SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


"HER İNSANIN BİR ÖYKÜSÜ VARDIR/AMA HER İNSANIN BİR ŞİİRİ YOKTUR."


"HER İNSANIN BİR ÖYKÜSÜ VARDIR/AMA HER İNSANIN BİR ŞİİRİ YOKTUR."

ÖZDEMİR ASAF

ÖZDEMİR ASAF'ın hem dolu dolu yaşanmış bir öyküsü vardır hem de şiiri...

O, 28 Ocak 1981'de öykü ve şiir defterini kapatmıştır.

Ertesi gün gazeteler, "Son şiirini röntgen kâğıdına yazdı!" diye başlık atmıştır. Haberin altına da onun şiirini koymuşlardır.

O VAR

Gözlerimizin önünde

İlginç bir yaşam sürdürdü

Anlattı, dinledi, güldürdü.

Ölümü düşünmüyorduk,

Düşündürdü.

2019 yılında DUYGUDAN ŞİİRE 2 - ŞİİRLERİN ÖYKÜLERİ VE ANILARI adında bir kitabım yayımlanmıştı. Şiirlerin öykülerini, şairlerin şiirleriyle igili anılarını, şiirlerin şairin yaşamından nasıl izler taşıdığını, sözün özü şiirlerin bize ulaşana kadarki macerasını anlatmaya çalışmıştım.

ÖZDEMİR ASAF'ı o kitaptan seçtiğim alıntılarla, saygıyla anmak istiyorum.

"Sana gitme demeyeceğim/ Ama gitme..." dizeleriyle girdi edebiyat dünyamıza ve belleklerimizde yer etti.

Bu dizeleri platonik bir aşkın şiiri olan LAVİNİA'dan aldım; hâlâ dillerdedir.

Asaf 1946 yılında ilk evliiğini, Hukuk Fakültesi'nde okurken, Sabahat Selma Tezakın'la yapar. 1947 yılında Seda'nın babasıdır. Seda'nın deyimiyle, "en tutkulu aşkı" dır annesi Selma Hanım'a duyduğu aşk...

Birtakım sorunlarıyla boğuşurken Ö.Asaf, Türkiye'nin ilk kadın fotoğraf sanatçısı Yıldız Moran'la tanışır. Yıldız Moran, Ö.Asaf'ı, "renkli, yepyeni, pırıl pırıl, bambaşka bir dünya, doğaüstü bir insan olarak" niteler.

Arkadaşlıkları, Ö.Asaf'ın evli olmasına karşın, Selma Hanım'ın kuşku ve sitemleri eşliğinde yıllarca uzar.

Selma Hanım'la araları bozuk olsa da inişli çıkışlı evlilikleri,1961 yılına kadar sürer. 1958 yılında Selma Hanım, eşine duyduğu kırgınlıkla İsveç'e gider. Şair, eşine masum olduğunu ispatlamaya çalışır mektuplarıyla...

1957 yılına doğru şair, gönlüne üç kadının aşkını sığdırmaya çalışmaktadır. Üçüncü kadın LAVİNİA'dır.

Ö.Asaf'ın kendi deyimiyle 1954'ten beri kapıldığı "yıldız hikâyesi" öznesi, kahramanı Yıldız Moran'la 1962 yılında evlenir: Üç oğlu olur; Gün, Olgun ve Etkin.

LAVİNİA KİMDİR?

"Şiir Hikâyeleri" kitabında, “Lavinia’dan bahseden yazılarda cümleler yarım bırakılmış gibidir, gizli bir şeyler kalmıştır çoğunda; ya âşığının adı yoktur ya da kendisinin.” diye yazar Haluk Oral…

“Mücap Ofluoğlu ondan bahsederken, ‘sevgilileriyle, şiirlere yansıyan çekiciliğiyle ünlü bir şairimizin Lavinia’sı olmuştur’ der; ama şairin, yani Özdemir Asaf’ın adını vermez. İlhan Selçuk da bir yazısında Lavinia’nın iki âşığının adını verirken üçüncüyü 'yere bakan biri’ olarak tarif eder ve adını bizden gizler.

En yakın arkadaşlarından Meldâ Kaptana da farklı değildir doğrusu. O da Lavinia’yı anlatırken bir adı saklayacaktır: ‘Bir 14 Şubat Sevgililer Günü’nde önemli bir köşe yazarının Lavinia başlıklı yazısında kahkahası bile ölümsüzleşti’ diye örnekler ad gizleyenleri…”

Lavinia’nın gerçek adı, Mücap Ofluoğlu’nun "Bir Avuç Alkış" adlı kitabından öğrenilir.

