Av.Cemil DENLİ


LOZAN´IN 94. YILDÖNÜMÜNDE DÜŞÜNDÜKLERİM: İHANETLERİN HESABI MUTLAKA SORULACAKTIR.


 Lozan Barış Antlaşması, Gazi Mustafa Kemal´in önderliğinde Türk Ulusu´nun  şahla- narak ve varını yoğunu ortaya koyarak kazandığı Ulusal Kurtuluş Savaşı ile kurtardığı Özgür-lük ve Bağımsızlığının diplomasi masasında emperyalist sömürgecilere kabul ettirilişinin  bel-gesidir.

Türk Ulusu, 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Anlaşması ile kendisine dayatılmak istenen ?tutsaklığı? ve 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Anlaşması ile de reva görülen ?ölümü? reddetmiş, 19 Mayıs 1919 tarihinde başlayan ve 9 Eylül 1922´de düşmanın denize dökülmesi ile noktalanan Ulusal Kurtuluş Savaşı ve görkemli 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda ?Türk Vatanını fethetmek düşüncesini, Türk Ulusunu tutsak etmek hayalini genel ve  ma´şeri bir fikir haline koymaya çalışanların layık oldukları akibetten kurtulamayacaklarını tüm dünya uluslarının gözleri önüne sermiştir. ?

Muzaffer Türk Ordularının çapulcu sürüsüne dönüşen Yunan ordusunu 9 Eylül 1922´de denize dökmesi karşısında, emperyalist devletlerin barış istemekten başka bir çareleri kalmamış, önce 11 Ekim 1922´de Mudanya Ateşkes Anlaşması, ardından dokuz aylık çok zorlu bir mücadeleden sonra 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalanarak yeni Türk Devleti´nin bağımsızlığı uluslar arası alanda tescillenmiştir.

Atatürk Büyük Söylev´inde bu antlaşmayı şu sözlerle tanımlamıştır: ?Lozan Barış Antlaşması´nın ihtiva ettiği esasları diğer barış teklifleriyle daha fazla mukayese´ye mahal olmadığı fikrindeyim. Bu antlaşma, Türk Milleti aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması´yla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın  sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!?

Antlaşmanın baş mimarı İsmet İnönü ise Antlaşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisi´ne sunarken söylediği Nutuk´ta Lozan´dan getirdiği Türkiye´yi şöyle tanımlamıştır:  ?Birlik ve bütünlük içinde bir vatan, bunun dahilinde harice karşı olağanüstü sınırlamalardan ve hükümet içinde hükümet ifade eden dahili imtiyazlardan arındırılmış bir vaziyet; olağanüstü mali yükümlülüklerden kurtulmuş bir hal; savunma hakkı mutlak, kaynakları bol ve serbest bir vatan. Bu vatanın adı Türkiye´dir.  O Türkiye´yi bu antlaşmalar ifade ve tavzih etmektedir.?

Lozan´daki büyük başarıyı ?hezimet? sayan akıl ve vicdan yoksunu zavallılara, yabancı devlet adamlarının  Lozan Barış Antlaşması hakkındaki düşüncelerini anımsatmak isterim:

 Yunan dışişleri bakanlarından G.Streti´e göre Lozan ?Bütün devletlerin boyun eğmelerini kanıtlayan bir vesikadır.?

 İngiliz diplomatı Lloyd George´a göre ?Lozan, İngiltere´nin bu zamana kadar imzaladığı antlaşmaların en alçaltıcısıdır.?

Türk devrimini yakından izleyen  Dr.Stephan  Ronart Lozan Barışını  şöyle ifade etmektedir: ?Lozan Antlaşması, Büyük Savaş´ın dikte edilmemiş, müzakere edilmiş ilk barışı idi. Bu barış aynı zamanda; hem silahın, hem siyasetin zaferi idi. Lozan´da temsil edilen on iki devletin çıkar çatışmaları ortasında, Ruhr işgalinin kargaşalıkları ortasında, petrol mücadelelerinin, milyonlarla oynayan dünya maliyeciliğinin dünya hakimiyeti politikaları ortasında kazanılmıştı. Önceden çizilmiş hattan sapmayarak, kademe kademe, merhale merhale tam dokuz aylık bir çekişmeden sonra? Bu zafer, hemen hemen  dünyanın elinden kopara kopara alınmıştır. Sevr´den hiçbir şey kalmamıştı. Osmanlı döneminin küçük düşüren, yüz kızartan, bütün hatıraları silinmiş kazınmıştı.?

