SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


LİRİK ŞİİR NEDİR?


Şiirler değerlendirilirken çok kullanılan terimlerden biri LİRİK sıfatıdır.

Eski çağlarda lyre adı verilen saz eşliğinde söylenen şiirleri niteleyen bu terimin ad biçimi LİRİZMdir.

Sevgili hocam Prof. Dr. DOĞAN AKSAN, "Yazında, özellikle şiirde lirizm sanatçının güçlü ve bütünüyle kendine özgü duygularını, tutkularını, özlemlerini, zihninde oluşan imgeleri tam bir içtenlikle ve yalınlıkla, doğal bir anlatımla dile getirdiği, kısa, coşkulu özlü sözlerle aktardığı yapıtların özelliğidir," diye tanımlar.

Lirik şiirler içimize işler; şairin duyguları bize geçer.

"Açar,

Kan kırmızı yediverenler

Ve kar yağar bir yandan,

Savrulur Karacadağ,

Savrulur zozan…

Bak, bıyığım buz tuttu,

Üşüyorum da

Zemheri de uzadıkça uzadı,

Seni, baharmışın gibi düşünüyorum,

Seni, Diyarbekir gibi,

Nelere, nelere baskın gelmez ki

Seni düşünmenin tadı…"

AHMED ARİF

Örnek aldığım bu dizeler şairin "Diyarbekir Kalesi" adlı şiirindendir.

Ahmed Arif, çok sever memleketini, ömrünün ancak on yılını geçirdiği bu şehre sevdalıdır.

"Bir ben bileceğim oysa ne afat sevdim

Bir de ağzı var dili yok Diyarbekir kalesi..." der.

Yurdunu, evini, halkını, sevgilisini uyumla kucaklaştırır şiirlerinde...

O, "Elbette önce lirik olmalıdır bir şiir bence. İsterse siyasi bir mesajı olsun, isterse olmasın, ama önce lirik olmak zorundadır. Benim inancım bu. Tarzım bu. Ötesi insanın kendi yeteneğine kalmış." der, Refik Durbaş'a...

Şiirin özgün imgesiyle birlikte, anlatımındaki içtenlik ve yalınlıkla lirik şiir örneği olarak değerlendirdiğim bir şiir de NAZIM HİKMET'ten..

ANGİNA PEKTORİS

Yarısı burdaysa kalbimin

yarısı Çin’dedir, doktor,

Sarınehre doğru akan

ordunun içindedir.

Sonra, her şafak vakti, doktor,

her şafak vakti kalbim

Yunanistan’da kurşuna diziliyor.

Sonra, bizim burada mahkumlar uykuya varıp

revirden el ayak çekilince

kalbim Çamlıca’da bir harap konaktadır,

her gece, doktor.

Sonra, şu on yıldan bu yana

benim, fakir milletime ikram edebildiğim

bir tek elmam var elimde, doktor,

bir kırmızı elma:

kalbim.

Ne arterio-skleroz, ne nikotin, ne hapis,

işte bu yüzden, doktorcuğum, bu yüzden

bende bu angina pektoris…

Bakıyorum geceye demirlerden

ve iman tahtamın üstündeki korkunç baskıya rağmen

kalbim en uzak yıldızla birlikte çarpıyor.

NAZIM HİKMET

Angina pektoris; en sıklıkla göğüste iman tahtası kemiği arkasında ağır bir taşla bastırılıyormuş gibi duyumsatan, rahatsız edici bir ağrıdır. Kalp atardamarlarıyla ilgili göğüs anjini de denebilir.

Nazım Hikmet,bu hastalık yüzünden yatmakta olduğu cezaevi revirinde yazmıştır bu şiiri...

Şiirde Nazım, savaşan ve öldürülen insanlara ilişkin duygusallığı yanında, yurduna, İstanbul'a, Çamlıca'da kalan ailesine özlemini de dile getirmiştir.

Bizim şarkılarımızda, türkülerimizde; duygular, yürek acıları doktorlara seslenilerek içtenlikle "doktorcuğum" denilerek anlatılır.

