ALİ TAŞ ADN.


“HAYATI YENİDEN DENEMEYE”(*)


Aydın ve insancıl duyarlılığını ironik bir tavırla yansıtan bir şaire, hayatı iki kez yaşadığını bile bile, niçin “Hayatı Yeniden Denemeye” diye sorulmaz herhalde. Üstelik siz de bir şeyler yazmaya çalışıyorsanız. Algılanan o ki, hayatı yeniden deneme tutkusu, genelde kronikleşen bir özellik taşıdığı kadar, tekilde mutsuz bir yaşam çizgisine alternatif olur gibi.

              Şimdi işim şu

               Yapma çiçeklere saksılarda can vermek

               Bölünmüş bebek uykularına ninniler mırıldanmak   

               Sürgün anılardan gözyaşları kotarmak

               Bir de gece güneşleri üretiyorum  

                                                           -bu yasal değil

               Gökyüzünden talep çok

               Karşılayamıyorum (s.31)

            Aydın ve insancıl duyarlılığını ironik bir tavırla yansıtan bir şaire, hayatı iki kez yaşadığını bile bile, niçin “Hayatı Yeniden Denemeye” diye sorulmaz herhalde. Üstelik siz de bir şeyler yazmaya çalışıyorsanız. Algılanan o ki, hayatı yeniden deneme tutkusu, genelde kronikleşen bir özellik taşıdığı kadar, tekilde mutsuz bir yaşam çizgisine alternatif olur gibi.

            Bu bağlamda, “Borcum dağları aştı ve yağmura çıkamaz oldum/…/…/Siktirolası sıkıntılar yakamdan düşmüyor/Göğsümü gömleğimi rüzgârla/Cebimi mutlulukla balkonumu kuşlarla/Dolduramıyorum”(s.30) dizeleri; ‘yaşam çizgisiyle yazın çizgisi arasındaki koşutluk oranında gerçeklik kazanıyor.’ “…/Yalnızlık parasızlığa iyi gidiyor” deyip, “ödünç verilecek merhabalar izine düşen” (s.31) şair; “Özge hayatlar uğruna yıkılmış umutların sanığı” (s.30) olma duyumsanmasından kendini alıkoyamaz.

            Sabahları karalanmış

               İlkyazları mülteci

               Yitikler ülkesindeyim

               ***

               Yaşamak eskitilmiş

               ‘Hayat Bilgisi’nden çakmışım. (s.52)

            Özgün sesini bulan, imgelerin şiir dokusunu sağlamlaştırıp lirizme yöneldiği Duran Aydın şiirinde “kan panayırı, kaskatı dolunay, tuzbuz yıldızlar” “kapıyı omuzlayan şiirlerin(s.10) haberini verir. “Düş denizi, sesinin dağları” (s.16), “Eflatun bir karamsarlık tablosu”(s.17), “kentler otopside”(s.18), “ıskalanmış hayat” (s.28), “kitaplarım komada”(s.43), “düş kuyusu geceler” (s.47), “maviş dizeler” (s.50) gibi imgelerdeki ve şiirsel işlevindeki amacına ulaşıyor. Bu özelliğiyle dikkati çeken ‘şiirsel dizelerin’ varlığından söz edilebilir…

             “Aşkla büyür sularsan sevgiyle tomurcuğu hayatın”(s.13) dizesindeki iyimserlikle sevgi ve aşktan adımlarını atarak; “Düşlerine yangın kuşlarına sevdalı umuduna dost bil beni”(s.14) içtenliğindeki güvenceyle sevgi yoluna düşen şair Duran Aydın; umudunun direnciyle ufkundaki öznelliği dokunup: “Vurgun yemiş eylül goncası/ömrümün/Başağı yeşeren umudumun/Tepetakla gençliğimin ovası”(s.37) anımsatmasına da değindikten sonra; “Özlemin korlaşan şafağında”n (s.54), “Şafakları dövülmüş köylerin, göçebe sözlerin”(s.12) ahıyla sürdürdüğü şiirsel seyredişinde, “şafak”lara olan takıntısını dizelerle sürdürür: “Düş adımlarıyla narin bir balerin/Sedef şafaklar öncesi/Tutuşturacak bir şiiri kıyısından”(s.15) Nostaljik bir özleme dokunan yitik duygulanımını “Puslu anıların/Yitik atlaslarında”(s.47) kaygıyla sürdürür. “Bu günlerin fotoğrafı hiç iyi çıkmayacak,/Parçalı bulutlu sevgilerle başım belada”(s.48) dizelerinin yansıttığı tatlı belâlığı içinde taşıyıp; “Hazan peronlarının yalnızıyım” (s.52), “Alnımızda boydan boya cinayet”(s.18) dizeleriyle öznelliğini genelleştiren Aydın; “Çığlığıma delice sessizlikler biçildi”(s.54) yakınmasının yol ayrımına diktiği “Titreyen bir köpek yavrusu değil midir,/Zamanın karnında yalnızlık”(s.53) tanımlamasıyla kendini aydınlatıp; “Gümüş bir ay serilir sevinçlerime” (s.57) dizeleriyle taçlandırdığı kendine özgü imgelem alanlarını kurarak, düşten gerçeğe yol almanın özlemini dile getirir:

Yırtarak kadife örtüsünü

               Uyansam uykulardan

               Derin kuyulardan serin

               Sulara gömerek yüzümü (s.8)

            “Ürkütmedik deniz ormanla sevişirken” (s.23) dizelerinde ‘natürel bir bilgelik’ yansıtan şair; “Korkulara düşen/Zindankara yalnızlığı/Tanyelinde umutsuz/Uykulara adadım” (s.28) dizelerinde, ‘imgesel kurgunun etkin olduğu görsellikle’ çizgisini sürdürdüğü gözlenir…

