SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


KADINLAR... KADINLAR...


ANILARDA VE KİTAPLARDA YAŞAYACAK KADINLAR

 KESTİM KARA SAÇLARIMI

“Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi
Bir şeycik olmadı deneyin lütfen
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın

 

Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum.”   -GÜLTEN AKIN

"8 Mart Dünya Kadınlar Günü" ile ilgili yazmak istiyorum...

"Ah kimselerin vakti yok 

Durup ince şeyleri anlamaya" diyorsa da Gülten Akın, vakit ayırmalı, vakit yaratmalıyız biz kadınlar ince şeyleri anlamak için...

BALİNA

Göğü gördüm imkâna tutuldum düşü sevdim 

dalıp çıkmalarım “orda bir şey”e dönüktü

kaç kez bir şey, başka bir şey

sıçradım hem yittim

hem belirlendim

derin durdum, teknenin altına girdim

sarstım

sarsıldım vuruşun gitgide usta vuruşuydu

sustum düşe düştüm

senin mi kan, yaralarımdan mı

 hey kaptan 

ne balinayım ben şimdi inadı içinde

ne senin mavi balinan     -GÜLTEN AKIN

 

Vakit ayırmalıyız, biz kadınların göğünü genişleten Gülten Akın'ı anlamaya... "İnce Kız"ı

anlamaya... 

"Gözümün önünde bir bulut oluşuyor. İnce uçucu bir bulut. Yine de sırtını yaslasan seni ömür boyu tatlı tatlı sallayacak bir bulut. Yanardöner ışıltılarıyla ruhu şen bir bulut. 

Öte yandan asabi bir bulut. İnce sızısı kırk döşeğin altından hissettiğin bezelye tanesi gibi. O bezelye tanesi uykularını çaldı, seni huzursuz etti diye sana kendini tuzu kuru, nanemolla, beyzade hissettirip canına okuyan bir bulut"

Yazısına bu paragrafla başlamış Yıldırım Türker...

"O bezelye tanesi kırk döşeğin altına saklanmış, unutulup unutturulmuş, üstüne bir bardak ılık süt içilmişken hâlâ seni uyutmuyor, üstüne üstlük hırçın, huysuz, kavgacı yapıyorsa işte o bulutun sihriyledir. Dolayısıyla kutludur."

Ben o bulutun sihriyle "hırçın, huysuz, kavgacıyım" bugün. 

Kara saçlarımızı keselim, boyun eğmeyelim, karşı çıkalım çağdışı her şeye!..Direnelim...

Bu çağda biz kadınlara dayatılanlara Gülten Akın gibi ince ince değil, avaz avaz itiraz edelim "Yeter!" diye... Gülten Akın 1960 yılında yazmıştır "Kestim Kara Saçlarımı" şirini

şiir kitaplarından biri de aynı adı taşır. O, öncüdür; cesurdur yaşamı boyunca , dirençlidir ve "inceliklerin şairi"dir. Aradan bunca yıl geçti, kadınların çilesi bitmedi, bitecek gibi de görünmüyor. Artık bu çağda kadını ezen, dışlayan törelere, erkek egemen topluma başkaldırımız, daha sert olsun... 

Yıldırım Türker'in yazısına dönüyorum:

"Gülten Akın, benim şairlerimdendir."

"Gülten Akın’ın adı şiirdir. İlkgençliğimde ‘Kestim Kara Saçlarımı’ ile başlayan incecik bir okumadır. İçinde, belki en az kullandığın yerinde yuvalanır önce, sonra usul usul çınlar, bulanır, apansız harelenir, uzak tepelerden gecene yalnız bir yabanın çığlığı gibi yankılanır. Çok uzak bir trenin sesi, ya da bir sis düdüğü. Seni alır, sesine katar, kendiyle okur. Yola çıksan uykulu garlarda elinden tutar, hiç yormayan şefkatiyle en kimsesiz başını okşar. Kırılgandır da. Ondan yüksek ses, kahramanlık, başa kakan ustalık bekleyene küser. Susup düşe düşer. Kapısından içeri sızamaz, avından el almayan. Gülten Akın’ın şiiri, imkâna tutulmuş balinadır."