Lozan Barış Antlaması´nın imzalanması bir diplomatik zafer ve önemli bir tarihsel olaydır. Bu nedenledir ki, Ulu Önder Atatürk ; 26 Temmuz 1927 günü Dolmabahçe Sarayı´nda kendisini ziyaret eden Hukuk Talebe Cemiyeti Heyeti´ne ?Lozan Antlaşması imzası gününün milli bayram sayılmasında isabet vardır. Lozan Barışı Türk tarihinin bir dönüm noktasıdır.? demiştir.  24 Temmuz 1928  tarihinde Lozan Barış Antlaşması´nın yıldönümü nedeniyle şükranlarını sunan Üniversite Gençlik Kurulu´ne verdiği demeçte de  ?Üniversite gençliğimizin Lozan Barış Antlaşması´nın imza olunduğu günü her sene kutlaması ve bu duyguyu yaşatmasını övgüye değer bulduğunu? ifade etmiş, ayrıca her yıldönümünde İsmet İnönü´ye  kutlama telgrafları göndermiştir.

Lozan´dan sonraki seksen yıllık Cumhuriyet tarihinde LOZAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ´NİN TAPUSU VE TÜRK ULUSUNUN TABUSU OLMA ÖZELLİĞİNİ KORUMUŞTUR.  

Ne yazık ki, İmzalanışının 94.Yıldönümünde Lozan artık Türkiye Cumhuriyeti´nin tapusu ve Türk Ulusu´nun tabusu değildir. 15 yıllık AKP iktidarında Türkiye Cumhuriyeti 94 yıllık Cumhuriyet tarihinde yaşanmamış utançlar yaşamış, bir tek kurşun bile atmadan ve savaşmadan karada ve denizde toprak terk etmiştir. Şöyle ki:

Karadaki toprak kaybı:
Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransa Hükümeti arasında imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Anlaşması´nın 9.Maddesine göre: ?Osmanlı Hanedanı´nın kurucusu Sultan Osman´ın  büyük babası (gerçekte Anadolu Selçuklu Devleti´-nin kurucusu) Süleyman Şah´ın Caber Kalesinde bulunan ve Türk Mezarı adı ile tanınan kab-ri, çevresiyle birlikte, Türkiye´nin malı olarak kalacak ve Türkiye orada koruyucular bulun-durup Türk bayrağını çekebilecektir.? Ankara Anlaşması´nın bu hükmü 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması´nın 8.Maddesi ile de teyid edilmiştir.

Ankara Anlaşması´nın imzalandığı tarihte Fransa´nın mandası altında iken 1946´da bağımsızlığını kazanan Suriye Devleti 1973 yılında Fırat üzerine baraj inşa ederken inşaatın yükselmesi ile sular bölgeyi tehdit etmeye başlayınca türbe Fırat´n kıyısındaki Karakozak Köyü´de tahsis edilen eş yüzölçümde bir alana taşınmış ve Mimar Prof. Ünal Demirarslan´ın  yönetiminde yirmi işçiyle birlikte türbenin inşaatı dört ayda tamamlanmıştı. Uluslararası teamüle uygun bu toprak takası ve mezarın naklinin Türk Ulusunu rencide edici ve Ankara Anlaşması´na aykırı bir yanı olduğu söylenemez. Süleyman Şah türbesi ile ilgili olarak Türkiye ile Suriye arasında  Merhum Bülent Ecevit başkanlığındaki koalisyon hükümeti döneminde bir kriz daha yaşanmış, Suriye, türbenin bulunduğu alanın yakınında Teşrin barajını inşa ederken Ecevit hükümetine ?Buranın bir anlamı kalmadı. Bize verin.? Diye talepte bulunduğu, Başbakan Bülent Ecevit´in ise bölgeye gönderdiği heyet aracılığı ile ?Aklınızın ucundan bile geçirmeyin? cevabını verdiği, aksi davranışın ?savaş nedeni? sayılacağı ihtarının yapıldığı basında yer almıştır. (Bk. 24 Şubat 2015 tarihli Sözcü gazetesi, s.12).