            3…

               İster acının buğusu olalım

               İster kelepçesiz gelinciği

               Sürgününde sütbeyaz günlerin (s.61)  

                “Firari bir esintiyle yeni umutlara daldıkça/vatansız bir maviye keser yaralar”ım gibisinden içselliğiyle, “Şarkısız gecede yağmalanan; erguvan sevgilerde kendi mavisine küs” (s.56) örneği dizelerle umutla renkleri özdeştirdiği iyimserlik tablosunda “Yeşiller de sevincinde başağın” (s.24) dizesiyle soyut bir sevinç görselliği yansıtırken yaptığı artı çağrışımla, şiirinde önemli bir izlek olan ”bahar” coşkusunu dışlamaz Şiirin, sözcük oyunlarıyla yoğurduğu dilde biçim yetkinliğini dolaylı yönden vurgular.

            4…

               Kanıma düşen cemreyle…

               İliklerime dek ilkyaza bürünürüm

               Gevşerim menevişlenirim genişlerim

               Yeşil yürür çıplağıma yaprağa dolanırım (s.60) 

               “Sıkıntı dağları sevgileşiyor/Dalında gümlüyor tomurcuklar/Başlıyor yeni günü hayatımın/…”(s.50) dizeleriyle, çağrışımını, “hayatı yeniden denemek” yolunda yineleyen şairin, ‘yerel sözcükler’ yönündeki ‘dil esintisini de’ ihmal etmediği görülür… “Tuzbuz”, “kanrevan”, “unufak”, “şırılşırıl”, siktirolası, tazziye”, Simmid yea”, “leğen”, “tepetakla”, “yun”, “çat kapı”, “yekinmiş”, “arı seli yundum”, “gencelmez” gibi ‘yöresel ve halk dili’  özelliği taşıyan sözcüklerin dile yüklediği işlev ‘otantik ve nostaljik’ algılar da duyumsatır.

             Yerellik, yöresellik söz konusu olduğunda bir başka konu gündeme gelir ki, bu, Türk sinemasına iddialı bir ‘gerçekçi damgasını” vuran; Yılmaz Güney’den başkası değildir… “Sevdalı bir pankart/Gibi gülüşün” betimlemesinin kuşattığı ‘benzetmede,’ Adanalı sanatçıya yönelik imgelem ‘özgün ve rahat bir biçimde gücünü sınar’:

            Seni bir

               Unutuşa gömdüler de

               Dünyanın en ıssız burçlarından

               Gönlümün kızoğlankız

               Göğüne

            …(Yılmaz Güney-s.16)

            “-Tazziyetazziye/Simmid yea” söylemlerindeki çocukların dünyasına kadar giren ekmek kavgası ezgileriyle, Adana’da simitçilerin “uzak anılarda/Coşkun bir keyifle Türkçeyi becerme” (s.33) sevimliliğine, ‘demlenen anıların şafak atmamış yalnızlığından’ koşar adım gireriz. Girerken de “Küçüksaat’le Hurmalı arasında, kebap arabasının önündeki iki çocuk”(*) ile “cırlak sesli, palavracı, yaşlı kebapçı”ya(**) takılır gözümüz. ‘Yerellik patikasındaki zıt güzergâhda’ yaşamadan yazan ya da süreli yaşamın yanılsamasına düşen Hakan Savlı’nın kulaklarını çınlatmadan edemeyiz…

            Duran Aydın’ın, ‘yerel koşulları’ bilen bir yansıtma ile “Damlarda cibinliği okşayan uykular ki/Utangaç rüyalarla tükenir” (s.33) yaklaşımına karşın; Savlı’nın gerçekçi olmayan bir “beyinsizlikle” sözcüğünü dizelere taşıyıp, “uyunmaz” deyip kestirip atması, ‘eski Adana yapısallığına ve coğrafi konuma’ aykırı. Evlerin kat sayısı artmasına karşın, damlarda yatmak hâlâ zorunluluk bazı semtlerde. Her şey, 1979’un bir (tek-A.Taş) yaz gecesi gibi değil. Aşırı nem ve boğucu sıcaklarda, bir olanaktır dama çıkmak. Zaman zaman damdan düşmeler olsa da; “yıldızlara götürülecek hayattır Adana’daki” “dayıoğlu öldüğünde işemeye giderken düşüp damdan bir yaz gecesi kasabanın duvarına yağlı boyayla yazdı:

-Adanalılar, evlerinin tepelerinde uyunmaz beyinsizler!

            …Oradaydım, 1979’un bir yaz gecesi bir adam balkonunda bağırıyordu, pijaması, delikli fanilasıyla –bir gün bu yıldızlara hayatı götüreceğiz” (3)

“Duran aydın şiirinde ‘sözcüklerin ve hayatın keyfi yaşanıyor. “1987’nin umut veren şairi olma” (4) izdüşümüne aykırılık taşımıyor onun şiirleri.

            Yaylım ateşine tutulmuş karanfilli günleri

               Kırk yamalı sevdalarla döşersin

               Ezgisi gönlümü ağartan ağıtlarla kımıldanır da dağlar

               Buğulanmaz gözlerin sen beni unutursun

 

*(Agora/sayı:22/Kasım-Aralık 2001)
*-**-***/Adam Sanat/sayı:127/Haziran 1996/sayfa:70-Kembo/Hakan Savlı)
*******(Cumhuriyet Dergi/1987)

           

 

 

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92