Prof. Dr. Emrullah Güney- Eğitimci Gözü ile


HURMA ve MERMİ

Bekir ağa dini vecibeleri yerine getiren bir adam değildi. Fakat, düzenli namaz kılmasa da,- cumaları kaçırmazdı-  ramazanda 4-5 gün kadar oruç tutsa da inançlı bir müslümandı.


 

Yaşı 50 oldu.

Yaşamı boyunca zenginlere imrendi. Onları kıskandı.

Şehre gittikçe, ticarethanelerdeki zenginlerle konuştukça anladı ki, zengin olmanın yolu dindarlıktan geçer.

Kararını verdi. Hacca gidecekti.

Almanya’da akrabaları, yeğenleri vardı. Onlar gelince biraz DM ( Doyçe Mark ) borç aldı. Buğday sattı. Parayı denkleştirdi zor bela.

Bekir ağa, Mekke’ye varınca hacı adaylarının yaptığını yaptı.

Zaten, her şey belli kurallar içinde yürütülüyordu.

Hangi gün ne yapılacak, neresi ziyaret edilecek, belliydi.

Fakat, serbest zamanı da oluyordu. Güneş battıktan sonra daha rahat alışveriş yapılıyordu.

Aradı, taradı. Hurma satılan pazarı buldu. İki kilo satın aldı. Fiyatları çok değişikti.

Pahalısını yeğledi. Ortalıkta binbir simsar dolaşıyordu.

Bunların bir kısmı, Osmanlı zabit evladı olduğunu söylüyordu. Türkçeleri zor anlaşılıyordu. Belki de doğruydu dedikleri. Samimi bulduğu bir Arap’a, silah satılan yeri sorup öğrendi. Adam, rehberlik önerdi.

Tehlikesi de vardı bu işin.

Gece yarısı, hacı adayları yorgunluktan sızıp kalmışken Bekir ağa dipdiriydi.

 Delil’in yanında, dolambaçlı, dar sokaklardan geçtiler. Terliyordu bizimki.

Yürüdüler, yürüdüler. Kara taş evler gündüz sıcağı emmiş; gece de yansıtıyordu.

O yüzden sokaklar o gece karanlığında fırın gibi sıcaktı.

Fakat, ülkeye dönünce nasıl rahat yaşayacağını düşündükçe,

sıkıntılara katlanmak gereğini duyuyordu.

Bir evin önünde durdular. Delil kapıyı kendi işaretiyle tıkladı.

Ak entarili bir Arap onları içeri aldı.

Alt katın derinliğinde bir mahzene girdiler.

Sandıkların içinde binbir silah vardı.

Bekir Ağa mermi almak istediğini söyledi. Rehber Arapçaya çevirdi.

Anlaştılar. Sağlam bir torbaya dört kilo gelen mermiyi doldurdular.

Parası Riyal olarak ödendi. Rehbere de harçlığı, hizmetinin karşılığı verildi.

Bekir Ağa ertesi gün yatağından geç kalktı. Oda arkadaşı Hadimli gitmişti.

Torbayı açtı. Mermiler kızıl kızıl ışıldıyordu.

Torbayı açtı. Hurmalar çamur görünüşüyle, iştah vermekten uzaktı.

Kapıyı arkadan sürgüledi . Hurmaların çekirdeklerini çıkardı. Yerlerine mermi bastırdı.

Sonra eliyle tarttı. Çekirdekli hurma ile mermili hurma…

Hemen hemen aynı ağırlıktaydı.

Eli battı. Ter su içinde kaldı. Yoruldu. Fakat, değdi. Hurma çekirdeklerini dışarı attı.

Mermili hurmaları güzelce paketledi. Pek pahalıya satın aldığı suyla ellerini yıkadı.

Suya acımıştı, fakat nasıl olsa zararını bol bol çıkaracaktı memlekete dönünce.

Artık rahattı. Sesli sesli gülüyor, ıslık çalıyordu.

Bekir Ağa adının başına "Hacı" unvanını ekledi.

