"İNSAN BAZI GÜNLERİ KİTAPLARIN ARASINDA SAKLAYIP KURUTMAK İSTİYOR"
İSMET ÖZEL
Ben güzel günlerimi saklamak isterim hep; anımsamak, unutmamak için...
Tıpkı sevgilimin verdiği gül, papatya, yasemin gibi çiçekleri kitaplarımın arasında kuruttuğum gibi... Yıllar sonra kitaplarımı karıştırırken karşıma çıktığında çiçekler, o güzel günleri anımsarım ve yüzüme kocaman bir gülümseme yayılır.
KIRKLARELİ'nde geçen çocukluğumun güzel günlerini de anımsarım zaman zaman...
Hemşehrim, şair arkadaşım AKIN GÜRE'nin şiiri beni o günlere götürdü.
ARKAMDAKİ ÇOCUK
Beni pek tanımazlar, bilirim
Şehir ezberimdedir oysa
Yollar anımsar beni
Dingiloğlu parkında babaannem ve kızanı
Akşam kararmadan daha
Ağaçlarda uykuya dalmadan kargalar
Ezan henüz okunmamıştır
İki kaşık dondurma bolcasından
Artık mutludurlar.
Parkın ateş çiçekleri geceye hazırlanır
Ve kapı çalınır yaprak hışırtısında
Gök kızıllanır, mavileşir ardından
Bilirim böyle akşamlarda yeşerir yediveren
İçimde muska gibi bir sevinç
gül kokusundan
Onunla yaşamak isterim hep.
Beni tanıyan pek kalmadı buralarda
Gövdesi yarılmış bir çınarım artık
Dallarım gövermiş.
Gölgem uzamış arkamda
Kalacak yerim yok
Devrilmiş eski Bulgar evi
Dibinden kesili ağaçlar bahçede
Yollar yuttu kapımızı, penceremizi
Önce amcam öldü sonra herkes.
Beni tanımaz çoğu kimse
Zaman ak bir bulut gibi çizilmiş göğe
Ben hâlâ çocukluğuma giyinirim
Saklanırım büyüdüğüm gölgeme
Hiç unutmadım
Sevgi ablanın bakışlarını
Böyle desinler arkamdan
bilinmeyen kokularla okunmuş diye
Ve kavak hışırtılarını duymak isterim
Söyleyin hatırlayanlara
Elinde tahta kılıcıyla
Kahraman şövalyesiyim çocukluğumun.
En çok kara treni özledim
Gittiğim yerlere taşıdım durdum sesini
Ayrılıklara alışmayı öğretti bana
Gidip de gelmemeyi
Ama kaçmayı değil
Böyle desinler arkamdan
Hasırlar tutuşsun göğe
Üstünden atlansın ateşin
Niyetler çözülsün boğumundan
Düğün, dernek göğe varalım
Olmasak da
Olsak da buralarda.
Geldim hikâyemin başına
Bir çiçek bıraktım
Beni var eden çocukluğa
Suyunu doldurdum kuşların
bizi hatırlasınlar diye
Böyle yazılmış muska.
AKIN GÜRE
Sıla özlemi çekiyorum sevgili şairim; yıllardır gitmiyorum, gidemiyorum memleketime...
Beni de pek tanımazlar artık; beni tanıyanlar pek kalmadı memleketimde.
Ben de gövdesi yarılmış bir çınarım artık. Benim de kalacak yerim yok; eski evimiz, Rumlardan kalma, yıkılmış. Büyük; elma,zerdali, ayva, erik ağaçları ile ve asma çardağı ve renk renk çiçeklerle bezeli bahçemiz yok artık. Yerine ruhsuz, beton yığını bir apartman dikilmiş! Benim anneannem öldü önce, sonra herkes.
Beni tanımaz çok kimse; ama ben de anımsarım, şehrimi ezbere...
Çocukluğumdaki tozlu yollarını, DİNGİLOĞLU parkını, bütün şehrin gezintiye çıktığı İSTASYON CADDESİ'ni ve KARA TRENİ'ni...
Bayram tatillerinde teyzem ve ailesini Muratlı'dan getiren kara treni unutmam olası mı?
Çok özledim çocukluğumun güzel günlerini; ben de bir çiçek bırakmak istiyorum o günlere, çocukluğuma...
Sonra yaşlandım işte, GÜLTEN AKIN'ın dediği gibi:
"Beni sorarsan,
Kış işte
Kalbin elem günleri geldi."
Hayıflanmak boşuna...
"Ah o kadrini bilmediğim günler,
Koklamadan attığım gül demeti,
Suyunu sebil ettiğim o çeşme,
Eserken yelken açmadığım rüzgâr
Gel gör ki, sular batıya meyleder,
Ağaçta bülbülün sesi değişti,
Gölgeler yerleşiyor pencereme;
Çağınız başlıyor ey hâtıralar." demek boşuna CAHİT SITKI TARANCI gibi..
O elem günleri gelse de ATTİLÂ İLHAN'ın dizelerini unutmayalım:
"sevmek sevildiğini bile farketmeden
yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi
sevmek zehir zemberek ve yürekten
gecikerek de olsa vuruşur gibi
sevmek için geç ölmek için erken
içimdeki gökkuşağı besbelli neden
bulutların içinden kuşlar yağıyor
bir şiire başlarsın birini bitirmeden
hiç kimse gözlerine inanamıyor
sevmek için geç ölmek için erken"
Bayram günü yaklaştı, acı acı konuşmak gerekmez. Ömrümüzün sonbaharını ya da kışını yaşıyor da olsak, gelin BİR KIŞ GEÇESİ RÜYASI görelim:
"Buldum buldum yıllardır kaybettiğim aynayı
İşte en yaman çağımda ben yirmi yaşımda.
Çok var böyle tozpembe görmemiştim dünyayı
Yeniden kavak yelleri esiyor başımda.
Mektepten kaçtığım o şahane günlerdeyim
Daha ne derdi ne mihneti kapımı çalmış.
Hiçbir ders girmiyorsa kafama ben n'eyleyim
Tam imtihan zamanı beni bir sevda almış."
CAHİT SITKI TARANCI
ÜLKÜ TAMER'in dizeleriyle bir de geceleyin sesimizi yollayalım sevgiliye, gençliğimizi yaşayalım yeni baştan...
Geceleyin karanlıkta
Suya attım ben sesimi
Türkü oldu birdenbire
Denizinden geçen gemi
Geceleyin karanlıkta
Gülümsedim buluta ben
Saçlarına düşen yağmur
Gökkuşağı oldu birden
Geceleyin karanlıkta
Yıldız tuttum gök içinde
Işığını sana vurdu
Bir gül açtı yüreğinde.
CEM ÖZDEMİR dizelerinde:
"Yağan her yağmurun ardından...
Yedi umutla açar gökkuşağı...
Yedi güzel umut... Yedi güzel renk..." diyor.
Yaşlı, genç, çocuk ayırmıyor doğa, her yağmurun ardından yedi umut gönderiyor herkese...
Umutlarınızın gerçekleşmesi dileğiyle bayramınız kutlu olsun.
HOŞÇA KALIN.