanda,

Gelmiş yoklamış ecel

Kaburgam arasından.

Yoklasın hele


Düşme!..

Ölürüm…

Gözlerinden, gözlerinden olurum.

Leylim- leylim

Ayvalar, nar olanda

Sen bana yâr olanda

Belâlı başımıza

Dünyalar dar olanda."


Leylim – Leylim şiiri; yediboğum akrep, sarı  engerek, puşt işi zulüm, darağacı gibi şiddet ögeleri içeren dizelerle başlar. Ahmed Arif, kötülükleri hep yırtıcı, zehirli hayvanlar ve kesici, öldürücü, can yakan araçlarla anlatır, dışa vurur şiirlerinde. Yiğidin, Ahmed Arif’in umurunda mıdır, ecelin gelip yoklaması, kaburgasının arasından… 
“Yoklasın hele” diye meydan okur.
 Sevgili Ahmed Arif, hani tarihsiz bir mektup yazmıştın “Leylim” diye başlayan… Hani annelerden, biz öğretmenlerden, yiğit şairlerden söz etmiştin ve “C. Chaplin’in dediği gibi dünyayı anneler, şairler ve öğretmenler yönetseydi, kimseler sızlanmazdı. Ama o da bencileyin hayalci.” dediğin mektup.
Sonra da “Sevgide vermek vardır Leylâ. Vermek. Ve bunu anlamak… Yoksa senin sorduğun gibi ne yalnızlık, ne merhamet, ne iki acının itisi… Salt huyun suyun da önemi yok. Bu dediklerinin hepsi değişebilen, yerine, çevresine, uygarlık ve hayat davranışlarına göre türlü görünüşler ve etkiler uyaran nenlerdir. Allah biz insanoğullarına şaka yapıyor diycem. Sahi, şaka gibi. İyi anlatamadım canım. Bu vermek bahsini “UNUTAMADIĞIM” da bulucan. Sıkmazsa yeniden bir oku…” dediğin mektubunda yazdığın şiiri de biz çok sevdik.

 

UNUTAMADIĞIM

Açardın,

Yalnızlığımda

Mavi ve yeşil,

Açardın.

Tavşan kanı, kınalı-berrak.

Yenerdim acıları, kahpelikleri…

 

Gitmek,

Gözlerinde gitmek sürgüne.

Yatmak,

Gözlerinde yatmak zindanı.

Gözlerin hani?


İçmek,

Gözlerinde içmek ay ışığını.

Varmak,

Gözlerinde varmak can tılsımına.

Gözlerin hani?

 

Canımın gizlisinde bir can idin ki

Kan değil, sevdamız akardı geceye,

Sıktıkça cellad,

Kemendi…

De be aslan karam,

De yiğit karam,

Hangi kahpenin hançeri,

saklı hançeri,

Yaranda?
Mektuplar... Daha ne mektuplar var sizinle paylaşmak istediğim. Orhan Veli'nin, Nazım Hikmet'in, Sabahattin Ali'nin mektupları... Ahmed Arif'in koca bir kitap dolusu, o içten o şiir gibi mektuplarında da ilginizi çekecek neler var daha. Örneğin Sait Faik'in de Leylâ Erbil'e âşık olması gibi...
HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00