Evinin ana giriş kapısını koyu yeşile boyattı, ışıl ışıl…

Artık mermi ticareti yapıyordu. İyi para kazandı.

Irmak boyu köylerinde, Felahiye, Bünyan dere köylerinde düğünlerde gençler,

 carcurlarına Bekir ağanın Mekke’den getirdiği hurma çekirdeklerini sürdüler.

Bu arada çıkan kavgalarda, parti çatışmalarında da bu mermiler işe yaradı.

Faili meçhul cinayet olarak kaldı birçok olay.

Bekir ağa az çok zenginleşmişti.

Ne kendine bir zarar geldi, ne bu mermileri kullananlar bir zarar gördü .

Fakat, Vilayet dahilinde bir ortaokulun öğretmeni işgüzarlık yaptı. Olayı anlattı.

Öğrenciler, gözleri irileşmiş, hayretle dinlediler öğretmenlerinin anlattığını.

O güne dek  böyle tehlike yaratan bir  olay duymamıştılar.

Hacı olan bunu yapmalı mıydı?

O mermilerle kim bilir kaç insan toprağın altına gömülmüştü?

Öğrencilerin kafaları karmakarışık oldu.

O akşam, Kayseri ve köylerinde belki elli, altmış evde bu olay konuşuldu.

Çünkü çocuklar, yemek sırasında ya da sonrasında bu olayı anlattılar.

Hacca gitmeğe, hem de karı koca birlikte yola çıkmağa niyetlenenler çok kızdılar öğretmene: “Vay gavur,dinsiz, imansız !” dediler.

Öğretmeni dini inançları zayıflatmakla,                  

 muhterem hacılarımızı gözden düşürmekle suçladılar.

Ve hemen, Demirel’in yağcılıktan sorumlu mebusunu arayıp anlattılar.

Telefon parasına acımadılar.

Öğretmen bir süre sonra becayiş yaparak Boğazlıyan Lisesi’ne geçmişti.

Peşini bırakmadılar. Eğitim Bakanlığı’na dilekçe üstüne dilekçe yağdırdılar.

Hiç üşenmediler ; öbek öbek gidip Ankara'ya, şikayet ettiler.

Hacılarımıza hakaret eden öğretmen için Bakanlık bir müfettiş gönderdi.

Soruşturmanın ardından sürdürdüler.

“ Demek, sen, bizim hacılarımızı rencide edersin ha. Demek sen, mübarek hac yolcularına, hacılarımıza hakaret edersin ha ! Komşu Vilayette de yaşatmayacağız; bunu bil. Sürdüreceğiz seni, Meslekten de kovduracağız…”

…………………………………

 Ve, Bekir ağanın mermilerinden dolayı kimse suçlanmadı.

Ölenler öldüğüyle kaldılar. Mezarlarının üzerinde otlar bitti.

Gençler, bu dünyanın ne olduğunu anlayamadan toprak altına girdiler. 

Cana kıyanlar da yakalanmadı; insan içine karışıp, gövde gezdirdiler,

hiçbir şey olmamış gibi ömür sürdüler.

Duyuluyordu, bazıları geceyarısı yatağından fırlayıp deli danalar gibi

 Yukarı Yazı’ya doğru koşuyormuş. Ana,baba,bacı,kardaş tutamıyormuş onu.

Bazıları ağlaya ağlaya gözleri kan çanağına dönmüş.

Bazıları askere gidememiş, çürük raporu alıp.

Bazıları 22 yaşından sonra kendini ibadete vermiş;

beş değil 15 vakit namaz kılmağa başlamış.

Bazıları duramayıp buralarda, İstanbul’a kaçmış.

Gölgesinden korkan, kuşkanadının sesinden ürken işe yaramaz olmuşlar.

Kimilerini ana babası bilse de olayı, duymamazlıktan gelmişler;

dedikodulara kulak tıkamışlar.

Bekir ağa, sattığı, sattırdığı mermilerin paralarıyla rahat yaşadı.

 Artık unvanı Hacı idi.

Ötesini hiç düşünmedi.

Zaten düşünecek ne vardı ki ?

Ölen ölür; kalan sağlar bizimdir.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92