SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


"KALEMİNİ, FIRÇASINI, OBJEKTİFİNİ YÜREĞİNE TAKAN ADAM"


FİKRET OTYAM (19.12.1926 / 9.8.2015) Röportaj ustası, Güneydoğu’yu Türkiye’ye tanıtan gazeteci, iri kadın gözleri ve keçilerle bezeli resimleri öne çıkan bir ressam.

Ahmed Arif, ona “Objektifi Yüreğine Takan Adam” diyordu.

1926’da Aksaray’da dünyaya gelir. Babası asker ve eczacı Vasıf Efendi, annesi Naciye Hanım’dır. İsmet İnönü’nün silah arkadaşlarından olan babası Vasıf Efendi, ordudan emekli olduktan sonra Aksaray’da eczacılık yapar. İlk ve ortaöğrenimini Aksaray’da lise öğrenimini kesintili olarak Ankara ve Kayseri’de tamamlar.

Liseden sonra İstanbul’a gider; Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde öğrenimine devam eder. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun atölyesinde ders alır, 1953'te mezun olur. Aynı yıl evlenir, ertesi yıl kızı Elvan dünyaya gelir. Bu evlilikten İrep ve Döne adında iki kızı daha olmuştur.

Gazeteciliğe 1950 yılında henüz Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenci iken Son Saat gazetesinde başlar. Falih Rıfkı Atay’ın çıkardığı Dünya gazetesinde yazar ve Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Göğüş’ün yardımcısı olur; ardından da Ulus gazetesinde çalışır.

FİKRET OTYAM'IN GÜLÜMSETEN BİR ANISI

Otyamların çocuğu oluyor. Ana- baba çalıştıkları için, Otyam çocuğunu alıp Dünya gazetesine getiriyor. Kütüphanedeki koca ciltlerin arasına yer açıyorlar, çocuk orada uyusun diye; ama, patron Falih Rıfkı Atay da öğrenmesin istiyorlar bu durumu.

Bir gün yüksek sesle konuşanları Atay uyarıyor:

"Yavaş konuşun, çocuğu uyandıracaksınız."

FİKRET OTYAM'IN KARASEVDASI ANADOLU

1953’te ilk kez Güneydoğu ve Doğu Anadolu’yu gezen Otyam, gazetecilik yaşamı boyunca Anadolu ve Güneydoğu Anadolu ile ilgili yazdığı röportajlarla tanınır. Bu röportajlarını çok sayıda kitapta toplar.

Otyam’ın resimlerinin konusu,1950'li yıllardan başlayarak sonuna dek Anadolu'nun doğası, halkı ve yaşantısını yansıtmaktadır; çektiği binlerce fotoğrafla, röportajlarıyla, yazdığı onlarca kitapla, resimleriyle Anadolu'yu belleğimize kazımıştır.

"Güneydoğu`daki kadınların gözleri doğadan, doğuştan sürmeli. Doğulu kadının gözleri zaten sürmeli. Bir de sürme çekerler, olur fincan gibi. Biraz da ben abartıyorum. Bu gözler benim imzam gibi oldu. Harranlı, Doğulu kadın... İmzam olmasa da ‘Bu Otyam’ derler. 45 yıldır bu simge oldu. Keçiye gelince... Biz çocukken kuzu beslerdik. Gazipaşa`ya geldiğimizde keçi besledik. Şimdi Geyikbayırı`ndaki evimizin bahçesinde de keçimiz var hatta beyaz keçim bize torun verdi. Aslında satmadığım resimlerim de var. Antalya’yla ilgili birçok resmim var ama, benim resimlerim çok büyük olduğu için sergilenmesi zor oluyor." diyor Otyam.

OTYAMLARIN GAZİPAŞA YILLARI

"Bir rivayete göre, Atatürk Mersin'den Antalya'ya giderken vapurda diyorlar ki, "Paşam, Delibaş İsyanı'nda katırlarla, atlarla, eşeklerle bize yiyecek, giyecek, içecek getiren kasaba burası". Selinti adını duyan Atatürk, "Buranın adı Gazipaşa olsun" diyor.

Uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yapan Otyam; Abdi İpekçi'nin ölümünden sonra emekli olmaya karar verir.

Otyam ikinci eşi Filiz Otyam ile 1977 yılında evlenmiş; birlikte 1979'da Antalya'nın Gazipaşa ilçesine yerleşmişler. Amerika'da iç mimarlık eğitimi alan Filiz Otyam sanatını dokumalar yaparak sürdürmüş.

Gazipaşa'da Selinus Kalesi altında, Deliçay yanında bir ev yaptırmışlar; bu evde resim yapmaya ve kitaplarının basımı ile uğraşmaya ağırlık verir yazar. Son olarak, Aydınlık gazetesinde köşe yazarlığı yapar.

