Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


GÜNDEMDEN HAREKETLE

Türkiye siyaset gündemi, muhalefetin, bazı siyaset bilimcilerin, ekonomistlerin, hukukçuların ve konuyla ilgili gazetecilerin tüm ısrarlarına rağmen, esasen gündemde olması gereken konulardan bir şekilde uzaklaştırılıyor.


Gündem, her daim hükümetin yapmayı planladığı ve bu maksatla girişimlerin başlatıldığını açıklayan ve tarihin belirlendiği uç noktalarda projeler içeren söylemlerle şekillendiriliyor. Gündemde ikinci, belki üçüncü sırada olması gereken planlamaların açıklanmasıyla, hedef algılarda heyecan, mutluluk ve hırs dolu duygular tetiklenirken, unutulan bir şey var gibi. Şimdilerde belirlenmiş ve yeni gibi lanse edilen tüm hedefler, Cumhuriyetin ilk yıllarında belirlenip, yapılan planlamalarla girişimleri başlatılmış ve sonuçları alınmaya başlanmış projeler olarak, tarihin tozlu sayfalarında yerini almış durumda. Üstelik hayata geçirilmiş ve kesinlikle verim alınmış bu projeler, zaman içinde, yine siyasiler ve siyasi kazanımlar doğrultusunda oluşturulan politikaların sandığa etkin yansıması adına, yıllara yayılan zaman içinde bir şekilde ihmal edilmiş, dondurulmuş, kaldırılmış ya da ekonomik endişelere yönelik planlamalarla, finansal güçlerce lanse edilen uygulamalarla kontrol dışına çıkarılmış durumda.

Türkiye, daha kuruluşunun ilk yıllarından itibaren muhteşem bir vizyonla, bir yandan denizciliği güçlendirme, bir yandan havacılığı etkin tesis etme, bir yandan tam bağımsızlığın gereklerinden olan savunma sanayiini her boyutta ve her çeşitte tesis ederek, teknolojik gelişimini sağlama konusunda etkin adımlar atarken,  diğer yandan tarım ve hayvancılığı geliştirmek adına geniş maksatlı üretim çiftlikleri kurmuş, metal endüstrisini geliştirirken, gelişimin temeli olan eğitimin en önemli ve temel faktörlerinden olan kağıt ve doğal olarak selüloz sanayiini destekleyen girişimleri başlatmış; köy enstitüleri ile bir devrim yaparak, kırsalda, günün ve hayatın gerçekleriyle iç içe ve geleceğe yönelik muhteşem bir vizyonla eğitime yön vermiş bir geçmişe sahip.

Daha Cumhuriyetin ilk yıllarında, derin bir vizyonla, “İstikbal göklerdedir” sözünün anlamında havacılığın gelişimi adına önemli çalışmalar başlatılır ve uçak fabrikaları kurulurken, uçak makinisti yetiştiren okullar da açıldı. Üstelik bu çalışmaları yapan siviller de desteklendi. Burada önemli bir konu daha var. Savunma sanayii ve silah endüstrisi, daha o yıllarda sivil işletme boyutuyla da başlatıldı.

Şimdi Ay’a seyahat konuşulurken bu teknolojinin 1960’ların gerisine sarktığı, önemli bir bilgi birikimi ve teknoloji gerektirdiği, bu konuda, tıpkı Birinci Büyük Savaşa kadar uzanan İHA projelerinde olduğu gibi gecikildiği görülüyor. Bu gecikmenin nedeni tabii ki sadece günümüz yönetimi olarak değerlendirilmemeli ama 1950 sonrası Türkiye siyasi panoramasını detaylı olarak inceleyip, değerlendirmekte fayda var. Ancak, zararın neresinden dönülse kârdır ve başlatılan çalışmaları iç veya dış güçler engelledi demektense, etkin bir geri beslemeyle, yapılan hataların ve yanlışların tespit edilmesi, geleceğe yönelik gereksinimlerin belirlenmesi ve yola devam kararının bir an önce verilmesi önem kazanıyor ki bu görev siyasi iradeye ait ve siyasi irade, bu konuda düğmeye bastığını açıkladı. Bu oldukça güzel bir hamle.

Bugün, Türkiye için Ay’a insanlı uçuş yapmak mümkün mü, bu konuyu tartışmak da uzay uçuşları yapacak meslek grubuna isim aramak da oldukça yersiz. İnsanlı uçuştan önce, oldukça fazla çalışmayla, uzayda bir yer edinme ve teknolojiyi mümkün olduğu kadar emniyetli duruma getirme gerekliliği var. Üstelik uzayda yapılacak her türlü çalışmanın kazanımı tartışılamayacak kadar büyük. Uzay çalışmalarını yapan meslek grubuna verilmiş olan mevcut isimlerin farklılığı da sadece soğuk savaş dönemi oluşan, iki blok arası rekabetin getirisi. Ancak, başlatılacak çalışmanın etkinliği ve teknolojik gelişiminin devamlılığında, bir gün neden insanlı uçuş, hatta farklı gezegen misyonları olmasın sorusunu düşünmek hata olmaz.

