Ahmet DUMAN

Tarih: 24.02.2021 07:17

Hasan Âli Yücel Anısına Saygıyla…

Facebook Twitter Linked-in

Şimdi siz bu yazıyı okurken radyoda veya bir başka müzik dinleyebileceğiniz aletten Tatyos efendinin suzinak peşrevini dinlemelisiniz. Çünkü peşrevin hemen arkasından bir suzinak şarkı dinleyeceksiniz: Sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz. Daha sonra belki Şevkefza bir şarkı: Cevdet Çağla’nın; Hicran gibi âlemde elim derd-i ser olmaz. Hemen sonra olmasa bile daha sonra bir segah şarkı: Şükrü Şenozan bestesi; gözlerinden içti gönül neşeyi.

Klasik musikimizde böyle bir icra da olmaz. dinleme de, çünkü olanaklar elverdiği ölçüde makam bütünlüğü tercih edilir. Eleştirmekte haklısınız, ancak söz konusu bu şarkıların birinin bestekârı diğerlerinin de söz yazarı olunca makam bütünlüğünü aşmak zorunluluğu doğdu…

Hasan Âli Yücel Cumhuriyet tarihimizin önemli sivil kahramanlarından biri. Doğu ve batı kültürlerini özümsemiş bir entelektüel. Bu nitelikleriyle çok önemli bir aydındır. O yıllarda bu niteliklerde ayrıca Kemalist ilkelere ve Türk Devrimine inanmış insan çok az… Bu sıkıntıyı Cumhuriyet daha hâla yaşamaktadır. O bir sivil kahraman. O’nun savaşı cehaletle, O’nun savaşı çağdışılıkla, O bu uğraşıyı Türk aydınlanması için verdi. Türk Ulusunun büyük Önderinin koyduğu Çağdaş Uygarlık Düzeyinin önüne geçme, üzerine çıkma hedefine başarıyla ulaşması tek amacıydı…

Yaşamına Yenikapı Mevlevi Tekkesine mensup bir ailede dünyaya gelerek başladı (18 Aralık 1897) küçük yaşlarında kendisi de bu tekkeye girmiştir. Doğu kültürüne yakınlığı bu nedenledir. Biyografilerinde bu ve benzeri bilgiler yeterince anlatılmıştır. Cumhuriyete yaptığı hizmetler de öyle. 

Hakkında yazılmış olan binlerce yazı yüzlerce kitap var hepsini okumaya olanak olmayabilir sadece Köy enstitülerini, Halkevlerini, Doğu ve Batı Klasiklerini bilmek büyüklüğünü anlamak ve anlamlandırmaya yeterli olur gibime geliyor.

Okudukça ve dinledikçe çok duygulandığım şarkıları ve şiirleri yanında ; tanıdıkça çok hüzünlendiğim bir yalnızlığı var ki; zaman zaman içimi acıtıyor.

Hasan Âli Yücel, mal bulmuş mağribi gibi dört elle sarıldığımız sözde demokrasi fetişizmi nedeniyle kendisine yapılan hakaretlere karşı tek başına bırakılmıştır. O linç edilmeye çalışılırken,Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarının çoğu yaşıyorlardı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ydü! Uğruna yargılandığı insanlar bile Hasan Âliyi arkadan vurmuşlardır. Soğuk savaş rüzgârlarının dondurucu soğuğunda kaynatılan cadı kazanına acımadan atılmıştır…

Kendisine hakaret eden kişilere karşı açtığı davadan suçlu olarak çıkmıştır. Bu dava üç yıl sürmüştür.  Sağcı tanıklar, sağcı militanlarca yapılan gösterilerle oluşturulan kamuoyu baskısı ve bu baskılara baş eğmeye çoktan hazır olan mahkeme heyeti Hasan Âli Yücel’i mahkûm etmişlerdir. Ve Partisi O’nu yapayalnız bırakmıştır.

En çok saldırı Köy Enstitüleri üzerinden gelmişti. Enstitüler komünist yuvalarıydı! Böylece Hasan Âli bakanlıktan alınıyor ve yalnız bırakılıyordu…

Amaaa, yılmadı; yaşadı. Yaşadığı sürece yazdı. 26 Şubat 1961 tarihinde öldü. 27 Mayıs’ı,   Unutulmadığını, yazdıklarının ve yaptıklarının savunulduğunu ve baş tacı edildiğini de gördü…

“Biz yarınların insanıyız…” demişti. Ne kadar doğru söylemiş. Keşke Hasan Âli’ler çok olsalardı!

Goethe diyor ki, “hayat ve hürriyet isteyen her gün onları yeniden fethetmelidir!”

 

  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —