SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


"İNSANIN ETRAFINDA BİRKAÇ KEDİNİN OLMASI İYİDİR.

KENDİNİ KÖTÜ HİSSEDİYORSAN, KEDİLERE BAKARSIN VE İYİ HİSSETMEYE BAŞLARSIN." CHARLES BUKOWSKİ


                                                Resim: Adnan Gökçe- Kadın ve Kedi

 

"İNSANIN ETRAFINDA BİRKAÇ KEDİNİN OLMASI İYİDİR. KENDİNİ KÖTÜ HİSSEDİYORSAN, KEDİLERE BAKARSIN VE İYİ HİSSETMEYE BAŞLARSIN."

CHARLES BUKOWSKİ

ZEYTİN, komşunun kedisi... Arada bizim balkona da gelir; bitişik balkonun pergulesine yuva yapmış olan kırlangıçların yavrularının cıvıltılarını dinler.  Ayaklarını altına katlar; hiç kımıldamadan, uçuşan sineklerin vızıltısını, kelebeklerin güzel kanatlarının görüntüsünü de kaçırmaz. O kadar sessiz izler ve dinler ki, benim gibi, doğanın şiirini dinliyor, türküsünü dinliyor, onların yaşama sevinçlerine huzurla katılıyor diye düşünürüm. 
Bahçedeki ağaçlardan ağustos böceğinin de türküsü duyuluyor ve Zeytin, kımıltısız ağaçlara da bakıyor; onların türküsünü de dinliyor.
Mazhar Candan, bir yazısında, "Varoluşun, insandan önce bir türküsü var gerçekten. Öncelikle  kuş cıvıltıları, yaprakların yelde hışırdaması, dalgaların sesi getirip yerleştirdi şiiri, insanoğlunun bilinç altına, düş gücüne. İnsan yüreğinde, dilindekinden bile önce, kendi türküsünü söyler doğa. 
Yaşama sevincinin ilk belirtilerine, çevremizi kuşatan titreşimler neden oldu kesinlikle." diyor.
Ozan da katılır şiirleriyle bu türküye... O da bizi, sözlerini, içinden gelen ezgiye uydurdukça türküsüne çağırır. Ozan sevilerini, özlemlerini, acılarını dillendirir; biz türkü dinleriz. O türküyle gözlerimiz yaşarır bazen, coşarız içimiz kıpır kıpır eder bazen, düşüncelere daldığımız da olur.
ADSIZ OZAN'ın, bir yazısında yazdığı gibi, doğanın şiiri var ona seslenen:
"Bir türküsün sen Çukurova'da. Ses olur yankılanırsın yamaçlarda. Bülbül sesi, keklik sesi, eşlik eder türkülerine. Kırların binbir renkli çiçekleri, çam ve ardıç kokularına  katar kokularını. Türkülerine ilham katar.
Gül yaprağından kayarak usulca toprakla buluşan yağmur damlası gibi ömür."
Ozan, anlatım olanaklarını zorlar da, anlatamazsa, ANLATAMIYORUM der. O, anlatamasa bile biz onun türküsünü dinler; onunla birlikte ağlar, ellerimizle 
gözyaşlarına dokunuruz.

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
ORHAN VELİ

"Yer: Ankara’da Sabahattin Eyüboğlu’nun evi. Yıl 1946. Ev halkı ve misafirler salonda otururken küçük odada genç bir kız sedire uzanmış, isteksizce ders çalışıyor. Odanın öbür köşesinde, şair kağıda bir şeyler yazıyor. Sonra genç kıza uzatıyor kağıdı; ‘Bak, senin için bir şiir yazdım.’ Okuyor genç kız:

SERE SERPE

Uzanıp yatıvermiş sere serpe,
Entarisi sıyrılmış hafiften.
Kolunu kaldırmış koltuğu görünüyor,
Bir eliyle de göğsünü tutmuş,
İçinde kötülüğü yok biliyorum;
Yok, benim de yok ama,
Olmaz ki,
Böyle de yatılmaz ki!

Şairimiz Orhan Veli, genç kız da Bella. Gerçi iki üç yıl önce tanışmışlardır; ama samimiyetleri o kadar eski değildir. Bella, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde İngilizce dersi vermektedir; bir yandan da liseyi bitirmek için gayret göstermekte, bunun için de kalan birkaç derse çalışmaktadır."
HALUK ORAL

BELLA ESKENAZİ, edebiyat dünyasının birçok ünlü ismini tanıyor. Sabahattin Ali'yi, Bedri Rahmi'yi, Melih Cevdet'i Hasan Ali Yücel'i… Yolları, eniştesi Erol Güney'in evinde kesişmiştir.
 Yıllar sonra, 92 yaşındayken, “16-17 yaşında eskrim şampiyonası için Ankara'ya gittim. Gelmişken bir de ablamı ziyaret ettim. İşte o gün Orhan'ı gördüm. Melih Cevdet, Sabahattin Eyüboğlu toplanmış sohbet ediyorlar. Hasanoğlan'da derse başlayınca daha samimi olduk, yakınlaşmamız o zaman oldu, sık sık ziyaretime gelirdi. Evimiz küçüktü ama muhabettimiz büyüktü!” diyecektir kendisiyle  Kolektif Sanat için söyleşi  yapan  AYHAN HÜLÂGÜ'ye...
ORHAN VELİ, Bella'ya hiç açılmamış. Platonik bir âşık olarak kalmış. Bella, Orhan Veli'nin kendine âşık olduğunu biraz geç fark ettiğinin söylüyor.
Orhan Veli, defterine bir şeyler yazıyor. “Epeyce yaklaşmışım… Duyuyorum anlatamıyorum." Defteri uzatıyor, "Al" diyor, "Sana yazdım." Genç kız şiiri usulca okuyor, teşekkür etmekle yetiniyor.
Biz, ORHAN VELİ-BELLA aşkının türküsünü duyduk mu? 
Şiir okurken biz, içimizi ürperten türküler dinleriz. 
Uyanıkken düş görür, düşüncelerimiz başıboş gezintiye çıkar, çağrışım yelinin esintilerine kapılırız. Dalgaların sesi de çağırır bizi maviliklere... Hayal dünyamızda " Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!." yürürüz.

"Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!...
İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar."
YAHYA KEMAL
ŞİİRLERLE KALIN. HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51