Prof. Dr. Süleyman BOZDEMİR


KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞUNUN 81.Cİ YILDÖNÜMÜNDE (3)


CUMHURİYET’İN YARIM KALMIŞ EĞİTİM DEVRİMİNİN SONUÇLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Atatürk Döneminde Eğitimdeki Gelişmeler

Mustafa Kemal emperyalist güçlere karşı, mazlum milletlere örnek olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı 9 Eylül 1922’de utkuyla bitirince, İzmir’de Mustafa Kemal’e  “Çok yoruldunuz herhalde, çiftliğinize çekilir dinlenirsiniz.” dediler. Mustafa Kemal’in yanıtı şöyledir:  “Hayır, asıl savaş şimdi başlayacak… Bu savaş, cahilliğe ve gericiliğe karşı yapılacaktır”. Bu savaş aslında, Orta Çağ’ın karanlığından bir türlü çıkmasına fırsat verilmeyen bir toplumun çağdaşlaşması için verilecek, uzun zaman alacak, ikinci bir kurtuluş savaşı olacaktır. Nitekim devrimin lideri Atatürk de bunun farkındadır: ’En mühim, en esaslı nokta eğitim meselesidir. Eğitimdir ki; bir milleti ya hür, müstakil, şanlı yüksek bir cemiyet halinde yaşatır, ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder’’ dedikten sonra ekler:’’ Bazı şeyler vardır ki bir kanunla, bir emirle, bir düdük çalarak düzeltilebilir. Ama bazı şeyler vardır ki kanunla, emirle, milletçe omuz omuza boğuştuğumuz halde düzelmezler. Fesi atar şapkayı giyer adam, ama alnında fesin izi vardır. Siz sarıkla gezmeyi yasaklarsınız. Kimse sarıkla dolaşmaz. Ama bazı insanların başındaki görünmeyen sarıkları yok edemezsiniz. Çünkü onlar zihniyetin içindedir. Zihniyet, binlerce yılın birikimidir. O birikimi bir anda yok edemezsiniz; boğuşursunuz onunla sadece… Yeni bir zihniyet, yeni bir etik yerleştirinceye kadar boğuşursunuz onunla ve sonunda Muaffak olursunuz.’’

Neticede, emperyalist güçlere karşı Kurtuluş Savaşı kazanılıp Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra Türk toplumunu çağdaş medeniyet düzeyine ulaştırmak, ülkenin ilerlemesinin önündeki engelleri kaldırmak, laik ve ulusal bir yapı oluşturmak için Atatürk’ün önderlik ettiği devrimlerin adım adım uygulanmaya başlandığını görüyoruz. Özellikle Türk Devrimi’nin başarısının eğitim alanındaki başarıya bağlı olduğu gerçeği, eğitimin yaygınlaşması ve değişmesi için kararlı ve öncelikli adımların atılmasını zorunlu kılmıştır. Bu amaçla Atatürk döneminde eğitim ve öğretimin ilkokuldan yükseköğretime kadar olan her alanında köklü çözümlere gidilmiştir. Getirilen çözümler ise, eğitimin hem niceliksel hem de niteliksel durumunu geliştirdiği gibi Atatürk’ün özlemini duyduğu yeni Türkiye’nin temel taşlarını oluşturmuştur. Atatürk döneminde eğitimdeki gelişmeyi ortaya koyabilmek için Başöğretmen Atatürk’ün eğitime bakışını bilmek gerekir.

Atatürk’ün Eğitime Bakışı

Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra eğitim sorunları sadece Osmanlı dönemine ait olan sistem yanlışları ve devralınan modelle ilgili değildir. Fiziki ve maddi olanaklar açısından da eğitim ve öğretim kurumları yetersiz bir durumdadır.

1923–1924 eğitim–öğretim yılında Türkiye’nin nüfusu 11-12 milyondur. Bu nüfusun %10'u ve kadınların sadece %3’ü okuryazar durumundadır.

            Bu yıllarda Türkiye’de 4.894 ilkokul, 23 lise, 64 meslek okulu, 9 fakülte ve yüksekokul olmak üzere toplam 5.062 öğretim kurumu vardır. Bu okullarda görevli olan öğretmen ve öğretim üyesi sayısı ise toplam 11.918’dir. İlkokullarda 341.941, ortaokullarda 5.905, liselerde 1.241, meslek okullarında 6.547 ve yükseköğretimde 2.914 olmak üzere toplam 358.548 öğrenci vardır.

O yıllarda eğitime bütçeden ayrılan pay düşük bir düzeydedir. 1921’de 57.128.833 TL olan Genel bütçeden eğitime ayrılan miktar 390.412 lira olmuştur. 1923’te genel bütçe 105.929.911 lira olmasına karşın Milli Eğitime ayrılan ödenek 3.033.003 liradır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu sayısal verilerin dışında eğitimin niteliksel özellikleri de düşüktür. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda kaybedilmiş olan öğretmenlerin yanı sıra mevcut eğitimcilerin mesleki formasyonları da yetersizdir ve öğretim programları çağdaş bir anlayıştan yoksundur. Okul binalarının durumu ve ders araç-gereçlerinin eksikliği ve eğitimle ilgilenen merkez ve taşra örgütünün idari teşkilatlanmasındaki sorunlar, Türk Eğitim Sistemi’nin o günkü durumunu yansıtmaktadır.

Atatürk döneminde eğitimdeki nitel ve nicel gelişmeleri ve yapılan eğitim reformlarını iyi değerlendirebilmek için Atatürk’ün eğitime nasıl baktığı, bu konudaki düşünceleri ve felsefesi çok iyi bilinmelidir.

Atatürk’ün öz yaşamına baktığımızda eğitime ilişkin gözlem ve tespitleri ilkokula başladığı çocukluk yıllarına kadar gitmektedir. Atatürk, çocukluk ve gençlik yıllarını Osmanlı Devleti’nin son ve en buhranlı ve çalkantılı dönemlerinde yaşamıştır. Üstelik Mustafa Kemal, bu çağlarını bir kazan gibi kaynayan Balkanlar’da, sonra İstanbul ve ülkenin çeşitli yerlerinde geçirmiş, yıkılmakta olan devletin çöküş nedenlerini ve kurtarılma yollarını düşünme fırsatı bulmuştur. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı ve devrimleriyle, Türk ulusunun yok olmasını önlemiş, yeni bir Türk Devleti kurmuştur. Bütün bu tarihi olaylar, Atatürk’ün bir vatanperver ve gözlemci bir aydın, asker, önder ve devlet kurucusu olarak, sosyal hayatımızın sorunlarına ilişkin somut, elle tutulur, açık seçik tespitlerde bulunmasını ve yine somut, açık, inandırıcı, kesin kurtuluş önerileri ve çareleri düşünüp ileri sürmesini gerekli kılmıştır.

Atatürk bir keresinde şöyle der : “Bir milletin felakete uğraması demek, o milletin hasta,  hastalıklı olması demektir. Bu nedenle kurtuluş, toplumdaki hastalığı tespit ve tedavi etmekle elde edilir. Yine Atatürk, “geçmişin hatalarını kökünden temizlemek, düzeltmek“ gerektiğini belirtir. Bunun da ancak yeni bir eğitim anlayışı ve uygulaması ile gerçekleştirilebileceğini çok iyi biliyordu. Osmanlı dönemi eğitim sistemi ile bu sorunların üstesinden gelmenin bir olanağı yoktu.

(DEVAM EDECEK)

 

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51