SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


"HAZİRANDA ÖLMEK ZOR" 2


NAZIM HİKMET, öyle bir sayfalık bir yazıyla anılacak şairlerden değildir. O, hem ulusal bir değerdir, bizimdir; hem de uluslararası bir değerdir aynı zamanda...
Baskıya, sömürüye, eşitsizliğe karşı çıkar Nazım... Özgürlük, adalet, kardeşlik ülküsünü yanlışlıkların karşısında yüksek, gür sesle savunur.
"Erzurumda on dört gün sürdü Kongre 
orda mazlum milletlerden bahsedildi
bütün mazlum milletlerden
ve emperyalizme karşı dövüşenlerinden onların.
Orda, bir Şurayı Milliyeden bahsedildi,
İradeyi Milliyeye müstenid bir Şurayı Milliyeden.
"Bütün aksamı vatan bir küldür" denildi,
"Kabul olunmaz, denildi
Manda ve himaye..." -NAZIM HİKMET
Bu dizeler, Kurtuluş Savaşı Destanı adıyla da tanınan Kuvâyi Milliye Destanı'ndan; NAZIM'ın Kurtuluş Savaşı’nın ve savaşa katılanların öyküsünü anlattığı epik yapıtından...
Türkiye’de ilk kez 1965 yılında Yön Yayınları tarafından Kurtuluş Savaşı Destanı adıyla yayımlanır; elimdeki kitap o baskıdan... Bu destan,  Kuvâyi Milliye Destanı adıyla da basılmıştır 1968’de... "Kuvâyi Milliye -Nâzım Hikmet, 939 İstanbul Tevkifhanesi, 940 Çankırı Hapishanesi, 941 Bursa Hapishanesi" notuyla....
Erkan Irmak’ın yaptığı çalışmayla, metnin 1938-1950 yılları arasında yazıldığı anlaşılmıştır.
Faşizme, emperyalizme, savaşa karşı demokrasi, bağımsızlık, barış ister hep... Böyle olunca, onlarca dile çevrilen şiirleriyle onu anlar dünya halkları, onu tanır ve severler.
Asım Bezirci "Temele Gül Dikenler' adlı incelemeler kitabının bir bölümünde, az öz bir biçimde Divan şiirinden Nazım'a gelene dek şiirimizin tarihçesinden söz açmış; sonra da, "Türk edebiyatında en büyük devrimi -yeniliğin klasikliğe düşman olmadığını kanıtlayan- NAZIM HİKMET yapmıştır. Bu devrim, yalnızca politik anlamda değil, estetik anlamda da Nazım Hikmet'in kişiliğinde billurlaşmış ve gerçekleşmiştir." diyerek Nazım'ı özellikle bu yönüyle tanıtmıştır.
Büyük usta incelemeci Asım Bezirci tanıtınca Nazım ustayı, benim payıma düşen de bu yönünü örneklemek oldu.
"Terli kızıl bir kısrak gibi
şahlanacaktı bahar,
ve ben onun çıplak sırtına atlar
atlamaz
sürecektim sulara.

Sonra
her adımda peşimden gelecekti
yazı makinam.
Ona diyecektim
– Etme anam
beni bırak bir saat
rahat..
Sonra,
saçları düşmeye başlayan başım
haykıracaktı uzaklara :
-ÂŞIKIM…

27 benim yaşım
onun yaşı 17.
Kör şeytan
topal şeytan
kör topal şeytan
gel bu kızı sev, dedi,
diyecektim;
diyemedim,
derim yine!

Ama yağmurmuş
yağıyormuş,
yazdığım satırları sel almışmış
cebimde 25 kuruşum kalmışmış
ne çıkar…
Bahar geldi, bahar geldi, bahar
bahar geldi ulan!
Tomurcuklandı içimde kan!.." NAZIM HİKMET
Bu şiiri 21 Nisan 1929'da yazmış Nazım; 1929'da yayımlanan ilk  yapıtından seçtim bu dizeleri. "835 Satır" adlı kitaptan...
Yayımlandığı zaman  kitap, büyük ses getirmiş, edebiyatımızda bir bomba patlamıştır sanki. Adı bile bir yeniliktir. NAZIM, dizeye "satır" diyor.
O dönemin yazarı, hem de ünlü yazarı Yakup Kadri, şöyle anlatır: "835 Satır, Türk şiirindeki, hattâ Türk dilindeki inkılabın ilk satırıdır. Nazım Hikmet taa Âşık Paşa'dan beri alıştığımız bütün nazım kaidelerini, vezin sistemlerini altüst ederek ve Türk kamusunun hudutlarını kırıp geçirerek, yeleleri dimdik olmuş şahlanan bir (Demir Beygir) üstünde sıcak ve acayip naralar atarak koşuyor. O, yalnız Türk şiirinde çığır açmış bir edebiyat inkılapçısı değil, hiç görmeğe alışmadığımız bir şair tipidir."
O bize onur, kıvanç ve saygınlık kazandıran şairimizdir; ama, bunun geçmişte büyük çilelere mal olduğunu, on beş yıl kadar hapis yattığını da unutmayalım. Çok sevdiği eşinden, çocuğundan, yurdundan uzun yıllar ayrı yaşadığını, 61 yaşında ayrılık acısı ve özlemle öldüğünü de unutmayalım.
Nazım’ın Oğlu Mehmet’e Yazdığı Son Mektup:
“Dünyada kiracı gibi değil,
yazlığına gelmiş gibi de değil,
yaşa dünyada babanın eviymiş gibi...
Tohuma, toprağa, denize inan,
İnsana hepsinden önce.
Kuruyan dalın
sönen yıldızın,
sakat hayvanın
duy kederini,
ama hepsinden önce de insanın.
Sevindirsin seni cümlesi nimetlerin
sevindirsin seni karanlık ve aydınlık,
sevindirsin seni dört mevsim,
amma hepsinden önce insan sevindirsin seni.
Memet,
ben dilimden, türkülerimden,
tuzumdan, ekmeğimden uzakta,
anana hasret, sana hasret,
yoldaşlarıma, halkıma hasret öleceğim."
Memet’e kavuşmadan göçtü gitti Nazım... Oğluna “kuruyan dalın, sönen yıldızın, sakat hayvanın; ama hepsinden önce de insanın, kederini duy.” diye son öğütlerini vererek göçtü bu dünyadan...
Sevgili öğrencim, şair Lüsan Bıçakçı bir şiirinde ne diyordu: 
“Adam gibi adam da olur
İlk ne zaman ne için
kendini ağlatırsa.” 
Bir de şunu diyordu Lüsan:
“Ne mutlu / kalbiyle aynı dili konuşan/ bir ömür boyu”
Ve işte -mavi gözlü dev- NAZIM...
Cahit Külebi’den bir şiir fısıldayarak uğurluyoruz dev kayıplarımızı: “Bir gün geleceğim/ alıp şu başımı/ bir gün geleceğim/ belki de Haziran/ bulacak naaşımı/belki de Haziran"

HOŞÇA KALIN..

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22