ALİ TAŞ ADN.


“GÜN DÜNE YAS/LANIR”(*)


“Akdeniz”, “Düşün”, “Turunç” ve “Çağdaş Yaşam” gibi dergilere emek verenlerden olup; şimdi ise “Yaşam-Sanat” dergi/yayınevi/çevre derneği bütünlüğünde edebiyat/sanat çalışmaları içerisinde görülmekte yazar Mehmet Taşar; “Adresini Açık Yaz”, “Hüznevimin Konukları”, “Düşlerim Üşümesin”, “Güz Sürgünleri” (öykü) ve “Babam Şiir”, Abim Öykü Ben Roman” (deneme) adlı kitaplarından sonra deneme ve öykü olarak “Gün Düne Yas/lanır” ve “Güz Sürgünleri” kitapları yayınlanmış. Mesafeli bir günce havası veren kısa kısa anısal denemelerinin bulunduğu “Gün Düne Yaslanır”: “Gün Düne Yas/lanır”,”Bentlerim” ve “Sevgi Bahçemizin Bahçıvanları” adlı bölümlerden oluşmaktadır.   

“Gecenin içinde sokaklar kedilerin denetimine geçmişken, karıştırılan çöp kutularının yanında arsız bir sevişgenliğin çığlıkları gecede yankılanırken, yabansı duygularla ürüyordum. Bilinmezlikte seçilmiş hedefe yol bilmeden gitmek kadar tedirgin edici bir şey yoktu. Karanlık içinden gelen tek tük insanlara yol sormayı sürekli erteliyordum. Umarsızlığın verdiği yorgunluk da cabası.” (s.37) 

Kendine özgü farklı, yalın, duru ve yetkin dilinin yer yer sınırlarını zorladığı görülen Mehmat Taşar; “cırravuk” (Cırlavuk), “çemrenmiş”/çemirlemek”, “here heç”(s.51), gibi halk dilinde Adana ağzı, folklorik ve otantik söcükleri de nadiren de olsa dahil ederek, fabl girişi de yapar. Tabii bu Adana vurgusu, “…Yol tarif etmek için birbirleriyle yarışan hatta nerdeyse kavga eden adamı ancak Adana’da görebilirsin!”(s.38) gibi bir yöreye özgü gerçeklikte, gerçek kaynaklı anlatımdaki yerini alır.

Sanat/kültür/yaşam üçgeninde irdeleme, eleştirme bakış açısındaki dünden bugüne uzanan,  güncel siyasal eleştireler getiren kısa denemelerinde Fakir Baykurt, Dağlarca, Halit Payza, Rıfat Ilgaz, Yılmaz Güney, Talip Apaydın, Metin Demirtaş, Muzaffer İzgü, Ülkü Tamer, Tuncel Kurtiz, Turgut Özakman, Zeki Büyüktanır, Mevlüt Kaplan, Hidayet Karakuş, Hüseyin Yurttaş, Turan Altuntaş, M. Nuri Ayvalı, Berkin, Lord Braugham, Finley Peter Dunne, Mark Twain, Atatürk, Hallac-ı Mansur, Buhari, Hz. Ali, Hz. Ömer, Enver Paşa gibi anı ve denemelerde geçen isimlerle dayanak noktasını oluşturan Taşar; özgürlük, barış, emperyalizm, aydınlanma, mübadele, Ortadoğu, Sivas katliamı, Sarıkamış felaketi gibi yer ve isim çevresinde gelişen tarihsel boyutlu aykırı içerik noktalarıyla içerik olgusunu biçimlendirir.

 “Tenimi ısıran yel duyarlıklarıma çimdik atarken…” (s.37) tümcesinin başı çektiği imgelemsi bir kıpırtıyı yer yer çoğaltarak; gerçeğe koşut yalın ve duru anlatımın uç noktalarında görsellikle örtüşen anlatımında Anadolu gerçeğinin de betimsel ve imgesel yansımalarını sızdıran yazar; görselliğinin çıkış kaynağı olarak dil/deneme sonucunun vardığı noktada da kendini bulur.

“Tepkisini içine gömen olanları anlamaya çalışırken eline tutuşturulan kitaplara bile sevinemezken, bir dağ köyünde, tezek yığınlarının kokusu okul bahçesine bile sinmişken, kabullenmişliğin verdiği olgunluk, farklı olamamanın getirdiği teslimiyet, olan ilginin az sonra yok olacağı korkusu; yazgısını değiştirmesine inanmasını söyleyenlerin gittiklerinde yaşanacak unutulmuşluğun boşluğu vardı gözlerinde.”

Ahmet Kutsi Tecer’in: “Orda bir köy var uzakta / O köy bizim köyümüzdür/…” değinmesine uyan Anadolu duyarlılıktan öte, pratik bir gerçekçiliğin ne boyutlarda gerçekleştiğiyle de doğru orantılıdır. Dilekler, duyarlılıklar gerçeğe dönüşmedikçe ardında kalan karlı bir doğa ve umutsuzluk, umarsızlığa dönüşmeden kendini alıkoyabilir mi? İşte anlatılanlar da biraz buydu. Bu insanın ve doğanın türküsüydü…

 “Biz gidecektik; evlerin bahçelerine yığılan tezekler duracaktı. Biz gidecektik; yine her araba geçişinde toz bulutları havalanacaktı yollarda. Ot toplama arabalarına atlar bağlanacak; kar altında uyumaya yatacak topraklar, bir sonraki yaza uyanıncaya kadar saklayacaktı rahmindekileri. Ağustos’ta bile yeşil olan buğdaylar bekleyecekti biçilmeyi. Dağlarında yaz kokusu birikirken şimdiden başlayan ölüm korkusu daha da çoğalacaktı.” (s.49)