"Elbet okumuştum daha önce defalarca. ‘Sessiz Arka Bahçeler’ kitabında. Ama belki ‘Kimi şiirler bekler kimi yaşları’ yüzünden, belki kendimi kendimden bir an dinleyip yaraya durmuşluğumdan, alıp bir kez daha okuduğumda artık bu şiirin burcunda öleceğimi, ömür boyu her önüme baktığımda dünyayı tarttıklarımın arasında bu şiirin de olacağını anladım. Şiirin engin gücüyle sarsıldım. İmkâna tutuldum. "

"Bu şiir sence ne anlatıyor, diye soracak olan varsa: Kime ne? Asıl size ne fısıldıyor? 

                           (Yıldırım Türker, "İmkâna tutuldum", Radikal İki, 16 Eylül 2009)

Yaşamı boyunca acıyla sınanmış Gülten Akın... Kadınlarımızın çoğu, bugün de acıyla sınanıyor... Çocuk, genç, anne, yaşlı demeden... Tıpkı Rıfat Ilgaz'ın şiirindeki gibi...

SARIYAZMALI

Ya dertlisin, ya sevdalı…

Eşsiz kalmış keklik misin?

Uçamazsın, sekemezsin.

Alan almış, satan satmış

Beşik kertmesi başın bağlı

Başını alıp gidemezsin!

 

Yavru kuşum, bu sendeki güzellik

Başlık mıdır, harçlık mıdır babana!

Değerini biçen biçmiş

Kız evlatsın, eğeceksin boynunu

Şerbetini içen içmiş

Davul zurna gideceksin yabana!

 

Gelin değil yoz tarlada ırgatsın,

Kadın değil, ana değil, kul, köle.

Kargacaklı'm, Aybasanlı'm, Malyaslı’m,

Babandan mı miras sana bu çile?

Bir çile ki soydan soya, 

Bir acı ki anadan kıza. 

 

Kara kışta limon fidesi gibi 

Isıtırsın yetimini koynunda.

Boynu bükük büyütürsün yavrunu.

Avucu kınalı, gözü sürmeli,

Tabanı nasırlı, eli kazmalı, 

Kara toprak ellerinde un ufak…

Ellerinde bir tek tohum

Dolu dolu, sarı sarı bir başak!

 

Al paçalıklı sırtı küfeli, 

Başı çifte çifte sarıyazmalı

Siler gibi alın terini çevrene

Bu kara yazıyı alnından silip

Kendi özyazını, kendin yazmalı!   -RIFAT ILGAZ

2012 yılında  "Kadın Yazarlar Sempozyumu" düzenlenmiştir; Doğan Hızlan şunları söyler:

"Kadın yazarların önce kadınlık konumlarını, kadınlık durumlarını tespit etmeleri ve o konumun savaşını vermeleri gerekiyor. Ama savaş sözü, mücadele sözü militan bir şekilde, bağırgan bir şekilde yapılırsa tabii etkili olmuyor. Çünkü edebiyatın da bir yöntemi vardır. Bunu çok şiddetli yaptığınız anda ya da eserlerinizde bunu şiddetli bir bağlamda anlattığınızda etkisi o an çok olur ama sürekli olmaz.''

Yazar Erendiz Atasü, ''Bana göre kadın edebiyatı sadece kadınların yaşantılarını anlatmaktansa, insanlığın bu güne değin yükseltmiş olduğu tüm uygarlıkların kusurlu yanı olan ataerkil kültürle mücadele eden onu eleştiren ve o kültüre karşı tavır alan edebiyattır kadın edebiyatı'' diye konuşur. 

