SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


"İÇİMDE / SENDEN / BİR DOKUNUŞ BIRAKARAK GİTTİN"


DOKUNUŞ

İçimde

Senden

Bir dokunuş bırakarak gittin.

Şimdi

Sevginin yollarını

Çiziyorum damarlarıma

Sarsın diye bedenimi.   -LÜSAN BIÇAKÇI 

 

Neden gider ki sevenler, sevilenler? Neden kalanı ayrılık acısı içinde bırakırlar ki!..

Neden “Sana gitme demeyeceğim. Ama gitme, Lavinia” derken, neden bırakır Özdemir Asaf’ı LAVİNİA ...

Neden şarkılara güfte olur gidenler:

“Git, git, gitme dur, ne olursun

Gitme kal, yalan söyledim.

Doğru değil ayrılığa, daha hiç hazır değilim.

Aramızda yaşanacak, yarım kalan bir şeyler var.

Gitme ne olur, daha şimdiden deliler gibi özledim” diye ağlatır âşığı... En sonunda ayrılık acısıyla canından bezen âşığa:

“İkimiz için de doğru olan, böylesi git,

İnan bana!” dedirtir; ama hiç de inandırıcı olmaz.

“Sen de bilirsin, hiçbir acı sonsuza dek sürmez,

Hattâ her an yeniden sevebilirim “ der âşık; ama, koca bir yalandır bu...

 

Lüsan Bıçakçı gibi ozanlar da; “Şimdi / Sevginin yollarını /Çiziyorum damarlarıma / Sarsın diye bedenimi” der, bir dokunuş bırakıp gidenlerin ardından...

Ahmed Arif de “Hasretinden prangalar eskittim.”, “Yokluğun cehennemin öbür adı” der ve özlemini, insanın içini acıtan, yakan dizelerle, dile getirir.

Yine, büyük bir özlemle, gidenin ardından:

“Seni, anlatabilmek seni,

İyi çocuklara, kahramanlara

Seni anlatabilmek seni

namussuza, haldan bilmeze,

Kahpe yalana” der...

”Bilirsin, şiirden gayrısını yazmayı pek beceremiyorum.” diyerek Leylâ'sına, “Leylim, etme gel! N’olur gel”, “Biraz beni dinle beni. Benim içimde milyonlarca yılın anısı var. Biraz da beni dinle. Sana sırlarımı açacağım.” der ve ardından; cesaretle, yiğitçe “bir pınar gibi, bir yeraltı suyu gibi, bir tipi gibi, dostuna yarasını gösterir gibi” seslenir sevdiğine...

"Ay Karanlık

Maviye

Maviye çalar gözlerin,

Yangın mavisine

Rüzgârda âsi,

Körsem,

Senden gayrısına yoksam,

Bozuksam,

Can benim, düş benim,

Ellere nesi?

Hadi gel,

Ay karanlık..."

 

Ahmed Arif, “Leylâ-Leylim” ini 02. 06. 1991’ de terk etmiş, bu dünyadan göçmüştür. Leylim’i -onu terk etmeyen sevdası- 2013’te gitmiştir o bilinmeze; biz AHMED ARİF’ in sevdiğine kavuştuğunu umalım. Anısına saygıyla...

 

BİR AŞK ÖYKÜSÜ

Seni tanımak

Bir şiir

Bende

Hâlâ süren.

Aklımda bütün hikâye

Doğuşu:

yavaş ve narin

-Özlüyorum başlangıcını bazen-

Kalabalığın içerisinden

Fakat, tek başına büyüyen.

Sana

Sevinç yakışıyor

-Aşk gibi-

Çocuksu ve barışık.

Sesine karanlık değmesin

Korkuyorum derinliğinden. -LÜSAN BIÇAKÇI

 

ANNEM  HAYATTA

Bu sabah annemi çok özledim

O anda annemi özlemeyi özledim

Çay mı koyuyordum

Yoksa çaydanlığı mı ateşe sürüyordum

Telâş telâş düşündüm:

Onu bir daha görecek miydim,

Sesini duyacak

Bir çay da ona koyacak mıydım?

Sevinçle anımsadım:

“Annem şimdi uzakta

Ama beni

Uzakta da olsa sevebilir

Adımı verebilir

Bir anı -bebekliğimden-

Yalansız anlatabilir.”

ŞÜKÜR ANNEM HAYATTA! -LÜSAN  BIÇAKÇI 

Ben de annemi çok özledim bu sabah... Şiirini okuyunca daha da özledim sevgili Lüsan.

Anne! Neredesin? Gözlerim arar seni... Neredesin sen?

“Dağ başına gömsünler beni.

Bir yanımda bir küçük pınar,

Bir yanımda sen.” diyor şair sevdiğine... Ben de anneme diyorum: “Öyle özledim ki seni bilsen!” Şair, devam ediyor, sevdiğine seslenmeye... Ben, hep annemi düşünerek okuyorum şiiri.

“Öyle özledim ki yalnızlığı bilsen!

Yöremiz kalabalık olmasın

Ara sıra bir yaya ya da atlı

Ya da bir kağnı geçerse önümüzden

Yorgun köylüler otursun taşımızda,

Kim bu yatırlar diye kimse sormasın.” - CAHİT  KÜLEBİ

 

Turgut Uyar da her erkek çocuğu gibi annesine çok düşkün ve onu kıskanan bir kişiliğe sahiptir. Turgut Uyar’ın annesine düşkünlüğü çocukluk yılları ile sınırlı değildir; bütün hayatı boyunca sürer:

“benim kararlılığım bir sonuca idi

sular içirdim olmadı ben anamı isterim

herkes bir kıyısından çekti büyüttü kenti

köprülerden geçirdim olmadı ben anamı isterim

kimseler tutmadı elimden koca bir yaz bitti

yaylalara göçürdüm olmadı ben anamı isterim

kalbim koskoca bir yaz bitti kalbim

aklımdan neler geçirdim olmadı ben anamı isterim.” -TURGUT UYAR

 

Behçet Necatigil, iki yaşındayken kaybeder annesi Bedriye Hanım’ı. Babası, Saime Hanım’la evlenir. Necatigil’in çocukluk dönemi hem aile ortamından hem de sağlığa bağlı sebeplerden dolayı çok acılı ve sıkıntılı geçer. “Uykusuz Gecede Dörtlükler” şiirinde çocukluğunun acılı günlerini anlatır:

"Gece öylesine kahırlı

Uykum kaçtı

Şiir yazdım

Sabaha karşı

Hikâye? Hayır!

Parça parça hikâyeler belki

Bağıntısız hatıralar

Bir araya geldi.

Bir köy anızlar kesmiş tabanlarımı

Şehirlere getirildim sonra

Çocuk anasız kaldı mı

iş işten geçmiş ola"   - BEHÇET NECATİGİL 

 

TÜM SEVDİKLERİMİZDEN AYRILMAMAMIZ DİLEĞİYLE... 

HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04