Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


KÖY ENSTİTÜLERİ ANADOLU ADINLANMA DEVRİMİNİN BAŞARI GÖSTERGESİYDİ


  Dün, YKKED ( Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği)

etkinliği olan bir kutlama toplantısında buluştuk.

     Duzeyli bir etkinlikti. Saygın Bilim- Kültür insanları

doyurucu bilgiler sundular.

     Köy Enstitüsü kültüründen gelen az sayıda emekli

emekçiye plaket verme gibi bir hakbilirlik yaklaşımı

birazcık da duygusallık kattı.

     Neyleyim ki böyle etkinliklerde zaman planlaması

kolay değildir. Çünkü emeklinin söylemek isteyip de

söyleyemediği o kadar çok şeyi vardır ki..

     Bana da söz düştü. Ama zaman yetersizdi.

     Köy Enstitüleri konusunda çok önemli bulduğum,

daha doğrusu bilinmeyen değil de yererince vurgu

yapılmayan bir öz noktayı dillendirmek istedim.

Yeterince söyleyebildim mi, bilemiyorum? Uykum

Kaçtı. Ben öğretmen emeklisiyim.

    “ Acaba anlatmadığım bir şey kaldı mı?” duygusu 

 çoğumuzda bir saplantı boyutundadır.

     O nedenle, düşüncelerimi bir kez daha söylemek

gereğini duydum:

     “ Cumhuriyet Devrimleri yarım kaldı” söylemini

çoöça duymuşuzdur. Bence de yarım kaldı.

     Devrimlerin gelişme düzeyini gösterecek ibre

Köy Enstitüleriydi. Bu gerçekliği germe şansından

yoksun olanlar “ Köy Enstitüleri lafı artık bıkkınlık

verdi” bile diyebildiler.

     Bilindiği gibi “ Devrimlerin başarıya ulaşabilme

şansları, karşıdevrimcilerini yok edebilmekle doğru

orantılıdır.”

     Karşıdevrimcileri yok etmenin ise iki yolu vardır:

  1. Bedenlerini ortadan kaldırmak. ( Kanlı , acılı

bir seçenektir, ama kolay yoldur.)

  1. Karşıdevrim Bilincini yok ederek, o insanları

Devrime kazandırmak. ( Uzun ve zor yoldur.)

     Anadolu Aydınlanma Devrimini gerçekleştirmek

İçin yola çıkan Atatürk’ün seçtiği yol, bu ikinci yoldu.

Amacını, daha Kurtuluş Savaşı’nın ortasında “ Eğitim

Kurultayı” toplamakla ortaya koymuştu.

     Öyle bir “ Eğitim Sistemi” olmalıydı ki bilgisizliğin,

kanmışlığın ya da çıkarcılığın yarattığı “ Karşıdevrim

Bilinci” ni yok etmeyi başarabilsin.

    Bu sistem kısa sürede bulundu. Sistemin adı:

     “ İş İçinde, İş ve Üretim İçin, Yaparak- Yaşayarak

Eğitim- Öğretim Sistemi” idi.

     Bu sistemden geçen bir toplumun “ İnsan Hak ve

Özgürlükleri” ni yaşamsal bulmaması olası mıydı?

     Üretim gücünden gelen “ İmece Ruhu” en doğal

İnsan kardeşliğini ve Hukukun Evrenselliğini kültür

boyutunda bilince dönüştürmez miydi?

     Bu sürecin anlamı şu idi:

     “ Köy Enstitülerinde gözlenecek olan başarı ibresi,

 Anadolu Aydınlanma Devriminin başarısını gösteren

biricik göstergedir.

     Ne var ki Şevket Süreyya haklıydı, Atatürk “ Yalnız

Adam” dı. Elbette ekibi, arkadaşları vardı. Ama bilinç

Düzeyi olarak yalnızdı. Onun anladığı derinlikte sezgi

ve öngörü yoktu onlarda.

     Oysa Ulusal Kurtuluş Savaşına ve çağdaş bilime

karşı olanlar pusuda bekliyorlardı.

     2 Dünya Savaşı gibi felaket yıllarına denk düşmek,

karşıdevrimcilere yardımcı olmuştur. Bu koşullarda

siyasi iktidarlar, karşıdevrimcileri yok etmek yerine,

yer yer ödün verilerek zaman kazanma politikasına

düştü. Yenilgi kaçınılmazdı artık.

     O kurumları canla- başla yaratan H. Âli Yücel ve

İsmail Hakkı Tonguç, canlarını zor kurtardılar, yargı

kararıyla emekli olabildiler.

     Ve onlar ışık oldular.

     Işığımız olmayı hep sürdürecekler.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92