Kadının bu tavır almayı incelikle, derinlikle yapması gerektiğini vurgulayan Atasü, yapılmazsa edebiyat olmayacağını söyler. (Cumhuriyet 25 Mayıs 2012)

"Edebiyatımızda Kadın Yazarlar Sözlüğü" adında bir sözlük vardır; ilk 2013 yılında yayımlanmış. Erendiz Atasü, önsöz yazmış:

"Edebiyattan söz edilirken, ulusal ya da sınıfsal terimler kullanılmasını kimse yadırgamaz da iş 'kadın edebiyatı', 'kadın yazar' gibi terimlere gelince itiraz sesleri yükselir. Türk edebiyatı, Fransız edebiyatı, işçi edebiyatı, burjuva edebiyatı gibi

isimlendirmelerin anlamlı sayılması doğal da, 'kadın edebiyatı' denince afallamak neden?"

"Sakın, 'kadın' sözcüğünden, daha doğrusu, ataerkil kültürün iliklerimize dek işlemiş ve tam da o nedenle çoğumuzun farkına varamadığı kadın karşıtlığından ya da kadınla ilişkilendirilen her şeyi hemencecik ikinci sınıf sayan koşullandırmadan olmasın?"

"Öyleyse 'kadın edebiyatı' nedir sorusu çıkıyor karşımıza. Kadın edebiyatı, kadınların

çektikleri çileleri sıralamaktansa, ataerkil kültüre eleştiri getiren ve bir kadın gövdesinin hikâyesini, o gövdenin içinde yaşayan bilincin ve bilinçaltının duyarlığı ve söylemiyle dile getiren edebiyattır." diyor yaptığım alıntıda...

Bizim öfkemiz  yoğun, itirazımız sürekli; yıllardır sürüyor, daha da sürecek gibi... Şaşırdık kaldık,ne etsek! "Gün kasvet, gece kasvet"

BÖLÜNEN KADINLAR

kısık bir perdenin o gerçeği
gösterdiğinden umutlu
bir perdenin kısık yeri kadar
incelen kadınlar

dünya, nedir onlardaki yansın
demir mi, ateş mi, belki cehennem
pervaneler işte, renkli camlara
çarpa çarpa hayal kanatlarını
tükenen kadınlar.     - GÜLTEN AKIN

 

SEN BEYAZ BİR KADINSIN
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
uykularımda nefesinin sıcaklığı
o kadar
hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandığım her akşam
senin rüzgârın almıyor mu
uğultulu yorgunluğumu
yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
iyimserliğin

ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
senin için dokuduğum basma ve pazen
denizin yeşilinden süzdüğüm balık
göğün mavisinden çaldığım kuş
senin için
felsefe okudumsa
iktisat okudumsa gece yarıları
boğazım kurumuş içim bir kalabalık
sıcacık mısralar okudumsa yunus’ dan
senin için okudum
geceyarıları

sen beyaz bir kadınsın
uzaktaki

gözlerin aklımdan çıkmıyor
sen beyaz bir kadınsın
karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını
üşümüş yastığına koyuyor musun

uyuyor musun.    -ATTİLA İLHAN 

Bize böyle şiirler yazan şairlerimiz var; bizi mutlu ediyorlar. Kadın olduğumuzu duyumsatıyor, sevildiğimizi, sevilebileceğimizi duyumsatıyor. Kendimizi önemli, güzel, başarılı, erkeğin yanında ve onlara yaşama gücü, direnme gücü veren bir

konumda olduğumuzu duyumsatıyorlar... Şairler, duyarlı insanlar..

" Şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir." Biz kadınları da koruyanlar var. Halk arasında, özellikle erkekler arasında "kadın milleti" denir de tüm özveriyle yaptıklarımız unutulur ya!.. Sonra da noksanlarımız sıralanır ya! Bizi savunan o duyarlı insanlar..

Şiddetsiz, eziyetsiz, ikinci sınıf sayılmayacağımız, birey olduğumuzun farkına varılıp o ölçüde saygı göreceğimiz günlere ulaşmayı diliyorum. 

 

"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki; bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki; bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?”   -ATATÜRK 

       HOŞÇA KALIN.

 

YAZARLAR

  • Salı 29.2 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00