Fikret Otyam, oradaki yaşamını şöyle anlatır: "Cumhuriyet'ten 1979'da istifa ettim. 50 bin liraya taksitle 500 metrekarelik bir arazi almıştık. Selinus Krallığı'nın kalıntıları yanında, denize karşı ve kalenin yamacında ak badanalı evimizi yapmaya başladık. Ünlü mimar Behruz Çinici'nin o canım doğanın biçimi bozmayan, doğayla tastamam uyumlu projesini, eşim İç Mimar Filiz ile, Gazipaşa'nın Bilos Köyü'nden 4 yapım ustasıyla yükseltmeye başladık 1977 yılında...

Kimi geceler evin bitmiş hâlini düşlerken, ta uzaklarda Alanya'ya kim bilir ne baktım, baktık. Gün oldu bizim de ışıklarımız yanmaya başladı. Böylelikle Alanya ile ışık komşusu olduk. Uzun yıllar en yakın ama en yakın komşumuz sadece Tanrı idi.

Rüzgârlı gecelerde denizin sesi, cırcır böcekleri, ağustos böcekleri tek gürültüdür yaşam yerimizde ve gündüzleri taş bülbülleri... Peki ne oldu bu kuşcuklara? 7-8 yıldır terk ettiler buraları. Kalenin oralarda guburdayan keklikler, onlar da azalmaya durdu. Avlanmalarına elden geldiğince engel olmaya çalışıyoruz.

Bu sessiz, dingin yerde Roma'dan kalan bir kuyuyu onartarak sulama suyuna karıştırınca, bir yeşil cennet oluştu evimizin yöresinde. Elvan elvan çiçekler, zamanla ürün vermeye başlayan ağaçlar, limon, portakal, çekirdeksiz nar, hünnap, kimileri iğde diyor burada, avokado, üç çeşit elma, şeftali, ayva, pikan cevizi, Kanada kavağı, çamlar ve evet en önemlisi ama en önemlisi istediğimiz sessizlik...

Büyük kentlerin o korkunç gürültüsünden, hercümercinden uzak güzel bir doğada ne yapılır? Çalışılır. Filiz, gördüğü bir çulfalık tezgahını çok eski bir ustaya yaptırıp, kollarını sıvadı, dokuma yapıyor. Önce yollukla başlayan dokumalar, zamanla başka boyutlara ulaştı. Yaptıklarıyla ünlendi ve yarattıkları artık batı duvarlarında asılı.

Buraya göçtüğümüzden bu yana yurtiçinde, yurtdışında 20'ye yakın ortak sergimiz oldu. Burada yazdığım 4 kitapla toplam kitap sayım 34 oldu. Eski basımların yerine yenilerini hazırlamak ise ayrı bir keyifti benim için. Günde 8-10 saat resim yapmak, bahçeyle uğraşmak, tavus kuşlarına, Kenya tavuklarına, yerli tavuklara, ispençlere bakmak, 30'a yakın irili ufaklı kediyi doyurmak işin bir başka yönü, bu kediler bir nevi yılan avcısı."

25 yıl orada yaşamış, sonra Antalya'nın merkezine 26 km uzaklıkta olan Geyikbayırı köyünde bir eve taşınmıştır Otyamlar...

GEYİKBAYIRI VE KEÇİLER- KEÇİYE ZARARLI DERLER. SİZ HİÇ ELİNDE ÇAKMAK, ORMAN YAKAN BİR KEÇİ GÖRDÜNÜZ MÜ?

"Antalya Geyikbayırı’nda şehre 7 kilometre ötede bir yer aldık. Orada projeyi, eşim Filiz Otyam’ın da yardımıyla yaşama geçirdik. İlk işim, orayı ağaçlandırmak oldu. Yıllardır keçileri gözlemlerim. Çiçekler, ağaçlar filan. Her yıl, on, on beş keçi sürüsü gelir. İlkbahar’da gelir, sonbaharda giderler. Orada otlanırlar.

Ben de bahçeyi sulamaya çıkarım. Hani, keçiler zararlı bilinir ya. Çaydan su içerken bir günden bir güne çiçeklerimi yediklerini görmedim. Ben bahçeyi sularken onlar bana bakar, ben onlara bakarım. Bahçemde rengarenk çiçekler, değişik yapraklar var ama keçiler oralı olmaz çayın kenarından geçer giderler. O zaman anladım, bu keçilerin, zavallıların adı çıkmış.

Bir gün bir tanesi öyle mahzun bakıyordu ki, dayanamadım resmini yapayım dedim. Bir kaç desen çizdim. Baktım, hakikaten çok grafik bir hayvan. Öyle kocaman keçiler yapıyorum. Bir gün çaydan geçip şehre ineceğim. Yolun ortasında keçi sürüsünün tam ortasında kaldım. Önüm, arkam, sağım, solum keçi. Korna çalıyorum. Oralı değiller. Mecburen orada durup keçi sürüsünün geçmesini bekliyorum. Onları izlerken birden fark ettim. Hayvanın sakalı çenesinde değil, çenesinin altında boğazına doğru. Ben resimlerde sakalı hayvanın çenesine oturtuyorum.

