"GÖKBAŞAKLAR GİBİ BİÇİLDİ TEMMUZ
-AH, NERDEYDİM...
OTUZ BEŞ BIÇAK KİRAZ DALINDA"
AYTEN MUTLU
Sait Faik’ten esinlenerek Zülfü Livaneli'nin şarkıya döktüğü duyguları:
"Hava martılar ışıklı şehir
Sarhoş ediyor beni yosun kokusu
Hilesiz kucaklamak istiyorum
Dünyayı şehri ve seni
Dünyayı güzellik kurtaracak
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
Nerede sevgi, nerede güzellik! Nerede insanların birbirini kucaklaması! Her yeri is duman kaplamış. Bu ortamda gencecik insanlar yitirilmiş.
2 Temmuz 1993'te Sivas katliamında, aralarında Nesimi Çimen, Metin Altıok, Asım Bezirci, Hasret Gültekin ve Muhlis Akarsu gibi aydınların bulunduğu 33 insan ya yanarak, ya dumandan boğularak öldü.
BEHÇET AYSAN, şair, doktor, insan hakları savunucusu...
Behçet Aysan'ın, o sırada 16 yaşında olan kızı EREN AYSAN, "O gün çocukluğum bitti, ergenliğim ise kırıldı." demekte haksız mıdır?
."ORTALIK GERGİN HEMEN GELECEĞİM" demiş sevgili kızına telefonda ama ne yazık ki sözünü tutup gelememiş Sivas'tan, sözünü tutmasına izin vermemişler.
EREN AYSAN, ZEYNEP KURAY'a, "Babamın “zambak dur sana da bulaştı kan” diye çok sevdiğim bir dizesi var. Ne yazık ki bu ülkeyi kanlı bir zambağa çevirmeye çalışanlar, bu yaptıkları katliamı gelecek kuşaklara aktarırken bile kalbimizin dağlanacağını göremiyorlar. Ben şimdi çocuğuma nasıl ‘senin deden şairdi, yazardı, doktordu, bu ülkenin aydınlık yüzüydü ama yakıldı’ diyeceğim."
BİR EFLATUN ÖLÜM
kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim
sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım
git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım
ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.
aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki gidip
yağmurlara durayım.
söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir çocuğun dilinde.
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder.
BEHÇET AYSAN
AYTEN MUTLU sesleniyor, YAKILAN KİRAZ AĞAÇLARIYLA Behçet Aysan'a:
"-şimdi o rüzgâr
binmiş al düş atına
ölümle sevişiyor
sonsuzluğun yitik çayırlarında
kırık testilerden döküldü temmuz
öyle kaldı düşlerin
uzun karanlık bir nehir
ve yakılan kiraz ağaçlarıyla
bir ağulu dönemeçte
yitti usul gülüşün
orda, yitik bir düşün
ağrıyan kollarında
taçyaprakları kaldı
dağılan ince gülün
kırık testilerden saçıldı temmuz
aykırı gün dönümü
-ışığı talan
öksede kalbimin eflâtun kuşu
"...külleri harman..."
çatladı nar çiçeği
aşkın ve şiirin ipekten sesi
yakıldı
devrilen
kiraz ağaçlarıyla."
Eflatun, doğada sık görülmeyen bir renk olduğu için genellikle kutsal ve büyülü görülür. Eflatun renkli lavanta, orkide, leylak ve menekşe çiçekleri değerlidir bu nedenle...
Siz ne anlam yüklediniz, eflatun ölüme bilmem; ama ben, Behçet Aysan'ın bilgeliğini, onurunu, yaratıcılığını, soyluluğunu yüklüyorum.
METİN ALTIOK, "Bir soluk alayım izin verin de." dedi; dedi ama, ona da izin vermedi o yobazlar...
"Benim bu dünyada bir yerim olmadı,
Kuytu gövdemi saymazsak eğer.
Gövdem ki varla yok arası,
Hem varlığa, hem yokluğa değer.
Ama yüreğim hiç solmadı.
Bir gül koklayayım izin verin de.
Ben yaşama da, ölüme de inandım;
Tamamlarlar sanırdım eksiklerimi.
