Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


KÖYÜMÜZÜN İNSAN MANZARALARI (4): MOLLA MEHMET HOCA


Köyümüzün en zengini sayılırdı Hacı Molla Mehmet Turgut Hoca.Varlıklılar grubunun lideri gibiydi.Varlıklılar grubu dediklerimiz, biraz tepeden bakan; yanlarına kolay yaklaşılamayan sülale şeflerinden oluşurdu.

Hoş, varlıklı oluşun ölçüsü de, devenin, keçinin, biraz da tarlanın fazla oluşuydu.

Aslında sülale şeflerinden oluşan bu grup kendilerini, köyün gelenek- göreneklerinin bekçisi gibi görürlerdi. Asıl zenginlikleri bu otoriteydi.

Erken tanımıştım Molla Mehmet Emmiyi.Biz ilkokulda iken muhtardı o.

Öğretmenimiz Rahmi Kerem de, imzalanacak kâğıtları benimle gönderirdi Muhtara.

Böylece ilkokul yıllarımda yakından tanıma fırsatım doğmuştu.Yanına gittiğimde “ Hoş geldin delikanlı” der, arkadaş gibi konuşurdu benimle. Öğretmenimizin neler yaptığını; neler öğrendiğimizi; Atatürk’ü sevip sevmediğimi sorgulardı. Atatürk’ün Gençliğe Söylevini biliyordu “ Onu iyi okuyun” dediğini unutmadığım gibi; “ İyi çalışın. Bunun gibi öğretmeni her zaman bulamazsınız” dediğini de, hiç unutmam. Oysa Rahmi öğretmen namazcı biri de değildi.

O yıllarda Gülnar’da ortaokul yoktu. Ortaokul- Lise öğretimi için oğlunu Silifke’ye göndermişti.Yani, ilkokuldan sonra çocuğunu Cumhuriyet okulunda okutan ilk köylümüzdü.

Yalnız Köy Enstitüsü öğrencisi olduğum yıllarda bir kez tartışmıştık Molla Mehmet Emmiyle..Bir topluluk ortamında, şapkasız gezip, kekil taramamın köy geleneklerine aykırı ve saygısızlık olduğunu söylemişti. Ben de “ Amca, biz fakir bir aileyiz. Babam bana bir şapka alamadı. Lütfen sizbir şapka alıverin de, ondan sonra konuşalım” deyince, küsmüştü bana. Babam duyunca “ Keşke kalbini kırmasaydın” demişti.Cumada Babama şikâyet etmiş “ Maşallah senin oğlanın dili epeyce keskin. Öyle beklemezdim” demesi üzerine, Babam da “ Üzülme Amca. Benim oğlan aslında şapka alı veremedim diye beni şikâyetetmiş” deyip, geçmişti.Oysa ömrü boyunca Atatürkçü, sosyal demokrat bir ailenin babası olarak yaşadı Hacı Molla Mehmet Hoca.Yaşamın her alanında ciddi bir öncüydü o…

***

Eskiyörük Köyünün sınırları Akdeniz’e dayanır. Hayvanlar Kış aylarında deniz sahiline indirilir; Mart- Nisanda hemen yaylaya göçülürdü. Sahil, hayvanları yazlatmak ve deniz suyundan sulamakiçin kullanılırdı. Adeta sahilin sivrisineğinden kaçılırdı.

Bir şafak öncesi başlardı göç hareketi: Keçiler- oğlaklar meler; develer bozlar, köpek havlar; yükte tavuk, sepette kedi feryat- figan…İlkbaharın ilk; Sonbaharın son seferberliğiydi Yörük göçü.

Akdeniz’den kalkar, sümbül baharı,

Kervan kervan gider göçümüz bizim.

Gülnar taş ülkesi, kayrak diyarı,

Toprak mı gördü ki kıçımız bizim?

Kara löküm kükrer, boz daylak bozlar;

Yüke asılmıştır celfin horozlar;

Göç yolunda doğdu kimi çocuklar;

Yiğitti anamız, bacımız bizim.

.Keçiler melerdi, oğlaklar meler;

Her mevsim yeniden başlar çileler

Fazla harcanmazdı bizde cümleler,

Her söze yanıttı “ heeç”imiz bizim.

Deli poyraz eser, dondurur kanı;

Canından bezdirir yoksul insanı;

Yokluk üstünedir Yörük destanı;

Erkence ağarır saçımız bizim.

Düşerdik yollara, Teknecik boğaz;

Ayaklar yalındı, geceler ayaz;

Çekilen acılar kitaba sığmaz;

Doğuştan yazılmış suçumuz bizim.

Akkorum, Söğütçük unutmaz bizi;

Kaldı mı yollarda geçmişin izi?

Kıtlık boş koysa da ellerimizi;

Umutla doluydu içimiz bizim.

Akova baş yayla, erilecek yer;

Düşe kalka gidip, varılacak yer,

Kara çadırlara girilecek yer;

Güzün gene başlar, maçımız bizim.

Babacan’ım söyler, toprağa- taşa;

Her yaşta tuz olduk, ekmeğe- aşa;

Yılmadan direndik, yağmura- yaşa;

İnat hocamızdı keçimiz bizim.

Göçebe yaşamının uzun sürmeyeceğini biliyor olmalıydı ki, o kaçılan sahili sevdirdi Molla Mehmet. Zeytinlikleri imar edip aşılamanın; kıraçlarına badem dikmenin öncüsü oldu. Sera Sebzeciliği, sıradanbir iş haline geldi. Mevsimlik üzüm asmalarına kadar..Köylüsü de inanıyordu ona. Çünkü öğütçü değil, örnekçiydi.

***

Akova 10- 15 kilometre kare kadar genişlikte, çanak gibi bir alüvyon ovasıdır.Ovanın kullanımı- dönerli olarak- yarısı hayvancılığa, yarısı tarıma ayrılmıştı. Bu kullanım şekline sala deniyordu. O yıllarda, ovanın orta kısımları bataklık sayılabilirdi. Bataklığa kavak dikti; çevresini elma bahçesi yaptı Molla Mehmet Emmi.“ Yav, Molla Koca boşa emek çekiyor. Burada bişey olmaz. Hazır hayvanların yayılacağı çayırları mafediyor” diyenler öyle çoktu ki.

Şimdi, o diyenlerin hepsi bağ- bahçe sahibi oldu.Akova elmasını tanımayan kalmadı. Lavanta çiçekçiliğine bile geçildi.Ve bugünkü noktada; Akova’nın bağımsız bir köy olma mücadelesinin kökeninde de, rahmetliyi anmamak haksızlık olur.

Toros yamaçlarına, bir Romalı gibi bakıyordu Hacı Molla Mehmet Turgut.Allah rahmet etsin. Mekânı cennet olsun. 

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9698,89%0,56
  • DOLAR

    32,55% 0,03
  • EURO

    34,84% -0,06
  • GRAM ALTIN

    2431,37% 0,07
  • Ç. ALTIN

    4017,93% 0,00