Şehre gitmekten vazgeçtim. Gerisin geriye hemen eve döndüm. Bütün resimlerdeki sakalın yerini düzelttim. Keçiye zararlı derler. Siz hiç elinde çakmak orman yakan bir keçi gördünüz mü? Ya da elinde balta ağaç kesen bir keçi? Keçi sevgimi bilenler beni geçen yıl Ege Üniversitesi’nin düzenlediği bir sempozyuma davet ettiler. Orada keçiler üzerine bir konuşma yaptım ve yaptığım keçi resimlerinden oluşan bir sergi de açıldı. Beni baş çoban ilan edip bana küçük bir keçi ile özel dokunmuş bir kepenek hediye ettiler."

2015 YILINDA SONSUZLUĞA UĞURLADIK FİKRET OTYAM'I

Antalya'da 9 Ağustos 2015'te yaşamını yitiren Otyam'ın cenazesi Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde bulunan "İz Bırakan Aydınlar Gömütlüğü"ne defnedilir.

Böbrek yetmezliği nedeniyle 89 yaşında hayatını kaybeden Gazipaşa sevdalısı Fikret Otyam’ın eşi FİLİZ OTYAM , ”Fikret yapacağı resimler, yazacağı kitaplar ve yazacağı yazılarını düşünerek gitti. Hepimizin başı sağ olsun" demiştir öte dünyaya göçtüğünde...

ORHAN KEMAL, "Bütün yazıları, çizileri, hattâ fotoğraf çekilerine rağmen Fikret Otyam bence her şeyden önce alabildiğine yakın bir dost...Bu dostluğun rengi, kokusu, tadı var. Mesela dallarda geveze bir bülbül, güneş vurmuş pırıl pırıl bir su, yamaçlarda yansıyan çapkın bir aşk türküsü, Picasso'dan rasgele birkaç desen, hatta Sait Faik'in 'Hişt Hişt' hikâyesindeki Burgaz baharı yüklü taptaze bir pasaj..." der.

ADNAN BERK, "Röportaj derken hikâye, hikâye derken senaryo, senaryo derken şiir, fakat hepsinde de, ortak unsur olarak Fikret Otyam." demiştir.

OTYAM'IN ADI PARKA VERİLİR.

Fikret Otyam’ın adı, ölümünün 40’ıncı gününde eşi Filiz Otyam’la birlikte kış aylarında Antalya Konyaaltı Caddesi’nde kaldıkları evin de bulunduğu sokaktaki parka verildi. Muratpaşa Belediyesi’nce yeniden düzenlenen park, aynı zamanda Antalya Sanatçılar Derneği’ne de ev sahipliği yapacaktır.

Fikret Otyam adını taşıyan 1250 metrekare büyüklüğündeki parkın açılışına, Filiz Otyam, Fikret Otyam’ın kızları İrep, Döne ve Elvan’la birlikte Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Otyam ailesinin yakınları ve Antalya’daki sanatseverler katılır. Başkan Uysal, Otyam’ın dünyanın en büyük sanatçıları arasında yer aldığını belirterek, “Fikret Otyam bu zor coğrafyada, çok farklı kültürlerin kesişim noktası Anadolu’da, Balkanlar’dan Mezopotamya’ya ve Arap dünyasına uzanan o kültürel farklılıkların bütün yansımalarını sanat eserlerinde gözler önüne sermiştir” diye konuşmuştur.

Hayata karşı duruşu ve doğa sevgisiyle tanınan Otyam, “Ben yaştaki sedir, çam ve nice ağaçların acımasızca kıyıma uğratıldığını acıyla izlerken ve bu kıyımı kıyasıya eleştirirken, aynı amaçlı bir ödülün de Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu'na da verilmesi, doğa sevgime ve bu konulardaki yazılarıma ters düşeceği; aldığım takdirde yaşanan orman katliamına ortak sayılacağımdan dolayı ödülü almayacağım” demiştir.

Son anayasa tartışmaları yapılırken birisi, Atatürk'süz bir anayasa yapımından bahsetmiştir. Otyam hemen tepki göstermiş, yazdığı bir yazıda şunları demiştir:

“ …Atatürk devrim ve ilkelerine yürekten bağlı, bunlarla varolmuş, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin akla, bilime, onun yüceliğine, erdemine inanmış tüm insanların da görüşünü can-ı yürekten haykırmanın zamanı şimdi değilse ne zamandır söyler misiniz?"

ONU YETERİNCE BİLMEYENLERE ANIMSATMAK İSTEDİM. RUHU ŞAD OLSUN.

HOŞÇA KALIN.

Not: Otyamların gidişinden sonra Gazipaşa'daki evlerinin durumu beni çok üzdü.

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00