Türkiye halen, bir yandan Doğu Akdeniz üzerinden, bir yandan Ege ve Yunanistan sorunuyla, bir yandan bölgesel güç olma adına Libya, Kuzey ve Doğu Afrika üzerinden, bir yandan da Karadeniz ve Kafkaslar üzerinden farklı kategorilerde, farklı tonlarda, farklı şiddetlerde bir mücadele içindeyken, teknolojik boyutta da mümkün olduğunca hızlı davranarak, güç odakları seviyesine doğru hareketlenmek zorunda. 

Son dönemin iki büyük çıkışından diğeri de Anayasa değişikliği. Bu konu, 1980 sonrası kurulmuş neredeyse tüm hükümetlerin halka lanse ettiği konular içine girerken, bu konuda oldukça fazla çalışma yapıldı. Halen de hemen her siyasi partinin portföyünde, muhtemelen bir Anayasa çalışması taslağı mevcut. Bu konudaki ana fikir, mevcut Anayasanın darbeci anlayıştan uzaklaştırılması olsa da yıllar içinde yapılan Meclis çalışmaları ve değiştirilen, ek yapılan, yürürlükten kaldırılan ya da yeniden tesis edilen kanunlarla, değiştirilemeyen maddeler dışında, Anayasa neredeyse tamamen değişmiş durumda. Ancak yeni, günün gerçekleriyle uyumlu, vizyoner, hak ve özgürlükleri mümkün olduğunca fazla içeren, daha geniş kapsayıcı ve kucaklayıcı bir Anayasaya kimse hayır demez. Zaten bu konuda tüm siyasi partiler hem fikirken, itirazların çoğu zamanlama üzerine ki bu da kötü bir alışkanlıktan kaynaklanıyor. Bugüne kadar, bu konuyu gündeme getiren neredeyse her kesim bir gizli kazanım peşinde görülürken, Adalet Bakanının bu konudaki açıklaması da dikkat çekici oldu. Bu açıklamada kullanılan, 1921 Anayasasının ruhu lafzı iki şekilde yorumlanabilir. Ruhtan kasıt, dönemin milli heyecanı ise sorun yok ki tamamlayıcı açıklamalar bu yönde. Ancak bu sözler, birçok düşünen beyine, bir dönem zaman zaman gündeme getirilen, 1921 Anayasasının, “Türkiye Devletinin dini İslam’dır.” maddesi ile ikinci cumhuriyet kavramlarını hatırlatıp, doğal olarak laiklik konusunda endişelere yol açtı. Ayrıca dikkat çekici bir konu daha var. 1921 Anayasası çerçeve Anayasa niteliğindeyken, kuvvetler ayrılığını değil, kuvvetler birliğini içererek, tüm gücü tek elde topluyor. Bu güç, o dönemin gereklerinde Büyük Millet Meclisindeydi. Ancak Türkiye bugün Cumhurbaşkanlığı sistemindeyken, güçlendirilmiş kuvvetler birliğinde, bu gücü kimin kullanacağı ve sonuçlarının neler olabileceği, akıllarda soru işaretlerinin artmasına neden oluyor. O halde yeni Anayasanın bir gereklilik olduğu konusunda tüm siyasi partiler ve konuya hâkim otoriteler hemfikirken, bu konuda yapılacak mantıklı, bilimsel temelli, doğru bilgiler içeren samimi açıklamalarla, halkın endişelerinin giderilmesi gerekiyor.         

Türkiye, bölgesel güç olma ve küresel güçlerde oluşan dengelerde de etkinlik sağlamak adına muhteşem bir mücadele içindeyken, tüm dünya ülkelerini etkisi altına alan pandeminin getirileri de büyük bir darbe oldu. Her ne kadar Dünya ülkeleri bazında oldukça etkin mücadele edildiği yapılan açıklamalara yansısa da devam eden pandemi sürecinin açtığı yaraların, daha uzun yıllar onarılamayacağını öngörmek mümkün. Küresel boyutta, ekonomi ağırlıklı önemli sorunlar yaşanması kaçınılmaz ki bu süreç başlamış durumda. Ancak önümüzde, daha ülkenin kuruluş yıllarında yaşanmış olan 1929 Ekonomik Krizinden mümkün olduğunca az hasarla çıkıp, tüm baskılara ve cazip tekliflere rağmen, İkinci Büyük Savaşa son anlarına kadar girmemeyi başarmış iç ve dış siyaset portföyü var ve Cumhuriyet döneminde yaşanmış önemli ekonomik krizlerin, detaylı geri bildirimleri de mevcut. Yani, konu hakkında önemli bilgi birikimi ve tecrübe var. Bu maksatla alınması gereken ekonomik tedbirlerin de mutlaka ki bir planlaması yapılmıştır. Ancak toplum psikolojisi gereği, bu planın halkı ilgilendiren bölümlerinin de bir an önce açıklanmasında fayda var.

O halde ülkenin önünde, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmayı sağlayabilecek oldukça fazla birikim örneği mevcut ve tek yapılması gereken eğitimi güçlendirip, teknolojiyi tesis edebilecek beyinler yetiştirerek, vizyona açık çalışmaları bir an önce başlatıp, mümkün olduğunca gecikmeleri önlemek ve bunun için gerekli olan siyasi irade desteğini, ülkenin geleceğini kurgulayacak olan gençlere vermek.

Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04