Çarşıları hep birlikte gezerdik;
Biri dostumsa, sevgilimdi öteki.
İkisinin adını yanyana andım.
Bir soluk alayım izin verin de."
*********************
"Bir anahtar verdindi bana
Kabaran yüreğimi bilerek
Kullanıp durdum onu gönlümce
Aşkıma kenar süsü diyerek
Aşındırdım dişlerini zamanla
Geriye ben kaldım işte.
Yalan olur sevmedim dersem
Ama yolcu yolunda gerek
Ey ömrümün uğuldayan durağı
Yanlış bir hesaptan dönerek
Benli günlerini sil istersen.
Geriye sen kaldın işte."
METİN ALTIOK
Şairim, seni kimse silmedi. Seni susturmak isteyenler susturdu; ama bu dünyadan silemedi; seni ve şiirlerini...
NESİMİ ÇİMEN'in yaşamını yitirdiğinde geride bıraktığı tek oğlu MAZLUM ÇİMEN, babasına şu ağıdı yaktı:
"Öyle ağırım ki kendime
Sen benden gittin gideli.
Terim küs olmuş tenime
Sen benden gittin gideli.
Öyle bıkmışım ki kendimden
Kurudum düştüm dalımdan
Sanki ruhum çıktı canımdan
Sen benden gittin gideli.
Bir cefam vardı bin oldu
Aktı gözüm yaşı sel oldu
Yaz baharım döndü kış oldu
Sen benden gittin gideli.”
ASIM BEZİRCİ, katledilenlerin en yaşlısıydı; bu çağda 66 yaşa yaşlı denirse...
Yazar, eleştirmen, şair ve çevirmen Bezirci; deneme, eleştiri, inceleme, seçki ve araştırma alanında birçok yapıta imza atmıştı.
Araştırmacı yazarların güvenle başvuru kitabı olarak değerlendireceği yapıtlar bunlar... Sağ olsaydı, hâlâ üretmeyi sürdürecekti, yaşı kaç olursa olsun!..
"Saçların aklarla dolduğu zaman
Geriye hasretle bir bakar mısın?
Yıllar mazimizi yolduğu zaman
Göğsüne menekşe, gül takar mısın?
Pembe kıyılardan geçse bir sandal,
İşitsem sesini şen fıskiyenin;
Zikrimde canlanır eski bir masal:
Gözümde gözlerin, elimde elin...
Zaman kalbimizde can vermiş gibi,
En güzel renklerle süslenir mekân...
Suda aksimizle, havuzun dibi
“Hayat efsanedir” diyordu her an."
ASIM BEZİRCİ
30 yıl önce oraya şenlik için gelen insanları diri diri yakma vahşiliğini gösterenler, NECATİ CUMALI'yı bir kez okusaydılar keşke:
ÖLDÜRMEYECEKSİN
"Asla öldürmeyeceksin"
Tevrat, Göç 20
"Senden önce inenlere, sana inen kitaba da inanırlar...Onlar
Tanrının gösterdiği doğru yoldadır, onlar kurtulurlar..."
Kur'an, Bakara Suresi
Dinlerin buyruğuydu
Öldürmeyeceksin
Tapınaklarda çaktılar çarmıhları
Elleri kanlı camilerden çıktılar
Kalem kırdılar yargı yerlerinde
Peygamberlerini dinlemediler
Kudurgan dalgalar
Tekneleri yutar denizlerde
Çöllerden esen yeller
Ekinleri kurutur
Bil ki umut yeşildedir
Yenilmeyen yeşilde
Benim küçük serçem
Kanaryam bülbülüm
Kuru dal çalı diken
Konmuş ötersin
Öt sen, öt, kardeş sesin
Sulara rüzgârlara karışsın
Zalim ürksün sağır işitsin
Öldürmeyeceksin"
Sonsuzluğa zamansız uğurladığımız aydınların ruhları şad olsun.
ADNAN YÜCEL'in şiiriyle umudumuzu taze, diri tutalım:
"Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa…
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten, aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu,
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz…
Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine
ey bir elinde mezarcılar yaratan,
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana
yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar bir gün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler…
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
HOŞÇA KALIN.