1958-1959 tiyatro mevsiminde, Strindberg’in ‘Matmazel Jüli’sini sahneye koyarlar. M. Ofluoğlu, bu oyunun giysilerini Mevhibe Beyat’ın çizdiğini belirttikten sonra, "Mevhibe, Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuduğu yıllardan beri güzelliği ve cana yakın dostluğu ile çevresini etkilemiş, sevgilileriyle, şiirlere yansıyan çekiciliğiyle ünlü bir şairimizin ‘Lavinia’sı olmuştu” cümleleriyle Lavinia’nın kimliğini açıklar.

Meldâ Kaptana, Mevhibe Beyat’ın yaşam boyu süren en yakın dostudur. “Sadece Lavinia değildir Mevhibe” der ve arkadaşının edebiyat tarihine geçmiş diğer adlarını da sıralar:

“Ünlü bir yazarımızın hikâyelerinde adı Hisya diye geçerdi. Laleli’de Harikzâdegân Apartmanlarının kapısında buluşup konuşan delikanlıların Violetta’sıydı. Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken mimar arkadaşları da ona Gilda diye seslenirlerdi; Rita Hayworth’un Gilda filminden mülhem… Kızılkahverengi iri dalgalı ve parlak çok güzel saçları vardı. Adalet Cimcoz da Marilyn Monroe’ye benzettiği için Marlin diye çağırırdı Mevhibe’yi"

Akrabası olan Oktay Akbal, Mevhibe Beyat’a “Hisya” adını koyan ünlü yazarımızdır.

Oktay Akbal yakın arkadaşı olan Özdemir Asaf’ı anlatırken şunları yazar: "Bir aralık aynı sevgiliye tutulmuş gibiydik. Rüzgâr der demez saçlarının dağılmasını istediğimiz bir sevgili. Bu insanı biz, bütün şiirlerimizde, yazılarımızda, ilk gençlik düşlerimizde aradık, bulmaya çalıştık. Kâh bulduğumuzu sandık, kâh elimizden kaçırdık… Bazen Özdemir’le karşılıklı oturur, ya da sokakta uzun uzun yürürdük…Tek kelime konuşmadan…Ya da konuşurduk… Maçtan, sinemadan, en ufak şeylerden… Üzerine söz edilince sanki, büyüsü kaçacakmış gibi bazı konulardan uzaklaşırdık… Bunları konuşmadan yaşardık.”

SENİ SEYREDERDİM

Saçların uçuşurdu rüzgârdan.

Yanından seni seyrederdim.

Güneş yakardı, deniz yanardı..

Sen konuşurdun, dinlerdim.

Gülerdin..

Susardın, düşünürdün.

Benimle el-ele yürürdün..

Yol biterdi.

Görmezdim seni..

Zaman yıl yıl geçerdi.

Uzaktan, çok uzaklardan

Seni seyrederdim.

İSTEYORUM

Rüzgâr mı dedim..

İsterim ki saçların dağılsın.

Gece mi dedim..

Hemen düşüncelere dalmalısın.

Aşk der demez

Kalbin hızlı çarpmalı.

Sabah, dememe kalmadan

Uyanmalısın.

Hisya’yı, Lavinia’yı ve onun saçlarını usumuza getirirsek, tutuldukları sevgili, büyüsü kaçar diye konuşamadıkları konu, ortak sevdalarıdır.

“Seni Seyrederdim” şiirine de bakarsak önce rüzgârda uçuşan saçları görüyoruz… “İsteyorum” şiirinde de rüzgâr der demez saçlarının dağılmasını istiyor sevdiğinin şair… Bu sevgilinin Mevhibe Beyat olduğu, Akbal’ın da, Asaf’ın da ona tutulduğu, sevdalandığı gün gibi ortadadır artık.

1950’li yılların sonlarında edebiyatçıların okurlarıyla buluştukları edebiyat matineleri vardır. Edebiyatçıların bir araya toplandığı, şairlerin şiirlerini okudukları bir etkinliktir bu. Özdemir Asaf’ın “Sen Bana Bakma, Ben Senin Baktığın Yerde Olurum” başlığıyla yayımlanan “Kendi Sesinden Şiirler” kitabının başındaki Doğan Hızlan’ın “Şairi Kendi Sesinden Dinlemek” adlı yazısında bu matinelerle ilgili anıları oldukça ilginç ve etkileyicidir:

“Özdemir Asaf’ın şiirlerini kendi sesinden dinledim.