Ne var ki, Amerika´nın Büyük Ortadoğu Projesi´nin bir aşaması olarak komşumuz Suriye´de çıkarılan iç savaşın figüranlarından bir şeriatçı güruhunun Süleyman Şah Türbesi´ni kuşatması karşısında aynı kararlılık gösterilmemiş, yurt toprağı savunulmamış, PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG´nin oluşturduğu güvenlik koridorundan geçilerek Türbe´deki sandukalar Türkiye´ye kaçırılmıştır. Acı ve onur kırıcı bir gerçektir ki, böylece dinci terör örgütü Işid´e karşı Türk toprağını savunmak ve korumak yerine o kutsal yurt toprağı bir kurşun dahi atmadan ve savaşmadan terk edilmiştir. . Bu kaçışı ve terk edişi de bir başarı olarak gösterme gayreti ise tarihe geçecek bir kara lekedir. Tarih bu kaçışta dahli olanları hayırla yad etmeyecek, günü geldiğinde bunun hesabı mutlaka sorulacaktır. Çünkü vatana ihanet suçunda zamanaşımı yoktur.

Denizdeki kayıplara gelince:

Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulduğu andan itibaren bütün kurum ve kuruluşlarıyla devleti ele geçirme sürecinde işbirliği yaptığı, koruyup kolladığı ve kayırdığı bir güruhun sinsice ve alçakça kurduğu kumpaslar ve tuzaklar sonucunda zayıf düşürülen Türk Ordusunun ve Deniz Kuvvetleri´nin muharebe gücü felce uğratılmış;  Megalo İdea´sından bir an bile vazgeçmemiş Yunanistan bunu fırsat bilerek, Lozan Barış Antlaşması ve diğer Uluslar arası anlaşmalar gereğince Türkiye´ye ait olan bir çok adamızı tek tek işgal etmiş ve silahlandırmıştır. Yunanistan´ın  Yurt toprağımızın  kutsal birer parçası olan adalarımızı işgal etmesine, silahlandırıp tahkim edilmesine tepkisiz kalmak ve müdahale etmemek; işgale ve silahlandırmaya zımnen onay vermek ve yurt toprağını düşmana terk etmek anlamına gelmektedir. Bunun siyasi söylemde adı ?Vatana ihanet?tir.  Türk Ordusu da asli görevi olan Türk vatanını savunmak, gerektiğinde savaşmak yerine tepkisiz kalarak bu ihanete iştirak etmemelidir. 

             

Kutsal yurt toprağının savunmadan, savaşmadan ve bir tek kurşun dahi atmadan düşmana terk edilmesi Türk Ulusu´nun onurunu ve gururunu rencide etmektir,  vatana ihanet suçunu işlemektir.  Bu suçun zamanaşımı yoktur. Er veya geç bir gün mutlaka bunun sorumluları, gerçekten  bağımsız yargının önüne çıkarılacak, yargılanacak ve Türk Ulusu´na  suçlarının hesabını vereceklerdir. .

Lozan Barış Antlaşması´nın 94.yıldönümünde tüm Ulusalcı güçlerin ve yurtseverin en önemli görevi;  yurt toprağının kutsallığını idrakten ve ulus bilincinden yoksun,  kişisel ikbal, zenginlik ve çıkarlarını koruma ve ne pahasına olursa olsun iktidarlarını sürdürmekten başka bir amaçları olmayan kadrolardan yurdu kurtarmaktır.

Bu inanç ve kararlılıkla bütün Yurttaşlarımın Lozan Gününü kutluyor, bize Lozan ruhunu aşılayan ve gururunu yaşatanlara sonsuz minnet, şükran ve saygılarımı sunuyorum!..

 /resimler/2017-7/23/1403441940382.jpg

Not: (Fotograf altı)

Fotoğraflar 24 Şubat 2015 tarihli Sözcü Gazetesi´nden alınmıştır. 

YAZARLAR

  • Salı 31.1 ° / 13.6 ° Güneşli
  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00