Bir önceki köşe yazısında “AB ve ABD’nin rolüne”değineceğimi bildirmiştim. Öz de olsa onlarasorularla açıklık getirmeye çalışalım.
Rejimin dış ilişkileri nasıl?
Hiçbir siyasal işlevi olmamasına karşın Beyaz Saray’da kırmızı halılarla kim karşılandı? AKP’nin “Bir amerikan projesi olduğu” belirlemesi bugüne dek yalanmadığını bildik bir olgu değil mi?
Türk kökenli bir alman gazetecisi o dönemin Almanya şansölyesinin bir telefonu üzerine serbest bırakılmadı mı?
Casuslukla yargılanan bir rahip de dönemin ABDbaşkanının tehdidiyle bir çırpıda serbest kaldığını anımsıyor musunuz?
Bir Rus bombardıman uçağının düşürülmesinden ardından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın Kremlin’de kapıda ayakta bekletilmesini takiben Rusya ilesiyasal-ekonomik ilişkilerin düzelip geliştiği medyada çok tartışılmamış mıydı?
NATO niçin doğuya doğru genişliyor?
Ne oldu da Finlandiya ile İsveç birdenbire NATO’ya üye olmak istedi?
NATO daha doğrusu ABD başkanı ile Dışişleri bakanı İsveç’in NATO’ya üyeliği için bastırıyor. Ellerindeki koz:
Ankara’nın 4. nesilF-16 talebi ve eski model uçakların yenilenmesi için gerekli kitler.Bunun maliyetinin yaklaşık 6 milyar dolar olduğundan söz ediliyor. Bu ekonomik enkazda rejim 6 milyar doları nereden bulacak?
Daha önce de Türkiye’ninABD’ye ödenen 1,5 milyar dolara karşın 5. nesil F-35 programından atıldığını unuttuk mu?
İsveç, 1 Haziran itibarıyla yürürlüğe soktuğu yasayla terör örgütlerine üyeliğe, işbirliğine ya da faaliyetine katılan kişilere 4 yıla dek hapis cezası öngörüyor. Böylece Ankara’yı mutlu edeceğini ve üyeliğe onay vereceğini umuyor.
Hangisi? İsveç’in NATO üyeliğini veto ya da F-16? Sizce nasıl bir karar çıkar?
Gözlemcilere göre, Türkiye tarihinin bu en sağcı ve sözde batı düşmanı TBMM İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakacak.
Dahası yandaş medya da bunu “Erdoğan istediğini aldığından İsveç’in üyeliğini onayladı” biçiminde pazarlamayacak mı dersiniz?
Gelin görün ki, cumhurbaşkanının şahsi dostu Putin’in NATO tarafından böyle kuşatılmasından hiç mutlu olmayacağı da açık ve belirgin ortada. Aslında bıçak sırtı bir karar.Peki, NATO’nun genişlemesinden Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarı nedir?
AB ile ilişkiler?
Erdoğan’ın seçim zaferini kutlamak için başta Rusya Devlet Başkanı Putin ileABD başkanı,AB liderlerinin jet hızıyla sıraya girdiğini basından öğrenmedik mi?
Şaşırdık mı?
Oysa onlar ifade özgürlüğü ve demokratik ilkelerin zedelenmesinden yakınmıyorlarmıydı? Erdoğan’ı içerde otoriter, dışarıda güvenilmez bir müttefik olarak gören onlar değil miydi?
Türkiye’yi Avrupa’dan uzak tutmalarının pek çok tarihsel ve siyasal, toplumsal nedeni var.
AB, rahat soluklanmak için Türkiye’yi Asya’dan, Suriye’den durmadan akan sığınmacılar ülkesine dönüştürdü.
Türkiye AB’ye yakınlaşırsa, milyonlarca sığınmacı kendi ülkelerine girer. Nüfus yapıları bozulur, işsizlik sorunu büyür, huzur, güvenlik tehdit altında kalmaz mı? Boşuna mı milyarlarca avroyu AKP rejimine akıtıyorlar?
Kaldı ki, AB, Türkiye’yi kendi kulübüne almak istemediğini dolaylı, dolaysız birkaç kez duyurdu. Rejim de AB’ye sıcak bakmadığını açıklaması, onları rahatlatmamış mıydı?
Siyasal İslamcı bir iktidarın Türkiye’yi dikta rejimine sürüklemesi, Cuhuriyet devrimlerini tek tek tahrip etmesi; değişim ve demokrasi için mücadele veren 25 milyon muhalif seçmen onların umurlarında mı?
Konuyu eleştirisel izleyen gözlemciler, bu olguyu iki yüzlülük olarak niteliyor. Bana sorarsanız, iş iki yüzlülükten de öte.
Özcesi, AB ve ABD ile ilişkilerin çok gergin geçtiği biçiminde oluşturulan sahte bir algıyukarıda anılan verilerleuyumlu mu? Hele muhalefeti amerikancılıkla suçlamasıne denli mantıklı?
Gelecekte ABD ve AB ile ilişkilerin “al gülüm, ver gülüm” biçimine dönüşeceğinden gözlemciler kuşku duymuyor.
Türk Şiiri’nin evrensel ve ölümsüz adı Nazım Hikmet Ran’ın ve Ahmet Arif’in ölüm yıl dönemini saygıyla anarım:
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan/Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan/bu memleket bizim.
Ahmet Arif: Biz ki, ustasıyız vatan sevmenin/Umut saklımızda ölümsüz bir bayrak…
Sağlıcakla, sevgiyle, umutla ile kalınız!