Edebiyat matinelerinde sahneye çıkar şiirlerini okurdu. ‘r’leri söyleyemezdi; ama bu durum, okumasına ayrı bir lezzet verirdi. Herkes hayran kalırdı. Eminönü Halkevi’ndeki edebiyat matinelerinin yıldızlarından biriydi.

Özellikle bazı şiirleri vardı ki, dinleyiciler, matineye gelenler onu dinlemek isterlerdi. Lavinia isteklerin en üst sırasında yer alıyordu…

Hattâ onun bir de öyküsü vardır. Özdemir Asaf kürsüde bir başka şiirini okurken, bir hanım kalkmış gidiyordu. Büyük şair, o ünlü Lavinia şiirinin meşhur bölümlerini okumaya başladı:

‘Sana gitme demeyeceğim.

Gene de sen bilirsin.

Yalanlar isteyorsan yalanlar söyleyeyim,

İncinirsin.’

Sait Faik’in öyküsü okunurken kalkıp gidenleri görünce, bir hışımla sahneye çıkıp şöyle demişti:

‘Hepimiz ondan geldik, onu dinliyeceksiniz.’”

Memet Fuat da bir yazısında Lavinia şiirinin şairin alamet- i farikası hâline geldiğini vurgular:

“Özdemir Asaf’ın unutulmaz bir yanı da 1960’ların ünlü edebiyat matinelerindeki tavırlarıydı. Son derece tatlı bir havayla gelir, kendine özgü peltek konuşmasıyla şiirlerini söyler, alkışa boğulur, iki elini birden başının iki yanına götürerek çift yanlı asker selamı verir, koca bıyıklarıyla gülümser, gösterisini genel istek üzerine Lavinia adlı şiiriyle noktalardı.”

LAVİNİA'NIN YAŞAMI VE AŞKLARI

Lavinia, yani Mevhibe Meziyet Beyat (1925-2007) İstanbul doğumludur. Babası eski bir validir. Özdemir Asaf, Lavinia’ya âşıktır; ama, Lavinia ona âşık değildir. Lavinia’nın ilk aşkı, ünlü ressam ve hocası Edip Hakkı Köseoğlu’dur . İkincisi ise İlhan Selçuk… İlhan Selçuk’la 1952’de evlenir.

Bir yazısında İlhan Selçuk: “Lavinia’ya âşıktı Özdemir…” der.

“Kral Latinius’un kızıdır Lavinia; Vergilius’a göre Roma yakınındaki on üç sunaklı tapınağıyla ünlü Latvinium kenti Lavinia’nın onuruna kurulmuştur. Özdemir sevdiği kız için uzun yıllar dillerde dolaşan ‘Lavinia’ şiirini yazdı."

"Mevhibe Beyat, bir dönemin ünlü adlarının ortak duygular beslediği fakat kavuşamadığı mitolojideki Lavinia’ya benzer. Çünkü mitolojide de Lavinia, Turnus’la nişanlıyken, Aeneas ile evlenen kızdır. M. Beyat da hayranları içinde, kimilerini mutsuz ettiği için LAVİNİA'ya benzetilmiş olmalıdır.

Yalnız Özdemir mi, koca ressam Edip Hakkı da Lavinia'ya âşıktı."

Mevhibe Beyat ikinci evliliğini Öztürk Serengil'le üçüncü ve son evliliğini ise fotoğraf sanatçısı ve kameraman Muhlis Hoca ile yapmıştır.

"Ağlasam geçer,

Biliyorum .

Ağlanmıyor."

ÖZDEMİR ASAF

"Ben seni seviyorum, gizlice.

El-pençe divan duruyorum,

Yüzüne bakıyorum,

Söylemeden tek hece."

ÖZDEMİR ASAF

Biz, birçok şeyi onunla öğrendik:

İki bire eşit olur mu? Özdemir Asaf'ın şiirinde olur.

"Yuvarlağın Köşeleri" olur mu? Özdemir Asaf'ın bir kitabının adı olursa olur.

Kör, görenlerin düşündüklerini görür mü? Özdemir Asaf'ın şiirinde görür.

"Dünyanın nüfusu ikiye bölünür de, yarısı sen, yarısı ben olursak, sonra da kimseye sezdirmeden ikimiz bir bütün olursak" ne olur?

Özdemir Asaf'ın şiiri...

RUHUN ŞAD OLSUN ÖZDEMİR ASAF...

HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51