NAZIM, doktora seslenerek, "Ne arterio-skleroz, ne nikotin, ne hapis"tir hastalığımın sebebi demiştir.

Bu hastalığa tutulmasının sebebi olarak, fakir ulusuna, bir tek kalblnl verebllmiş olmasını göstermiştir. "Son on yıldan bu yana" kalbini, elinde kalan kırmızı elma olarak nitelemiştir. Bu imge bence, çok güçlü bir anlatımdır.

Özellikle iki örneği, Haziran ayında sonsuzluğa göç eden iki şairimizin pek söz konusu edilmeyen şiirinden seçtim. Diğer çok ünlü lirik şiirlerinin çoğunu, ezbere biliyorsunuz diye düşünüyorum

Bir örnek de yine Haziran ayında genç denebilecek yaşta uğurladığımız bir şairden:

"Anılar defterinde gül yaprağı

Gibi unutuldum kurudum

Başıma düştü sevda ağı

Bir başıma tenhalarda kahroldum

Sen kim bilir rüzgârlı eteklerinle

Kim bilir hangi iklimdesin, ben

Sensiz bu sessizlikle

Deliler gibiyim sensiz

Bu sessizlikle

Ayrılıkla başım belada

Gözlerini çevir gözlerime

Yoksa sensiz bu sessizlikle

Deliler gibiyim

Sensiz bu sessizlikle"

CAHİT ZARİFOĞLU

AĞIR HASTA

Üfleme bana anneciğim korkuyorum,

Dua edip edip, geceleri.

Hastayım ama ne kadar güzel

Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.

Niçin böyle örtmüşler üstümü.

Çok muntazam, ki bana hüzün verir.

Ağarırken uzak rüzgârlar içinde

Oyuncaklar gibi şehir.

Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum

Ağlıyorsun, nur gibi.

Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha

Duvardaki resimlerle, nasibi.

Anneciğim, büyüyorum ben şimdi,

Büyüyor göllerde kamış.

Fakat değnekten atım nerde

Kardeşim su versin ona, susamış.

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Dağlarca'nın 1930-1940'lı yılların özgün örneklerinden biri olan bu şiiri, şairin "Çocuk ve Allah" kitabındadır.

Dağlarca, çocuk sevgisini birçok şiirinde dile getirmiştir; bu şiirinde de hasta bir çocuğun duyumsadıklarını anlatmıştır.

Sezdiklerini ve gözlemlediklerini duyarlılıkla, içtenlikle dizelere döken şair lirik bir şiir örneği vermiştir.

Öyle sanıyorum ki, seçtiğim ve lirik şiir örneği olarak sunduğum şiirler; sayın hocamın -ruhu şad olsun- tanımladığı lirizme uygun nitelikler taşımaktadır.

Bugün 15 Haziran, ATTİLÂ İLHAN'ın doğum günü. Onun çok sevdiğim dizelerini de yazmak istiyorum. Gerçi sevdiğim dizelerini yazarsam sayfalar yetmez!

"ay ışığına batmış

karabiber ağaçları

gümüş tozu

gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar

yaseminler unutulmuş

tedirgin gülümser

çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var

çünkü ayrılık da sevdâya dahil

çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

hiçbir ânı tek başına yaşayamazlar

her an ötekisiyle birlikte

her şey onunla ilgili"

ATTİLÂ İLHAN

"Beni koyup koyup gitme, n'olursun

Durduğun yerde dur

Kendini martılarla bir tutma

Senin kanatların yok

Düşersin yorulursun

Beni koyup koyup gitme, n'olursun.."

ATTİLÂ İLHAN

HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Perşembe 25.8 ° / 16.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 24.1 ° / 17.8 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Cumartesi 24.1 ° / 16.4 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    10045,74%-0,37
  • DOLAR

    32,41% 0,09
  • EURO

    34,52% -0,08
  • GRAM ALTIN

    2381,04% 0,05
  • Ç. ALTIN

    3886,52% 0,00