Ortalık toz duman. Herkes ayakta, hepimiz? Sebep? ?Ama´sızfakat´sızeğer´siz? barış isteyen akademisyenler, siyasi erk tarafından aşağılandı, bilgi ve birikimleri hiçe sayıldı, hedef haline getirildi diye. En son biz edebiyatçılar, akademisyenlere destek için bir araya geldik ve şu türden bir bildirinin imzacıları olduk.
?Yaşamak, eşit ve özgür yurttaş olmak, düşünmek ve ifade etmek en temel haklardır. Bu hakların ihlali karşısında direnmek, direnenlerin yanında olmak bir zorunluluktur.
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifinin, 11 Ocak 2016 tarihinde hükümete yaptığı barış ve müzakere çağrısına, kalbimiz ve kalemimizle katılıyoruz.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmesini reddediyoruz.
Eşitlik ve barışın yanındayız.
Yaşam hakkının yanındayız.
Özgür düşüncenin yanındayız.
Ama´sızfakat´sızeğer´siz: Bu suça ortak olmayacağız!
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi´nin, yanındayız.?
Devlete sahip çıkma güdüsünü saplantı boyutunda yaşayanların, işi, ?sağduyu sahibi vatandaş? olmanın gerekliliğinden uzak, ırkçılığa vardıranların rahatsızlık duyacağı bir durum bu elbette. Sanki devlet o bildiğimiz, kafamızda şekillendirdiğimiz devletmiş, güçler ayrılığı ilkesi hala kullanımda, demokrasi tüm kurumlarıyla varlığını sürdürmekteymiş gibi.
Bir iki kez yazdığımı hatırlıyorum; devlet mülk sahibidir, hükümetler kiracı. Bu yaklaşımım bir yere kadar tespitse bir yerden sonra ?halkın devlet için değil, devletin halk için var olduğu gerçeğini yok sayarak- devlet kavramını kutsamamdan, ona toz kondurmak istemeyişimdendi. Oysa bugüne gelindiğinde bu konuda hiçbir tutar dalımız olmadığını görüyorum.
Tam da bu noktada soruları art arda dizmekten kendinizi alıkoymanız mümkün mü? Hangi devlet? Bir grup azınlığın eline geçmiş, kişisel zenginleşmelerine hizmet etmekten başka işe yaramayan devlet mi? Halkın en güvendiği kurumlarıhızla güven kaybına uğramış devlet mi? Kayda değer neyi varsa elden çıkartmış, yabancılara peşkeş çekmiş devlet mi?El attığı her işi yüzüne gözüne bulaştıran devlet mi?Adı konmadık şekilde kendini tasfiye etmiş, ancak hâlâ varmış gibi yapan devlet mi?
Bu soruların devamı getirilebilir, çoğaltılabilir elbette. Yine de işin özeti şu ki ?Leyla-Mecnun? aşkı buraya kadarmış. Mecnungözünü açtı artık; gördü ki Leylaçirkin.
Sonuç ta, hayatta hiçbir şey dili, dini, ırkı ne olursa olsun insan yaşamından kutsal değildir. Bunu elbette,tarihte16 devlet kurmuş ve yıkılmasına sebep olmuş Türkler, eli değmişken 17. ?sini de yıksın diye değil,?Her ne yapıyorsak Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nin devamlılığı, vatanın bölünmez bütünlüğüne için yapıyoruz? gerekçesiyle ortalığı kan gölüne çevirenlerin, samimiyetten uzak hallerine ışık tutmak için söylüyorum. Çünkü ortada çok da korunacak, varlığının devamı sağlanacak herhangi bir şeyinbırakılmadığını düşünüyorum.
Tekrar başa döndüğümüzde, çeşitli meslek yapılanması vesivil toplum örgütü,akademisyenlerin ?barış? çağrısına kendi görüşleri doğrultusunda -olumlu, olumsuz-tepki gösterirken,kamuoyunda bomba etkisi yaratan bir açıklama da hiç beklenmedik bir yerden, ırkçı bir mafya liderinden geldi:
?Oluk oluk kanlarını akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız.?
?Ama´sızfakat´sızeğer´siz? barış diyen akademisyenin karşısına çıkan kişiye ve cesaretine bakar mısınız? Duruma neresinden yaklaşırsanız yaklaşın elinizde kalır. Başlı başına bir ya da birkaç yazı konusu olur.
Eğer bu devlet, askerlik başvurusu yapmadan önce 7-8 kez cezaevine girdiği için askere kabul edilmeyen (kendi ifadesi bu yönde) birinin kan üzerine kurduğu fantezilerle var olacaksa tekrar sormakta fayda yok mu sizce de? Hangi devletten söz ediyoruz hâlâ? Kimin, hangi kafanın devletinden?