 

*KADIN- KİTAP-SANAT

“…yaşayan ama yazma ayrıcalığını elde etmiş yazarların da ‘insanlık halleri’ toplum kültürünün dışında kalamaz.” Notunu gösteren yazar, özeleştirel bir duyguyla belki de haklı olarak kitaplarla kadınlar arasındaki doğan rekabetin çıtasının yükseldiği bir görselliğin çizgilerini de genelleştirerek netleştirdiği de, öykü atlamaları üzerinden, ‘Buyrun cenaze namazına” etiketiyle söylenebilir: “…Herkes gittiğinde, yalnız kaldığında ‘yalnızlığının ceketini omuzlarına atmış, ortalığa korku, yılgınlık veren bir bıçkın gibi racon’ kesmesine izin vermezdi. ‘Gönlünün gidilemeyen ıssız bir yerini ölen duygularına’ ayırmaz, ‘yakınlarını orada toprağa’ vermezdi.  (s.60-61)

Sanat, kitap konusunun en kambur yerlerinde duran yıkımlardan biri de kitap yakmaktır… Kitapta da yer aldığı gibi, tarihte üç kez yakılan İskenderiye Kütüphanesi ile şovenist bir yaklaşımla sanatta güzel insan ekoluna giden ırkçı Nazi Almanya’sında yakılan kitapların haddi hesabı yoktur. M.Ö. QinŞiHuang, Abu Nuwas, Salman Rüştü ve J. K. Rowling (Harry Poiter) gibi yazarlarla bizdeki askeri darbelerde yakılan kitaplar olaya örnek olarak verilir.  Kitap yakma olayı olarak yer alır. ın yanı sıra;  “Gün Düne Yas/lanır”da da, yazar olan eşi öldükten sonra kitaplarını yakacak tiplemesi vardır gerçek ya da değil… 

Mehmet Taşar, “Şiir ve Salça “(s.22-25) adlı yazısında: : “…’Biz, özellikle dergide güncel şiirler yayınlamıyoruz’la yetindim…//…”Bu konuyu arkadaşlarla çok konuşmuştuk. Güncel olaylar üzerine yazılan şiirler, yazılar, öyküler, romanlar; genelde güncelin sıcaklığında ilgi görse de tarihsel sürece dayanamazdı.” (s.22) Söyleşiye de taşınan, yazıdan soyutlanmayacak da olan bu konuya bütün olarak katılmak elbette ki olası değildir. Ya da kısmen olabilir. Bunu kurutulmuş sebze, meyve ya da salça benzerliği üzerinden düşünsel bağlamda yürütmek her şiir için geçerli değildir. Şiir güzel ve özgün değilse eğer hiçbir dergide yayınlanmaz demektir. Aksi olarak olumluysa eğer içeriği nedeniyle yayınlamamak yanlıştır… Sebze, meyve kurutmak, salça yapmak üzerinden yürümek gibi genel bir varsayımla şiire yaklaştığımızda yanlış da yapmış oluruz. Güncel dediğimizde içeriği ön plana çıkarıyorsak eğer, biçimle örtüşmeyen içeriğin hiçbir zaman yeri ve değeeri yoktur. Yani kötü şiir zamanla ne salça olur ne şarap; iyi şiirse eğer her zaman şaraptır. Şiir olarak vurgulansa da biliyorsunuz ki tüm sanatlar için bu geçerlidir. Sözcüklerin yenilebileceği bir zaman dilimi olmasına koşut; çağın tanığı gibi bir işlevden uzak düşen sanatsallıktır da vardır. Eleştirenler tarafından bu bir kaçış yolu olarak da değerlendirilebilir. Kaldı ki, “Gün Düne Yas/lanır”da “Sanat sanat içindir”, “Sanat toplum içindir” (Ergen Sol/s.29-31) gibi değini odaklarına da saygıyla yaklaşılırken, akımların evrensel sanat anlam ve algısından öte edebiyata sanat olarak ne yansıtıp yansıtmadığına bakılmalıdır. Söz koyanın ne yapıp yapmadığına, nerde durduğuna bakılmaksızın, doğruyu gösterip göstermediği de ölçü alınır. Tabii ki de en önemli şey, derginin saptanan çizgi ve bakışıyla ilgili olandır. Bu irdelemeye yol açan, yukarıda alıntı yaptığımız Taşar’ın kitabına giren tümce olduğundan bir çırpıda silip atmak da olası değil ama Mehmet Taşar’ın da, Cumali Karataş ile yaptığı “Yeni Adana’da yayınlanan söyleşide bu konu hakkında sorulan soruya “Kitapta söylediklerim dergiyle ilgili değil. Edebiyata bakış açısıyla ilgiliydi…” diye verdiği bir yanıt da var.    

Mehmet Taşar’ın, dergi, yayınevi, yazar üçgeninde uzun yıllardır çalışmaları bulunması nedeniyle konu biraz dağıldı ama yararlı ve konuşulması gereken bir konuydu. Yeniden, “Gün Düne Yas/lanır”a döndüğümüzde, Metin Demirtaş’ın bir dörtlüğüyle karşılaşırız…  

Benden şair dostlara bir öneri:

Birbirinizi sevin, sevmeyin

Yaşarken iyi kötü bir anı edinin.

Gidenin toprağına serpmek için. (s.90)

 

*(Gün Düne Yas/lanır/Mahmet Taşar/Deneme/Aysad Yayınları/Ocak 2017/103 sayfa)

 

 

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00