Güzel filmdi Vizontele, bir sahnesi var ki Kemal Beyin “muhafazakârlarla helalleşeceğim” açıklamasından sonra o sahneyi anımsadım. Filmde belediye başkanı Televizyonu anlatırken “Zeki Müren’i canlı canlı göreceksiniz” diyor. Kalabalıktan biri “O da bizi görecek mi?” diyor ya, anımsadınız sanırım; işte o bölüm. Ben de Kemal Bey’e kalabalığın arasından “Onlar da bizden özür dileyecek mi?” diye sormak isterdim.
Merak ettiğim şu: Kemal Bey özür dilemek için kronolojik bir sıralama yapmış mı? Yani hangi tarihten veya olaydan başlayarak özür dilemeye başlayacak. Tarih kitapları CHP’nin kuruluş tarihini 9 Eylül 1920 olarak yazar, ancak Cumhuriyet ve dolayısıyla CHP ideolojisinin geçmişi çok eskilere dayanır.
Örneğin, 29 Eylül 1808 tarihinde sultan 2. Mahmut’a imzalattırılan bir Sened-i İttifak vardır. Bazıları bu belgeyi Türk Tarihinin ilk Anayasal metni olarak tanımlamaktalar. Bu metin, o yılların, belki tüm gereksinimlerini karşılayamıyordu ancak olabildiğince yerli bir metindi.
Sened-i İttifaktan 70 yıl sonra Mithat paşa ve diğer Osmanlı aydınlarının çabalarıyla oluşturulan Meşrutiyet dönemleri gelmektedir.
Anlaşılacağı üzere bizim cumhuriyetimiz uzunca sayılacak bir geçmişten elde edilen birikimlerin sonucudur. Yani CHP ve Cumhuriyet aynı birikimden kaynaklanmıştır.
Bu uzun sayılabilecek dönemde uğraşıların temelinde Bağımsızlık, Özgürlük, Adalet, Eşitlik ve Kardeşlik istemleri bulunmaktadır.
İlk (hatta tek) örnek olarak verdiğim sened-i ittifak’ın 7. Maddesi, adaletli bir vergi sistemi, angaryanın ve işkencenin kaldırılmasını talep ediyordu…
Kemal Bey uzun bir özür listesi hazırlayacağa benzer. Bu listeden bazı başlıklar verelim isterseniz; Saltanat’ın kaldırılması başlı başına bir özür konusu olmalı, ya hilafetin kaldırılması katmerli bir özür de buraya, harf devrimi, laiklik, hele kadınların insan sayılması cehennemlik bir suç! Kısaca Atatürk Devrimlerinin tümü için özür dilemeli…
Türban için apayrı bir başlık açmalısınız Kemal Bey, çünkü Türkiyenin ortasına bir Cuhuriyet karşıtlığı bayrağı olarak dikilmiş olan türban bayrağına karşı partililerinizin yaptıkları çok daha büyük özürler gerektiriyor.
Tuhaf şey: İnsan, alayı vâlâ ile her kurultayda doyulmaz bir iştah ve enerjiyle yeniden aday olarak katılıp kendini genel başkan olarak seçtirdiği partinin geçmişinden bu kadar utanır mı? Yahut genel başkan olacağı partinin tarihini okumaz mı?
Bakınız, Kemal Bey Karar TV de yaptığı söyleşide neler söylemiş; aslında çok şeyler söylemiş de konuya dair söyledikleri aynen şöyle: Bizim muhafazakar dünyayla helalleşmemiz lazım, eksiğimiz var, oturup konuşmadık, derdinizi dinlemedik, Ankara'da oturduk durduk. Şimdi bu yıkılıyor ama karşılıklı güven de oluşmaya başladı. Ama belli bir zaman dilimine ihtiyaç var. Sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapma politikası izledik.
Muhafazakar söylemini muhafazakarlara haksızlık olarak görüyorum. En muhafazakar parti bizdik çünkü değişime direniyorduk. Dindar kesimle ilişkilerimiz daha iyi zaten dindar kesim de ülkenin gidişatından rahatsız. Onlar da değişim istiyor. Bütün mesele karşılıklı güveni oluşturmak. (karar tv 06.11.2021 Gündem Özel, sunanlar Taha Akyol-Elif Çakır)
Eskiler “abesle iştigal” derlerdi bu durumlara.
Bu günküler de içinde olmak koşuluyla “Muhafazakarların” CHP ye özür borçları vardır. CHP lilere de. Çünkü onlar yıllardır sürdürdükleri iktidarlarına sırtlarını dayayarak CHP lileri işsiz bıraktılar sürgüne gönderdiler yaşam alanlarını sınırladılar, bu ülkeyi yarı sömürge durumuna getirip sürekli olarak çağdışına itmeye çalıştılar…
Kemal Bey kendi adına istediği kadar özür dilesin. Ne çektiğimizi biz biliriz.
Sonra bir de şu “Ankara’da oturduk durduk.” sözü sadece kendini bağlar. Her yerde her zaman var olmaya çalıştık ve olduk da. Dağlara taşlara CHP amblemini yazdık.
Kemal Bey “en muhafazakar parti bizdik” diyerek CHP’yi hangi sıraya koyduğunun farkında mı? Bilmiyorum. Kullandığı “değişim” sözcüğü dilinin altındaki baklayı yeterince anlatıyor.
